Türk adaletini en iyi anlatan iki fotoğraf karesi

M. AHMET KARABAY | HABER ANALİZ

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), hapis tutulan TİP’li Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez verdiği ‘ihlal’ kararını tanımayan  İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Hukuk darbesine imza atan yerel mahkeme, Türkiye’nin oturduğu zeminin ana kolonunu kesti. Yerel mahkemenin AYM kararını tanımadığı gün, bir başka mahkeme, saha içinde hakem tokatlayan Ankaragücü Başkanı Faruk Koca’yı serbest bıraktı.

Türkiye’de adaletsizlik Can Atalay kararıyla ortaya çıkmadı. Bu ülkede hukuk hiçbir zaman olması gerektiği gibi işlemedi. Dün hukuk yerine “para” hakim idi. Bundan dolayı, “avukat tutacağına hakim tut” sözü halk diline yerleşmişti. 2010’ların ortasından itibaren ise güç Beştepe Sarayı’nda oturanın eline geçti. Mahkemeler Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın onaylamayacağı bir kararı veremedi.

Anayasa Mahkemesi’nin, “Aldığımız karar herkesi bağlar. Nasıl uygulanmaz!” deme hakkını kaybedeli yıllar oldu. AYM, kendi eliyle dün yan yana oturup karar verdiği Alpaslan Altan ve Erdal Tercan’ı Beştepe Sarayı’ndan gelen talimat üzerine 9 Ağustos 2016’da “terör örgütü üyesi” yaftası takarak hapse gönderdi.

Bu işin ayrı tarafı. Anayasa’nın 158/3. maddesi “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” diyor. Yerel mahkeme Anayasa’nın bu maddesini iki kezdir yok sayıyor.

Mesele Can Atalay meselesi değil. Atalay’ın tahliyesini istemenin sağcılık ya da solculukla, İslamcılık ya da liberallikle bir alakası yok. Şu üç şeyle alakası var;
* Hukukun üstünlüğünü savunmak,
* Anayasal düzene sahip çıkmak,
* Keyfi Tek Adam rejimine karşı koymak.

Türkiye İşçi Partili Can Atalay’la benim ne işim olur diyenler çok ama çok yanılıyor.  Yerel mahkemenin Saray’ın beklentisi doğrultusunda vermediği tahliye kararıyla bugünden itibaren eldeki avucundaki daha hızlı eriyecek.

Adaletin olmadığı yerde ot bitmez.
Adaletin olmadığı yerde kimse devlete güvenmez.
Adaletin olmadığı yerde yatırım olmaz.
Adaletin olmadığı yerde üretim olmaz.
Adaletin olmadığı yerde, hiçbir çalışanın işini güvende hissetmesi mümkün olmaz.

CAN ATALAY’IN PAYLAŞIMINA TAKILMA ZAMANI DEĞİL

 

“Hani FETÖ ile idi derdiniz Kocaeli Üniversitesi’nde akademisyen arkadaşlarımızı sadece barış istedikleri için nasıl cezalandırırsınız?!!!”

Can Atalay’ı hiç tanımıyorum. Ahmet Şık hakkında söyleyecek çok sözüm olur. Onun mertliğine, dik duruşuna şahitlik ederim. Beraber yolculuklarımız oldu, dertleşmelerimiz, paylaştığımız öngörülerimiz oldu. Ama Atalay’ı tanımıyorum. “Geçmişte şöyle demişti, bunları söylemişti” demenin zamanı değil.

Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen Atalay’a şu an büyük bir hukuksuzluk yapılıyor. Can Atalay’a sahip çıkmak hukuka sahip çıkmaktır. Nokta.

TİP’li Milletvekili Can Atalay’ın bu sosyal medya paylaşımına bakıp, “Can Atalay, Kavala, Demirtaş, sürekli gündeme geliyor ama KHK’lılar için bu olmadı” diyen kendisi de KHK’lı olan solcu akademisyen Murat Sevinç kadar niye vicdanlı olmadı. Ama bunu sorgulama zamanı değil.

Sol bu ülkede her dönemde toplumun vicdanı oldu. Murat Sevinç, KHK ile görevden atılan solculara sol içinde bir dayanışma sergilendiğini ama bir yafta ile atılan Cemaat mensubu KHK’lılar için sağda böyle bir dayanışmanın olmadığını söylemesi altı çizilecek ifadelerdendi.

Can Atalay’ın son yaşadığı tahliye edilmeme kararından sonra gösterilen tepkinin yoğunluğuna bakıp, “Yıllardır yaşanan hukuksuzluklardan haberiniz mi yoktu, ilginizi mi çekmedi ve hatta işinize mi geldi?” demek, solcuların bu ülkede çektiği çilenin boyutlarını bilmemek demektir. Solcular, Cemaatin yaşadığının benzerini on yıllardır yaşıyor. İkisi arasındaki fark şu, solculara yönelik hukuksuzluklar bireysel düzeyde kaldı. Cemaat mensuplarına ise bir tür soykırım yaşatıldı/yaşatılıyor.

Şimdi acı yarıştırma zamanı değil. “Can Atalay’a özgürlük” diyenlere destek olma ve hukuksuzluğa karşı direnme zamanı. Can Atalay’ın hapiste tutulduğu her dakika suç işleniyor. Tıpkı içeride bulunan tüm siyasi tutsaklar gibi.

Can Atalay, Gezi protestoları çerçevesinde 25 Nisan 2022’de, “Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardımdan” 18 yıl hapis cezası verilerek tutsak alındı. On binlerce Hataylının oylarıyla seçilen Can Atalay, mahkeme kararıyla atıldığı hapisten, mahkeme kararıyla maalesef tahliye edilemedi.

BU SÖZLERİ SÖYLEYEN ALİ BABACAN, ÇAĞLAYAN’A GİTMELİ

Muhalefete mensup milletvekilleri, Atalay’ın tahliye edilmemesine tepki gösterdi. Bunlar arasında DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın paylaşımı içeriği ve yaklaşımı itibariyle en dikkate değer olanlardandı.

“Atalay’ı sevin veya sevmeyin. Önemli değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti iddiasının gereği olarak bu kararın uygulanması şart.” diyen Babacan, kabinedeki ve AK Parti’deki makul insanlara da seslendiğini belirterek, “Sizi dönüşü olmayan karanlık dehlizlere sokuyorlar. Ses çıkarın, gün bugündür. Susmayın, adalete sahip çıkın.” diyerek ülkenin asıl beka sorununun bu olduğunun altını çizdi.

Bu çıkışı yapan Ali Babacan’ın sözlerindeki samimiyeti ortaya koyması için mutlaka Çağlayan Adliyesi önündeki adalet nöbetine gitmesi gerekir.

 

ERKAN BAŞ’IN YANINDA SADECE MÜJDAT GEZEN OLMAMALIYDI

TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın başlattığı adalet nöbeti eylemine partili milletvekili Ahmet Şık ve Sera Kadıgil dışında kimse katılmadı. Erkan Baş’ın yanına usta oyuncu Müjdat Gezen oturdu. Muhalefet kanadında yer alan 270 dolayındaki milletvekilinden katılım olmadı.

Müjdat Gezen’in mikrofon uzatıldığında anlattığı, futbol liglerinde Adalet adını taşıyan spor kulübünün hikayesi ilginçti. Bugünkü Süper Lig karşılığı olan İstanbul Profesyonel Ligi ve Millî Lig‘de bir dönem fırtınalar estiren Adalet SK’nın küme düşe düşe yok olup gittiğini hatırlattı ve Türkiye’nin de adalet liginde eriyip gittiğini söyledi.

 

FARUK KOCA’YA KAHRAMAN KARŞILAMASI

Can Atalay hakkında AYM kararını yerel mahkemenin tanımadığı gün, saha ortasında hakem döven Ankaragücü Başkanı Faruk Koca serbest bırakıldı. Milyonların gözü önünde şiddete başvuran bir kişinin 15 gün içinde tahliye edilmesi, vicdanını güç ve siyasetle kirletmeyenlerin yüreğini sızlattı. “Şiddetin meşrulaştırılması” yolunda ciddi bir adım atılmış oldu.

Şiddete başvuran takımın Ankaragücü adıyla Ankara’nın gücünü ifade etmesi elbette dikkate değer. Ama şiddet uygulayıcısı Faruk Koca’nın bir kahraman gibi karşılanması daha çok vicdanları sızlattı.

Milliyetçi görünümlü faşist ruhlular, halka düşmanlık yapıyor. Türkiye’nin “Çeteler Cumhuriyeti” olduğu iddialarına güç kazandırıyorlar. Yargının da “Çeteler Yargısı” iddialarının içini dolduruyorlar.

Yarın bir gün Can Atalay serbest bırakıldığında, “Yaşasın hukuk devleti, hukuk geri döndü, kazanan hukuk oldu” gibi sözler duyacağız maalesef.

Dönen hukuk değil, Tek Adam’ın son sözü söylemesi olacak. Yoksa KHK’lar yok sayılmadan, 15 Temmuz sonrası verilen kararlar keenlemyekün yok sayılmadan bu ülkede hukuka dönmenin kapısı aralanmış olmaz.

Son bir notla yazımı noktalamış olayım. İktidar, Can Atalay’ı mevcut Anayasa’nın işlemediğini göstermek için manivela olarak kullanıyor. Yargıtay’ı AYM’ye karşı baş kaldırtmak suretiyle kriz de bu amaçla çıkarıldı.

Amaçları, 16 Nisan 2017’de kısmen kurdukları Tek Adam rejimini bu kez sistemin hücrelerine yaymak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin