YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Türkiye’nin sıradan bir gününde, kara gözlüklü adamlar, Mübariz Mansimov’dan gasp ettikleri Yalıkavak Marinası’ndan kafalarını çıkardılar ve bir kere daha “Biz aslında yoğuz” dediler.
Görünüyormuş gibi yaptığımıza bakmayın “Biz yoğuz yok!” Bu fotoğrafta bir araya gelen Mehmet Ağar, Korkut Eken, Engin Alan ve Alaattin Çakıcı’ya doya doya bakarak, Türkiye’de Ergenekon diye bir yapılanmanın olmadığını, derin devlet denen şeyin bir Cemaat uydurması olduğuna bir kez daha kanaat getirdik.
Çok şükür yoklarmış, iyice anladık ki iftiraya uğramışlar, kumpaslara gelmişler.
Ergenekon diye bir şey yok diyen tellallar, bu bir Cemaat uydurması diyerek kin kusan ulusolcu aydınlar da, bu fotoğrafa doya doya baktıktan sonra bir kere daha “Yoğ Ergenekon diye bişey yoğ” dediler. Bunların olsa olsa Susurluk olabileceğini beyan ettiler.
Evet, Ergenekon yoktu, derin devlet yoktu, rutin dışı yapılanmalar yoktu ama kara gözlüklüler marinalarda tekrar fotoğraf vermeye başladığından beri de ülkede doğru işleyen hiçbir şey kalmamıştı.
Sabah terörle, kadın cinayetleriyle, mafya hesaplaşmalarıyla, sokak magandalarının yedikleri haltların haberleriyle uyanır olmuştuk. Hayvanlara tecavüz ediliyor, toplu katliamlara maruz bırakılıyor, küçük çocuklar cinsel istismar uğruyor, kadınları öldürenler gözaltına alındıktan az zaman sonra serbest bırakılıyordu. Sosyal medya hesapları bunları gösterip “Hakim ve savcılar ne yapıyor, ülke nereye gidiyor, neredesiniz cesur savcılar?” diye soruyordu.
Sadece sıradan vatandaşlar değil ana muhalefet partisi de cesur savcılar arıyordu göreve davet etmek için. Ülkedeki her kötü şeyi iktidardan daha çok fetö projesi diye açıklayan CHP’nin acar sözcüsü Faik Öztrak, Reza Zarrab diye bir adamın varlığından haberdar olmanın hayretini yaşıyordu. Meğer Reza diye bir adam varmış ve bazı bakanlar bu adama senin önüne yatarım bile demiş. İşte bu adamın kuryesi ABD’de konuşmuş, kurye Zerrab’ın rüşvet dağıttığını açıklamış. Hatta iddiaya göre bu rüşvetin büyük kısmı da bir kişiye gitmiş. Alın size iddia, “E hadi cesur savcılar bu iddiayı araştırın.” Böylesine bir iddiayı duyup gündeme getiren ana muhalefet daha ne yapsın kardeşim? Daha nasıl risk alsın?
CHP’nin sözcüsü bir şeyi daha fark etmiş, bu iddiaların yerli medyada yeterince ele alınmadığını. Sayın sözcü CHP’nin bile gündemine girmiş böylesine iddiaların yerli medyada neden yer almadığına bir türlü anlam veremiyor. Yoksa diyor yoksa bunları sorgulayacak medya yok mu? Neyse ki en azından dünyada medya diye bir şeyin varlığından haberdar.
Olmayan kara gözlüklerin fotoğraf verdiği ülkenin ana muhalefet partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, AYM’nin kararını takmayan alt mahkemeyi gündemine alıyor ve insanlık tarihine altın harflerle geçecek o cümleyi ediyor “E, o zaman burada bir sorun var demektir.” Bu cümle beklendiği gibi Türk yargı sistemini temelden sarsıyordu.
Yalıkavak Marina’sında, aslında ‘yoğ olan’ kara gözlüklülerin fotoğraf verdiği gün ülkenin cesur savcıları KHK ile işinden atıldığı için evine bakamayanlara, iş buldukları gerekçesiyle 70 teröristi yakalatıyordu. Hepsi ters kelepçeyle hak ettikleri cezayı çekmeye götürülürken kadın katili Musa Orhan ve benzeri bütün katiller de el birliğiyle kurulan bu yeni sistemde, emin bir şekilde hayatlarına devam ediyordu.
Yeni dönemin cesur savcıları, yoksula yardım edenleri, yere düşmüşe arkasını dönmeyenleri, yeni doğum yapmış, bebeği kucağında teröristleri yakalamaya hiç dinmeyen bir kararlılıkla devam ediyorlardı. Muhalefet de bu cesur savcıları iktidardan çok daha güçlü alkışlarla alkışlıyordu.
Bu arada sosyal medyada herkes hayretler içinde sormaya devam ediyor: “Ne oluyor kardeşim nedir sürekli başımıza bu gelen belalar. Sürekli virüs, pandemi, korona, kadın cinayeti, çocuk ölümü, sokağa çıkma yasağı, işsizlik, yoksulluk, ölümler, savaşlar, ülke nereye gidiyor, dünya nereye gidiyor?” Yani, masum köylü taklidi yapmaya devam ediyor.
Ama bütün bunlar her şeyi ters yüz ederek beraber kurduğunuz yeni ülkede belaya hep beraber maruz kaldığınız gerçeğini değiştirmiyor.