Türk-Amerikan ilişkileri 2021’de nasıl olacak?

HABER-ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN, WASHINGTON TR724

Yıl biterken geride kalan yılın analizini, yeni gelen yılın da projeksiyonunu yapmak gerekir. Hele hele konu Türk-Amerikan ilişkileri gibi inişli çıkışlı, bol krizli bir konuysa bu hayati öneme sahiptir.

Çünkü Türk-Amerikan ilişkileri sonuçları itibariyle salt diplomasi meselesi değildir. Üstelik ABD’de yönetim değişti ve artık Erdoğan her aradığında telefona çıkacak bir başkan yok.

ERDOĞAN-TRUMP: İZAHI ZOR BİR İLİŞKİ

Öncelikle şunun altını çizelim:

Türk-Amerikan ilişkilerinde geçen 4 yılı bir bütün olarak ele almak lazım. Çünkü Trump yönetimindeki Beyaz Saray ile Erdoğan arasında hayli sıradışı bir ilişki yaşandı.

Devlet kurumları ve bakanlıklar bypass edildi.

Erdoğan ile Trump arasında doğrudan bir hat açıldı. Onların olmadığı zamanlarda ise ‘damatlar hattı’ devreye girdi.

Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak ile Trump’ın damadı Jared Kushner ve Aydın Doğan’ın damadı Mehmet Ali Yalçındağ üçlüsü ayrı bir kanal açtı.

Erdoğan ile Trump sık sık telefonla konuştu.

Bir dönem Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’nı yürüten John Bolton’un kitabına göre Trump çalışma ekibine “Erdoğan ne zaman ararsa bağlayın, golf oynuyor olsam bile,” demişti.

Hatta denebilir ki Trump bölgeyle ilgili karar alırken yakın çalışma ekibi ya da kabine üyelerinden çok Erdoğan’la istişare etmeyi tercih etti.

Nitekim 6 Ekim 2019’da Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesi sonrası Suriye’deki Amerikan askerlerini çekeceğini açıkladı.

Bu karar Washington’da şok etkisi yaptı çünkü başta Savunma Bakanı James Mattis olmak üzere kimsenin konudan haberi yoktu.

Mattis bu karar üzerine istifa etti. Trump’ın bu sürpriz kararı sonrası mecliste tarihe geçen kavgalar çıktı.

Amerikan medyası da Trump ile Erdoğan arasındaki sıradışı ilişkiyi takibe aldı. NBC kanalında yer alan “Oligarklar ve Watergate: Trump’ın Türkiye Aşkının Arka Yüzü” başlıklı habere göre iki başkanın Rus oligarklar, işadamları ve lobicilerle örülü girift ilişkileri var.

OLİGARKLAR, İŞADAMLARI VE LOBİCİLER

Daha önce bu konuyu detayıyla yazdığım için şimdi tekrar etmeyeceğim.

Ancak özetle söyleyeyim Erdoğan ile Trump arasındaki ‘sıradışı’ ilişkinin ardında Rus Oligarklar, güçlü lobi şirketleri ve işadamları vardı.

Mesela Trump’ın ‘bir numaralı adamı’ olarak tanımlanan Brian Ballard ile ünlü işadamı Lev Parnas, Azeri armatör Mübariz Masimov, Putin’in yakın arkadaşı Farhat Ahmedov gibi isimler Erdoğan ile Trump arasında mekik dokudu.

Aynı kapsamda Trump’ın ilk ulusal güvenlik danışmanı, emekli general Mike Flynn’le de lobicilik anlaşması yapıldı.

Flynn Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi için kamuoyu oluşturmak üzere AKP hükümeti ile el sıkıştı.

Ayrıca Fethullah Gülen’in Pensilvanya’daki ikametinden kaçırılarak Türkiye’ye götürülmesi için planlar yapıldı. Bu plan kapsamında eski CIA başkanı James Woolsey ile toplantı da yapıldı.

New York’taki toplantıya Mevlüt Çavuşoğlu ve Berat Albayrak da katıldı. Woolsey ayrıca Fethullah Gülen’in itibarsızlaştırılması için Sezgin Baran Korkmaz ve Ekim Alptekin ile görüştü.

Bu konudaki tek haber NBC’nin kapsamlı dosyası değildi. Nitekim Wall Street Journal’dan CNN’e, New York Times’tan Washington Post’a tüm ana akım medyada iki başkan arasındaki ilişkilerin detayları yer aldı.

‘AL PAPAZI VER PAPAZI’

Uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan Rahip Andrew Brunson, Aralık 2016’da Erdoğan rejimi tarafından rehin alındı.

Akla ziyan iddialarla tutuklanan Rahip Brunson ABD’ye karşı şantaj malzemesi yapıldı. Erdoğan 2017 Eylül’ünde kameraların karşısına geçip “Ver papazı al papazı” dedi.

Her ne kadar burada ‘papaz’ ifadesi ile Fethullah Gülen kastediliyor diye düşünülse de gerçekte Erdoğan rahip Brunson’u rehin alarak Reza Zarrab’ı kurtarmaya çalışıyordu.

Kriz uzun süre devam etti.

ABD 2018 Ağustos’unda bir dizi yaptırımı yürürlüğe koydu. Ardından Trump’ın tweet’i ile Türk lirası çakıldı.

Brunson önce ev hapsine çıkarıldı, ardından 12 Ekim 2018’deki duruşmada 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak sürpriz bir şekilde ev hapsi ve yurt dışı yasağı kaldırıldı. Brunson, ABD’ye döndü ve Beyaz Saray’da ağırlandı.

Trump telefon ettiğini ve Erdoğan’ın Brunson’u serbest bıraktığını söyledi. Bu açıklamasıyla Türkiye’de yargı bağımsızlığı diye bir şeyin olmadığını tüm dünyaya ilan etti.

ERDOĞAN’IN TEMEL AMACI ZARRAB VE HALKBANK OLDU

17 Aralık 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ‘esas oğlan’ı Reza Zarrab sürpriz bir şekilde ABD’ye gidip itirafçı olduktan sonra Erdoğan’ın tek derdi Zarrab’ı geri almak oldu.

Zarrab’ı almak için milyonlarca dolarlık lobi anlaşmaları yapan Erdoğan, Rus oligarklar üzerinden Trump’a ulaşmaya çalıştı.

Öyle ki Erdoğan, Türkiye’de sürekli “Fethullah Gülen’i bize verin” dedi ancak ne zaman ABD’lilerle bir araya gelse ya da Trump ile konuşsa Gülen’i değil Zarrab’ı istedi.

Rahip Brunson ve NASA çalışanı bilim adamı Serkan Gölge’yi bu amaçla rehin tuttu ancak başarılı olamadı. Erdoğan Trump’tan Zarrab’ı bizzat isterken Halkbank davasının sonlandırılması için girişimlerde de bulundu.

Erdoğan’ın Halkbank’a yönelik çalışmaları ABD medyasına yansıdı.

Trump’ın eski ulusal güvenlik danışmanı John Bolton’un kitabına göre Erdoğan Trump’tan Halkbank’a bakan savcıların değiştirilmesini istedi.

Bolton’un kitabında yer alan detaylara göre Trump Erdoğan’a “New York’taki o savcılar hep Obama’nın adamı. Ben kendi adamlarımı yerleştirene kadar bekleyin. Ve o zaman bu konuyu halledeceğiz,” dedi.

Nitekim geçtiğimiz günlerde New York Times’ta yer alan kapsamlı bir habere göre Trump, Adalet Bakanı William Barr aracılığı ile New York Güney Bölge savcısını Washington’a çağırarak Halkbank davasının kapatılmasını istedi.

Ancak savcılar bu talebi geri çevirdi.

Erdoğan ile Trump arasındaki sıradışı ilişkide her şey ‘toz pembe’ olmadı. Trump bu kadar yakın olduğu, daima koruyup kolladığı Erdoğan için yazdığı ‘aptal olma’ mektubu ile tarihe geçti.

ABD Başkanı, Erdoğan’a yolladığı mektupta “Sert adamı oynama, aptallık etme” dedi. Mektubun dili Amerikalıları bile şok etti. Erdoğan ve kadrosu ise asgari nezaketten yoksun bu mektubu adeta yuttu.

Bu detayları yazdım çünkü 2021 itibariyle bu tür ilişkiler görmek mümkün olmayacak. Yani Erdoğan’ın her aradığında ulaşabildiği, her türlü illegal talebini rahatlıkla iletebildiği bir Beyaz Saray olmayacak yeni yılda.

S-400 VE KOPMA NOKTASINA GELEN İLİŞKİLER

Türk-Amerikan ilişkilerinde en büyük kriz ise S-400 hava savunma sistemlerine yaşandı. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 savunma sistemleri almasıyla ABD Kongresi CAATSA yaptırımlarını geçirdi.

Buna rağmen Erdoğan ve AKP hükümeti Trump’a toz kondurmadı. Erdoğan medyası ölümüne Trump’çı bir yayın çizgisi takip etti.

ABD’de yaşayan AKP’liler Trump lehine seçim kampanyası yürüttü.

Trump’ın ırkçı ve Müslüman karşıtı ifadelerine rağmen AKP’lilerce çok sevilmesi bu döneme damga vuran gelişmelerden birisi oldu

BİDEN DÖNEMİNDE NE OLACAK ?

Gelelim işin analiz kısmına…

Erdoğan ile ABD arasındaki gerilimin nedeni belli. Bakmayın ABD’deki Türkiye uzmanlarının liste yaparken Gülen, CAATSA ve F-35 şeklinde sıralama yapmalarına.

ABD tarafında Gülen’le ilgili konulara yargı çerçevesinde bakılıyor. Türkiye bugüne kadar Gülen’e yönelik suçlamaları için — 15 Temmuz dahil — delil sunamadı.

Erdoğan rejimi Gülen Hareketi’ni ABD’de taciz etmek için milyonlarca dolarlık lobi çalışmaları yaptı ancak ciddi bir mesafe aldığı söylenemez.

Erdoğan’ın Amerika gündemi tamamen Zarrab ve Halkbank Davası. Aslında Hakan Atilla davasında gördüklerimiz Erdoğan’ın korkularının boş olmadığına dair işaretler vermişti.

Savcılar nereye doğru gittiklerini göstermişler ama sonunu getirmemişlerdi. Bu yüzden önümüzdeki baharda başlayacak Halkbank davası Erdoğan’ın uykusunu kaçırıyor.

Bu arada hatırlatalım: ABD’li savcılar davulla, zurnayla iş yapmazlar, yavaş ama emin adımlarla ilerlerler.

Halkbank İddianamesinin özetine bile baksanız meselenin Erdoğan ve çevresine uzandığını görebiliyorsunuz.

Erdoğan’ın Biden ekibiyle çatışma yaşaması kaçınılmaz bir diğer konu Kürt meselesi. Çünkü Biden ve Dışişleri kadrosu Kürt meselesinde Erdoğan ve müttefiklerinden çok farklı düşünüyor.

ABD’NİN GÜNDEMİ TAMAMEN FARKLI

ABD Başkenti’nde temel soru şu: Türkiye NATO üyesi bir ülke gibi mi davranıyor ve NATO üyesi olarak kalacak mı ?

S-400 sorunlardan sadece birisi. ABD Türkiye’nin yaptıklarından rahatsız ve yaptırımlar ile bu işi ne kadar ciddiye aldığını gördük.

Trump CAATSA yaptırımlarının en hafifini imzalayarak ‘hala dönüş olabilir’ mesajı yollamış oldu.

2021’de olacak olan şey şu:

Biden yönetimi diplomasiye fırsat vermek isteyecek. Bu tipik bir ABD yönetim anlayışıdır, önce diplomasiyi tercih ederler.

Trump bile Kuzey Kore yönetimiyle diyalog kapılarını zorladı. Bu durum karşı tarafın büyüklüğü ya da önemiyle ilgili değildir.

Türkiye tarafı ABD’nin diplomasiye fırsat vermesini kazanım olarak sunmak isteyecektir ancak bu realiteyle ters. Çünkü S-400’lerde uzlaşma olmazsa CAATSA yaptırımlarının diğer maddeleri bu yılın ortasına kadar yürürlüğe girebilir.

Zaten ağır bir krizde olan Türkiye’nin daha ağır bir krize girmesi demek. Yeni yaptırımların geleceğinin lafı bile ekonomik krizi derinleştirecektir.

ABD’liler Erdoğan’ın sınırlarını gördüler.

James Jeffrey’in yakın zamanda verdiği bir röportajda söylediği gibi Erdoğan zoru görünce geri adım atar.

Bir diğer başlık Hulusi Akar.

İlginç bir şekilde ABD Başkenti’nde Hulusi Akar’a işaret eden gelişmeler var. RAND’ın raporu bu açıdan önemli bir örnek.

Önümüzdeki süreçte Hulusi Akar’ın adını daha sık duyabiliriz.

TOP ARTIK TÜRKİYE’NİN SAHASINDA

Erdoğan’ın çok fazla seçeneği yok ve Washington bunu biliyor.

Amerikalıların “Ey Türkiye gel bizi ikna et” diye bir derdi yok. Açıkça Erdoğan’ın adım atmasını bekliyorlar.

Biden’ın seçim kampanyasında vaad ettiği bir ‘restorasyon süreci’ var. Demokrasi, insan hakları ve yolsuzluklarla ilgili yeni politikalar uygulayacak.

Bu kapsamda Erdoğan’ın atacağı adımları da yakından takip edecektir.

Bir diğer nokta şu: Kongre’nin her iki kanadında da Türkiye karşıtı bir rüzgar var. Yakın gelecekte bu rüzgarın dinmesi beklenmiyor. Biden, Trump’tan farklı olarak Kongre’nin taleplerine direnmeyecektir.

Eğer Erdoğan içine düştüğü ekonomik krizden çıkmak, Batı ile yeniden iyi ilişki tesis etmek istiyorsa ki buna mecbur, Biden’in beklentilerine uygun davranmak zorunda.

Tersi istikamette ilerlemesi halinde Türkiye tarihinin gördüğü en ağır ekonomik ve siyasi krizlere sahne olacaktır.

2021 bu açıdan bir nevi dönüm noktası denebilir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Türk Milleti, Selçuklu Devleti’nden sonra bir kez daha kendilerini sözde Yerli ve Milli olarak adlandıran, Moğolların güncellemesi yapılan, günümüz versiyonunun zihniyeti ile yağmalandı ve zulmedildi. Tarihe öyle bir damga vurdular ki; kıyamete kadar gelecek nesillerin dudaklarından BEDDUA eksik olmayacaktır. Cumhuriyet ilan edileli, böyle münafıklar çetesi ve şeytanlar şebekesi görmedi. Rabbim hepsini Ebu Cehil’lerin Ebu Lehep’lerin Nemrut’ların ve Firavunların ardında haşr etsin. Amin

    • Demekki adbde de yargıya müdahale varmış. Adam kayırma torpil şantaj vs varmış. Bu dersi umarım almışsınızdır sayın yavuz. Amerika şöyle amerika böyle demeyin bu siyasetçilerin hepsi aynı şeyin farklı renkleri diyordum ama dinlemediniz. O yüzden çok bi beklentiye girmeyin. Bunlar kişisel menfaatlerini ülke menfaatinden üstte tutar.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin