M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Son yıllarda Türk dünyasının bir araya gelmesi ve siyasi, ekonomik ve kültürel işbirliğini artırması amacıyla kurulan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), önemli bir vizyon ve umut kaynağı olarak görülüyordu. Ancak gelinen noktada, bu vizyonun giderek anlamını yitirdiği, teşkilatın “adı var, kendi yok” bir yapıya dönüşme yolunda.
Türk Devletleri Teşkilatı, özellikle Türkiye’nin öncülüğünde kurumsallaşma çabalarını sürdürse de üye ülkelerin son hamleleri, bu birlikteliğin ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koydu. Avrupa Birliği’nin (AB) Orta Asya’ya yönelik başlattığı yeni açılım, bu kırılganlığı iyice gün yüzüne çıkardı.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen‘in bölge ülke temsilcileriyle yaptığı temaslar sonucu Özbekistan’ın Semerkand kentinde 4 Nisan’da yaptığı açıklamalar, Türk devletleriyle Avrupa arasında yeni bir dönemin başladığını ortaya koydu.
Von der Leyen, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan ile stratejik ortaklığa gidileceğini duyurdu. Bu ortaklık kapsamında 12 milyar euroluk dev bir yatırım paketi hazırlanırken, özellikle Orta Asya’yı Avrupa ile Çin arasında önemli bir ticaret köprüsü haline getirecek olan Orta Koridor projesine 10 milyar euro kaynak aktarılacağı belirtildi.
AB’nin bu hamlesi sadece ekonomik bir yatırım değil, aynı zamanda siyasi bir nüfuz girişimi olarak da değerlendiriliyor. Dikkat çeken en önemli detay ise; Avrupa Birliği yetkililerinin ve Orta Asya ülkeleri liderlerinin açıklamalarında “Türk Devletleri” ifadesinden özellikle kaçınmaları oldu. Zirvede defalarca “Central Asia countries” (Orta Asya ülkeleri) ifadesi kullanıldı, Türk Devletleri Teşkilatı’na hiçbir atıf yapılmadı.
Bu durum, TDT’nin uluslararası alandaki görünürlüğünün ve ağırlığının ne kadar zayıf kaldığını gösteriyor. Türkiye, Orta Doğu ve Afrika’da diplomatik ve ekonomik başarılar kazanırken, Orta Asya’da AB, Çin ve Rusya gibi aktörler karşısında zemin kaybediyor. Üstelik AB’nin bu stratejik ortaklığı sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi bir kuşatma hamlesi olarak da görülüyor.
KIBRIS RUM KESİMİ İLE KURULAN KÖPRÜLER
Bir diğer dikkat çekici gelişme ise, TDT üyesi ülkelerin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile diplomatik ilişki kurmaları oldu. Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan, GKRY ile büyükelçilik düzeyinde ilişkiler başlattı.
Kazakistan’ın GKRY’ye atadığı Büyükelçi Nikolay Zhumakanov’un, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda tanınan sınırları içindeki egemenliğini ve toprak bütünlüğünü destekliyoruz.” açıklaması ise Türkiye açısından adeta diplomatik bir şok etkisi yaptı.
Bu adımlar, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı içindeki konumunu da tartışmalı hale getirdi. Kasım 2022’de Semerkand Zirvesi’nde gözlemci üye statüsü kazanan KKTC’nin, gelecekte teşkilat içinde daha etkin bir pozisyon alması artık çok daha zor görünüyor.
Tüm bu gelişmeler, Türk Devletleri Teşkilatı’nın içinin boşaltıldığını gözler önüne seriyor. Her ne kadar ortak alfabe çalışmaları, kültürel projeler ve dönemsel toplantılar düzenlense de teşkilatın gerçek anlamda bir siyasi ve ekonomik güç merkezi haline gelebilmesi için çok daha güçlü adımlara ihtiyaç var.
TDT’NİN İÇİNİ BOŞALTAN ÜÇ TEMEL NEDEN
Türkiye’nin TDT’nin içini boşaltan üç temel neden olduğu görülüyor:
- AB’nin devreye girmesi,
- Çin’in Kuşak-Yol Projesi ile bölgede etkisini artırması ve
- Rusya’nın tarihsel bağlarını koruma çabası.
Bu üç temel neden Türkiye’nin Orta Asya’daki manevra alanını daraltıyor. TDT üyesi ülkelerin pragmatik dış politikaları ise bu tabloyu daha da karmaşık hale getiriyor.
Avrupa Birliği’nin Semerkand Zirvesi ile başlattığı bu büyük açılım, aslında Türk Devletleri Teşkilatı’nın zayıflıklarını da gözler önüne serdi. Orta Asya ülkelerinin AB ile geliştirdiği “stratejik ortaklık” süreci, Türkiye’nin uzun süredir bölgeye yönelik yürüttüğü kültürel ve diplomatik yakınlaşmayı da sekteye uğratma potansiyeline sahip.
AK SAKALLILAR KONSEYİ
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), 11 Kasım 2021’de aldığı tarihi kararla adını değiştirerek yeni bir vizyonun kapısını aralamıştı. Önceki ismiyle “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi”, artık “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak anılıyordu. Bu değişiklik, sadece isimden ibaret değildi; Türk dünyasının birlik ve beraberliğini güçlendirme hedefinin önemli bir göstergesiydi.
TDT bünyesinde kurulan önemli yapılardan biri de “Ak Sakallılar Konseyi” oldu. Bu konsey, Teşkilat’ın içindeki devletlerin tarihsel ve kültürel mirasına uygun şekilde oluşturulmuş, yaşlılar meclisi mantığıyla çalışan bir istişare organı olarak dikkat çekiyor.
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye ve Özbekistan’dan seçilen tecrübeli, devlet adamı kimliği öne çıkmış aksakal (bilge kişi) unvanına sahip isimlerden oluşuyor. Binali Yıldırım, Türkiye’nin ak sakallısı idi.
Amaç, üye devletler arasında ortak akıl ve tecrübe paylaşımıyla yol haritası oluşturmak, kültürel birlikteliği korumak ve sorunlara geleneksel Türk diplomasi anlayışıyla çözüm aramak.
Ancak gelinen noktada bu konseyin ve genel olarak TDT’nin etkinliği de sorgulanır hale gelmiş durumda. Özellikle Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinin Avrupa Birliği, Çin ve Rusya ile art arda yaptığı yeni anlaşmalar; “Ak Sakallılar Konseyi” gibi organların sahadaki karşılığının ne kadar güçlü olduğu sorusunu akıllara getiriyor.
Zira Ak Sakallılar Konseyi’nin temel misyonu, Türk dünyası içindeki bağları kuvvetlendirmekken, son gelişmeler bu bağların giderek gevşediğine işaret ediyor. Avrupa Birliği ile Orta Asya ülkeleri arasında yapılan son zirvede, Türk kimliğinin dahi zikredilmemesi ve “Orta Asya ülkeleri” tabirinin kullanılmasına karşı herhangi bir itirazın gelmemesi, Ak Sakallılar Konseyi’nin vizyonuna ve misyonuna ters bir manzara oluşturuyor.
Sonuç olarak; Türk Devletleri Teşkilatı, kağıt üzerinde güçlü bir birlik gibi görünse de üye ülkelerin farklı yönlere savrulması ve küresel güçlerle kurdukları bağımsız ilişkiler nedeniyle anlamını yitirmeye başladı.
Türkiye’nin bu süreci iyi okuyarak hem ekonomik hem diplomatik araçlarla TDT’yi yeniden güçlü bir yapıya dönüştürmesi gerekiyor. Aksi halde, teşkilat sadece toplantılardan ve fotoğraf karelerinden ibaret bir platform olmaktan öteye geçemeyecek.