HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ
Dolar bir günde 5,84 TL’ye fırlayınca Saray’ın işi gücü bırakıp bütün mesaisini doları 5,50 TL’nin altına indirmeye teksif etmesi de gösteriyor ki 31 Mart Pazar günü yapılacak seçim Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) için hiç kolay geçmeyecek.
İktisadî kriz seçime giderken en fazla iktidarları endişelendirir. Zira seçmen faturayı evvela iktidara keser.
2009 SEÇİMLERİNDE HALK AKP’Yİ CEZALANDIRMIŞTI
2007 erken seçiminde yüzde 47’ye tırmanan AKP’nin oyları 2009 Mahallî İdareler Seçimi’nde yüzde 38’e kadar düşmüştü.
Krizin ilk ayları olmasın rağmen halk belediye seçimleri üzerinden iktidarı cezalandırmış ve “kendine gel” mesajı vermişti.
Baskı ve korku ikliminde ne kadar sıhhatli bir anket yapılabileceği muğlak olsa da açıklanan anketlerden çıkan netice 31 Mart arefesinde hiçbir parti namına kesin bir zaferden bahsedilemiyor.
Buna Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’si de dahil. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin gönüllü stepneliği bile halk desteğindeki düşüşü durdurmaya kifayet etmedi.
100 KİŞİDEN 70’İ “KRİZ” DİYOR
MetroPOLL’ün son verilerine göre 100 kişiden 70’i ekonomik kriz ve işsizliği en mühim mesele olarak görüyor. Baskı ve korku ikliminde kriz fazla telaffuz edilemese de halkın hissiyatı birebirde çok farklı.
Terörü tehdit olarak görenlerin oranı yüzde 5’e kadar indi. Erdoğan’ın “Bu seçim beka meselesidir” beyanları halkta makes bulmadı. Patlıcan-biber kuyruğunda saatlerce bekleyen insanlara içi boş sözleri kabul ettirmek tok birilerine kabul ettirmekten daha zordur.
DOLAR 6 LİRA OLSA SANDIĞI DA ETKİLER
Erdoğan tablonun vahametinin farkında ve ilave bir riske tahammülü yok.
22 Mart Cuma günü döviz kurlarında artış, Borsa İstanbul’da (BİST) çöküş şeklinde kendini ele veren krize karşı atılan adımlar, yükselen alevleri söndürmek için kullanılan teçhizat panik halinin eseri.
Erdoğan seçimden evvel 1 ABD Doları’nın 6 lira olmasını hiç arzu etmez. Dolayısıyla doğru-yanlış demeden bazı kararlar alındı.
Merkez Bankası doları yükselttikleri iddiasına dayanan bir tezle yabancı bankalara TL kapılarını kapattı. Haftalık repo ihaleleri iptal edilince 90 milyar liralık bir kaynaktan mahrum kalan piyasa soluğu İngiltere’nin başşehri Londra’da aldı.
Orada da dolar-TL alışverişi yapılabiliyor. 2011 senesinde tesis edilen bir pazarı Erdoğan ve damadı el ele vererek yıktı. Zira Türkiye’den giden bankaların orada da TL verip dolar almalarına müsaade edilmedi.
SWAP FAİZİ YÜZDE 1.300!
Gecelik takas (swap) faizi yüzde 1.300’e kadar tırmandı. Türkiye bir anda 5 lira olan soğanı bırakıp swapı konuşmaya başladı.
Sokaktaki çocuklar bile birbirine “Swap ne?” diyor. Yabancı banka ve fonlar, yüzde 1.300 faizle bile TL alıyor. O TL’leri de dolara çevirecekler. Bu kadar maliyeti göze aldıklarına göre TL’den kurtulup dolara geçmenin maliyetini bile hesaba katmayacak kadar kararlılar.
Bu da gösteriyor ki dolar/TL kuru o kadar tazyik ve faulden sonra 5,40 civarına inmiş olsa da 1 Nisan sabahından itibaren doların ne olacağını kimse bilmiyor.
BORSA İSTANBUL SERBEST DÜŞÜŞTE
Bankalardan şirketlere, işçiden memura, esnaftan çiftçiye herkes dolar topluyor. Nitekim dolar düşerken BİST 100 endeksi yüzde 13 değer kaybetti. Şirketlerin değeri yüzde 20 azaldı.
Hazine’nin tahvil faizleri yüzde 21’i geçti. Uganda’dan bile daha fazla faiz ödüyor bizim Hazine. Venezuela ve Arjantin’in hemen akabinde Türkiye’nin risk primi (CDS) 405 puana çıktı.
Türkiye yabancı yatırımcı olmadan ne borçlarını çevirebilir ne de piyasayı ayakta tutabilir. Borsa’da yabancı payı yüzde 62. Tahvil piyasasına da yabancılar hâkim.
YABANCILARIN İTİMADI KALMADI
Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın iş bilmezliği piyasada kalan son itimat kırıntılarında silip süpürdü.
Dolar, faiz, enflasyon, işsizlik ve diğer meseleler dönüp dolaşıp Saray’ın kapısının önünde yığılıyor.
Türkiye’nin krizi tam teşekküllü, “mükemmel” bir rejim krizidir. Hukuk tanımaz bir adamın damatları, kızları, eşi, kardeşi, dayısı ve yeğenleri ile bütün devleti ele geçirmesinin elbette bir faturası olacaktı.
Anayasa ve kanunlar fiilen askıda. Liyakatin yerini akrabalık ve Rizelilik aldı. Düşüncesini ifade etmek müebbetlik suç haline getirildi.
ON BİNLERCE MASUM İNSAN MAHPUS
Gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler, avukatlar, hâkim ve savcılar, kadınlar, bebekler Erdoğan’ın istiklal mahkemelerinin insafına bırakıldı.
Tek suçları Erdoğan’a boyun eğmemek olan yüz binlerce insan en temel hak ve hürriyetlerinden mahrum bırakıldı.
Koza İpek, Boydak, Dumankaya ve Naksan gibi binden fazla şirkete el konuldu. Borç paralarla bol bol bina inşâ edildi. Millî gelirin yarısından fazla dış borç için alacaklı kapıya dayandı.
İktidarın hukuk devletine geri dönme niyeti ise hiç yok. Hukukun olmadığı yerde nizam kalmaz. Para ve insan da bunların olmadığı yerde durmaz. Kriz bütün bunların bir bakiyesidir.
TEK ADAM REJİMİ DEĞİŞMEDEN KRİZ BİTMEZ
Erdoğan’ın dayattığı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” isimli tuhaf rejimden vazgeçmeden TL’yi kimse kurtaramaz.
Onun içindir ki krizin çaresi yine milletin kendisidir. Milli iradenin 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünü ilahi bir lütuf olarak gören ve o karanlık geceyi tek adamlığına giden yolda sıçrama tahtası olarak kullanan Erdoğan’a 31 Mart’ta “dur” diyebilecek bir cesaret ve kararlılık sergilemesinden başka bir çare görünmüyor.
Böyle bir irade ortaya çıkarsa iddia ediyorum önümüzdeki hafta Türkiye’ye yeniden para yağmaya başlar. Erdoğan’ın zayıfladığını ve erken seçim ihtimalinin kuvvetlendiğini hisseden yabancılar, alternatif siyaseti tevşik etmek için TL’ye de omuz verebilir.
TL’yi kurtarmak mümkün. Bir şartla…
Madem krizin sebebi Erdoğan’ın hukuksuz ve keyfi idaresidir. Öyleyse hukuk devletine rücu etmeden krizden çıkılabilir mi?
Krizin fâili Saray’da, damadı Hazine’nin başında iken Türkiye’de kimseye rahat yok.