ANALİZ | SÜLEYMAN C. KARAMAN* | @karaman2020 | suleymankaraman@tr724.com
Bazıları bütün bu olanlardan sonra Türkiye’de ekonominin neden batmadığına, ekonomik krizle yerle bir olmadığına şaşırıp hayretlerini ifade ediyor. Doğru; ekonomi hiç de iyi değil, işsizlik artmakta ve virus nedeniyle de epey bir daralma var. Ama Türkiye’nin son 6-7 yılda akıllara hayret veren değişimine baktığımız zaman ekonominin çoktan batması gerektiği düşüncesi bir çoğumuzda hakim. Zaman içinde bütün ülkeler değişirler, iyi ya da kötü yönde. Ama Türkiye’de olanlar çok hızlı oldu ve doğrusunu söylemek gerekirse hiç kimse bu kadar kısa zamanda bu kadar değişimin olmasını beklemiyordu. Peki bu kadar olumsuzluğa rağmen neden Türkiye’nin ekonomisi bazı ekonomistlerin ifade ettiği kadar kötü değil?
Öncelikle, bir patlamanın olması için öncesinde bir sıkışmanın olması lazım. Türkiye uzun zamandır serbest piyasa ekonomisi ile yönetilen bir ülke. Mesela, 2001 yılında patlak veren kriz, sabit kur rejiminin yıkılması ile ortaya çıkmıştır. Her ne kadar zamanın cumhurbaşkanı ile başbakanı arasında geçen anayasa kitapçığının masaya atılması olayı tetiklemişse de asıl neden, o zamana kadar merkez bankasının yürüttüğü doların belirli bir Lira oranına sabitlenmiş olmasıydı. Bir sıkışma olmuştu ve bu patlamıştı. Bu ve benzeri krizler ekonomide Krugman’ın birinci nesil para krizi olarak sınıflandırılır. Türkiye’de doların değerini dalgalı serbest kur rejimi belirlemektedir. Bundan dolayı doların serbest olarak çıkıp inmesi bir sıkışmaya meydan vermemektedir.
Türkiye’nin krize girmemesinin başka bir nedeni de Türkiye’nin hala dünya piyasalarından düzenli olarak dolar üzerinden borç para alabiliyor olmasıdır. “Borç çevirme” olarak adlandırılan, borcu borç alarak kapatma gereği, ithalatı ihracatından yüksek olan Türkiye için her zaman söz konusudur. Bu da Türkiye’yi dünya piysalarındaki gelişmelere bağımlı kılmaktadır. Dünya piyasalarında oluşan gelişmelerden ya da herhangi başka bir nedenden dolayı Türkiye’nin borç alamaması, Türkiye’yi anında krize sokar. Ama böyle bir durum şu an itibariyle söz konusu değildir, Türkiye düzenli olarak dünya piyasalarından borç alabilmektedir.
HALK KRİZİ TOLERE EDİYOR
Ekonomik krizler konusunda bilinmesi gereken başka bir faktör de o ülkelerin halklarının ekonomik olumsuzlukları nasıl karşıladıkları ile ilgilidir. Görülen duruma göre, Türk halkı ekonomik zorlukları gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığı zaman daha çok tolere edebilmektedir. TUİK’in rakamlarına göre Türkiye’de tarımsal sektörde çalışma oranı yüzde 25. Türkiye’deki tarımsal sektörün Türk emek gücünün yüzde 25’ine hiç bir şekilde ihtiyacı yok. Bir başka ifadeyle bu aslında gizli işsizliktir. Bir de bu orana yüzde 15’e varan işsizlik oranını ekleyince gerçek işsizlik oranı çok yüksek. Bu işsizlik oranları gelişmiş ülkelerde olsaydı o ülkelerde büyük protestolarla, sokak eylemleri olurdu. Ama Türk insanı burada tartışmayacağımız bazı nedenlerden dolayı, doğru ya da yanlış olarak bu zorlukları tolere etmektedir. Bu da Turkiye’nin var olan düzenini devam ettirebilmesinin nedenlerinden biridir.
