Bundan 20 yıl önce, 17 Ağustos 1999’da merkez üssü Gölcük olan 7,4 büyüklüğündeki sarsıntı, tarihe Türkiye’nin en büyük ikinci depremi olarak geçti. 2010 yılında yayınlanan Meclis Araştırma Raporu’na göre depremde 18 bin 373 kişi öldü. Resmi verilere göre, yaklaşık 24 bin kişi yaralandı, 285 binden fazla ev hasar gördü.
Yaşanan felaketin büyüklüğü hem toplumu hem de devleti şoke etti. Duyarlılığın üst düzeyde olduğu ilk anlarda benzer felaketin tekrarlanmaması için alınacak önlemler tartışıldı. İmar mevzuatı kapsamlı biçimde değiştirildi. Deprem anında yapılması gerekenlere ilişkin bilinçlendirme çalışmaları yapıldı. Arama kurtarma ekipleri artırıldı. Deprem sonrasında toplanılacak alanlar belirlendi. Ancak aradan geçen 20 yılın sonunda Türkiye, benzer bir depreme ne ölçüde hazır? VOA Türkçe, bu sorunun cevabını araştırdı.
“Mutlaka depremler olacak”
9 Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Sarı, Türkiye’nin yüzde 96’sının birinci derece deprem bölgesinde olduğunu vurgulayarak, “Sismologlar gerek istatistiksel olarak gerekse aletsel kayıtlarla yeni bir depremin ne zaman olacağı konusunda çalışıyorlar. İstatistiksel olarak bazı deprem büyüklüklerine göre belirli tekrarlama periyotları var. Bu periyotlar içinde depremler tekrarlanabilir. Ama bu her zaman aynı periyotta olacağı anlamına gelmez. Yani 40 yılda bir tekrarlanan bir deprem belki 50, 60 yılda da olabilir. Büyüklükleri değişebilir. Ama tektonik hareketin olduğu yerde mutlaka bu depremler olacak” diye konuştu.
Mühendis odalarının yetkisi bakanlığa devredildi
17 Ağustos depremi sonrasında çeşitli önlemler alındığını hatırlatan Sarı bunların tam anlamıyla uygulanmadığını kaydetti. Sarı şöyle devam etti: “Sadece deprem sigortası yapmak yetmez. Uygun zeminlere, uygun binaların, uygun mühendislik hizmetleriyle yapılmasını sağlamamız gerekiyor. Bir süre öncesine kadar projeler jeoloji, jeofizik ve inşaat mühendisleri odaları tarafından sıkı bir biçimde denetleniyordu. Belediyeler bu odaların denetiminden geçmemiş raporları kabul etmiyordu.
Fakat son zamanlarda bu yetki odalardan alındı. Çevre ve şehircilik, il müdürlüklerine verildi. Denetimler, bu müdürlüklerdeki yetkili mühendisler tarafından yapılmaya çalışılıyor. Ama sayıca az oldukları için hızlı bir değerlendirme olmadığı kanısındayım. Daha fazla eleman istihdam edilerek bu denetimlerin daha sıkı bir şekilde yapılması görüşündeyim.”
Fayansı düşündüğü kadar depremi düşünmüyor
Vatandaşları da uyaran Sarı, “Bir binayı satın almaya kalktığımızda fayansın kalitesini soruyoruz ama depreme karşı güvenli bir bina olup olmadığını sorgulamıyoruz. Boyasını sorguluyoruz ama ne tür bir mühendislik hizmeti aldığını sorgulamıyoruz. Aslında sorgulamamız gereken bunlar” dedi.
Sarı, yapı denetleme şirketlerinin de sadece inşaat mühendisi değil jeofizik ve jeoloji mühendisi de istihdam etmeleri gerektiğini vurguladı.
“Tekrar aynı hataları yapmaya başladık”
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Gürkan Erdoğan da 17 Ağustos depreminden sonra yaşananları şu sözlerle değerlendirdi: “Depremin ardından ilk dönemde gerek bürokrasinin gerekse vatandaşların deprem güvenliği konusunda birçok adım attığını görüyoruz. Basit bir örnek vermek gerekirse, bir yapı denetim sistemi kuruldu. Geçmişle kıyaslandığında bu ileriye doğru atılmış bir adımdı. Biz dizi eksiklikleri vardı, zamanla tamamlanmaya çalışıldı. Ancak zaman geçtikçe, hatıralar silik hale geldikçe unutmaya başladık.”
Tekrar aynı hataların yapılmaya başlandığını vurgulayan Erdoğan çıkarılan imar barışını buna örnek gösterdi: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verilerine göre 9 milyon 120 bin vatandaşımız imar barışına başvurdu. Herhalde Türkiye nüfusunun yüzde 30’u, 40’ı imar barışından etkilendi. Şimdi yapı stokumuzun durumu nedir dediğinizde, biz bunu bilmiyoruz. Çünkü herhangi bir mühendislik hizmeti almamış ruhsatsız yapılardan bahsediyoruz.”
“Yapı stoku envanterinin çıkarılması gerekiyor”
İmar barışına başvuran vatandaşlardan binaların depreme karşı güvenli olup olmadığı konusunda hiçbir belge istenmediğini kaydeden Erdoğan, “Şu anda mühendislik anlamında hiçbir belgesi olmayan milyonlarca ev satışta” diye konuştu.
Birçok vatandaşın imar barışı düzenlemesi çıktıktan sonra, bu barıştan yararlanabilmek için mevcut binaların üstüne ek katlar çıktığını belirten Erdoğan, “Önümüzdeki süreçte kendi kendine yıkılan binalar görme ihtimalimiz yüksek. Yıkıcı olmayan bir depremde bile binaların yıkıldığına tanık olabiliriz” uyarısında bulundu.
Erdoğan, şunları söyledi: “Depreme karşı iyi durumda mıyız, kötü durumda mıyız? Şu an bunu bilmiyoruz. Milyonlarca ruhsatsız yapıya imar barışıyla yapı ruhsatı verildi. Mevcut ruhsatlı yapılarımızın da durumunu bilmiyoruz. Bir an evvel 2012 yılında Ulusal Deprem Strateji Eylem Planına giren ve 2017 yılına kadar tamamlanması gereken yapı stoku envanterinin çıkarılması gerekiyor. Bu konuda bir an evvel kamunun harekete geçmesi gerekiyor.”
“İnşaat mühendisiyle depremden önce tanışın”
Erdoğan, kamuoyunda kentsel dönüşüm yasası olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Yasası’nın da asıl kentsel dönüşüme ihtiyaç duyan bölgelerde uygulanmadığını söyledi.
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı, “İzmir’de Bayraklı sırtları, Atatürk mahallesi gibi tamamı imar affından faydalanan yerlerde kentsel dönüşüm hiç uygulanmadı. Çünkü bu bölgeler rant getirmiyor. Oysa asıl faydalanması gerekenler bu tür bölgelerdi. Ama Alsancak, Bostanlı gibi bölgeler rant getiriyor. Biz minimum ada bazında ya da mahalle bazında kentsel dönüşüm istiyorduk. Ama bu şu anda yerinde yık yap anlayışına dönüştü” dedi.
Erdoğan vatandaşlara da “İnşaat mühendisiyle depremden sonra değil depremden önce tanışın” çağrısında bulundu ve “Aldığınız binanın gerçekten bir yapı denetim hizmeti, bir proje hizmeti alıp almadığına, gerçekten bir inşaat mühendisinin çalışıp çalışmadığına da bakın” diye konuştu.
Kandilli Müdürü: ‘İstanbul’da iki hafta içinde 7.2 büyüklüğünde bir deprem olursa sürpriz olmaz’