YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN
Sonunda beklenen gün geldi.
20 Ocak Çarşamba sabah saatlerinde, ABD Başkanı Donald Trump başkanlık uçağı Air Force One’a atlayıp Florida’ya uçacak.
Böylece olağandışı başkanlığına sıradışı bir nokta koyacak.
Sıradışı diyorum çünkü Amerikan tarihinin son 150 yılında ilk kez bir başkan devir teslim törenine katılmamış olacak.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Sıradışılık bununla da bitmiyor.
ABD yasalarına göre Trump, 20 Ocak öğlen 12’ye kadar resmi olarak başkan. 12.01’den itibaren sıradan vatandaş olacağı için “Hala başkanken son bir kez daha kullanayım” deyip Air Force One’la Florida’ya uçuyor.
Elinizde başka hiçbir şey olmasa bile Trump’ın yaptığı bu son dakika hamlesi bile Trump’ın mirası hakkında fazlasıyla fikir verebilir.
Kaldı ki Trump’ın başkanlığı ilk günden itibaren sıradışılıklarla doluydu.
Finali de şanına yakışır şekilde Kongre Baskını ile yaptı. Beyaz Saray günlerini “iki kez azil (impeachment), bir ayaklanma, sayısız yalan ve yolsuzlukla” geçirmiş oldu.
Her siyasetçi gibi Trump’ın da mirası hakkında yazılar analizler yapmak gelenektir.
Ben de Trump’ın geride bıraktığı mirasa dair yazıya başladığımda ABD medyası başkanın son sıradışı hamlesini tartışıyordu.
Washington Post’un özel haberine göre Başkan Trump görevdeki son anlarında 100 civarında ismi affetmeyi planlıyor.
Duyumlara göre affedecekleri arasında kendisi de var.
Çevresinde kalan az sayıdaki isim “Kendinizi affetmeyin, bu peşinen suçu kabul etmek olur” demiş ama Trump’ın bu sözlere kulak tıkadığı söyleniyor.
Trump son anda kendini affeder mi etmez mi şu saat itibariyle bilmiyorum ama konunun tartışılıyor olması bile Trump’ın hanesine çoktan yazıldı bile.
Görev süresine iki kez azil, bir meclis baskını, on binlerce yalan ve kaotik bir başkent sığdıran Trump sıradan vatandaş olduktan sonra da manşetlerden inecek gibi durmuyor.
Zira siyasi dokunulmazlığı nedeniyle beklemede olan cinsel taciz davaları, federal savcıların sürdürdüğü soruşturmalar, vergi dosyaları gibi konular yargı konusu olmaya devam edecek.
SURVİVOR BEYAZ SARAY
Trump’ın mirası başlığında yazacak çok şey var. Her şeyden önce geride kalan 4 yılı tanımlayacak en doğru kelime kaostu.
Trump yerleşik Amerikan kurumlarını, geleneklerini, yönetim kültürünü alt üst etti. Beyaz Saray ‘Survivor’ adasına döndü.
Sadece başka ülkelerle değil kendi ülkesi ve kurumlarıyla da kavga etti. Meksika sınırına duvar öreceğim diye başladı fakat duvarı Washington DC’nin ortasına dikti.
Onlarca yıllık anlaşmalardan çekildi, ülkenin itibarını, saygınlığını altüst etti. Başka ülkelerin liderleriyle görüşmeleri polemiklere konu oldu.
Washington’u yakından izleyen uzmanlara göre Trump dönemi Amerikan tarihinin en yozlaşmış yönetimiydi.
Öyle ki ABD medyası Trump’ın sıradışı ilişkilerinin peşine düşünce içinde Rus oligarklardan Erdoğan’a yakın iş adamlarının girişimlerine ulaştı. Bu arada Trump’ın son gününde ABD medyasında yer alan haberlere göre Trump’tan affedilmeyi bekleyen isimler borsa oluşturdu.
Yani “ver parayı al affı” iddiaları vardı.
Trump ırkçılık tartışmalarını da alevlendirdi, “Müslüman yasağı” olarak anılan seyahat kısıtlamalarını getirdi, yabancı düşmanlığını körükledi.
Covid ile ilgili kendi halkına yalan söyledi. Yalan deyince, “yalan rüzgarı” Trump döneminin alameti farikası oldu.
Öyle ki New York Times ve Washington Post başkanın söylediği yalanlar üzerine özel çalışmalar yaptılar.
Nitekim Trump’ın söylediği 30 bin yalan New York’ta meydanlarda sergilendi.
Yalanlarına sosyal medyada da devam edince Trump’ın paylaşımlarının altına ‘uyarı’ açıklamaları bile konmuştu.
Diplomaside takip ettiği yöntemler de diğer icraatları gibi sıradışıydı. Mesela Erdoğan’a hitaben yazdığı ‘aptal olma’ mektubu yenir yutulur cinsten değildi.
Trump ile Erdoğan arasındaki sıradışı ilişki Trump’ın mirası başlığında ayrı bir bölüm olmayı hak etti. Trump için biraz “Erdoğan bir yana Amerikanın geri kalanı öbür yana” durumu oldu.
ABD medyasında “Trump’ın Erdoğan aşkının arka yüzü” türü haberler çıksa ve içinde Rus oligarklardan zengin işadamlarına kadar hayli ilginç simalar yer alsa da bu konu hala muamma.
Dediğim gibi Trump’ın mirasına dair sayfalar dolusu yazı yazmak mümkün. Çünkü geride kalan 4 yıl bu açıdan hayli zengindi.
Ancak ben kitabın ortasından bir noktayı dikkatinize getirmek istiyorum. Bence Trump’tan alınması gereken en önemli ders burası.
Şöyle ki: ABD demokrasisi denge-denetleme üzerine kurulu.
ABD’nin kurucu babaları mealen, “insan yapısı, özü itibariyle kötüdür, sağlıklı bir demokrasi birbirini denetleyen güçlü kurumlarla ayakta kalabilir” demişler.
Trump örneğinde gördük ki bir ülkedeki sistemi ayakta tutma konusunda yargı, medya, sivil toplum ve akademi çok önemli bir yere sahip.
Eğer Trump gibi sıradışı bir isme rağmen ABD hala ayaktaysa bu durum kurumların başarısıdır. Ancak şunu da unutmamak lazım: Trump gibi popülist bir lider güçlü-yerleşik kurumlar olsa bile demokrasi için büyük tehdittir.
Yani demokrasinin işlemesi için ‘güçlü kurumların’ yetmeyeceği de teyit edildi.
Popülist liderlerin hem kendi ülkeleri hem de dünya için ne kadar tehlikeli olabileceği teyit edilirken yalanın bir çeşit siyaset stratejisine dönüşmesinin eşsiz örneklerini de görmüş olduk.
Sonuç itibariyle Trump döneminin şöyle bir dersi oldu: Popülist siyasiler ve siyaset zehirlidir.
Fatura biraz ağır oldu ama tüm dünya bu dersi aldı diye düşünüyorum.