Türkiye’nin 24 Ağustos 2016 gecesi resmen başlattığı ABD destekli Fırat Kalkanı Operasyonu, yine ABD destekli olarak IŞİD’in ‘başkenti’ Rakka’ya yönelik daha geniş kapsamlı bir askerî harekâta doğru ilerliyor. Bu arada Türkiye’nin bir de PYD/YPG gündemi var. Fırat’ın doğusu, batısı derken Türkiye’nin elinden geldiğince Kuzey Suriye’deki YPG varlığına müdahale etmek isteyeceği en yetkili ağızlardan defalarca tekrarlandı.
Bu durumda Türkiye’nin Suriye’ye kara ordusu göndermede iki stratejik hedef gözettiği söylenebilir: (1) YPG’yi mümkün olan en dar alana hapsetmek ve (2) IŞİD’e karşı kara gücü olarak ABD destekli operasyonlara katılmak. Suriye denkleminin bütün değişkenlerini bir arada düşündüğümüzde, her iki amacın da kendi içinde çok sayıda açmaz taşıdığını söylemek mümkün.
ÖZGÜR SURİYE ORDUSU TUTUNABİLİR Mİ?
İlk olarak, Türkiye’nin IŞİD’den ve YPG’den aldığı köyleri Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) vermesi, başta Beşar Esad olmak üzere, İran’ın ve Rusya’nın pek ‘hoşlanacağı’ bir durum değil. Nitekim Rusya da, İran da Türkiye’nin mevcut ilerlemesine yönelik kaygılarını kamuoyuyla paylaştı. Arka planda konuyla ilgili ne gibi hazırlıklar yaptıkları ise henüz belli değil.
ABD, PYD OLMADAN YOLUNA DEVAM EDER Mİ?
Öte yandan, ABD her ne kadar PYD’ye olağanüstü vaatlerde bulunmamış olsa da, Türkiye ile PYD arasında bir denge politikası izleyeceği ve iki tarafı da kaybetmek istemeyeceği görülüyor. IŞİD’e karşı savaşta YPG yerine Türk Ordusu’nu kullanacak olmak ABD’nin işine gelebilir ama Suriye’nin geleceğiyle ilgili konuşmalarda PYD’nin varlığını da hesaba katmak gerekebilir. Bu durum da, PYD’yi en azından ‘küstürmeme’ politikasına dönüşebilir.
Bununla birlikte, PYD ile ÖSO’nun çatışmaya başlaması, Suriye’nin geleceğinde ‘yerel unsurlar’ olarak anılabilecek bu grupların çözümsüzlüğü dayatmaları anlamına gelebilir. Bu duruma ABD ile Rusya arasındaki anlaşmazlık da eklenince, Suriye’de ‘denge’ oluşması hayli zaman alabilir. Böylece Türk Ordusu’nun bölgedeki varlığı da yıllara yayılan düşük düzeyli bir savaşa dönüşebilir.
IŞİD SAVAŞI: KAZANSAK DA, KAYBETSEK DE
ABD’yle Türkiye’nin Rakka’ya operasyon düzenleme ve IŞİD’in ‘kökünü kazıma’ planının ise problemli tarafı, IŞİD’in bütün dünyada ve bu arada özellikle Türkiye’de terör eylemlerini arttırma olasılığı. Gaziantep saldırısından sonra bir kez daha ortaya çıkan gerçek, maalesef, IŞİD’in Türkiye içinde hayli örgütlenmiş olduğuydu. IŞİD’le böylesi bir ölüm-kalım mücadelesine girişmenin, kazanılsa da, kaybedilse de Türkiye’ye ağır faturaları olabilir.
Tabi şunu da hesaba katmak gerekir: ABD, Suriye’de sadece silah ve lojistik desteği vermek, kendi askerini bu bataklığa kurban etmek istemiyor. En başından beri bu böyle. Türk Ordusu’nun burada ‘ağır yükü’ omuzlanması, ABD’nin desteğiyle birlikte bir anlam ifade edebilir. Ama yine de, ABD ile ilişkilerin gerildiği her durumda, Türkiye’nin Suriye’deki varlığı belirsizliğe sürüklenir. Dahası, Türk Ordusu’nun ve istihbaratının mevcut durumunun IŞİD’le savaşmaya yetip yetemeyeceği de meçhul.