Trump’lı Amerika’da her şey mümkün!

Trump, Gina Haspel, Tillerson | Foto: AFP

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Gazetecilikte ‘haberin elinde patlaması’ diye bir tabir vardır.

Öngörmeye çalıştığınız bir konu, yazı, ya da haber siz yayınlamadan gerçekleşir ve sizin çalışmanız elinizde kalır.

Benim için bu yazı da öyle oldu.

Aradaki zaman farkı nedeniyle yazımı Pazartesi gece yarısı yazıp gönderdim.

Özetle, Trump’lı Amerika’nın ne kadar öngörülemez olduğunu, ABD Başkanı’nın sınır tanımaz egosu ve ‘eşi benzeri olmayan çalışma tarzı’ nedeniyle en yakınındaki isimlerin bile teker teker Beyaz Saray’dan ayrıldığını, yakında Dışişleri Bakanı Tillerson ve ulusal güvenlik danışmanı McMaster’in de istifa furyasına katılabileceğini anlatmıştım.

Daha yazı yayınlanmadan Tillerson gitti.

Gerçi istifa etmesi bekleniyordu, fakat Trump erken davranıp onu görevden aldı. CIA Direktörü Mike Pompeo Dışişleri Bakanlığı’na getirilirken CIA Direktörlüğü koltuğuna ise Gina Haspel oturdu. Bu kadar kritik gelişmeler aynı sabah yaşandı ve iddiaya göre Tillerson dahil bir çok kişi olayları Twitter’dan takip etti.

Bu gelişmelerin yorumuna geçmeden önce biraz background vermekte fayda var.

‘KAOTİK BİR BEYAZ SARAY’

Amerikalı gazeteci Michael Wolff’un Donald Trumplı Beyaz Saray’ı anlattığı kitabı ‘Ateş ve Öfke: Trump’ın Beyaz Sarayı’nın İçinden’ piyasaya çıktığında büyük tartışma doğurmuştu.

Kitap, Trump ve yakın halkasına dair ‘birinci elden yakası açılmadık detaylar’ içeriyordu ve beklendiği gibi büyük ilgi gördü.

İlk günden yok sattı, üzerine sayısız yazı yazıldı ve program yapıldı.

Haliyle Trump’ın da tepkisini çekti. Hatta Başkan Trump kitap piyasaya çıkmadan toplatmaya bile kalkmıştı.

Her ne kadar kitabın ‘abartılı’ ve ‘sansasyonel yönlerinin’ olduğu yönünde geniş bir konsensus olsa da, Trump’ın ‘sıradışı bir başkan’ olduğunda herkes hemfikir.

Hatta BBC Kuzey Amerika Editörü Jon Sopel’in deyimiyle, kitabın içeriğinin yarısı bile doğruysa, ortaya ‘paranoyak bir başkan ve kaotik bir Beyaz Saray’ portresi çıkıyor.

‘SURVİVOR BEYAZ SARAY’

‘Beyaz Saray’da kaos’ artık ABD medyasının sabit gündemlerinden biri haline geldi. Gün geçmiyor ki bir istifa ve skandal haberi gelmesin.

Mesela geçenlerde Trump’ın ekonomi danışmanı Gary Cohn istifa etmişti.

Cohn’un istifası Trump’ın alüminyum ve çelik ithalatına yönelik ek gümrük vergisi getirme planlarına tepki olarak geldi.

Geçen hafta içerisinde de Başkan’ın en yakın danışmanlarından Beyaz Saray İletişim Direktörü Hope Hicks görevini bıraktı.

Hicks’in istifası birçok yönüyle diğer istifalardan farklı görülebilir. Çünkü Hicks, Trump’ın ‘sırdaşı’ olarak görülüyordu.

Böylece Hicks, Trump yönetiminde istifa eden dördüncü iletişim direktörü oldu.

Amerikan medyasına yansıyan yorumlara göre Hicks’in görevi bırakma nedeni “Trump’ın yakın çevresinde çalışmanın ve her gün, hatta bazen saat başı patlak veren krizleri çözme yükümlülüğünün beraberinde getirdiği aşırı yorgunluk ve stres”.

Böylece Trump’ın yakın çevresinden istifa eden üst düzey isim sayısı 10’u aşarken Beyaz Saray’dan istifa eden önemli isimlerin toplamı 40’ı geçti.

Hatırlanacağı gibi Beyaz Saray iletişim direktörlüğüne büyük bir şovla getirilen Anthony Scaramucci de sadece 10 gün görevde kalabilmişti.

Genel sekreter Reince Priebus, sözcü Sean Spicer, iletişim direktörlerinden Mike Dubke, kampanya müdürü Paul Manafort, Ulusal güvenlik danışmanı Mike Flynn gibi çok sayıda isim kısa sürüde ‘Beyaz Saray’dan ayrılanlar’ kervanına katıldı.

Radikal fikirleri ile bilinen Steve Bannon ise Trump ile kavgalı olarak ofisini terk etti.

İSTİFA FURYASINA KİMLER KATILACAK?

ABD medyasına yansıyan kulislere göre istifa kervanına katılacak önemli isimler var. Mesela Michael Flynn’den sonra Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’na gelen H.R. McMaster’in bu görevden ayrılacağı konuşuluyor.

Yine ABD medyasına göre Trump, McMaster’in yerine John Bolton’u hazırlıyor. Bolton, neo-conların üssü American Enterprise Institute’de çalışıyor ve ‘ekonomiden göçmenliğe her sorunu savaşla çözme taraftarı’ olarak biliniyor.

Trump gibi sıradışı bir başkanın, Bolton gibi sıradışı bir güvenlik danışmanının olması ihtimali şimdiden liberal çevrelerde endişe kaynağı olmuş durumda.

‘Trump’a dayanamayıp istifa edecekler’ listesindeki bir diğer isim ise Adalet Bakanı Jeff Sessions.

Trump ile Sessions’un arasının ‘limoni’ olduğu herkesin malumu.

Hatta Trump, geçen yaz Sessions’u görevden almaya bile çalışmıştı. Trump’ın Sessions’u ‘sevmediği’ ve yakın çevresine ‘ihtiyar ve beceriksiz’ diye bahsettiği hatta çizgi film karakteri Mr. Magoo’ya benzettiği medyaya bile yansımıştı.

Adalet Bakanı’nın istifa etmeyip Trump ile ‘soğuk savaşı’ sürdürmeye kararlı olduğu söyleniyor.

Ama Trump’a ne kadar dayanacağı meçhul.

Peki ama ne oluyor? Beyaz Saray’daki bu yaprak dökümünün nedeni ne?

Trump’ın kişiliği ve çalışma usulü ABD medyasının popüler konularından. Hemen hemen her gün Beyaz Saray’da dönen dolaplara dair kulis, analiz ve uzman görüşleri yer alıyor.

Biz Türk gazetecilerin hayalinden bile geçmeyecek kadar ‘radikal yazılar’ ve analizler çıkıyor ABD medyasında.

Mesela Washington Post’tan George F. Will, Trump için ‘psikolojik olarak ağır hasta’ tanımlaması yaptı. Will’e göre Trump’ın en büyük sorunu ‘bir şeyi bilmenin ne olduğunu bile bilmemesi’.

Trump’ın kimseyi dinlemediği, birkaç sayfalık bilgi notlarını bile okumadığı artık herkesin malumu.

Vox.com’un uzman kalemlerinden Ezra Klein’in yazısında yer alan detaylar ise hayli ilginç.

Trump’la çalışan isimlerle konuşan Klein şöyle bir Trump portresi çiziyor: “Sadece müthiş bilgisiz bir insan değil, bilgilendirilmesi de muazzam düzeyde zor birisi. Sadece duymak istediklerini duyuyor, komplike konuşmaları, açıklamaları takip etmekte zorlanyor.”

Aynı yazıda Trump’ın ‘kendisine verilen bir brifingi anlamakta zorlandığını, az önce ifade edilen bir cümleyi bile doğru tekrarlayamadığı’ detayı yer alıyor.

Bu konuda, yazının girişinde bahsettiğim ‘Ateş ve Öfke’ kitabında çok sayıda örnek var. Trump bir sayfalık bilgi notlarını bile okumuyormuş.

Trump’ın ‘bilgisizliği’ ve ‘öğrenme isteksizliği’ konusunda ABD medyasında sayısız makale ve haber var.

Şahsen bu haberleri büyük bir ilgi ile izliyorum.

Düşünsenize, ABD medyası dünyanın en güçlü siyasetçisinin psikolojisini masaya yatırıyor, her cümlesini, her davranışını analiz ediyor ve uzmanlara yorumlatıyor.

Haberlerde kullanılan ifadeler hayli ağır. Trump için ‘ağır psikolojik hasta’ demek adiyattan.

Trump tabi ki bu haberlere kızıyor fakat yapabileceği çok fazla bir şey yok.

Gazeteciler tutuklanmıyor, gazetelere, televizyonlara el konmuyor.

Bir de Türkiye’yi düşünsenize.

Erdoğan’ın sarayında yaşananlar, açıklamaları, davranışları hakkında bir yorum ya da analiz yazan Türk gazetecinin başına neler gelebilir!

ABD’NİN NE YAPACAĞI KESTİRİLEMİYOR

Trump’a geri dönersek.

ABD kendi içinde enteresan bir süreci yaşıyor.

Beyaz Saray’da egosu zirvede, birçok konuda fikri bile olmayan, hiçbir danışmanını dinlemeyen, en yakınındaki insanları bile kısa sürede ‘kaçıran’ sıradışı bir başkan var.

Güne tweet atarak başlıyor ve ilerleyen saatlerde danışmanlarının bile ilk kez duyduğu açıklamalar yapabiliyor.

ABD’nin adeta kutsadığı ifade ve basın özgürlüğüne, yargı bağımsızlığına pervasızca savaş açabiliyor.

Dahası ‘ömür boyu başkanlık olsa fena olmaz’ gibi fikirleri rahatlıkla ifade edebiliyor.

Kısacası Beyaz Saray’da her şeyi herkesten iyi bildiğini düşünen birisi var ve ‘yarın ne yapacağı’ konusunda kimsenin fikri yok.

Beyaz Saray’ın Dışişleri ve Pentagon ile koordinasyonu da eksik.

O yüzden ABD ile ilgili analiz-projeksiyon yaparken temkinli olmakta fayda var. Trump’lı Amerika’da her şey mümkün.

BU DEĞİŞİKLİKLER NE ANLAMA GELİYOR?

Yazımın ilk versiyonunda Dışişleri Bakanı Tillerson’un istifasının beklendiğini anlatmıştım.

Dediğim gibi yazı daha yayınlanmadan Tillerson gitti. Yerine CIA direktörü Mike Pompeo geldi.

Bu gelişme Trump’ın ‘ne kadar öngörülemez’ olduğunu teyit etmiş oldu. Sonuçta Amerikan sistemi içinde Dışişleri Bakanlığı çok kritik bir konum ve o koltukta kimin oturduğu sadece ABD’nin meselesi değil.

Tillerson’un bu şekilde görevden alınması başta Türkiye olmak üzere birçok ülkeyi yakından etkileyecek. Yarım kalan müzakereler bir yana, bu saatten sonra ABD’li muhatapları ile bir araya gelen her siyasetçi ‘Acaba bir sonraki görüşmede bu isim koltuğunda olacak mı?’ şüphesinden kendini alamayacak.

Özel sektörden gelen ve daha liberal fikirleri olan Tillerson’un yerine eski bir asker ve hayli ‘şahin’ görünümlü Mike Pompeo’nun gelmesi ise Trump’ın izleyeceği yeni dış politika hakkında fikir verebilir.

Pompeo başta İran olmak üzere birçok konuda radikal fikirlere sahip. Trump ile daha uyumlu çalışacağı kesin. Hele hele ulusal güvenlik danışmanlığına McMaster’in yerine John Bolton da gelirse çok agresif bir Beyaz Saray ile karşı karşıya kalacağız. Pompeo’nun Türkiye ile ilgili fikirleri de Erdoğan’ı pek memnun etmeyecek gibi. Çünkü Pompeo’ya göre Türkiye ‘totaliter bir İslamcı diktatörlük’.

Pompeo ‘hayati bilgiler elde edilecekse işkence yapılabilir’ demesiyle çok tartışılan bir isimdi. Yerine ise yine adı işkenceyle gündeme gelen Gina Haspel getirildi. Haspel uzun yıllardır CIA’de çalışan bir isim. Özellikle gizlice insan kaçırma ve sorgulama gibi ‘örtülü programların’ koordinatörü olarak biliniyor. Haspel, CIA’nin Tayland’da kurduğu ilk ‘deniz aşırı tutuklama merkezi’nin mimarı olarak gösteriliyor. Hatta Haspel hakkında buradaki işkence iddiaları nedeniyle bazı ülkelerde tutuklama kararı çıkarıldığı iddiaları bile mevcut.

Sonuç olarak daha radikal bir ABD dış politikası göreceğiz.

Bu durum Türkiye’nin de içinde olduğu bir dizi ülkeyi birinci dereceden etkileyecek.

Dahası bu kadar kritik bir süreçte Türk-Amerikan ilişkileri ‘hiç olmadığı kadar kötü’.

Üstelik Trump’lı Amerika’da her şey mümkün.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin