Ana Sayfa Güncel Türkiye olma korkusu

Türkiye olma korkusu

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Netanyahu önderliğindeki iktidar İsrail’de yüksek yargının yetkilerini sınırlandıran ve yargıda siyasetin etkisini arttıran bir yasa teklifini Meclis’ten geçirmek isteyince, milyonlarca kişi sokaklara döküldü ve ‘Türkiye gibi olmayacağız’ direnişiyle hükümete geri adım attırdı. 

Kuşkusuz, devletlerin de insanlar gibi nasıl bir kimliğe sahip olacağını kritik zamanlarda yaptıkları tercihleri belirliyor. ABD mi yoksa Meksika mı, İsviçre mi yoksa Venezuella mi olacağını belirleyen şey işte bu tercihleridir. 

Geçtiğimiz günlerde, içinde muhtemelen Netanyahu destekçilerinin de olduğu İsrail halkı, yargıyı siyasetin köpeği haline getirecek böyle bir düzenlemeye çok kararlı bir şekilde ‘dur’ dedi.

Gösterilerin acı tarafı ise İsrail halkını motive eden şeylerden birisinin ‘’Türkiye olma korkusuydu’’. Kendisinden olan katilleri hemen serbest bırakırken, muhalif diye ev kadınlarını bile hasta çocuklarıyla beraber kararlılıkla hapiste tutanlara köpeklik edecek bir yargıya dönüşmesini kararlılıkla reddettiler. 

Oysa Türkiye’nin önünde de 17-25 Aralık Yolsuzluk operasyonlarından sonra başlayan süreçte kritik bir yol ayrımı vardı. Ya hukukun üstün olduğu, kriminalin cezalandırıldığı ve yöneticilerin hırsızlık yapamadığı batı standartlarında bir ülkeye doğru evrilecekti ya da despotik bir Ortadoğu ülkesi olacaktı. 

Bu kritik yol ayrımında Türkiye, hukukun her şeyden üstün olduğu bir batı demokrasisine dönüşmeyi tercih etmedi. Tam tersi aydını, siyasetçisi, İslamcısı, solcusu, ülkücüsü, Dersimlisi, Erzurumlusu hep beraber bugünkü yola girmeyi ve otokrat bir Ortadoğu ülkesi olmayı seçti. Ve doğal olarak ülke tercihlerinin bedelini ödüyor. Yargının bütün iplerini iraden, taammüden, bilerek 2014 HSYK seçimlerinde götürüp hırsızların ellerine teslim etti. İplerini teslim ettiği adamın adım adım 15 Temmuz rejimini kurmasına, siyasetin köpeği olmayı reddeden binlerce hakim ve savcıyı meslekten atılıp tutuklanmasına destek verdi. 

Şimdi ülkedeki aydınlar, İsrail halkının Netanyahu’ya direnişine övgüler, methiyeler diziyor. İşte bir İsrail’e bakın bir Türkiye’ye gibi cümleler kuruyor. Ülkenin bu halde olmasında kendi günahına hiç bakmadan memleketinin neden öyle direnmediğinden bahsediyor. 

Maalesef aydınımız, halkın despotik yönetimlere kendisi yüzünden direnmediğini fark etmeyecek kadar cahildir. Avamın cehaleti kötüdür ama asıl korkunç ve tehlikeli olan havasın cehaletidir. Vedat Milor gibi Stanford Üniversitesi’nden mezun olursunuz lakin cahilliğinizden suçu olmasa da ülkenin en kariyerli futbolcusunun sadece kimliğinden dolayı cezalandırılmasından mutluluk duyarsınız. Tarihte bunu yapanlara Nazi diyorlardı. 

İnsan Hakan Şükür’den neden nefret eder? Attığı gollerle ülkesine hep gurur yaşatmış, Türk futbol tarihinin en kariyerli ve karakterli oyuncusunun, suçsuz yere cezalandırılmasına itiraz etmediği gibi bundan mutluluk duyulmasını açıklayacak bir sosyoloji ilmi yoktur.  

Kendisi adalet istemeyen aydınların, bir topluma despota direnme konusunda önderlik etmesi mümkün müdür? Sorun yargının yönetime köpeklik etmesi değildir, sorun kendisine köpeklik etmemesidir. Adalet değildir istediği, ister ki yargı sevmediklerinin hakkından gelen bir kırbaç olsun. Nazilerin, sadece Yahudi olduğu ya da sadece Çingene olduğu için insanları cezalandırdığı gibi sevmediklerini suç işlemese bile cezalandırsın. 

Avamın cehaletini kontrol etmek ve onu zararsız hale getirmek mümkündür, tehlikeli olan şey aydın cehaletinin kontrol edilmez bir şey olmasıdır. Bugünkü ipi kopuk ülke Recep T. Erdoğan kadar sizin de eserinizdir. Hatta onu bu denli cesaretlendiren şey sizin ruhunuzun çirkinliğidir. 

Yargının siyasetin köpeği haline gelmesini engellemeyen İsrail halkını alkışlamayı bırakıp, yargıyı iktidarın köpeği haline getirdiğiniz için bu ülkenin vicdanından özür dileyin.

2 YORUMLAR

  1. Kâmil Aslan
    Sadece yargısı değil, aydını, enteli ve avamı da iktidarın yani (derin) devletin köpeği haline gelmiş bir ülke!..
  2. Deniz
    Yahudiler insanlık mertebesinde varoluş mücadelesi veriyorlar. Bence aydının cehaletinden daha korkunçu bir müslümanın din ile ilişkisini terk etmesidir. Müslümanlığın terk edilişi büyük bir karanlık doğuruyor. Dinini terk eden tepetaklak oluyor ve küçücük insanş değer bile gösteremiyor. Ama yahudiler küçücük din ışığı altında insanlık değerlerinden taviz vermemeye çalışıyor. Belki İsrailin tıpkı Türkler Rejimi gibi faşistliğe savrulmasını istemiyor. Aslında yahudi İsrail Devletinin insani değerler dışına çıkmasını kontrol ederek faşist bir İsrail rejiminin müslümanlara da zarar vermesini engellemiş oluyor. Yahudilerin vermiş oldukları insani tepki nedeniyle, insanı hayvan mertebesine düşürmekten korudukları için tebrik ederim. Onlara saygı duyuyorum.