PROF. DR. M. EFE ÇAMAN | YORUM
Önce artık standartlaşan saptamalarımızla başlayalım: Türkiye’de geçerli olan ‘hukuk siyasetin köpeğidir’ anlayışı, zaten mükemmellikten uzak olan adalet sistemini tamamıyla çökertti. Türkiye hukuk devleti değil. Bırakın hukuk devletini, kanun devleti bile değil. Kendi yasalarına uymuyor. Hatta kendi anayasasına uymuyor. Bu üç-beş cümleyle ifade bulan durum, okuyunca basit bir şeymiş gibi gelebilir. Alıştınız çünkü bu duruma! Ama bunlar yenir yutulur şeyler değil! Bakın, hukukun siyasetin köpeği olması, siyasi otorite ne emrederse hakimlerin-savcıların onu yapması demektir. Bunun ne anlama geldiğini mağdurlar kendi hayatlarından bilir.
Fakat konunun bir de teknik boyutu var. Yani devleti ilgilendiren kısmı. Devlet, bu değildir! Bu olamaz! Bir devlette aklına estiği gibi insanları kriminalize edebilen bir iktidar varsa, orada düzen, dirlik, öngörülebilirlik, denetlenebilirlik olmaz. Keyfe keder takibatlarla üzerine çullanılan gruplar birçoklarının nefret ettiği ve gözden çıkardığı gruplar olabilir. Bu insanların ağlayanlarının olmaması, toplumun geriye kalanının standartlarını olumsuz etkilemez denilemez. Eninde sonunda bu işin ucu başkalarına da dokunur. Zulüm çemberi genişledikçe ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak. Demek ki siyasetin köpeği haline gelen bir hukuk sistemi kaçınılmaz bir çöküntüyü beraberinde getirir. Tarih, bunun çeşitli örnekleriyle dolu.
Bu standart saptamalardan sonra, bu yazının konusuna gelelim.
Milli İstihbarat eski şefi, dışişleri bakanı Hakan Fidan, biliyorsunuz rejimin en kilit önemdeki figürlerinden biri. Bence Erdoğan’dan sonra rejimin başına geçebilecek bir-iki isimden biri, belki de en önemlisi. Fidan Erdoğan’ın sır kâpısı. Erdoğan’ın yaptığı her şeyi biliyor. İstihbaratçı olması nedeniyle elinde inanılmaz hacimde bir dosya var. Binlerce sayfalık fotoğraflar, banka dekontları, fotoğraflar, konuşma tapeleri, raporlar, kanıtlar, ifadeler – bu dosya Erdoğan’ın yumuşak karnıdır. Fidan, bu nedenle çok güçlü. Kendisinin bir nevi sigortası olmasının yanında, bu dosya aynı zamanda onun kariyer garantisi. Birçok etkili ismin yanında, Fidan’ın sürekli yükselen, sessiz ve derinden rejim içinden kendi etki alanını genişleten kariyeri vurgulanmalı.
Hakan Fidan dün Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Dışişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken bir açıklama yaptı. Fidan açıklamada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AIHM) Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarına eleştirilere cevaben dedi ki: “Siyasallaştırılan davaya verilecek cevap da siyasal olur.”
Bu ilk defa Türkiye’nin – hem de en yüksek seviyeden – Demirtaş ve Kavala’nın ‘yargı süreciyle’ alakalı olarak, bu yargı süreçlerinin ve davaların siyasal olduğuna ilişkin resmi açıklamadır ve çok önemli bir tarihi belge niteliğindedir. Siyasallaştırılan dava derken, Fidan adı geçen AİHM kararlarının siyasal kararlar olduğunu söylüyor. Burası önemlidir ama bundan daha önemli olan, Türkiye’nin cevabının siyasal olduğunu ifade etmesidir. Nedir o, pek sayın dışişleri bakanının siyasal cevap dediği? Türkiye’nin anayasal yükümlülüğüne karşın AİHM kararlarının gereğini yapmamasıdır. Diğer bir ifadeyle, Fidan açıkça Demirtaş’ın ve Kavala’nın siyaseten hapiste tutulduğunu itiraf etmiştir.
Bu açıkça “Ben haydut devletim!” demektir. Türkiye, kendi anayasasına sadece uymamakla kalmıyor. Artık bunu gizleme, örtbas etme, buna bahaneler bulma gereği de hissetmiyor. Olağanlaşmış, sıradanlaşmış bir İslamcı faşizm! “Siyasi gerekçe görürsem hukuku tanımam!” diyor Türkiye.
Bu tehlikeli bir eşiktir.
Otoriterleşmede ayrı bir evreye girildiği görülüyor.
Yumuşama bekleyenlerin bu konuya iyi odaklanmaları ve bu mesajı iyi okumalarını tavsiye ederim. Türkiye AİHM kararlarını uygulamamakla kalmıyor; gayet açıkça istediğinin ipini çeken, siyasi gerekçelerle hukuku bekçi köpeği olarak kullanan, devletin elindeki meşruiyeti siyasi erkin başında olan bir yolsuz-hırsız-kudretli grubun menfaatleri için kullanarak hukuku eğip büken bir adi diktatörlük olarak hareket ediyor. Adamlar bundan kompleks duymuyorlar. Bunu gizleme gereği görmüyorlar. Buna kılıf uydurmuyorlar.
Bu yazılanlar yorum falan değil çünkü Hakan Fidan’ın yukarıdaki açıklaması yorum gerektirmeyecek kadar açık. Siyasi gerekçelerle ve hukuku enstrümanlaştırarak istediklerini içeri alacaklarını, istediklerinin ipini çekeceklerini belirtiyor. Nitekim kendi rejimlerinin verileriyle 2.5 milyondan fazla insanı kriminalize ettiler. Bu insanlar siyaset öyle istediği için kriminalize edildi. 160.000 ile 180.000 arasında değişen rakamlarda kamu çalışanının hayatı aynı metotla Kanun Hükmünde Kararname (KHK) rejimi üzerinden karartıldı. Aile boyu (Sippenhaft) metotla milyonlarca insan fişlendi ve kriminalize edildi. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bunların ortak noktası, hukukun siyasal erk tarafından enstrümantalize edilmesi. Hukukun siyasetin köpeği olması durumu!
Yargının siyasallaştırılmasını geçtik, yargının tamamıyla siyasetin emirlerini yerine getirdiği post-yargı evresinde Türkiye. Hakan Fidan bunu açıkça söylüyor. Yaptıkları siyasal ve Fidan ‘siyasal cevap’ verdiklerini ifade ederken, Türkiye’de yargının bittiğini, artık istibdat rejiminin tesis edildiğini, Türk tipi başkanlıktan Türk tipi faşizme geçildiğini müjdeliyor.
Fidan,RTE,Hulusi,Süleyman,Meral,Bahçeli bunların hepsi karanlıktan besleniyorlar. İkbal için yapmayacakları yok.Eee M.Kemal ne diyor?”Milletler layık oldukları gibi yönetiliyor.