MAHMUT AKPINAR | YORUM
Geçen hafta içinde Kayseri’de görülen davada yerel mahkeme AİHM’in verdiği ‘Yüksel Yalçınkaya’ kararını dikkate almayarak, mahkûmiyeti tekrarladı. Her hafta, bazen her gün Hizmet Hareketi’ne yönelik nefret operasyonları devam ediyor. Toplumun her tarafından pislik dökülüyor, Bülent Arınç bile ‘Sodom & Gomore’ benzetmesi yapıyor. Devlet, mafya ve suç örgütleri tarafından ele geçirilmiş ama AKP iktidarı hala masum insanlara tantanayla operasyon yapıyor ve hapse atıyor. Bu durum pek çok insanın Türkiye’den ümidini kesmesine neden oluyor.
Yurt dışındakiler için bu atmosfer onları hicrette tutunmaya, çabalamaya itebilir. Ancak Hizmet özelinde düşündüğümüzde camianın hala yüzde 90’ı Türkiye’de yaşıyor. Böylesi haberler, gelişmeler onları daha olumsuz etkiliyor. Geleceğe dair beklentileri kayboluyor, karamsarlık ve eylemsizlik yükseliyor. Yaşanan her olumsuzluk Türkiye’ye “terkedilmesi gereken, batık ve bitik bir ülke” nazarıyla bakmalarını sonuç verebiliyor.
Türkiye artık iflah olmaz mı?
Anadolu yarımadası iklimi itibari ile tarıma, yaşama en müsait orta kuşakta yer alıyor. Bu nedenle de insanlık tarihinde hep önemli medeniyetlere ev sahipliği yapmış, tarihin her döneminde önemli güçler çıkarmış, açık insanlık tarihi müzesi konumunda. Dünyanın en zengin flora ve faunasına (bitki ve hayvan çeşitliliği) sahip. Karaları bir bütün olarak göz önüne aldığınızda Nasrettin Hoca’nın dediği gibi yaşlı kürenin merkezinde yer alıyor. Eski kıtaların kesişim noktasında, kara ve deniz ulaşım yollarının kavşağında.
Kültürlerin, dillerin, medeniyetlerin yoğun etkileşimde olduğu geçiş güzergahı. Yani Türkiye bir ülkenin güç unsurları arasında bulunan tarih, coğrafya, iklim, stratejik konum gibi sabit unsurlar açısından çok avantaja sahip. Ama insan niteliği, ekonomik güç, adalet, eğitim, toplumsal bütünlük gibi konularda ciddi yaralar aldı. Ülke, insan unsuruna, eğitime önem verip toplumsal birlikteliği yakaladığında her daim güçlü olma potansiyelindedir. İçine düştüğü badireden kurtulup doğru adımları atabilirse Türkiye etkili bir devlet, itibar gören bir toplum olabilecektir.
Anadolu coğrafyası bir İzlanda değil. Zayıf devletler ve toplumlar burada ayakta duramaz, yıkılır, dağılır. Bu coğrafyada ya ayakları yere güçlü basan, kaynaklarını değerIendiren, toplumsal barışı sağlamış etkili bir devlet olursunuz veya daha önce gelip geçmiş pek çokları gibi tarihe karışırsınız.
Hizmet açısından Türkiye önemli olmaya devam edecek mi?
Son dönemde yaşanan ağır kıyım ve kırım insanların mallarına, şirketlerine çökülmesi, kurumların gasp edilmesi, kitlesel tutuklamalar, bebeklere, yaşlılara kadar zulmedilmesi Hizmet insanında Türkiye ile ilgili ümidin kırılmasına sebep oldu. Hatta bu konuda Üstad’ın, Hoca Efendi’nin Anadolu ile ilgili hüsnü şehadetlerine şüpheyle bakılır oldu.
Felaket döneminin beklenenden uzun sürmesi bunda etkiliydi. Zira, sürecin önceki olağan dışı dönemlerde olduğu gibi 3-5 yıldan sonra hafiflemesi beklendi ama zulüm durmaksızın devam ediyor. Aradan 10 yıl geçmesine rağmen tutuklamalar, hapisler, baskılar hız kesmiyor.
Hizmet insanlarının Anadolu’dan umut kesmesine sebep olan temel saik ise toplumun bu zulme sessiz ve seyirci kalması. Aydınlardan, sosyal, dini kesimlerden itiraz yerine onay gelmesi. Yurtdışında yaşayan bazı arkadaşlar, “Benim öyle bir memleketim yok! Öyle bir toplumun mensubu olmaktan utanç duyuyorum!” gibi uç söylemlere sahipler. Keza Türkiye içinde zulme, dışlanmaya maruz çok insan, “Lanet olsun böyle coğrafyaya, böyle duyarsız topluma! Burada yaşamaktansa dünyanın herhangi bir yerine çekip gitmeye razıyım!” diyor.
Yaşadıklarımız bizde ağır travma etkisi oluşturdu. Bazılarımızda çaresizlik, tükenmişlik sendromları görülüyor. Yaşadıklarımızın etkisiyle Anadolu’nun, halkın kutsanması, övülmesi bazılarımızda reaksiyon oluşturuyor. Beklediği vefayı, insani tavrı bulamayınca yıllar boyu anlatılan, ruhumuza kazınan Anadolu aşkı, Türkiye sevdası bazı insanlarda nefrete dönüşebiliyor. Bu hal rasyonel bir tavırdan öte duygusal, reaksiyoner bir tepki. Önemli oranda yaşanılan travmanın sonucu ve geçici olduğunu düşünüyorum.
Biraz uzun sürse de bu zulüm dönemi de mutlaka sona erecektir. Travmatik süreci atlatınca tepkilerimiz, duygularımız da normale dönecektir. Sürecin daha erken bitmesini umduğumuz için ümitlerimizin feri, sabrımız yaşadıklarımıza yetmedi ve biraz karamsar hale geldik. İşinden edilse, hapse atılsa, malına çökülse, âtıl bırakılsa da Türkiye’de hala çok önemli insan sermayesi var. Kurumsal yapılara çöküldü, imkanlar gasp edildiyse de bu harika işleri deruhte eden insanlar daha tecrübeli, görmüş geçirmiş olarak orada duruyorlar.
Şartlar değiştiğinde, ortam normalleştiğinde, hukuk geri döndüğünde bu insanlar kırgınlıklarını bir yana bırakıp, gördükleri vefasızlıkları derinlere gömüp ülkeye ve insanımıza tekrar hizmet edeceklerdir. Umarız ki halkın büyük kısmı mahcubiyet duyacak, yaşatılanlar nedeniyle özür dileyecektir.
Bizler belki de Türk toplumunun kadirşinaslığını biraz abarttık. Oysa onlar da Hitler karşısında Almanların, Mussolini karşısında İtalyanların verdiği tepkiyi verdiler. Baskıya, zulme, tehdide maruz toplumların refleksini gösterdiler, sindiler, sustular. Sessizlikleri korkudandı, kaygıdandı, cehalettendi. Bu halk çok sevdiği, defalarca iktidar yaptığı Menderes ve arkadaşları idam edilirken de sustu. Ama sonra çocuklarına Menderes ismi verdiler, asılan siyasetçileri “demokrasi kahramanı” ilan ettiler. Ülkede son 10 yılda yaşananlar çok da normal şeyler değildi. Muhtemelen Türkiye’deki korku atmosferini dikkate almaksızın, toplumsal dokuyu iyi analiz etmeksizin fazla beklentilere girdik.
Yaşadıklarımız olağan şeyler olmasa da, şüphesiz bitecek ve geçecek. Tüm zalimler gibi bunlar da devrilip gidecekler. Türkiye en azından eski normallere dönecek. Belki de yaşanan felaketlerin öğreticiliği ile halk ve aydınlar çok daha yüksek standartta hukuk ve demokrasi talep edecek.
Öte yandan kaderin planı gereği Cenabı Hak, Türkiye’de var olan yığılmayı, insan potansiyelini dünyaya dağıtmış oldu. Biz planlama yapıp böyle bir dağılımı beceremezdik. Hicrete gönüllü bu kadar insan çıkaramazdık, çıkarsak imkanlarımız, ekonomik kabiliyetiniz yetmezdi. Gelişmiş devletler bize böyle kapılarını açmaz, vatandaşlık vermezdi. Ama yaşanan zulüm sürecinin ardından devletler uluslararası hukuk gereği ilticaları kabul etti, ekonomik, sosyal her imkânı sağladı, önümüze türlü imkanlar serdiler. Dolayısıyla Türkiye’deki hizmet insanlarının önemli bir kısmı dünyaya dağılmış oldu.
Kıyas doğru mudur bilmiyorum ama yaşadığımız tablo, Osmanlı çöküş ve dağılma sürecinde iken, toplum türlü dertlerle boğuşurken, Bediüzzaman’ın Batum üzerinden Van’a geçerken Tiflis’te Rus polisiyle yaptığı konuşmayı aklıma getirdi. Bu dönemde İttihatçılar iktidardadır. Osmanlı devleti çok kötü yönetildiği için hızla dağılmakta, toplum ayrışmaktadır. Bediüzzaman, Şeyh San’an tepesinde düşünürken kendisine, “Ne yapıyorsun?” diyen Rus polisine, “Medresemin planını yapıyorum.” der. Polisin, “Şaşarım senin ümidine! Bitlis neresi, Tiflis neresi? Alemi İslam ve Osmanlı perişan ve dağılıyor.” sözüne karşılık Üstat, “Ben de şaşarım senin aklına! Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır. Asya’da âlem-i İslâm’da üç nur birbiri arkasında inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek, ben de gelip burada medresemi yapacağım.” diye cevap verir. (Tarihçe-i hayat 77).
O dönem itibariyle akla ve ümide uzak o şeyler olur ve Bediüzzaman hesabına binlerde okul sadece Anadolu’da açılır. Onun planını yaptığı medreseler, üniversiteler, mektepler, hastaneler kıtalara yayılır.
Arızi olarak Anadolu’daki insanlarımız zor durumda ise de, geleceğin dünyasında Türkiye yine önemli olacaktır. Anadolu’daki insanlarımız yaşadıkları ağır zulmün altında eziliyor, bazen ümitlerini yitiriyorlar. Bazılarında sürecin bitmeyeceği vehmi oluşuyor. Ama bunlar doğru değil. Tıpkı daha önceki zülüm dönemleri gibi bu dönemde geçecek ve bitecek. Allah’ın izniyle yeniden o güzel insanlar ve çocukları büyük hizmetler yapacaklar. Hizmet, yükselme dönemi içindeki ‘Fetret Dönemine’ benzer olaylar serisi yaşıyor. Bu dönem 11 yıl sürmüştü. Anadolu’nun, Osmanlı’nın kazanımlarının bir kısmı kaybedildi, iç çatışmalar, kardeş kavgaları oldu, düşmanlar fırsattan istifade ettiler. Ama Çelebi Mehmet Osmanlı’nın ilk asrında oluşan potansiyeli kullanarak ülkeyi, toplumu yeniden toparladı, insanlara ümit verdi. Hizmet bir yolun bitiminde değil, ortasında. Allah yetişmiş, donanımlı, samimi bu insanlara yeni hayır kapıları, yeni ufuklar açacaktır. Anadolu yeniden önemli yükler taşıyacaktır; buna inanalım.
Allah’ın izniyle halk, yapılanları fark edecek (fark etmeye başladı zaten) ve kadirbilir hale gelecek. Bu arada Hizmet Hareketi’nin politik bir hedefinin olmadığını şiddetle bir işinin olmadığını herkes iliklerine kadar hissedecek. Hizmet’in varlığına olan ihtiyaç çölde susuz kalmış insanların ihtiyacı gibi hissedilecek. Belki tam o noktada süreç bitecek ve dünyaya dağılmış Hizmet insanlarıyla Türkiye’de kalan hizmet insanları müşterek çalışarak ülkemiz ve insanlık için hayırlı projeler üretmeye devam edecekler.
