Trump’ın Gazze Planı: Strateji mi, kaos mu?

AYDOĞAN VATANDAŞ | YORUM

Donald Trump’ın politik kariyeri boyunca en dikkat çekici yönlerinden biri, hiç kuşkusuz sıra dışı önerileri ve bu önerilerin ardındaki stratejik hesaplamalar. Son Gazze planı da bu örneklerden biri. “ABD, Gazze’yi kontrol altına alsın, Filistinliler başka yerlere yerleştirilsin.” minvalindeki bu önerileri, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Önce, “Oraya sahip olacağız.” dedi, sonra “Orayı satın alacağız.” diyerek fikrini genişletti. Günün sonunda ise “Artık bu konuda ısrarcı olmayacağım.” diyerek geri adım attı.

Trump’ın bu “çözümü”, sadece bölge halklarını değil, Arap liderlerini de ciddi bir diplomatik çıkmaza sürükledi. Suudi Arabistan ve diğer bölgesel aktörler, Trump’ın bu iddialı (ve bir o kadar da absürt) planına karşı çıktıklarını açıkladılar. Peki, bu gerçekten bir barış planı mıydı? Yoksa Suudi Arabistan’ı ABD ekonomisine daha fazla yatırım yapmaya teşvik etmenin bir yolu muydu? Öyle ya, İsrail Başbakanı Netanyahu da Filistinlilerin Suudi Arabistan’a gitmesini tavsiye etmişti.

Oysa Trump’ın Pentagon’un başına getirdiği emekli Binbaşı ve eski televizyon sunucusu Pete Hegseth’in kitaplarından, ABD’nin savaş stratejilerine yönelik eleştirilerini biliyoruz. Trump’ın Hegseth’i bu makama getirme nedeni de ABD’nin müdahaleci dış politikasına eleştirel yaklaşımıydı.

Hegseth, ABD’nin dünya üzerindeki askerî varlığını eleştirirken, Amerikan ordusunun küresel müdahalelerinin etkilerini sorguluyordu. Ona göre, ABD’nin sürekli savaş hâlinde olması, ülkenin iç dinamiklerini zayıflatıyor ve gereksiz kaynak israfına yol açıyordu. Hegseth, özellikle Orta Doğu’daki savaşların ve Afganistan’daki askerî varlığın ABD’ye maliyetlerini vurguluyordu. Hal böyleyken, Gazze’yi işgal etmek kendileriyle çelişmek demekti.

 

Öte yandan Trump, Suudi Arabistan’dan 600 milyar dolarlık bir yatırım bekliyor ve hatta bu rakamın 1 trilyon dolara kadar çıkmasını istiyor. Nitekim, Rusya-Ukrayna barış görüşmelerinin Suudi Arabistan’da yapılması da Trump’ın ticari zekâsının bir yansıması olarak görülebilir. Peki, Suudiler bu yatırıma yanaşmazsa?

İşte burada Trump’ın pazarlık sanatındaki ustalığı devreye giriyor. Kimi zaman tehdit, kimi zaman absürt önerilerle masayı sallıyor. Trump diplomasisinin en belirgin özelliklerinden biri de bu: “Bakın, Gazze’yi alırım, işleri karıştırırım.” diyerek Suudi Arabistan’ı daha fazla ABD yatırımı yapmaya zorlamaya çalışıyor. Yani, “Beni finansal olarak memnun ederseniz, başınızı daha az ağrıtırım.” Buna isterseniz “at pazarlığı” da diyebilirsiniz.

Trump’ın planlarına baktığımızda, bu planların uygulanabilir olup olmadığından çok, hangi pazarlık stratejisinin bir parçası olduğu öne çıkıyor. Sonuçta, Gazze’nin ABD kontrolüne girmesi ve Filistinlilerin sürgün edilmesi gibi bir önerinin gerçekçi olmadığı aşikâr. Ancak bu önerinin, Arap dünyasını ABD’ye daha bağımlı kılmak ve ekonomik kazanç sağlamak amacıyla ortaya atılmış bir hamle olduğu düşünüldüğünde, işler biraz daha anlam kazanıyor.

ABD ordusunda siyasallaşma tehlikesi

ABD Başkanı Donald Trump ve Savunma Bakanı Pete Hegseth, ordunun üst kademelerinde gerçekleştirdikleri son değişikliklerle Amerikan Silahlı Kuvvetlerini yeniden şekillendirme çabalarını sürdürüyorlar. Ancak bu hamlelerin ardında yatan motivasyonlar ve sonuçları, ordunun profesyonelliği ve siyasi tarafsızlığına dair ciddi soruları beraberinde getiriyor.

Trump, Orgeneral Charles Q. Brown’ı görevden alarak yerine emekli Hava Kuvvetleri Korgenerali Dan “Razin” Caine’i atadı. Caine, özellikle DEAŞ’la mücadeledeki başarılarıyla tanınıyor. Ancak, bu atama ordunun liderlik yapısında köklü bir değişiklik anlamına geliyor ve bu durum, ordunun siyasi tarafsızlık geleneğiyle çelişiyor.

Bir ordu, halkın gözünde profesyonelliği ve tarafsızlığıyla saygı görür; iktidara olan bağlılığıyla değil. Ordunun üst kademelerinde yapılan siyasi değişiklikler, askeri personelin moralini zedeler ve askerlerin görevlerine odaklanmalarını zorlaştırır. Dahası, ordunun herhangi bir siyasi partinin çıkarlarını savunan bir yapıya bürünmesi, dış tehditlere karşı savunma gücünü de tehlikeye atar.

New York Belediye Başkanı Eric Adams, hakkındaki rüşvet iddiaları nedeniyle zor günler geçiriyor.

New York Belediye Başkanı Zor Durumda

ABD Adalet Bakanlığı, Türk hükümet yetkililerinden rüşvet aldığı gerekçesiyle hakkında dava açılan New York Belediye Başkanı hakkındaki davanın düşürülmesi talimatını verse de, New York’ta hâlâ bağımsız savcılar var. Görevlerinden istifa ettiler ama davayı düşürmediler.

Manhattan’daki federal hâkim Dale E. Ho, Adalet Bakanlığı’nın davanın düşürülmesi yönündeki talebi üzerine daha fazla yasal inceleme yapılmasına karar verdi. Hâkim, eski ABD Başsavcısı Paul Clement’i hükümetin davayı düşürme talebini değerlendirmekle görevlendirdi.

Bu arada, New York Belediye Başkanı Eric Adams, Trump’a FEMA tarafından New York City’ye tahsis edilen ve göçmen barınma hizmetleri için kullanılan 80,5 milyon dolarlık federal fonun geri çekilmesi nedeniyle “yasadışı para çekme” suçlamasıyla dava açtı. Yani Eric Adams, Başkan Trump’tan umudunu kesmiş durumda.

Sizin anlayacağınız, ABD’de işler karıştı…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin