Türkiye ile İran’ı savaştırmaya kalkacaklar

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

İktidar, Suriye’de zafer kazanmış tavrı takınmayı çok sevdi. Bugün baktığımızda kısa vadeli “Bir zafer durumu yok!” diyenler yanlış söylemiş olur. Ancak, Suriye’de henüz maçın birinci yarısı bile oynanmış değil. Şimdi gündemde Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirme durumu var.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ülkenin yönetimini eline aldığı günden bu yana hep günlük siyaset yapıp başkalarının hazırladığı stratejileri uyguladı. Erdoğan, 2011’de Suriye ile köprüleri yıktığında bu adımları ABD’nin talebi doğrultusunda atmıştı.

Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 2011 yılındaki meşhur 6,5 saatlik görüşmesinde Batı’dan kendisine verilen rolü oynadı. ABD’nin Suriye lideri Beşar Esad’a direktiflerini iletmişti. Sonunda Esad’ın dayanamayıp, “Siz Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı mısınız, yoksa ABD Başkanı Barak Obama’nın elçisi misiniz?” diye sorması o dönem medyasında geniş yankı bulmuştu.

Meşhur görüşme, Türkiye tarafının Esad’a demokratikleşme yolunda bir takvim dayatması, karşı tarafın da “demokratikleşmeye evet ama bir takvim vermek imkansız” demesi üzerine masanın dağıtılmasıydı.

İSRAİL’İ BÖLGENİN EFENDİSİ YAPACAKLAR

Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) sıcak bir şekilde gündemde olduğu günlerde ABD Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Condoleezza Rice’ın 7 Ağustos 2003 tarihli Washington Post’ta yayınlanan meşhur yazısı, hafızalarda tazeliğini koruyor.

Washington Post’ta yer alan yazısında Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar Orta Doğu’da 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değişeceğini belirten Rice, bunların içinde Türkiye’nin de olduğunun altını çiziyor.

Türkiye, Mısır ve İran, bölgenin üç önemli gücü. Bu üç ülkenin de İsrail ile şu ya da bu şekilde problemleri var. ABD ise ne olursa olsun İsrail’in güvenliğinin sağlanmasını istiyor. Washington için Orta Doğu bir tarafa, İsrail bir tarafa dense abartılı bir ifade kullanılmış olmaz.

Şimdi Suriye’de Esad’ın devrilmesi ve HTŞ’nin ülkede dizginleri ele alması, birinci derecede İsrail’in işine yaradı. Türk-ABD-İngiliz ortak yapımı hamle Suriye’de İsrail’in önünü açtı. Bugün Suriye, hava gücü olmayan, deniz gücü bulunmayan, kara gücünü ise silahlı terör örgütlerinin oluşturduğu bir ülke durumunda.

Bütün bu yoklara ilave olarak hazinesi de tamtakır bir ülke konumunda olan Suriye, bütünüyle dış yönlendirmelere açık bir durumda. Öyle anlaşılıyor ki Ahmed eş-Şara’yi (Colani) iş başına getirenler, tez zamanda önlerine bir takım faturalar koyacaklar.

Konacak bu faturaları tahmin etmek hiç de zor değil. İsrail’in Suriye içindeki müdahalelerine ses çıkarmayan/çıkaramayan HTŞ’den bu kez güney komşusu ile iyi ilişkiler içine girmesi yolunda yönlendirme yapacaklar.

TÜRKİYE-İRAN GERGİNLİĞİNİ TIRMANDIRACAKLAR

İsrail’in güvenliği gerekçesiyle bunun yanında bir de HTŞ’den Lübnan’daki Şii Hizbullah’ı temizlemesini isteyecekler. Ayrıca İran’a karşı açık tavır takınmalarını talep etmeleri kuvvetle muhtemel.

İsrail Başbakanı Netanyahu, kolunu kanadını kırdıkları İran’a yönelik dün yeni çıkışlar yaptı. Orta Doğu’nun çehresini değiştirdiklerini söyleyen İsrail Başbakanı, hiçbir teröristin sınırlarına dayanmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Bütün bunları sayan Netanyahu, “İran tehdidini ortadan kaldırmalı ve İran’ın nükleer silaha sahip olmasını engellemeliyiz.” diye konuştu.

Medyayı ne kadar takip edip, satır aralarına ne kadar dikkat ediyorsunuz bilmiyorum. Şu sıra satır aralarında önemli mesajlar veriliyor. Medyada yakından tanıdığım ve görüşlerine değer verdiğim kimi yorumcular, İran düşmanlığını körüklemeye çalışıyorlar.

Bunu bilerek mi yapıyorlar, yoksa birilerinin planına atel olduklarının farkında mı değiller emin değilim. İran bizim dostumuz olmayabilir, ancak düşmanlığı körüklemek akıl kârı bir yaklaşım değil.

Batılı ülkeler vekalet savaşları yürütmeyi çok severler. Ukrayna’da devam eden savaş, bir vekalet savaşı… Suriye’de 13 yıl süren savaş, başta öyle olmasa bile çatışmaların ikinci ya da üçüncü senesinde vekalet savaşlarına evrilmişti.

19 Aralık 2024 tarihli yazımda, Trump’ın Erdoğan’a “övgü dolu” diye nitelendirilen sözlerini irdelediğim yazımı, “Düşman bellediklerin seni bu kadar yüceltiyorsa bu işte bir iş var demektir” diye bitirmiştim.

Erdoğan’a ağır eleştiriler yöneltirken üç maymunu oynayan iktidar cenahı, Trump övgüde bulunduğunda dört elle sarıldılar. Peki bu övgünün altında ne olduğunu merak edip hiç irdelemeyecek miyiz?

Trump’ın övgüsü ardından AB’nin yeni sığınmacı anlaşmasının hemen gelmesi sürecin hızlı gelişeceğini gösteriyor. Beştepe Sarayı’nın verilen rolü eksiksiz oynadığı kesin.

Batı’nın en iyi bildiği iş, aynı inançta olanları birbirine kırdırmak. İran ve Türkiye aynı din grubunda olsa da mezhepleri farklı. Dolayısıyla kaşınıp kanatılacak bir alan var demektir.

Son günlerde İran ile Türkiye’yi bir çatışma ortamına çekmek isteyenler yoğun bir malzeme tedarikine giriştiler. Maalesef İran’ın en büyük düşman olduğunu Türklere empoze edenler, gün geçtikçe el yükselteceğe benziyorlar.

Dünya üzerinde Türkiye’nin Türki Cumhuriyetlere olan ilgisini bilmeyen olmaz. Türkiye’nin yeni genişleme hedefi öyle görünüyor ki Orta Asya olacak. Türkiye’nin önü bu alanda sürpriz bir şekilde açılacak gibi görünüyor. Türkiye, Türk dünyası ile kucaklaştığını sanırken bir de bakmışsınız, ABD’nin Rusya’yı güneyden kuşatma planının bir parçası olarak kendini Ruslarla savaşırken bulmuş olabilir.

Şimdilik;

  • ABD, Suriye’de petrol kuyularında,
  • İsrail, Golan’dan sonra stratejik Hermon dağında,
  • Bizimkiler de Emevi Camii’nde kıldıkları/kılacakları namazla övünür oldular.

2 YORUMLAR

  1. Böyle bişeye ihtiyaç yok. garip bir beklenti, ama her şey olabilir. Şeytanın aklına neler geliyor. Bugüne kadar bu kadarda olmaz dediğimi ne kaldı ki?

    not: iran rejimi istedikleri an yıkarlar. okadar poff durumda

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin