Trump’ın hırsı, Harris’in rüzgarını kesebilir mi?

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Tüm dünyanın yakından takip ettiği Amerikan başkanlık seçimlerine üç aydan az bir zaman kaldı ve nefesler tutuldu. Tansiyon her geçen gün yükseliyor. Tarihi/sıradışı bir seçimin arefesinde olduğumuz kesin.

Kaldı ki şu ana kadar bile birçok ilklere şahit olduk. Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump suikaste uğradı ve kıl payı kurtuldu. Demokratların mevcut başkanı Joe Biden yarıştan çekildi. Öte yandan ilk kez siyahi ve kadın bir aday, Kamala Harris ABD başkanlığı için yarışıyor.

Sandık gününe kadar tahmin edilmesi dahi zor gelişmeler mümkün.

BİR UÇTAN BİR UCA

Seçim süreci son bir ayda bir uçtan öbür uca savruldu dersek abartı olmaz. Başkan Biden ile rakibi Donald Trump arasındaki televizyon tartışmasından sonra seçimin bittiği, Trump’ın seçimi fark atarak kazanacağı yaygın bir kanı haline gelmişti. Biden o kadar kötüydü ki en sıkı Demokrat  Parti seçmeni bile adaylarına hiç şans vermiyordu. Trump cephesi neredeyse erken zaferi kutluyordu.

Fakat Biden seçim yarışından çekildi, yardımcısı Kamala Harris’i aday gösterdi.  Obama gibi önde gelen Demokratlar da Harris’e destek olunca hava bir anda değişti. Evet, Harris ideal aday değildi belki ama en azından kazanma şansı vardı.

DEMOKRATLARDAN STRATEJİK HAMLELER 

İşte bu noktada Demokratlar ‘case study’ olarak incelenmeye değer bir hamle yaptı. Şöyle ki; Biden ileri yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen çekilmek istemiyordu. Bu haliyle seçime gitmek intihar gibi bir şeydi ve Biden’in de ikna edilmesi gerekiyordu.

Demokrat Parti bu süreci çok iyi yönetti.

Washington dedikodusu gibi yorumlanan, “Trumpla erken düelloyu isteyen Demokrat Partinin derin aklı, Biden’in yetersizliği erkenden görülsün ki yeni aday bulmak için zaman kazanılsın” planı sonuç verdi. Biden rencide edilmeden oyundan düşürüldü. Kamala Harris güçlü bir şekilde sahaya sürüldü.

Medya ve bağış kampanyaları da akıllıca yönetilince Harris ciddi bir rüzgar yakaladı. Öyle ki Harris’in adaylığı açıklanmadan, Trump’ın oyları -suikast girişiminin de etkisiyle- yüzde 70’lere kadar çıkmıştı. Harris’in adaylığının açıklanması, bugüne kadar sürdürdüğü kampanya stratejisi ve seçtiği başkan yardımcısı ile oluşan rüzgar sonucu anketler bugün başa baş hale geldi.

Cumhuriyetçi cephede moraller bozuldu.

Öyle ki Trump günlerdir kameraların önüne çıkmıyordu. Dün Florida’da bulunan malikanesinde basın toplantısı yapıp bildik şeyleri tekrar etti. Üçüncü dünya savaşının kapıda olduğunu ve mülteci meselesinin Amerika için varoluşsal bir tehdit haline geldiğini iddia etti. Fakat kesin olan şu ki; o bir hafta önceki rüzgarı artık yok.

Kamala Harris’e dönersek…

Harris aslında en stratejik hamlesini başkan yardımcısını seçerken yaptı. Çünkü Pensilvanya Valisi Josh Shapiro gibi kulislerde öne çıkan bir ismi değil de kendi eksiğini kapatacak, en akla yatkın ismi Minnesota Valisi Tim Walz’ı seçti. Öyle ki bir çok kişi Walz’a şans tanımıyordu.

Peki ama Harris neden böyle bir tercih yaptı? Harris kendi eksiklerini biliyor, ihtiyacı olan oyların nereden geleceğini de. O yüzden popüler olanı değil mantıklı olanı seçti. Adeta ‘bütün düğmelere’ birden bastı.

Şöyle ki; Minnesota Valisi Tim Walz eski bir asker ve emekli bir öğretmen, Amerikan futbol koçu, etkili bir hatip, silahlarla arası kötü değil aynı zamanda muhafazakarların da desteğini alabilecek bir solcu.

Hayat hikayesi ortalama bir Amerikalı gibi. Kırsalda büyümüş, orta direk bir Amerikalı. Minnesota’da çok başarılı işler yaptığı için hayran kitlesi giderek yükseliyor.

Başarılı işler deyince; Walz’ın en popüler başarısı ultra kapitalist olan Amerika’da okullarda çocuklara ücretsiz kahvaltı ve yemek verdirmeyi başarması oldu. Dünyanın birçok bölgesi için normal karşılanan bu uygulama Amerika’da neredeyse bir devrim gibi karşılandı.

Harris Walz’ı seçerek stratejik bir hamle daha yaptı.

İsrail’e olan desteği ile öne çıkan Pensilvanya Valisi Shapiro’yu seçmeyip Walz’la yola devam ederek Gazze politikalarına tepki gösterip partiye küsen Demokrat seçmeni rahatlattı.

Kısacası Harris adeta ‘kesin kaybedildi’ denen bir seçimi üst üste mantıklı adımlar atarak bir anda tersine çevirdi. Öyle ki iki üç hafta öncesine kadar ‘kesin Trump kazanır’ diyenler bile artık ortada konuşuyor.

Peki kalan sürede neler olabilir ?

Bunu kestirmek zor. Zira ortada Trump gibi bir isim varsa ihtiyatlı olmakta fayda var. Ayrıca Amerikanın seçimi sadece Amerikan seçmenlerinin seçimi değil. Başta Rusya olmak üzere başka güç odakları da seçmeni maniple etmek için elinden geleni yapacak.

Bu açıdan Rusları hafife almamak lazım. Bugüne kadar yaptıkları da bundan sonra yapacaklarının delili denebilir. Trump gibi hırslı ve herhangi bir etik kaygısı olmayan bir ismin ise şapkadan ne tür tavşanlar çıkaracağını izleyip göreceğiz.

Şu andaki tabloya bakarak Harris’in avatantaj yakaladığını, Trump’tan korkan kitlelerin seçimin kaderini belirleyeceğini söyleyebiliriz.

Fakat kesin hüküm vermek için henüz erken.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Türk ve ABD Devletinin kaderine derin devlet denen siyonistler hükmediyor. Katliam ve zulümlere rağmen ABD senatosunda alkışlanan Netanyahu ile Ülkemizdeki yolsuzluklara, hukuksuzluklara ve zulümlere rağmen iktidarı korunan yezit, siyonist ahtapotun kollarından iki örnektir. Siyonizmin egemen olduğu ülkelerde sistem şansa bırakılmaz. Adaylar biat ettikten sonra meydana çıkar. Vesselam

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin