ABD’nin önde gelen gazetelerinden The New York Times, 2020 Başkanlık Seçimi’ne doğru gidilirken, iki Demokrat Parti aday adayına desteğini açıkladı. Genelde adaylıklar kesinleştikten sonra tercihini belirten gazete editörleri, bu kez Demokrat Parti içindeki çekişmede taraf olduğunu duyurmuş oldu.
Bu yılın Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık Seçimlerinde çok büyük bir sürpriz olmazsa Cumhuriyetçi Parti adına Başkan Donald Trump katılacak. Ancak onun rakibinin kim olacağı hâlen belirsiz. Demokrat Parti’de öne çıkan aday adaylarının şansları neredeyse eşit görülüyor.
The New York Times yayın kurulu aday adaylarıyla yaptığı saatler süren görüşmelerin sonunda, Senatör Elizabeth Warren’ı ve Senatör Amy Klobuchar’ı destekleyeceğini söyledi. Birçok Demokrat Parti seçmeni için esas ve tek meselenin hangi adayın Trump’ı seçimlerde yenebileceği olduğunu belirten gazete, Senatör Warren ve Klobuchar’ın şu anda Trump’a karşı en donanımlı Demokratlar olarak ortaya çıktığını ifade etti.
Gazetenin Demokrat Parti adayları ve seçimlerle ilgili genel değerlendirmeleri şu şekilde:
Başkan adaylığı için yarışan her isim, seçilmeleri hâlinde sağlık, ekonomi ve kaynak aktarımı konularında ABD’nin en ilerici başkanlarından biri olacak. Adaylar arasındaki farklar, hedefler arasında değil bu hedeflere nasıl ulaşılacağı kısmında ortaya çıkıyor.
Bir zamanların radikali
Senatör Bernie Sanders, eğer seçilirse, 79 yaşında Beyaz Saray’a yerleşmiş olacak. 40 yıllık siyaset kariyerinde Demokrat Parti’ye bitişik duran fakat onun bir parçası olmaktan da kaçınan tavrı, onun zenginlere yönelik eleştirilerinden ileri geliyor. Ücretli aile izni, daha yüksek asgari ücret, herkesi kapsayan sağlık hizmetleri, Amerikan askerî müdahalelerine sınır getirilmesi gibi bir zamanlar radikal sanılan fikirleri, artık ana akımda tartışılıyor.
The New York Times’a göre, Sanders’ın en zayıf yönü, uzlaşmaz tutumu. Üç yıllık Trump yönetiminden sonra Washington’da aşırı vaatlerde bulunan ve ayrıştırıcı bir kişiyi daha görmeye gerek yok.
Warren neler vaat ediyor?
Adaylardan Senatör Elisabeth Warren, ekonomik sistemin en zengin Amerikalılar hariç herkesin aleyhine işlediğini ve ülkedeki güç kurallarının tekrar yazılması gerektiğinden bahsediyor. Hükümetin ve ekonominin temel yapılarının reform edilmesi hususlarında da kararlı. NATO’yla ilişkilerin nasıl iyileştirilebileceği dahil olmak üzere dış politika konularında gayet akıcı bir şekilde konuşuyor.
Konut kriziyle mücadele için konut yapımını destekleyeceğini ifade ediyor. Temiz enerji araştırmaları ve Amerikan ekonomisini fosil yakıtlardan kurtarmak için federal kaynakları artırma planları var. Büyük şirketlerin ekonomik ve siyasi gücünü nasıl kıracağını ve işçilere toplu maaş pazarlığı yapma hususunda nasıl daha fazla imkan vereceği anlatıyor. Ayrıca, her yaştaki Amerikalılara çocuk bakımından üniversitelere ve sosyal güvenliğin genişletilmesine kadar farklı alanlarda geniş devlet desteği öneriyor.
Gazeteye göre Warren’ın olumsuz yanlarıysa şöyle: İklim değişikliğinden, silahlı şiddete kadar birçok konuda bütün suçu iş dünyasına atıyor. Ne var ki sorumluluk toplum olarak hepimizin. Warren ayrıca bazen dünyayı ya bizdensin ya onlardan olarak gören bir aday gibi görünüyor. Genel seçimlerde de kendi usulünce Amerika’yı biz ve onlar diye ayrıştırmış bir başkana karşı yarışacak. Ülkenin daha birleştirici bir yola ihtiyacı var.
Obama’nın ‘kankası’ anketlerde önde
Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın yardımcılığını yapan Joe Biden, şu ana kadar dış politika konularına hâkimiyetiyle göz doldurdu. Anketlerde önde görünmesi, gerçekten tercih edilen aday olduğunun değil, popülaritesinin bir işareti olabilir. Kampanyasının temelini “Trump’ı yenebilirim” vaadi oluşturuyor.
Ajandası sağlık hizmetleri ve iklim gibi konularda ufak tefek değişiklikler yapmayı içeriyor. Ülkeyi Trump öncesi döneme döndüreceğini vurguluyor. Ancak The New York Times’a göre, ülkede statükoyu tekrar sağlamak Amerika’yı bir toplum olarak gitmesi gereken yere götürmeyecektir.
Kaldı ki Biden, 77 yaşında. Artık meşaleyi genç siyasi liderlerin nesline bırakma zamanı geldi.
Uzlaşmacı lider ihtiyacı
Senatör Amy Klobuchar’ın uzun yıllara varan Senato deneyimi ve Demokrat Parti’nin merkezinde yer alan konumu, onu farklı kesimleri uzlaştıracak bir lider olarak öne çıkarıyor.
Klobuchar’ın yeşil altyapı ve düşük karbon salınımı konularında büyük vaatleri var. Çocuk fakirliğini on yılda yarıya düşüreceğini iddia ediyor. Ayrıca, gıda yardımları ve konut politikasının ele alınmasını istiyor. İklim değişikliği, orta sınıfın daralması, silah emniyeti ve ticaret gibi konulardan da bahsediyor. Konuşmaları verilere dayalı – ki bu,kriz yönetiminde aranan özelliklerden biri.
Öte yandan gazete, Klobuchar’ın kendi personeline muamelesine ilişkin rivayetlerinse, onun nasıl bir yönetici olduğuyla ilgili tatsız ipuçları barındırdığı görüşünde. Sert patron görüntüsü, senatörün yetenekli kişileri işe alamayacağı intibaı uyandırıyor.
Bloomberg, tecrübesiyle ön planda
Üç dönem New York Belediye Başkanlığı yapan Michael Bloomberg, sıfırdan başlayan bir iş adamı ve milyarder. Her ne kadar sicilinde kusurlar bulunsa da, yönetimsel anlamda en temiz geçmişe sahip isimlerden biri. Trump’a karşı etkili bir tezat teşkil edecektir.
The New York Times yayın kurulunun görüşme talebine de olumsuz yanıt veren Bloomberg, kendi medyasının hakkında araştırma yapmasını da yasaklamıştı. Şu ana kadar cebinden 217 milyon dolar harcayarak, zorlu bir kampanya sürecinden ve medyanın muhtemel saldırılarından kaçınabildi.
Gelecek vaat eden belediye başkanı
2011 yılında Indiana Eyaletinde South Bend Belediye Başkanı seçilen 38 yaşındaki Pete Buttigieg’in muhteşem bir kariyeri var. Harvard mezunu, Rodos burslu, Afganistan görev yapmış bir donanma gazisi ve açıktan eşcinsel olduğunu belirten ilk kayda değer başkan adayı. Ön seçimlerdeki performansı parlak bir siyasi geleceğin onu beklediğini gösteriyor.
Hayırsever işadamı, teknoloji gurusu
Bir girişimci ve hayırsever olan Andrew Yang, tespitleriyle insanı düşünceye sevk eden dikkat çekici ve heyecanlı bir aday. Eski fikirleri bugüne taşımak yerine 21. yüzyılın sorunlarına yeni çözümler gösteriyor. Ama kendisinin neredeyse hiç devlet tecrübesi yok. Gazetenin onunla ilgili temennisi, New York’ta politikaya atılması.