Türkiye bile isteye Araplaştırılıyor

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

Kaçak göçmenlerle ilgili görüntüler yaz aylarından bu yana medya gündemine pek yansımaz oldu. Bunda ayyuka çıkan kaçak girişlerin ivmesinde biraz kırılma olduğu gerçeği var. 28 Mayıs’ta Türkiye’de yaşanan iktidar değişiminden(!) sonra bakanlık koltuğuna oturan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın parlatılması girişimleri çerçevesinde yaptığı operasyonların da payı var. Ne var ki durmaksızın Türkiye’nin Araplaştırılması çalışmaları devam ediyor.

Amacım Türk ya da Kürt milliyetçiliği yapmak olmadığı gibi Sünni ya da Alevi mezhep güzellemesi peşinde de değilim. Kendimce gördüğüm bazı sorunlara dikkat çekmeye çalışıyorum.

TÜRKLERİN ARAPLARLA İLK TANIŞMASI

Türklerin Araplaştırılmaya çalışmasının yükünü, AK Parti iktidarının omuzlarına yüklemeye çalışmak insafsızlık olur. Bunun tarihi 8. yüzyılda Emevi halifesi I. Velid (hd.705-715) döneminde komutan Kuteybe bin Müslim’in Göktürk İmparatorluğu’nun altını üstüne getirme girişimiyle başlar.

Hiçbir savaş kuralını gözetmeyen, verdiği taahhütlerin neredeyse hiçbirine uymayan Kuteybe, Türkleri kılıçtan geçire geçire kadim Türk kentleri Buhara’yı, Harizm’i, Semerkant’ı birer birer hükümranlığına aldı.

Kaynaklara bakıldığında, Türklerin Müslümanlaşması öyle bazı tarihçilerin güzellemesinde olduğu gibi gönüllü olarak başlamadı. Türklerin geniş çaplı Müslümanlaşması Abbasiler döneminde olduysa da İslâm ile tanışmaları ve Müslüman olmalarının miladı, Kuteybe’nin bu girişimleriyle gerçekleşti.

Bu üstün hizmetlerinden dolayı günümüz tarihçilerinden bazıları, eli kanlı Kuteybe’ye minnet ve şükranlarını sunmaktan geri kalmazlar.

Tarihin sayfaları arasında kalmayıp bugüne geleceğim ama bir isme daha işaret etmeden de geçmeyeceğim. Abbasilerin hizmetkarlığıyla başlayan Türklerin İslâm’ı kabul etmeleri, halifenin Şii Büveyhoğulları’ndan (945-1055) kurtulmak için Selçuklulardan yardım istemeyesiyle başka bir aşamaya evrilir.

Türklerin asıl Araplaşmaya başlamaları tam da bu dönemde yaşanır. Araplar, sonradan Müslüman olan ve “mevali” adını taktıkları toplumlara İslam’ı Arap kültürü ile birlikte takdim ettiler. Oysa katı milliyetçiliklerinden vazgeçmeyen Araplar, İslam öncesi Arap toplumunun bir kavramı olan ve sonradan kabileye katılan insanlara/kölelere verilen ad olan “mevali” ismini, sonradan Müslüman olanların hepsine taktılar. Türkler de hiçbir zaman Emevi ve Abbasiler için mevaliden öteye hiçbir zaman geçemedi.

Selçuklu Veziri Nizamülmülk’ün adıyla anılan Nizamiye Medreseleri, İmam Gazali’nin felsefeyi günah sayan meydan okumasının da etkisiyle Sünni tek tip ve ezbere dayanan molla üretim tesislerine dönüştü.

Osmanlı devlet kültürünün “tu kaka” yaptığı Karamanoğlu beyliğinin ünlü hükümdarı (birileri niçin Bey değil, hükümdar dediğime takılabilir) Mehmet Bey olmasaydı bizler bugün Türkçe ya da Kürtçe değil, büyük bir ihtimalle Arapça konuşuyor olacaktık. Bugün Türkçe konuşup yazışmamızı büyük ölçüde 1277’deki, “Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil konuşmayacak.” fermana borçluyuz.

  • Tıpkı antik Mısır kültürünü bir tarafa bırakıp Mısırlının kendini Arap sayması,
  • Tıpkı, Berberi Tunuslunun kendini Arap bilmesi,
  • Tıpkı Tuareg Libyalının kendini Arap kabul etmesi,
  • Tıpkı Peştun Afganın Müslüman kültürüyle yoğrulduktan sonra kendini Arap görmesi gibi…

MGK RAPORLARININ GEREĞİ YAPILIYOR

Dedim ya tarihin sayfalarında kalmayacağım diye. Bugüne geleyim.

Türkiye’de “devlet aklı” denilen yapı, sistemin hücrelerine kadar işlemiş durumda. Bugün yurt dışından nüfus ithal ediliyorsa, arkada çalışan başka bir sistem var. Üstelik bu tesadüfen işleyen bir sistem de değil…

Milliyet Gazetesi, 18 Aralık 1996 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu’nun son raporlarından birini manşetine taşımıştı. 20 Kasım 1996 tarihli MGK raporu, Kürt nüfusunun artış hızındaki büyük tehlikeye dikkat çekiyordu. Rapora göre Kürt nüfusu 2010’da nüfusu yüzde 40’ına, 2025’te ise yüzde 50’sinden fazlasına ulaşacaktı.

Nüfus sayımlarında ırki bir veri kayıtlara girmediği için bugün Türkiye’de nüfusun yüzde kaçının Türk, yüzde kaçının Kürt olduğuna ilişkin net bir bilgi yok. Ancak iddia edilen oranların isabetsizliği konusunda toplumun her kesiminin mutabık olacağı muhakkak.

Türkiye’nin muhatap olduğu Suriye ve Afgan göçünün temelinde elbette başka etkenler de söz konusu. Ankara yönetiminin, Esad’ı devirmek için güney komşumuzun içini karıştırmasının yan etkisi olarak milyonlarca Suriyeliyi topraklarında buldu.

Türkiye’ye Afgan göçünün ardında ise ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sonrasında, Taliban’la mücadelede kendisine hizmet edenlere güvenli liman arayışının büyük payı var.

Bütün bunların haricinde ülkenin bu kadar büyük göç almasına göz yumulmasının altında iki büyük korku var. Türk devletinin artan Kürt nüfusu ve adını dillendirmekten korktuğu Alevi varlığı endişesi…

Yurt dışından gelen sığınmacıların bir tür Kavimler Göçü niteliği taşıdığını 17 Nisan 2022 tarihli yazımda detayları ile anlatmıştım. Türkiye’nin bugün taşıdığı sığınmacı sayısının, 1000 yıl önceki Anadolu nüfusundan daha fazla olduğunu tarihi kayıtlar önümüze koyuyor.

Yani, bugün ithal edilen ve pek çoğu emin adımlarla vatandaşlık yolunda ilerleyen milyonlarca insanın getirilmesindeki en önemli etken Kürt ve Alevi nüfusu dizginlemek ve dengelemek. 

Türk devletinin yapı taşları, bu coğrafyanın en kadim insanları olan Kürtlerden korku üzerine kurulmuş durumda. Türklerin ve Kürtlerin birbiriyle yakın ilişkilerini anlatmak için çoğu zaman “et ve tırnak gibi” yakıştırması yapılır. Malum et vücudun kalıcı bölümünde yer alır. Ama tırnak uzadığı zaman rahatsız edici olur. Bundan dolayı da uzadığına kanaat getirince ilk fırsatta tırnağın fazla kısmı vücuttan kesilip atılır.

ALEVİ KORKUSU DAHA DERİN

Türk devlet sisteminde Alevi korkusu, Kürt korkusundan çok daha derinlerde. İnsan kendine yakın olanla ayrıştığı zaman en büyük düşman olarak dünkü dostunu bilir. Kardeşler arasında bir şekilde ortaya çıkan düşmanlığın kolay kolay giderilememesinin temelinde de bu dürtü yatar.

Kürtler ile Türkler arasındaki uçurum, bazı dönemlerde kapanmaya yüz tutsa da Alevilere karşı olan öfke, kin, düşmanlık, ötekileştirme adına ne derseniz deyin bir türlü dinmek bilmiyor.

Türkiye, kendi asli unsurları olan Kürt ve Alevi paranoyası yüzünden Pakistanlaşma yolunda emin adımlarla ilerleyişini sürdürüyor. 1979 Rus işgali sonrasında güneye göçen milyonlarca Afganistanlı yüzünden Pakistan, 1990’lardan itibaren bambaşka bir ülkeye dönüştü.

Kendi aşamadığı paranoyası yüzünden “Pakistanlaşma sürecini devam ettiren Türkiye’nin bu yolda ilerleyişini durdurmak mümkün olabilir mi?”

İyimser bir yaklaşımla bakıldığında elbette ki her aşamada bu geri çevrilebilir. Umalım, akl-ı selim politikalarla bu gidiş durdurulsun.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

11 YORUMLAR

  1. Sayın yazarın bir yazıya bu kadar yanlışı sığdırmayı becerebiliyor olması gerçekten hayret edilecek bir durumdur. Hangisini yazsam bilmem ki. Buhara ve Semerkand’ın Göktürk hakimiyetinde bir dönem kaldıkları doğru ama kadim Türk şehri oldukları asla doğru değil. Müslümanlar oraları aldığında çok kültürlü çok etnisiteli idiler ama Türkler azınlıktaydılar. Bu gene tartışılabilir ama Emevilerin Mevaliyi araplaştırmaya çalıştığını iddia etmek için hiç bu konuları bilmemek veya çok yanlı (aşırı Türkçü) kaynaklardan okumak lazım. Emeviler Ömeb b. Abdülaziz’e kadar başka milletlerin müslüman olmasına bile kolayca izin vermiyorlardı ki vergi gelirleri düşmesin. Nerede kaldı onları Arap olarak kabul etsinler. Ama A. Karabay’a göre olur. Geçelim.
    Bugüne kadar kendini Arap olarak gören bir Peştun’a rastlamadım. Rastlayan varsa lütfen buraya yazsın. Türkiye’ye gelenlerin ne kadarı Arap bilemiyorum ama Afganistan’dan gelenler Arap değil, emin olabilirsiniz.
    Hele şu Karamanoğlu Mehmet Bey fermanı meselesi tam bir garabet. Osmanlı Beyliği Karamanoğlu Mehmet Beyi (ki kendisi Cimri’nin veziri oldu, hükümdar değil, ve Konya’da sadece bir ay hükmetti) ne kadar kaale almışlar ki resmi dillerini hiç sektirmeden Türkçe yaptılar. Öyle ya, Selçuklular resmi yazışmalarını Farsça ve Arapça yaparken Osman Bey ve devletçiği bu işi hep Türkçe yaptı ama bizim bir kısım Türkçü arkadaşlara hiç yaranamadılar. Kaldı ki Selçuklular zamanında devletin resmi dili (yazışmaları) Farsça ve Arapça iken Anadolu halkı (Türkler o zaman ne kadar yüzdeye sahipti, net bilgi yok ama çoğunluk olduklarını varsayalım) Fars veya Arap olmadı. Osmanlı da resmi dilini Arapça yapsaydı halk gene Arap olmazdı, belki şehir merkezlerinde bir miktar etkili olurdu.
    Bu hükümet 1996 yılındaki MGK raporunu mu takip ediyormuş? Yapmayın Allah aşkına. Türkiye bu saatten sonra Alevi mi olacakmış? Hadi Kürtler hızlı çoğalıyor deseler biraz mantıklı gelebilirdi ama Aleviler çok mu hızlı artıyormuş? Kürtler hızlı artıyordu bir ara, iddialar o yöndeydi ama şimdilerde bu iddianın pek geçerli birşey olmadığını sayın yazar da belirtmiş. Hükümetin (siz Erdoğan anlayın) böyle bir derdi yok. Kürtlerin Erdoğan’a desteği Türklerden az değil. Yabancı nüfus istiyorlar, çünkü çok ucuz işgücü, yabancılar her durumda ırkçı Türklere karşı AKP’nin mecburi destekçisi olacaklar vs. Ama ülke Arap vs olmayacak. Lütfen fazla saçmalamayalım. Bırakalım onu Ümit Özdağ yapsın, Bolu Belediye Başkanı yapsın, yeterince saçmalayan var zaten. Burada ihtiyaç değil.

  2. Neresinden tutsan ligme ligme bilgisizlik, löp löp laf ebeligi dökülen bir yazi. Izah edeyim:
    1- Türkiye´de fena sekilde madara edilmis bir topluluk olarak Bati güzellemelerine 7 yildir doyamiyoruz ama her nedense “Türklerin Araplastirilmasi” gibi utanc verici bir söylemi agza almakta da bir beis görmüyoruz. Halbuki bugün Türkiye´de giderek güclenen nazi ruhlu ateistlerin yaymakta oldugu bu söylemi Batida asiri sag kafasinda olmayan biri asla söylemez, söylese düskün ilan edilir, yazin hayati biter.
    2- Türklerin Araplasmasi ön kabulünden hareketle isi Kuteybe bin Müslim zamanina kadar götürmek de ayri balyoz yemislik bir durum. Mehmet Bey Türkceyi dil olarak secmeseydi bugün hepimiz Arapca konusmayacaktik, Farsca konusacaktik. Türkler, Iran medeniyet havzasinin bir ürünüdür. Bu havzanin ahalisi Müslüman olunca Türkler de Müslümanligi Fars dili ve görgüsü üzerinden aldi, Arapca bir kelime de, melodi de, bilgi de önce Iran süzgecinden gecerek Türkün hayatina girdi. Türkler Batida yasiyor olsalardi Roma ve Yunan süzgecinden alacakti dini anlayisini.
    3- Biz diyor bugün Türkce konusuyorsak bunu Mehmet Bey´e “borcluyuz” diyor, görüyor musun kafayi. Iste bu kafa, sayet biz bugün Farsca konusuyor olsaydik, Farsca konusmamizi bilmem hangi adama “borcluyuz” diyecekti. Iyi ki de sadece Farscaya izin vermis diyecekti. Bu kafa böyle bi kafa. Öylesine sendelemis ki, sacmaladigini görecek halde degil.
    4- Diyelim Mehmet bey olmadi ve biz o koca Iran gercegini asip hepimiz Arap olduk. Eeee? Araplasmak nedir Allah askina? Misir ile Bahreyn, Yemen ile Fas, Irak ile Sudan ayni sey mi? Yine ABD ile Yeni Zelenda, Kanada ile Fransa ayni sey mi? Bu nasil kendine gelememe, bu nasil bir kendisini parcalayan kurdun önüne önüne gitme?
    5- Be hey, sayiklayarak yazi yazan insan, Gazali felsefeyi günah saydi ne demek, bugün Bati bile Aristo mantigiyla tanismamizi Gazaliye borcluyuz diyor, elestirel düsünce dünyamizi sekillendiren adamlardan biri de Gazalidir diyor. Bu adam felsefeyi bir arayistan cikarip hakikat iddiasina cevirerek düsün dünyasini ezip gecen felsefecilerden dini korumayacakti da ne yapacakti? O gün gerekli olan oydu. Eger bugün isler sarpa sarmissa bunda ondan daha cok senin, benim sorumlulugum var. Hic kimse Yavuz Sultan Selim´e Kürtleri niye Anadoluya getirdin, bugün isin icinden cikamiyoruz diyemez. O adam o günün sartlarinda Kürtleri Anadoluya getirmek zorundaydi. Bugün isin icinden cikamiyorsan bunun sebebi Yavuz Sultan Selim degil, sensin, benim, hepimiziz. Bu tür sacma-sapan yorumlarin “Mevlana da Mogollarin adamiydi canim” demekten zerre farki yok.
    6- Su kafa yapisi, su Ümit Özdag agziyla laf üreten bünye, kalkmis bize Kürt korkusunun, Alevi korkusunun, efendim düsmanliginin mahiyetine dair vaazlar veriyor. Ne günlere kaldik! Neymis Alevilerden daha cok korkuyormusuz, onlara daha düsmanmisiz. Tabii korkan veya düsmanlik besleyen kim tam belli degil, devlet mi, sünni toplum mu? Ne korkusu be? Türkiye´nin en büyük sorunu cemaatli yapisidir. Bu cemaatlerin her biri ama her biri, Alevisi de, Sünnisi de, dindari da, laiki de, Türkü de, Kürdü de, milleti tamamen kendi cemaatsel egolarina göre dizayn etmek istiyor. Bu yüzden de her biri birbirinden korkuyor ve devletin icine adam yigiyor ve nihayetinde türlü istihbarat oyunlariyla birbirlerine dönüsüyor. Efendim bunu Kürtler yapmadi diyen olabilir. Onlar da daga cikarak bunu gözümüzün önünde yapti. Hicbir toplum kendi cetelerine bir ayar veremedi. Yoksa ne Sünninin Aleviye düsmanligi var, ne de Türkün Kürde. Illa bi düsmanlik arayacaksak Alevi deyislerinde bol bol bulabiliriz. Fakat bu da bir var olma, kimliklenme cabasindan baska bi sey degil.
    7- Böyle sacma sapan ulusalci söylemlerle AKPye gol atiyorum psikolojisinden bence artik kurtulmak gerekiyor. Yazar acisindan ümitli degilim tabii de, alicilarina tavsiyem, dünyanin hercümerc olmaya evrildigi bir dönemde Türklerle ugrasmayi birakin, ilgilenebiliyorsaniz o Araplarla, Afganlilarla ilgilenin, onlara bol maklube yedirin, sohbetlere cekin, bu insanlarin Türkiye ortaminda, Almanya, Fransa, Ingiltere ortaminda belli bir seviyeye cekilmesi gerekiyor. Eger bunu yapmazsak, Almanlar, Fransizlar, Ingilizler büyük bir öfkeyle sadece onlari degil, hepimizi ezip gececekler. Azcik akilli olalim. Azcik!

  3. Herşeyi bilmek ve her konuda yazmak zorunda değilsiniz, hala burada yazabildiğinize göre bu sitenin sahiplerinden birisiniz. Yazılarınızı bilgi ürünü olduğunu düşünmüyorum. Sizin yazılarınızı her okuduğumda cahilliğiniz canımı çok sıkıyor ve bu nedenle diğer yazarları okumuyorum. En azından manşette görmesek sizi çok daha iyi olacak.

  4. sosyal medya ağzıyla, sağdan soldan duyma bilgilerle, reaksiyona uğramış bir “kafayla” alelade yazılmış bir yazı. Yazı desem mi bilemedim. Ümit Özdağ yazsa bu kadar kötü (faşistçe) yazamazdı herhalde. Bizim mücadelemiz zaten ırkçılık! İttihatçıların ülke geneline saçtığı ırkçılık tohumları bugün yaşananlar! Öncesinde kimse ırk nedir bilmezdi! Ayakkabı numarası gibi bir şeydi! Şimdi tapınılacak bir değer şeklinde devlet tarafından bize alabildiğine yoğunlaştırılmış olarak empoze edildi! Bunun sancıları yaşanıyor. Erdoğan bu sancıların bir ürünü! Araplaşmanın değil!

  5. Bu beyfendi bu kadar yanlış bilgiyle nasıl yazarlık yapıyor? Tr724 editörleri sadece nokta virgül kontrolü mü yapıyor? Diğer yorumcular her şeyi güzelce açıklamış zaten. Ben de küçük bir şey ekleyeyim: karamanoglu mehmet bey türkçeyi resmi dil ilan ettiğinde anadolunun ne kadarına hakimdi? Farsçayı resmi dil ilan etseydi konar göçer türklerden kime etki edecekti?
    Zaman Gazetesi zamanında olsaydı böyle boş yanlış yazan birine herhalde bir süre abi yazı yazma sen derlerdi ama şimdi ayıp olmasın diye mi yazdırıyolar anlamadım?

  6. yazık denecek bir yazı. Yazdiginiz gazetenin bircok üyesi akın akın başka ülkelere gitmiş. Oralarda kendilerine böyle hitap edilse mutlu olur musunuz acaba? Türkiye’ye gelen milyonlarca Suriyeli ve Afgan ordan kaçmak için türlü yollar ararken neden bahsettiginizi anlamak pek mumkun değil ama birşey net ki henüz bazılarımız ulusçuluk konusunda akillanmamis.

  7. Büyük olduğumuz dönemlerde alınan kararları küçük, parçalanmış, korkuya kapılmış dönemde sorguluyoruz. Küçüklük piskolojisi ile burnumuzun ucunu bile hesap edemezken koca Devletlere bu küçük dünyamız ile bakıyoruz. Büyük Türk Devletleri anlayamıyoruz. Aleviler Şah İsmail tarafına geçecek diye Yavuz Sultan da çok kafa patlattı. Ama Osmanlı yıkıldığında Aleviler hala yerlerinde duruyordu. Küçücük Cumhuriyet Alevilerin ve Kürtlerin başından bomba yağdırdı. Ezip yok etme piskolojisine girdiysen zaten o iş bitmiştir. Çünkü artık sen Alevi, Kürt paranoyası, korkusuyla yaşarsın. Bir kere Osmanlı Türktü ama şu anki Türkçüler bunu kabul etmiyor. Çünkü yabancı ırklarla Padişahlar karışmıştır diyor. Büyük Devletlerin Türklüğü ile küçük Devletin Türklük algısı farklı. Birisi Türklüğü unutturmaz ama yaygara koparmaz diğeri ise sadece Türk, Türk, yaşasın Türk, büyük Türk der durur sonra gider noel ağacı süsler. Türklük insan yapısında bir yeri olmalı. Ama iman makamı olmamalı, insan üstünlük taslamamalı demek ki Türklük taslamamalı. Bunları Türklük sanıyorlar. Birde Kürt, Arap düşmanlığı üzerinden Türk kimliğini şekillendirenler var. Yani Türklüğü Arap ve Kürt düşmanlığına bağlayanlar var. Halbuki Türklüğü ifade etmek için illa bir karşıt ırka ihtiyaç olmamalı. Türk kendisini karşıt kimlik olarak konumlandırmadığı için diğer ırklarla çatışmaya girmedi. Türklerin Türkçü bir Devlet kuracağı belliydi, Araplar da aynı kafa yapısıyla yani Türk düşmanlığı üzerine Arap milliyetçiliği geliştirdi. Kürtlerde Türkçülerin katkılarıyla antiTürk Kürt kimliği geliştirdi. Kişilerin kendi kimliklerini sorgulaması yasak olduğu için kendi kimliğinden karşı tarafa düşmanca giden okları da göremez. Sadece karşı tarafından bağırmasını duyar. Ve karşı taraftan korkmaya başlar. Ama korkunun nedeninin kendisi olduğunuanlamaz. Bağırmalar arttıkça korku da artar. Bu dönem Kürt ve Türklere ayrı ayrı propaganda yapıldığı dönemdir. Korku artınca panik başlar, panik başlayınca bu paniği yok etmek için en iyi Kürt ölü Kürttür denmeye başlar. Toplu imha düşünceleri ile insan rahatlamaya çalışır. Bu düşüncelerden dolayı “fırsarını geçirirse beni katleder mi?” korkusu oluşur. Kürtlere yapılan haksızlıklara sesini çıkarmaz. Oh olsun der. Halbuki normal bir Türk kimliği olsaydı adaletten yana olacaktı. Ve bu sayede adını söylemeden Türkün adaletten, hukuktan yana olduğu görünecekti. Türklere sevgi, saygı, ve güven artacaktı. İnsan olmanın gereklerini yerine getirmeden Türklüğü ele alırsanız, onun yerleşeceği yer ya İlahlık olacak, ya üstünlük taslama olacak. Bir Arap yada Kürt yada Türk olarak ben bu Türklüğü kabul etmiyorum, saygı duymuyorum. Çünkü benim nefsim üstünlük taslayana boyun eğmek istemiyor. Ve bilinçsiz Türkler bunu Türklere hakaret olarak algılıyor. Yani insani değerler, egosu, nefsi, aklı yanlış konumlandığı için çarpıklığı çözemiyor. Herşey çorba olmuş. Hiçbirşey yerli yerine oturtulmamış. O yüzden biz Büyük Devletler kurmayı başarmış, insanlarla kaynaşmış ve Türklüğü unutturmamış Atalarımızı anlamıyoruz. Hatta hem Türk ırkına tapıyoruz hem de Türk Atalarımızın İslamiyete geçişini eleştiriyoruz. O zaman bağımsız liderler olduğuna inanıyorum. Şimdi asalak gibi Türkçüsü, Kürtçüsü, sözde Kemalisti yapışmış ve biz onların bizim kafamıza attığı sorularla olup biteni sorguluyoruz. Kürtlerin çoğalması korkutuyor çünkü onları yok saydık şimdi rovanşist tepkiden korkuyoruz. Bu tepkiden korkmanın ve Kürtlerin sayısını saymanın nedeni bir türlü yüzleşmediğimiz kendimizis. O yüzden şuursuz olarak Kürt sayısı ile çok ilgileniyoruz. Bize ne mutlu Kürdüm diyene dedirtecekler diye mi korkuyoruz. Bu tamamen hatalı bir insan yapısının hatalı davranışlarının sonucu. Kişi kendi Devletine saygı duysa hukukunu uygular, işkenceye son verir. Daha Türk kendi Devletine saygı duymuyor. Devletinin hukuktan çıkıp şiddet uygulamasını görmüyor. Demek senin Devletinin saygınlığı yok. Demek Hukukuna saygı duymuyorsun. Halbuki büyük Türk Devletler kendi Devletlerin saygınlığını zedelemezler. Hukukları onların saygınlığını, güvenilirliğini arttırır. Bu sayede Türk kimliğine saygı, güven artar. İnsanlar terör tanımına kendilerinden başlamalı. Madem sürekli terörist arıyoruz o, ki bunun nedeni aslında içimizdeki terörü başkalarına yansıtmak, o yüzden bol bol teröristten konuşuyoruz, insan hakları, hukuktan konuşmuyoruz, teröristin içimizde olduğunu kabul etmeliyiz. İçimiz terörist olduğu için her yeri terörist gibi görüyoruz. Bunları düzeltmeden Kürt sorununu, Araplaşma sorununu, Alevi sorununu düzeltemeyiz. Sadece baskılama yaparak ve üzerinden geçerken görmemezlikten gelerek sorunları ötelemiş oluruz. Zaten Türkiye Cumhuriyetinin bir problem çözdüğünü görmedim. Ne Kürt sorunu, ne Alevi sorunu, ne ekonomi, ne eğitim.

  8. Yazi kutsal Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebed yasayacaktir, muhtac oldugun kudret damarlarindaki asil kanda mevcuttur, ne mutlu türküm diyene cümlesiyle bitseydi, her sabah Türküm, dogruyum … diye andimizi okuyarak yetistirilmis olmanin hakki verilmis olurdu.

  9. Bunu elli yerde defalarca yazdım ama bu sitede de yazmam gerekeceğini düşünmemiştim. Ben doktora tezinde İmam Gazali’nin görüşlerini de inceleyen biriyim. İmam Gazali ‘felsefe günahtır’ dememiştir, felsefeye karşı da çıkmamıştır ama İslami olmayan panteizm ve panenteizm gibi felsefi görüşlere karşı çıkmıştır. Ne yapsaydı? Sırf Platon veya Aristo söylemiş diye sorgusuz sualsiz her şeyi kabul mu etseydi devrinin birçok düşünürü gibi? İmam Gazali kendi zamanında insanların, özellikle de Yunan felsefesine hayranlıktan kafaları bulanmış düşünürlerin İslam’ı -bilinçli veya bilinçsiz- tahrif edememesinde büyük roller oynamıştır; o yüzden de şimdikilerin istediği o ‘ılımlı İslam’, ‘reforma uğramış İslam’, ‘Batı felsefesi içinde yok olup tahrif edilmiş İslam’ gibi aslında İslam olmayan oluşumları Allah’ın izniyle engellemiştir. Onu eleştirenler her yerde felsefenin ve sorgulamanın öneminden bahseder ama hiçbiri felsefenin getirdiklerini İmam Gazali kadar sorgulamamış ve aynı zamanda onun kadar da felsefi düşünce ortaya koymamıştır. Sadece kendi nefislerine hizmet eden, ‘ehilleştirilmiş’ bir din istemektedirler.

    İmam Gazali Batı’da hakkında en çok akademik araştırma yapılan iki üç İslam düşünüründen biridir ve neredeyse hiçbirinde Gazali İslam dünyasında felsefeyi bitirmiştir, felsefe günah demiştir vs. gibi abuk sabuk iddialar bulamazsınız. Neden biliyor musunuz? Çünkü o insanlar Gazali’nin eserlerini okumuşlar. İşte sebebi bu kadar basit. Şu an her yerde bulabileceğiniz kitapları bir kez okumuş olsanız Türk halkının 100 yıldır atıla atıla gerçeğini unuttuğu yalanlara inanmazdınız. İşinize gelince diktatör Erdoğan ama ondan çok da bir farkınız yok. Gücü ele geçirseniz neler yapabileceğinizi birçok yazınızda bize belli ettiniz.

  10. Gülmemek için kendimi zor tuttum ama sonunda saldım, gitti.
    Kürt ve alevi nufusunu dengelemek için afgan göçünün önünün açıldığına inanmak saçmalıktan öte değildir.

    Yönetim uyuyor mu?
    İbrahim kalını yeniden kadroya mı aldınız?
    Milliyetçi cenah ile mi anlaştınız?
    Ulusalcı faşist katil Ergenekoncularla temasa mı geçmek istiyorsunuz?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin