M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Ülkenin sıkıntıları tartışılırken ilk sırada ve yoğunluklu olarak ekonomi konuşuluyor. Ekonomiden başımızı kaldırdığımızda ise sistemin çarpıklığı ve Tek Adam sorunu gündeme giriyor. Oysa Türkiye’nin bundan çok daha derin sorunları var.
Çözümlenmesi çok zor olan sıkıntılarından birisi mezhep çatışması. Daha net ifadeyle Alevi-Sünni sürtüşmesi. İkincisi ırkçılığı besleyen milliyetçilik anlayışı. Bir diğer ifadeyle Kürt-Türk ayrışması. Üçüncüsü, yabancı düşmanlığı, dördüncüsü ise futbol fanatizmi. Takımlar arasında şu ya da bu sebepten oluşan kan davası.
Mezhep kavgası, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı bugünün konusu değil. Trabzon’da bu şehrin adını taşıyan futbol takımının kendi evinde maç yaptığı Fenerbahçe’ye yenilmesi üzerine yaşanan olayların ortaya çıkardığı tabloyu konu edeceğim.
Futbol dünyasında yaşananları TR724 yazarı Hasan Cücük’e bırakmam gerektiğine inanıyorum. Futbol maçı izlemeyi çok sevsem de, dünyanın farklı ülkelerine Türk takımlarının yaptığı maçları izlemeye gitmiş olsam da hayatım boyunca hiçbir takımı tutmadım. Bundan dolayı da bir taraftar gözüyle hiçbir zaman yaşananlara bakamadım. Statta da maçları sadece basın tribününden izleyebiliyorum. Zira futbolu sevip de hangi takım gol atarsa sevinen benim gibi bir izleyiciyi hiçbir taraftar kendi tribününde görmeye tahammül edemez sanıyorum.
TRABZON-FENERBAHÇE DÜŞMANLIĞININ DÜNÜ
Fenerbahçe ile Trabzonspor arasındaki düşmanlığın kökünü, 2010-2011 sezonundaki şampiyonluk mücadelesine bağlamak doğru değil. 2011’de her iki takım da 84 puan toplamış, sonunda Fenerbahçe gol averajıyla şampiyon olmuştu. Fener’in şike ile şampiyon olduğu iddia edilmiş ve “Şike Davası” olarak spor tarihine geçen olaylarda, iki takım arasında soğuk savaş zirveye çıkmıştı.
Ne var ki iki takımın arasındaki sert mücadelenin o sezon başlamış değil. İki takım arasında 13 Şubat 1974’te Avni Aker Stadı’nda başlayan ve 0-0 biten ilk karşılaşmadan (Türkiye Kupası çeyrek final maçı) bu yana tam yarım asırda değişen bir şey olmadı. Takımlar arasındaki karşılaşmalarda gerginlikler ve kavgalar hiç eksik olmadı.
Fenerbahçe kafilesini taşıyan otobüsün Trabzon’da kurşunlanması bile yaşandı. 4 Nisan 2015’te Çaykur Rizespor maçından dönen Fenerbahçe otobüsü, Trabzon Havalimanı’na giderken Trabzon’un Araklı ilçesinde kurşunların hedefi oldu. Aradan geçen 9 yılda bu olay henüz aydınlatılamamış olması da işin başka yönü…
KARADENİZ’İN DOĞASINI İNSAN KARAKTERİNDE TAŞIYAN ŞEHİR
Karadeniz’in coğrafyası da denizi de sert ve hırçın. Doğanın bu sertliği insanına da aynen yansımış. Bu sert mizaç, olumlu konulara yönlendirildiğinde başarıya götürecek bir enerji kaynağı olabildiği gibi, kimi zaman da kendisini ve çevresini sıkıntıya sokabilecek sonuçlar doğurabiliyor.
Trabzon hayatı futbol olan bir şehir dense yanlış olmaz. İnsanlar kendilerini dışarıya karşı sadece bordo-lacivert renkleriyle ifade ediyor. Bunun sonucu olarak da Trabzonspor insanların her şeyi haline gelmiş durumda. Şehirde kültür, sanat ya da başka alanlarda öne çıkan bir ektinlik olmadığı için Trabzonspor, şehir halkının tek sığınağı olmuş. Takım yöneticileri ve bir takım menfaat odakları, pek çok yerde olduğu bu aidiyet duygusunu sömürdükçe sömürüyor.
Şehirde tablo böyle olunca, bu da fanatizmi besleyen tükenmek bilmeyen bir kaynak oluşturuyor. Trabzonspor taraftarlığının, diğer takım taraftarlarından çok belirgin ayrıştırıcı bir özelliği var. Diğer takım taraftarlarında ideolojik bağlar arttıkça takım fanatizmi azalıyor. Ancak hangi ideolojiye mensup olursa olsun Trabzonsporlunun fanatizminde değişme olmuyor. Bunu Trabzonlu İslamcısında da gördüm, Trabzonlu komünistinde de…
YENİLGİYE TAHAMMÜLSÜZLÜK
17 Mart Trabzonspor-Fenerbahçe derbisinde, misafir takım ev sahibini 3-2 yenince sahanın ortasında kutlama yapmaya kalkıyor. Ancak bu bir hamsi kafalının sahaya dalması ve Fenerbahçeli futbolcuya saldırmak istemesiyle her şey değişiyor. Saha bir anda Trabzonsporlu fanatiklerle doluyor.
Oysa daha geçtiğimiz Kasım ayında Trabzonspor, İstanbul’da kendi sahasında Fenerbahçe’yi aynı skorla yendikten sonra kaleci Uğurcan‘ı havaya atarak coşkulu bir kutlama yapmış ve hiçbir taşkınlık yaşanmamıştı. Üstelik Trabzon o galibiyetle, Fener’in 21 maçlık galibiyet serisine son vermişti.
Avni Aker’de yaşanan olaylardan sonra sosyal medyada Fenerbahçe karşıtı olanlar hep sarı-lacivertli Osayi Samuel’in Trabzonspor taraftarını dövdüğü görüntüleri paylaşıyor.
Bu görüntünün kabul edilebilir bir tarafı yok. Ancak, olayın öncesini yansıtan görüntüler, Osayi’nin ilk saldıran taraf olmadığını gösteriyor.
Trabzon’da yaşanan olaylara ilişkin en net görüntü.pic.twitter.com/QKttbu7wMl
— Onedio (@onediocom) March 17, 2024
Osayi‘nin yaptığına nefsi müdafaa dense bile bir futbolcu böyle bir hareketi yapamaz, yapmamalı.
Sahanın karışmasıyla birlikte Fenerbahçeli futbolcular için can korkusunun yaşandığı saatler başlıyor. Trabzonsporlu fanatiklerin havaalanını kuşatması üzerine Fenerbahçe takımını taşıyan otobüs, saatler sonra stattan çıkabiliyor. Kafileyi taşıyan otobüs, havaalanı kurallarını bir tarafa bırakıp, apronda taksi yaparak uçağın merdivenlerine kadar gelip yolcuların binmesini sağlayabiliyor.
Pazar günü oynanan maç sonrasında yaşananlar, futbol sahalarında ilk kez yaşanan olay değil. Farklı boyutlarda pek çok yerde benzerlerine rastlandı ve rastlanıyor. İşte Trabzon’a ve Trabzonsporluya saydırmadan ve takımın küme düşmesi gerektiğini savunanlar, sık yaşanmaya başlanan bu tabloya isyan etmeli.
Siyasetin karıştırıldığı her konu bir faciaya neden oluyor. Türkiye’yi yönetenler ekonominin gereklerinin yapılmasını bir kenara bırakıp siyasi hesaplarla ekonomiye yön vermeye kalktılar. Sonrasında ülkenin geldiği noktayı hep birlikte görüyoruz. Futbola da siyaset karıştırıldı, uluslararası başarıları bırakın, kulüpler epey zamandır boş kalan tribünlerden şikayet edip duruyor.
Geçtiğimiz aylarda yine aynı hakemin yönettiği maç sonrasında Ankaragücü takımının yöneticisi Faruk Koca‘nın hakem Halil Umut Meler‘in yumruklaması üzerine ortaya çıkıp, “Artık yeteeeeeer!” diye bağıran Tayyip Erdoğan‘ın Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi, bunca olay yaşandığı gün ortalıkta görünmedi. Koca Fenerbahçe kafilesinin can güvenliği, yumruk yiyen hakem kadar yokmuş.
Olayların yaşandığı gün Gençlik ve Spor Bakanlığı koltuğunda oturan Osman Aşkın Bak‘ın adını bile duyan olmadı. Ciner’in Kasımpaşaspor kulübü ve Çaykur Rizespor dışında yaşanan çirkinlikleri kınayan takım çıkmadı.
Beştepe Sarayı, 31 Mart seçimleri öncesinde Trabzonluların tepkilerini çekmekten ve oy kaybetmekten korktuğu için üç maymunları oynamayı seçti.
Trabzon’da yaşanan çirkin olaylardan sonra FİFA açıklama yapıyor, UEFA açıklama yapıyor, ama Türkiye Cumhuriyetini ve futbolu yönetme iddiasında olanlardan çıt yok.
Şunun altını çizmek gerekiyor. Türkiye’de kitlesel olayların nasıl başladığını ve nasıl yayıldığını az çok yaşamış olanlar, kolluk güçleri izin ve geçit vermedikçe bu tür saldırıların gerçekleşmediğini iyi bilirler. Fenerbahçe takımı dört saate yakın statta mahsur kaldıysa, derbi maç öncesinde yeterince tedbir alınmamış demektir.
Bu Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor olayı değil. İşin temeli, şiddetin futbolu esir alması. Yaşananlar ülke futbolu adına utanç verici.
Bugüne kadar hep İstanbul basınının halini hep konuşup durduk. Trabzon’da yerel basının tavrı, fanatizmi körükleyen, bundan beslenen bir yapı olduğu üzerinde çok az duruldu. Okunma ve izlenme uğruna medyada olanlar, kendilerine çekidüzen vermeli.
Trabzon’daki kara gece, beklendiği gibi dünya medyasında geniş yankı buldu. Bütün ayrıntılarını TR724‘te okudunuz. Artık her takımda dünyanın farklı ülkelerinden futbolcular var. Dahası Türkiye kulüpleri Avrupa kupalarında oynuyor.
17 Mart’ta sadece Fenerbahçe’ye yazık etmediler, Trabzonspor’a da yazık ettiler, ülke futboluna da… Mesele sadece futbol değil. Ortada kocaman bir çürümüşlük var. Bu çürümüşlüğe son vermeden Türkiye’nin hiçbir sorununa kalıcı çözüm üretmek mümkün değil.
Eğer köklü çözüm bulunmazsa, Türkiye başlıkta sözünü ettiğim dört kırılgan halkadan biri kullanılarak kolaylıkla ateşe atılabilecek.
satır aralarını okuduğumda altından bir FB fanatizmi seziyorum. Neymiş FB ye yazık etmişler. 2011-12 de şike iddiaları varmış. Aynı puandalarmış aslında. FB nin 2 yıl uefadan men edildiğini. Telefon konuşmalarını hiç mi duymadınız. Ali Koç için iki laf yok. sizi hiç tanımıyorum. ama konu FB olunca cemaatin köşe yazarları bile fanatik. yazıklar olsun…