Son olarak da ekonomide güven ve istikrarın öneminden bahsetmemiz lazım. Ekonominin ne kadar büyük olacağını belirleyen faktör aslında insanların ne kadar ekonomik aksiyon aldıklarıdır. İnsanlar, ister tüketici olsun ister üretici, katma değer sağlayıcı aktivitelerde bulundukları zaman ekonomi büyür. Girişimciler ortaya çıkan fırsatları değerlendirirler ve yeni işletmeler açarlar. Girişimcilik yönü biraz daha az olan insanlar da bu açılan teşebbüslere emek gücünü katarak hem kendilerine bir gelir elde ederler, hem de çalıştıkları kurumun ilerlemesine yardımcı olurlar.
Buradan çıkaracağımız sonuç: İnsanlar ne kadar çok yatırım yaparlarsa, sermayelerini ve emeklerini ortaya koyarak ekonomik teşebbüslerde bulunurlarsa ekonomi de o kadar büyük olur. Aksi durumda da ekonomi küçülür.
O zaman Türkiye’de gerek yerli insanımızın, gerek yurtdışı sermayesinin yatırım yapmalarına teşvik eden en büyük faktör nedir? Cevap: İstikrar ve güven. Bu iki faktorun Türkiye’de ne kadar olduğu da zaten malumunuz. Gerçi güvensiz bir ortam oluşturmada gayet istikrarlıyız, bunu da istikrardan sayarsanız. Hem yerli insanımız, hem de yurt dışından gelebilecek potansiyel yatırımcılar için Türkiye çok büyük riskler taşıyan bir ülke. Sermayenize tamamen el konulabileceği gibi haklarınızı da bağımsız mahkemelerde arayamazsınız. Kısacası Türkiye’de uzun vadeli yatırım yapmak tam bir macera.
ORTA GELİR ÜLKESİ
İşin aslı Türkiye hiç bir zaman ekonomik olarak tam güven vaat eden bir ülke olmadı. Bu problem günümüzdeki iktidarın değil, çok uzun bir dönemin problemidir. Maalesef bu ülkenin insanları kendi ülkelerine/devletlerine hiçbir zaman tam olarak güvenemediler. Cumhuriyet yılları ve öncesi hep darbeler ve siyasi çalkantılar ile geçti. İnsanlara ümit vaad eden bir güven ortamının yokluğu da insanların uzun vadeli ekonomik planlama yapmalarını engelledi. Burada demek istediğimiz Türkiye’nin fakir bir ülke olarak kalmış olması değildir. 1980’li yıllar ile birlikte Türkiye çok büyük ilerlemeler kaydetmiş ve bir orta gelir ülkesi olmuştur. Şunu da bilmek lazım ki günümüz dünyasında orta gelir seviyesinde bir ülke olmak çok da zor değil. Tarımsal bir ekonomiden biraz üretime dayalı bir ekonomiye geçince ülkeler otomatik olarak orta gelir ülkesi olurlar. Asıl marifet bir sonraki adımı atıp gelişmiş bir ülke olabilmekte. Orta gelir tuzağı dediğimiz bu engeli aşabilen çok az ülke vardır, Güney Kore ve Tayvan gibi. Bu tuzağın aşılması da aslında yine güven ortamının sağlanıp sağlanmamasına bağlıdır. Türkiye bir sonraki adımı atıp orta gelir ülkesinden gelişmiş bir ülke seviyesine hiç bir zaman gelememiştir. Kısacası, Türkiye batmıyor, çünkü hiç bir zaman gelişmiş bir ülke olamamıştı zaten.
Bu durum sadece Türkiye’ye özgü değil elbette. Kibarlık olsun diye gelişmemiş ülkeler değil de, gelişmekte olan ülkeler diye adlandırılan bütün ülkelerin en büyük problemi kendi iç güven ortamını kuramamış olmalarıdır. Ha askerler darbe yaptı, ha amcaoğlu iktidarı ele geçirdi derken uzun yıllar boyunca zorla kazanılan değerler bir anda ve kolayca kaybedilmektedir. Bugünün Türkiye’sinde en büyük iş adamları bile mallarına her an çökülme tehlikesinden korkup sermayelerini Avrupa’ya kaçırıyorlarsa halimizi siz anlayın. Bir dahaki yazımızda Türkiye’deki enflasyon tehlikesinden bahsedeceğiz. Sağlıcakla kalın.
*Akademisyen, Ekonomist
Yaziniza farkli bur açidan yorum yapmak istiyorum.
6 buçuk yildir yurt dişinda yaşamaktayim bu süre zarfinda (Belli görüş) içinde olan herkesten ama herkesten turkiye batti batacak batiyor derken bugun bu yazıyla karşilaşıyoruz. Yani mesele turkiyenin batmasi değil malum (Belli gorusteki)zatlar bilmedikleri her konuda ama her konuda ahkam kesmelerini her şey biz biliriz ama hiçbir şeyi bilmeyen sivri zekalılari esefle kınıyorum! Düşün artik bu saf gonullerin yakasindan.
+1
Asıl sorun ülkeyi değerlendirenlerin de değerlendirenlere yorum yazanlarında gurbetci olması. Kardeşim ben surecin başından beri battı denecek ülkedeyim. Öncelikle şunu söyleyim bu ülkenin batmasını istemekle bu ülkeyi yöneten zalimlerin gitmesini istemek aynı şey değil olmamalı. Madem Allaha iman ediyorsunuz adam gibi yapım şu işi yani risale i nur okuyan bir kimse bu ülkenin batmasını hiç umar bekler mi. Ya okumuyorsunuz yada bilmem ne. Allahın gücü kudreti ekonomik bir yıkılış olmadan da zalim düzeni hakeza yıkıp sürebilir buralardan. O halde beklentilerinizi masivaya/olumsuz gelişmelere endekslemeden Allah tan beklemek lazım. Yani bu adam gitsin diye bir kimse kalbinde ülkenin ekonomik olarak göçmesini umuyorsa içinde kalmış kardeşlerini veya başka birsürü geçim sıkıntısı çeken zavalli insanıda hiçe sayıyor demektir. O zaman daha çok bekler ekonomi göçsün diye. Allah tekbir çocuğun rızkı için yine yıkmaz bu ülkeyi. Sen Allahtan onu işine karışmadan afiyet kurtuluş selamet dile. Bırak zalimin ekonomisini o zaten bir yolunu bulucak hep ordan burdan milyar dolarlar akacak ona, sana hep galebe çalacak. Libya dan gelen bile bu ülkeyi 2 yıl daha idare eder daha çok beklersiniz yani. Zaten burdaki ve kardeş sitelerde geçmişte çıkmış bazı haberlerde yok domates 5 lira biber 10 lira deniyordu. O haberleri olurken ben khk magduru olarak pazarda 1 tl den mis gibi domates ile 2 tl den cıtır cıtır biber satıyordum tüm pazardada fiyatlar böyleydi eve giderkende halk ekmektan 75 kurusa 300 gram ekmek aldım Allah var mis gibiydi. Şuan karpuz satıyorlar 75 kuruştan. Satan köylüler devlet falan değil. Tarım kredinin marketlerinden bile ucuz milletin marketleri. Bu ülke insanının ticari zekasını ve ürün bolluğunu anlamanız lazım. Bu ülkeyi okumayı bilmek lazım önce. Bu ülke zalimin etrafındaki kolin kalyon ve limak dan ibaret değil. Bu ülkenin insanı sadaka verir ve kışlık hazırlar evine, israf etmez Allah da rızıksız bırakmaz. Yani zalim çalıyor diye bu ülke batmaz ama Allah onun düzenini dilediği gibi yıkar sadece biz doğru bir duruş bir kulluk içinde olalım. Derdimiz zalimle ülkeyle değil.
+1
Nasıl yani ya!
Şimdi “bizim medya” ya doğruyu yazmıyor ya da mübalağa edip bizi “gaza getiriyor” yani.
Öyle mi?
Yani Türkiye’de yol bitmedi mi? Deniz tükenmedi mi? Araba duvara çarpmak üzere değil mi?
Yani “milletin cebi yakında yanar ve millet ancak öyle uyanır” diyenler ve milletin cebinin yanmasını bekleyenler, hem kendileri yanılıyor hem de milleti mi yanıltıyorlar…
Bu yoruma hak vermemek elde değil. Bir kısım arkadaşlar uzmanı olmadıkları alanlarda bu tarz yorumlar yapıyorlar. Ayrıca bu kadar kayıtdışında bir ekonominin değerlendirilmesi çok gerçekçi değil. Sadece son 15 yılda yurtdışından gelip ev, vatandaşlık vs. satın alanların getirdikleri para bile birçok parametreyi değiştirir.
Ekrem bey sizi Ayakta Alkışlıyorum bu gülzel yorumunuz için.
Türkiye Ekonomisinin batmasını kim ister? Ben kendi arkadaş çevremde böyle bir istek hiç görmedim. Evet bu endişe hep oldu, sebebi de malum: Ülkeyi yönetenlerin talan ve hukuksuzlukta sınır tanımamaları. İktisatçı değilim ama Türkiye Ekonomisinin batacağını hiç düşünmedim, asla batacağı kanaatinde de değilim. Hatta Türk Hükümeti buna teşebbüs etse bile başkalarının buna razı olmayacağı kanaatindeyim. Batan bir ekonomiden kim fayda görecek ki. Türkiye’de piyasaya sürülen ve hemen çoğumuzun kolayca satın aldığımız algılardan biri de budur. “Herkes bize düşman, ekonomimizi batırmaya çalışıyorlar” söylemi. Hayır bilakis ekonomimizin devam etmesini ve onların her zaman iyi bir müşterisi olmamızı istiyorlar. Ekonomimiz batarsa nasıl mal alırız, onca ürünlerini kime satarlar, nasıl yüksek faizli borç alırız ve dünyadaki ekonomik çark nasıl döner? Bizim gibi ülkelerin ekonomileri batmaz ama sürünür. Sebebi de başkaları değil biziz aslında. Şu an Türkiye dünyada ekonomisi sömürülmeye en uygun ülke ve sömürülüyor. Hem de en fazla sömürü karşıtı nutuk çekenlerin yardımı ve ortaklığı ile. Ülke ekonomisi batarsa bu sömürü çarkı da bozulur. Bunu kimse istemez.
Bir de ülkenin batması ne demek? Borçlarını ödeyemez duruma gelmesi ve anlık sıcak para bulamayıp piyasaların allak bullak olması, 2001 Şubat’ında yaşanan durumun tekrarı kastediliyor “ekonominin batması” sözleriyle. 2001 Şubat krizinde sayın yazarın da söylediği gibi kuru sabitleyerek bir sıkışma oluşturulmuştu ve bu nedenle kriz patladı. Ve sonrasında Hükümet kısa zamanda yanlış yada doğru bir çıkış yolu gösterseydi o bir kaç aylık debelenme yaşanmayacaktı. Ama onlar bunu yapamadılar, zaten o hükümet başka güçlerin (asker vs) zorlamasıyla oluşmuş bir koalisyondu ve hiç bir konuda ortak görüşleri yoktu.
Türkiye ekonomisi asla batmaz, ama vatandaşın cebine daha fazla dokunacak ekonomik politikalar uygulanır. Ülke, dünyada ve bölgede elde edebileceği etkinliğin çok altında etkin olur. Kapasitesi 100 iken 5 veya 10 ile gün geçirir. Nüfusu genç, eğitilmiş ve aile yapısı bozulmamış bir toplum eğer ekonomik olarak uçmuyorsa bilin ki o ülkeyi yönetenler çok kötü yönetiyorlardır. Şu an Türkiye orta yaş fırsatlar ülkesi. Böyle bir ülke her yıl % 8-10 oranında reel büyümüyorsa bunun müsebbibi ükleyi yönlendirenlerdir.
Bir de ekonomik bunalım her zaman diktatörleri iktidardan götürmez, tam tersine onları daha da güçlendirebilir. Ben bu siteyi takip edenlerden hiç birinin ekonominin bozulmasıyla zalimlerin iktidardan gideceğini düşündüğü kanaatinde değilim.
5 senedir borç bulamıyor deyip şimdi borç buluyor vs gibi açıklamalar üretmek nedir ya. 5 senedir yazılanlar da yanlıştı bu yazılan da yanlış. Zaten hükümetin çevirdiği gizli dolapları bilmeden tahminler yürütmeniz yanlış. Öncelikle yabancı sermaye gekmez değil gelir. Böylesi ucuz ekonomilerde çok kazanırlar. Hükümet yabancının parasına düşman değil zira. İkincisi suriye libya savaşları vs sırasında ne anlaşmalar yapılıyor neler alınıp veriliyor kimsenin haberi yok. Üçüncüsü ha bire para basılıp piyasaya dağıtılıyo denetleme yok veriler gerçek değil hesap yapılamıyo. Dördüncüsü ha bire çıkarılan vergi barışı ile yurt dışından hangi karaparalar geliyo ne kadar geliyo bilen yok. Beşincisi kurumlar araziler ormanlar satılıp duruyo kimsenin haberi olmuyo. Yani bilgi olmadan ekonomik tahmin yapıp durmayın boş yere hiç biri tutmuyo.