Puslu hava dağılacak, haramiler kaçışacak ve Türkiye’nin önü açılacak, kısa sürede toparlanıp önemli önemli bir aktör haline gelecek diye ümidim var.
Anadolu Islamın Arafatıdır.
HE’nin bu beyanını teyid eder tespitler.
ARO Mahmut hocam.
“Şartlar değiştiğinde, ortam normalleştiğinde, hukuk geri döndüğünde bu insanlar kırgınlıklarını bir yana bırakıp, gördükleri vefasızlıkları derinlere gömüp ülkeye ve insanımıza tekrar hizmet edeceklerdir. Umarız ki halkın büyük kısmı mahcubiyet duyacak, yaşatılanlar nedeniyle özür dileyecektir.”
Zulmün hesabı sorulmadan olmaz. Yaptığı, hatta maddelerini kendi yazdığı anlaşmaya zorbalıkla ihanet eden bunun bedelini ödemeli. Kitap ne yazıyorsa o, ne bir eksik, ne bir fazla.
Güzel tespitler. Anadolu her ne kadar cografi olarak iyi yerde gibi olsa da, dünyada iyi yer, insanlari iyi yaptigi yerler… Yer alti kaynaklari olarak cok daha iyi yerler var. Tarimsal imkanlar olarak daha iyi yerler var. Turizm imkanlari olarak da cok daha iyi yerler var. O acidan Türkiye’nin cografi durumunu cok abartmamak lazim.
Objektif olmak gerekirse, bu ülke insani simdiye kadar bir cok alanda güzel seylere vesile oldu. Ama simdi de yapilan zulümlere alkis tutuyor. Bu durum biraz da zalimin yaklasimindan kaynaklansa da, bizlerde topraga ve insana yönelik aidiyet duygularinda büyük erozyona yol acti. Yani artik hem vatan, hem de millet önemini azaltti. Aslinda bu durum bizleri, yeryüzünün sahibine yönlendirmesi acisindan olumlu bir durum.
Sonu insallah sizin ümit ettiginiz gibi olsun.
Mükemmel bir yazı. Çok teşekkür ederim
Ağzıniza sağlık hocam, mevcudu konsolide etmek yerine büyük düşünmeye teşvik ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
Çelebi Mehmet tamam büyük yönetici fakat
Muhakkak yetişmiş kaliteli komutanları bürokrasisi ticaret, çiftçilik çok iyi bilen ekonomi anlayan ekibi vardır
Üstad dönemde niye okullar yoktu
Yetişmiş vasıflı öğretmeni yoktu
Yazar Anadoluyu gerçekten bilmiyorsunuz. Bu toplumu müslüman biliyorsunuz ama insanları emirlerini yerine getirmeyen, namaz kılmayan, imanı olmayan yığınlarla dolu. Sadece cumaya gidiyordu şimdi giden de yok, oruç tutuyorum der 1 hafta tutuyor sonra bırakıyorlar, yada hastayım deyip hiç tutumuyorlar, kurban bayramının ikinci günü kurban etiyle piknikte raki ıçmeye gidiyorlar, kırsal kesimde, sapık fuhşun haddi hesabı yok, şehirlerde fuhşun zirvesi var, insan öldürmenin binbir çeşidi bu topraklarda var, asitte eritme, ermenilerin baltayla doğranmsı, kürtlere yapılan işkenceler, son olay sapık ilişkileri gören iki narin gözün ailecek boğularak öldürülmesi. Siz neden bahsediyorsunuz, çocuğun köyündeki imamın telefonunda kendisinin de dahil olduğu grup seks videoları çıktı, imamların tacizleri, fuhşiyatı gırla gidiyor. Bunlar göz önüne çıkanlar. Göz önüne çıkmayan niceleri var. Bu toplumu tarihsel açıdan yani geçmişe bakıp günümüzü değerlendirmeyin, var olana bakın. Bu toplum kollektif münafık belirtileri olan bir toplumdur. Başındaki “TAHRİP” e bakın, sonuncusuda öyledir. (Müstesna çok az bir grup vardır)
Anadolu yol geçen hanıdır.Bu halkın tebdil geçmişini Haçlılar,Romalılar,Bizanslılar sulamıştır.Sadece dağda yaşayanların kökeni kısmen temizdir.
1’E 10/100 KARŞILIK VEREN İNSANLAR varken,
Neden 10′ A 1 Veren yada hiç vermeyen veya Eziyet eden insanlar tercih edilsin !
Bence Hizmet İnsanlarının bu topluma tekrar hizmet sunmaları için toplumun kendinin DÜZELDİĞİNİ İSPAT etmesi gerekir. Aynı zulümlere maruz kalınmaması açısından.
Şahsi olarak bunun da büyük belalar neticesinde olabileceğini düşünüyorum.
Dünyada 8 Milyar insanın, sanırım 7 Milyarı Risale i Nurları tanımıyorlar. Yani Hizmet Gönüllülerinin yapabileceği tonlarla iş var demektir bu.
Bence geri dönüp tekrar bu topluma yönelik mesayiyi arttırmak, VERİMLİLİK kavramıyla bağdaşmaz.
Yani sırtlarında değer taşıyan bir avuç Hizmet İnsanlarının kendilerini zayi etmesi demektir.
Çok güzel bir yazı. Her kışın bir baharı vardır. Kış ne kadar sert geçerse baharda o kadar canlı olur. Önemli olan kış ta yapılacaklar yapmak.
“Allah’ın izniyle halk, yapılanları fark edecek (fark etmeye başladı zaten) ve kadirbilir hale gelecek. Bu arada Hizmet Hareketi’nin politik bir hedefinin olmadığını şiddetle bir işinin olmadığını herkes iliklerine kadar hissedecek. Hizmet’in varlığına olan ihtiyaç çölde susuz kalmış insanların ihtiyacı gibi hissedilecek. Belki tam o noktada süreç bitecek ve dünyaya dağılmış Hizmet insanlarıyla Türkiye’de kalan hizmet insanları müşterek çalışarak ülkemiz ve insanlık için hayırlı projeler üretmeye devam edecekler.” abi. abiiii uyan sabah oldu. guzel bi ruya gordun herhalde. ne guzel de sayikliyordun yahu. yazinin icinde bile bir suru celiskiler var. yok 3-5 senede zulum hafiflerdi ama 10 yili buldu falan. bu hadiseler basladiginda dedik, bu is bitti diye hala bir umit pesindesin. yahu sunu neden anlamamakta israr ediyorsun. belki de Allah boyle olmasini istiyor. bir de bu zaviyeden bak. illaki her yer yemyesil, bahar ve guzelliklerle mi dolu olacak?
Mahmut bey,ümitleriniz dua niyetine geçsin inşallah. Ayrıca Besiüzzaman’ın güneş batıdan doğacaktır öngörüsünü de unutmamak lazım.Belki de batılı insanlar İslamı yaşamaya daha layıktır. Her nerede olursak olalım Rabbim adını bayraklaştıran kutlulardan eylesin
💯Bahcivan tarlayi yeni urun daha gur ciksin diye suruyor
Halkin sucu yok! Neden:
1- Hizmeti bilen var bilmeyen var.
2- Halki organize edecek bir Güc yok. Buna Hizmette dahil. Hizmet bile Hizmeti organize edemedi.
3- Ben o dönemde demistim. Herkes tanidigi 10 kisiye WhatsApp la SMS bilgilendirse, Organize etse, sokaga cikilsa farkli olurdu.
4- Toplu hareket organize edilmeden Insanlarin Tekil olarak yapacagi birsey yok! Ki öyle oldu Teker Teker zulüm ettiler. Yani kisacasi bu konuda Uhuvvet yoktu!
5- Hemen karsi argumanlar ortaya konmadi.
6- Örnegin neden Ankarada 500.000, Istanbulda 1.000.000, Mardinde 100.000, .. sokaga cikmadi?
Hizmetin hem cesareti hemde bu konuda tecrübesi veya yangina karsi tedbiri ve idmani yoktu!
Kusura bakma Mahmut bey. Bu kadar Hüsnü Zan yüzünden bir toplumun azınlık olan iyileri bu kadar acıları çekiyor. HE ‘ de ilk zamanlar ” Bu millet aklını peynir ekmekle mi yedi illaki iyiyi ve doğruyu göreceklerdir ” demişti. Ama görmediler. Sadece cahilliklerinden bilmediklerinden ve korkularından değil Mahmut bey aynı zamanda ÇIKARCI ve BENCİL oldukları için, hatta münafık oldukları için.
Herkes iyilik ve İslam fıtratı üzerine yaşamıyor. Siz tebliğ etseniz de çok değişmeyecekler, sadece güç sizde olursa gerçek yüzlerini gizleyecekler, yani bir zamanlar cemaatteki münafıklar gibi, Muaviye ler gibi olacaklar. Mayası güzel olanlar dışındaki insanları ancak Avrupa’daki gibi KANUNLARLA ve cebren adil yaparsınız. İnsanların samimiyetini bilemezsiniz. Bence bu konuya odaklanmak gerek.
İllaki okumuşsunuzdur ama Hobbes, ve Machiavelli gibi düşünürlerin sosyal hayatı, insanın BENCİLLİĞİ konusunu nasıl yorumladıklarını daha detaylı inceleyin. Onların gözüyle de bakın ve siyasilerin ve toplumların nasıl yaşadıklarını göz ardı etmeyin. Yeni güzellikleri hayal ederken; dinin İslam’ın güzelliklerini hak edenlere tebliğ edin ama diğerlerine karşı tekrardan gafil avlanmayın bir zahmet.
“Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır!”
Burda Türkiyenin adı geçmiyor… Türkiyenin sadası olmayacağı ortada
Türkiyeyi islami merkeze alarak islamın insanlığa anlatılması imkansız hatta aksi ile tokat yemeyi gerektirir ki biz bu tokadı fena yedik zaten.. Artık bu yediğimiz tokadın bilincine varamadıysak DAVUL ZURNA AZ demek kalıyor birilerine…
Gelelim global güçlerin Türkiye üzerine oynadığı oyuna.. Onların işleri bittimi? Emellerine kavuştularmı? Emellerine Kavuştukları zaman Türkiyenin son durumu hakkında bir tahmin yürütebiliyormusunuz? Türkiyenin geleceğini okuyabiliyormusunuz? Türkiyeyi bu hale getirenler sadece bir avuç iktidar mensubu kişilerdenmi oluşuyor? istisnasız bütün muhalefeti dizayn edenler kimler?
Türkiye halklarının her yönden onurları, şerefleri, ahlakları, dinleri, aile mefhumu, tarihi ruhları, sıfırlanmışken ne bekliyorsunuz?
Hala türkiye türkiye diye yırtınırsanız orda kalan arkadaşlarımızın soylarının soplarının ziru zeber olmalarına katkı saplamış olursunuz.
Bugüne kadar, Türkiyedeki arkadaşlarımızın Türkiyeyi terk etmeleri için ciddi bir organizasyon kurulmadıysa bu bile organize bir iştir. Bu güne kadar Türkiyede bir arkadaşımız dahi kalmamış olması gerekiyordu (hapistekiler hariç)
Nisa/97 – İman edip de hicret etmeyerek
kendi öz nefislerine zulmeder vaziyette
olanların canlarını alırken melekler “Ne işte
idiniz?” diye soruyorlardı.
Onlar da: “Biz bu ülkede, dinin emirlerini
uygulayamayan, baskı altında yaşayan
kimselerdik” deyince, melekler şöyle cevap
veriyorlardı:
“Peki Allah’ın dünyası geniş değil miydi? Siz
de orada hicret etseydiniz ya?”
İşte onların durağı cehennemdir. Ne fena bir
dönüş yeridir orası!
AKLETMEZMİSİNİZ?
Türkiyenin ONEMI BITTI. Allah cc dahi seçkin kıldıgı milletleri sonradan lanetlemis zulumlerinden ötürü(Bknz Kur an) Bizim turkiyeye önem atfetmemiz, su an gözumuzle gördugumuzu degistirmez. Hizmet o topraklarda yüz binlerce insanı sahili selamete cikardi zaten. Mission accomplished Allahu Alem.
Turkiyede makam sahibi, ogretim gorevlisi vs. olan kisilerde özellikle bu tekrar geriye dönme, “yeniden hizme” arzusunu gözlemliyorum. Yeni yerlerinde ayni konforu bulamadiklari icin sürekli sartlarin duzelmesini gözlüyorlar.
Hz Adem de cennetteki makamini kaybetti, ama O, geriye dönüs icin dua etmedi, Allah tan sadece AF diledi.
Naz degil niyaz makaminda olunmalı.
Mahmut Bey,
Sizin çizdiğiniz tablonun gerçekleşmesi için Hudeybiye’ye benzer yeni bir barış süreci olmalı. Bunu AKP yap(a)maz. Ayrıca Hizmet Hareketi içinden olmayan bugünkü Türkiye’nin Süheyl b Amr, Hâlid b Velid, Amr bin As gibi etkin konumdaki zatların hakikatleri görüp hak mücadelesi vermesi sizin dediğiniz çizgide Anadolu yeni bir misyon eda edebilir.
Bekleyip göreceğiz, “Gün doğmadan meşîme-i şebnemden neler doğar.”
Resmi rakamlara göre 1 milyon civarı Hizmet İnsanı var. Bunun 20% i yurt dışında ise yaklaşık 200 Bin kişi eder.
Dünyada 8 Milyar kişi yaşadıgına göre yaklaşık 1 Hizmet Gönüllüsüne 40 000 İNSAN (ebedi bir ruh) tekabül ediyor RİSALE İ NURLARI, onların ilgisini çekecek şekilde duyurmak tanıtmak için.
Bir İlçe merkezi nüfusu kadar, bence çok değil.
İletişim çağının zirvelere ulaştığı şu devirde bu rakama çok değil ! diyebiliriz.
Yurtiçindeki Gönüllüler de İnternet vasıtasıyla çeşitli sistemler kurarak bu seferberlige katılabilirler isterlerse.
Bu gibi münbit ortamlar, saygı ve sevgi gösteren İnsanlar varken,
10 yıldır test edilen yurt içindeki çorak topraklarla uğraşmaya, 1 dakika bile ayırmaya gerek yok bence.
Böylece Üstadın ;
“Şu İstikbal İnkîlâplar İçinde En Gür Seda İslâmın Sedası Olacaktır.”
öngörüsü gerçekleşebilir.
Fazla merhametten maraz doğar. Tr toplumu tercihlerinin sonucu layık olduğu hayatı yasıyor. Bütün bu yaşananlardan sonra Anadolu’ya yatırım zaman ve emek israfıdır. Münafıkın ıslahı münkirden zordur. Dünyanın farklı Coğrafyalarında müstait milyarlar var. Bagajları boşaltıp önümüze bakalım, baktıralım.
Bence bu konuda kimse kimseye akıl vermeye çalışmasın ve sanki gaybı biliyormuş gibi gelecekle alakalı üst perdeden konuşmasın. Dileyen Türkiye ile ilgili hüsnü zan beslemeye ve oraya yatırıma devam etsin, dileyen de “Orası benim için bitmiştir” deyip başka ufuklara yelken açsın. Kimse sizleri zorla bir tarafa yönlendirmiyor. Hepiniz bu iki seçimden birini yapmakta özgürsünüz. Sadece, kendi fikriniz kesin doğruymuş ve yapılması gereken oymuş gibi konuşmayın, yeter. İstediğinize inanın ve ona göre yaşayın.