ADEM YAVUZ ARSLAN | HABER ANALİZ
ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’a fırtına gibi döndü. Daha Oval Ofis’teki ilk günü doldurmadan 200’ü aşkın Başkanlık Kararnamesi yayınladı. Aralarında Dünya Sağlık Örgütü’nden çıkmaktan tutun da 6 Ocak 2020’de ABD Kongresi’ni basan yaklaşık 1600 kişiyi affetmeye kadar çok konuşulacak imzalar atan Trump, bir anda herkesin dikkatini çekti.
ABD’nin çiçeği burnunda başkanı TikTok yasağından federal memurların ofise dönmesini zorunlu kılan (uzaktan çalışmayı iptal eden) kararnamelere kadar iğneden ipliğe her konuda çok sayıda imza attı ama esas gündemi göçmenler. Trump, ABD’nin güney sınırlarını tamamen kapatmayı planlıyor ve ilk günden ‘olağanüstü hal’ ilan etti.
En büyük tartışma ise ‘doğum yoluyla edinilen vatandaşlığı’ iptal etmesiyle çıktı. Bu şekilde, yani annesi babası illegal durumda olup ABD topraklarında doğduğu için otomatikman vatandaş olan milyonlarca kişi var. Bu kararnamenin yargıya gitmesi hatta Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Trump seçim kampanyası sırasında bu vaatlerde bulunmuştu ama ilk günden bu kadar tartışmalı imzaları atmasına kesin gözüyle bakılmıyordu. Fakat yeni başkan ‘çok acelesi varmış’ gibi davranıyor.
Kıyas ve fikir vermesi için hatırlatayım; Biden başkan olduğu ilk gün toplam 17 imza atmıştı. Trump gibi iddialı ve konuşulmayı seven bir siyasetçi için ilk 100 gün önemlidir. Tarihe nasıl geçecekleri genellikle bu ilk 100 günde şekillenir. Kaldı ki Trump’ın bir kez daha aday olma-seçilme ihtimali yok. İki yıl sonra da ara seçim var ve ABD siyasetinde iktidardaki parti genellikle ara seçimlere yıpranmış olarak girer.
Kısacası; Trump hızlı başladı ve radikal değişiklikler yapmakta kararlı gözüküyor.
Tabi böyle bir durumda herkesin aklına, ‘İyi de Trump bu köklü değişiklikleri kiminle ve nasıl yapacak? Yargıyı nasıl aşacak?’ soruları geliyor. Sonuçta ABD köklü kurumları, gelenekleri olan bir ülke. Ancak şunu da unutmamak lazım, güçler ayrılığı üzerine kurulu ABD sistemi de Trump gibi bir başkan ve ‘Emret başkanım!’ diye çalışan bir kabine ile test edilmemişti.
Gelin Trump’ın A Takımı’na daha yakından bakalım. Peşinen söyleyeyim ABD Başkanı’nın ekibi en az Trump kadar şahin ve ‘gözlerimi kaparım vazifemi yaparım’ modunda. Ortak özellikleri ‘lidere bağlılık’.
ÖFKELİ VE KUDRETLİ
Trump’ın seçim zaferinin ardındaki beyin olarak gösterilen Susie Wiles, Beyaz Saray’da da başkanın sağ kolu olacak. Kritik süreçleri organize edecek. 67 yaşındaki Wiles için ‘sert, akıllı, yenilikçi ve hayranlık duyulan birisi’ tanımlaması yapılıyor. Etkili kampanyaları ve elde ettiği seçim zaferleri ile biliniyor.
Trump’ın Beyaz Saray’daki en önemli oyuncularından birisi ise eski metin yazarı Stephen Miller. Trump ile uzun yıllara dayanan yakınlığı olan Miller, katı göçmenlik karşıtı politikaları ve toplu sınır dışı etme projelerinin ‘fikir babası’ denebilir. Miller’in çok tartışılan, Cumhuriyetçi Parti’de bile ‘aşırı’ kabul edilen fikirleri var. Trump üzerinde etkili olacağı düşünülürse sadece ABD’yi değil dünyanın geri kalanını da zor günler bekliyor denebilir.
Beyaz Saray’ın basın sözcüsü ABD yönetiminin en bilinen, tanınan yüzü olur. Her gün kameraların karşısına geçerler. Trump bu konuda da radikal bir adım attı ve 27 yaşındaki Karoline Leavitt’i atadı. Leavitt, Trump’ın ilk başkanlık döneminde basın ekibindeydi.
SINIRA SERTLİK YANLILARI
Trump’ın en büyük seçim vaadi yasadışı göçmenlerle mücadele. Bu yüzden en radikal kadroyu da bu başlıkta topladı. Hem sınırları korumak hem de ABD’ye yasadışı gelenleri sınır dışı etmek gibi bir hedefleri var.
Sıkı Trump destekçisi Fox News izleyicilerinin yakından tanıdığı Tom Homan bu başlıkta en kritik rol. ‘Sınır Çar’ı olarak tanımlanan Homan, eski bir polis ve zaten yıllardır bu alanda çalışıyor. Katıldığı televizyon programlarında Demokrat Partililerle sert tartışmalara giriyor. Homan’a göre yasadışı göç ABD’nin 11 Eylülden bu yana karşı karşıya kaldığı en büyük güvenlik zaafiyeti. Dolayısıyla daha ilk günden çok sert mesajlar verdi.
Benzerlerini filmlerde gördüğümüz kapı kapı illegal göçmen arama, binlerce insanı bir kampta toplayıp oradan toplu sınır dışı etme hikayelerini görmeye başlayacak gibiyiz.
Trump’ın sınır güvenliği ve illegal göçmenlerle ilgili seçtiği diğer isem ise İç Güvenlik Bakanı olan Kristi Noem. O da Homan gibi sertlik yanlısı. Eski Güney Dakota Valisi olan Noem, sıkı bir ‘Trumpçı’ ve eyaletine Afgan mülteci almayı reddetmesi ile dikkat çekmişti. Covid maskelerine de karşı çıkan Noem, Meksika sınırına ulusal muhafızları göndermeyi kabul eden ilk vali olmuştu. Kısacası Beyaz Saray’da Trump, İç Güvenlik Bakanlığı’nda Noem ve sınır güvenliğinde Homan ile çok sert bir kadro kuruldu.
TRUMP’IN ASIL HEDEF İÇİN OLUNCA
Trump ve pek çok Cumhuriyetçi Parti taraftarı Çin’i ABD’nin küresel ekonomik ve askeri hakimiyetine tehdit olarak görüyor. Bu yüzden dış politika ekibini Çin karşıtı isimlerden seçti. Bu kapsamda eskiden başkanlık yarışında rakibi de olan Florida Senatörü Marco Rubio’yu seçen Trump ilk iş olarak Çin’e yüksek gümrük vergileri koymayı planlıyor.
Henüz 53 yaşında olan Rubio Küba kökenli. Senatörlüğü döneminde İran ve Çin konusunda radikal önerileri ile dikkat çekiyordu. Çin’i küresel bir tehdit olarak tanımlayan yeni Dışişleri Bakanı, “Onlara karşı gelebilmek için sadece hükümetin değil tüm halkın çabalarına ihtiyaç var.” diyor.
Trump’ın kabinesindeki bir diğer şahin isim ise şüphesiz Ulusal Güvenlik Danışmanı koltuğu. Trump buraya Michael Waltz’ı atadı ki o da şahin politikaları ile biliniyor. Otoriter rejimlere karşı ‘caydırıcı güç’ kullanmayı savunan bir isim. Eski ve madalyalı bir özel kuvvetler askeri olan Waltz da Rubio gibi Çin karşıtı açıklamaları ile dikkat çekmişti. Waltz Afganistan’dan çekilmeye de şiddetle karşı çıkmıştı.
PARA BABALARI DA KABİNE DE
Trump’ın zengin Amerikalı iş insanlarını hem kabineye aldı hem de yemin töreninde yanına dizdi. Hatta onları bakanlarından bile öne oturttu. Kabineye aldığı Elon Musk ve Vivek Ramaswamy ile devlette verimlilik gibi bir projeyi hayata geçirmeyi planlıyor. Musk, Trump seçilsin diye yüzmilyonlarca dolar para harcadı ve bizzat mitinglere katıldı, eski adıyla Twitter’i Trump’ın emrine verdi.
Diğer bir multi milyarder olan Ramaswamy de Musk gibi Trump’a çok para harcamış bir isim. Musk-Ramaswamy ikilisi devlette verimlilik projeleri yapacak fakat her ikisi de o kadar sıradışı insanlar ki ortalığın karışması kaçınılmaz. Mesela Ramaswamy 2020 seçimlerinin Trump’tan çalındığını, 6 Ocak Kongre baskınını ‘içeriden birilerinin’ yaptığını savunuyor. Her iki isim Federal hükümette toplu işten çıkarmayı ve bazı birimleri tümden kapatmayı hararetle savunuyor.
‘HER ŞEYE KARŞI’ BAKANLAR
Trump’ın kabineye aldığı bazı bakanlar ise Beşiktaş’ın ‘Çarşı’ grubu gibi her şeye karşı! Mesela Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na atadığı Robert F Kennedy’i getirdi. Mevcut sağlık sistemine agresif bir şekilde karşı çıkan Kennedy Jr, Covid aşısına hatta tüm aşılara karşı.
Hiçbir tıp eğitimi olmasa da sağlık politikalarını belirleyecek olan Kennedy Jr, Trump’ın ‘bürokrasiyi parçalama’ projesinin önemli ayaklarından birisi olacak. Çünkü bilinen tüm teamüllere ve yapılara karşı bir isim Kennedy Jr.
Öte yandan Ulusal İstihbarat’ın aşına getirilen Tulsi Gabbard’da en az Kennedy Jr kadar belki ondan da fazla tartışmalı bir isim. Eski bir asker olan Gabbard, ABD dış politikasına karşı sert eleştirileriyle biliniyor. 2017’de Suriye lideri Esad ile görüşen Gabbard, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali için NATO’yu suçlayan açıklamalar yapmıştı. Bu yönüyle hakkında mebzul miktarda komplo teorisi var. Gabbard’ın atanması yüzünden “Artık Putin’in bizi dinlemesine gerek yok, sonuçta istihbaratın başında Rusya dostu bir bürokratımız var.” diyenler az buz değil.
‘EK VERGİ KOYACAĞIZ’CILAR
Trump zenginlerle dost ama en çok oyu alt ve orta gelir grubundan aldı. Görevi devraldıktan sonra o toplumsal kesime yönelik adımlar atmayı planlıyor. Ticaret Bakanı olarak atadığı Howard Lutnick, tıpkı Musk gibi Trump’ın seçim kampanyasına yüklü bağışlar yapmıştı. Gelir vergisini tümden kaldırmak isteyen Lutnick, ek vergiler getirmeyi planlıyor. Yani Kanada ve Meksika gibi ülkelere ek vergiler koymak isteyen sadece Trump değil!
FBI BAŞKANI FBI’A KARŞI
Trump’ın ekibindeki en tartışmalı isimlerden birisi şüphesi FBI direktörü olarak önerdiği Kash Patel. Çünkü Patel FBI muhalifi sayılıyor. Kurumun elinde fazla yetki olduğunu, bunların kısılması gerektiğini savunuyor. Daha önce FBI’ın yetkilerinin “önemli ölçüde” sınırlandırılmasını önermişti.
Patel sıkı bir komplo teorisyeni ve derin devlet konularına ilgili. ‘Hükümet Gangsterleri‘ adlı anı kitabında Patel, federal kolluk kuvvetleri içinde “hükümet tiranlığı” olduğunu söylediği şeyin ortadan kaldırılması çağrısında bulunmuş ve “üst rütbelilerin” kovulması gerektiğini savunmuştu.
Trump’ın ekibine aldığı bir diğer tartışmalı isim ise Savunma Bakanı adayı Pete Hegseth. Eski bir asker ve Fox News sunucusu olan Pete Hegseth’in hiçbir devlet tecrübesi yok, hakkında cinsel saldırı dahil muhtelif suçlamalar var. Hem hayatı hem fikirleri hayli radikal olan Hegseth henüz Senato onayından geçmiş değil ama en belirgin özelliği-diğer isimler gibi- sıkı Trumpçı olması.
Adalet Bakanlığı ise en çok tartışılan başlıklardan oldu. Trump bu koltuk için Cumhuriyetçileri bile kızdıran Matt Gaetz’i önermişti. Fakat onun hakkındaki cinsel istismar ve uyuşturucu iddiaları nedeniyle daha başkanlık koltuğuna oturmadan kabinesinden ilk fireyi verdi. Trump Gaetz yerine eski Florida Başsavcısı Pam Bondi’yi önerdi. Bondi de diğer isimler gibi çok tartışmalı. Sıkı Trump taraftarı olması ile biliniyor ve daha önce Trump’ın savunma ekibinde çalışıyordu.
SONDAJ BEBEĞİM SONDAJ
Enerji konusu Başkan Trump’ın seçim kampanyasına yön veren başlıklardandı. Hatta ilk gün imzaladığı başkanlık kararnamelerinde bu konu da yer aldı. Bu koltuğa yani Enerji Bakanlığı’na ise petrol ve gaz endüstrisinden bir yönetici; Chris Wrihgt getirildi. Trump mitinglerinde ‘sondaj bebeğim sondaj’ sloganları atıyordu. Yeni Bakan Wright’da bu hedefi gerçekleştirmek için geliyor. Wright kabinedeki diğer bakanlar gibi hayli radikal. İklim aktivistlerini hedef alan yeni bakan, Demokratların yenilenebilir enerji projelerini de ‘komünistlik’ olarak tanımlamıştı. Trump’ın enerji bakanı aynı zamanda iklim krizine de inanmıyor.
Gördüğünüz gibi; kendisi zaten sıradışı bir siyasetçi olan Trump, kabinesine de sözünden çıkmayacak, oldukça radikal fikirleri olan isimleri seçti. Başkan Trump’ın ilk dönemindekiyle kıyaslarsak bu dönem tam anlamıyla ‘emret komutanım’ diyecek bir kadro kurdu. Dahası denge denetleme sistemi üzerine kurulu ABD sisteminde Başkanı kontrol edecek, denetleyecek bir Kongre de yok denebilir. Zira hem Temsilciler Meclisi hem de Senato’da Cumhuriyetçiler çoğunlukta.
Kısacası bildiğiniz Amerikayı unutun. Dünya yeni bir döneme giriyor. Bu Trump’ın dediği gibi ‘altın çağ’ da olabilir ‘taş devri’ de…
İzleyip göreceğiz…