İLKER DOĞAN | HABER İNCELEME
Anayasa Mahkemesi’nin ‘Bekir Savcı ve Diğerleri Başvurusu’nda Bank Asya ile ilgili verdiği ‘hak ihlali’ kararı tartışmaları da beraberinde getirdi. AYM, 20 Haziran 2023 tarihli kararında başvurucuların ‘Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine’ karar vermiş. Karara göre AYM, hâlâ ‘örgütsel saikle bankaya para yatırma’ kriterini hukuka uygun bulduğunu tekrarlıyor. Başvurucuların Bank Asya hesap hareketlerinin Yargıtay kriterlerine uymadığı yönündeki savunmalarının araştırılmaması ve konuyla ilgili bilirkişi raporu alınmamasını hak ihlali kararına gerekçe gösteriyor.
Yüksek Mahkeme, hâlâ ‘herkesi kör alemi sersem sanıyor’…
Bank Asya ile ilgili bir çok başvuruyu birleştirerek ihlal kararı veren AYM’nin kararında, başvurucuların sözde f.tö kapsamında yargılandığı ve ceza aldığı belirtiliyor. ‘Gerekçeli kararlarda bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın, mahkûmiyette temel olarak, tek veya belirleyici delil şeklinde Bank Asya verilerine dayanılmıştır’ deniliyor.
Ardından da şu değerlendirmede bulunuluyor; “Başvurulara konu gerekçeli kararlarda 2014 yılı ve sonrasında gerçekleşen bir kısım hesap hareketine değinilmiş ancak başvurucuların Bank Asya’daki hesabının hangi tarihte açıldığı, bu hesaba ilişkin bankacılık işlemlerinin FETÖ/PDY lideri ve yöneticilerinin Bank Asya’ya destek olunması şeklindeki talimatı öncesindeki (Ocak 2014) niteliği ve hacmine, bu talimattan sonra anılan hesabın ne şekilde kullanıldığına, aktif kullanım olarak kabul edilen işlemlerin hacminin ne olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle söz konusu bankacılık işlemlerinin neden mutat olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin yeterli bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucuların örgüt liderinin ve yöneticilerinin Bank Asya’ya destek olunması şeklindeki talimatı sonrasındaki bankacılık işlemlerinin bu talimattan önceki dönemle uyumlu olmadığı veya olağan dışı bir hesap hareketliliği niteliğinde olduğu ortaya konulamamıştır. Dahası başvurucuların Bank Asya nezdindeki -2014 yılı öncesi de dâhil olmak üzere- hesap açılış bilgileri, aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin olarak alanında uzman bilirkişi marifeti ile bir inceleme de yaptırılmamıştır. Mahkûmiyet gerekçelerinde talimat üzerine mevduat hesabında artışa gidildiği veya mutat hesap hareketleri dışında bir işlemle bankaya likidite sağlandığı soyut ve genel ifadelerle dile getirilmiştir. Dolayısıyla başvurucuların suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak için hareket etmediklerine, söz konusu işlemlerin rutin bankacılık işlemleri olduğuna ilişkin -kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki- iddialarının gerekçede karşılanmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”
Peki bu karar ne anlama geliyor?
Normal bir hukuk devletinde yüksek mahkemenin vermesi gereken karar, ‘Yasal bir bankaya para yatırmak asla terör örgütü üyeliği suçlamasına konu olamaz’ şeklinde olmalı. Zira, devletin denetim ve gözetimi altında faaliyet yürüten bir bankada bankacılık işlemi yapılmasının silahlı örgüt üyeliği/yardım suçuna delil kabul edilmesi mümkün değildir. Hukuk devletinde meşru bir hakkın kullanılması suç tanımı içinde değerlendirilemez. Herhangi bir bankacılık işlemi yapılmasının örgüte üyelik/yardım olarak kabulü “öngörülebilirlik” ve “suç ve cezada kanunilik” ilkelerine aykırıdır.
AYM BİLDİĞİNİZ GİBİ; HUKUKU KATLEDİYOR!
Ancak Türkiye’de AYM böyle bir karar ver(e)miyor! Bunun yerine hukuku dolanmayı tercih ediyor. AYM’nin yukarıda aktarılan kararına göre bir kişiye ‘bankaya para yatırmak’ gibi yasal bir faaliyetinden dolayı ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasında bulunmak hatta hakkında hüküm vermekte hiç bir sakınca yok. AYM’nin sorun olarak gördüğü nokta bu konuda ‘uzman, bilirkişi’ raporunun alınmaması ya da gerekli araştırmanın yapılmamış olması!
AYM, Bank Asya nezdindeki tüm hesap hareketlerine ilişkin olarak bilirkişi raporu alınmadan verilen mahkumiyet kararıırı adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini söylüyor. Bankacılık işlemlerinin neden mutat olarak kabul edilmeyişinin ayrıntılı ve gerekçeli açıklanması gerektiğini anlatıyor.
Peki hangi bankacılık işlemlerinin mutat olup olmadığına kim karar verecek?
AVUKAT GİZAY DULKADİR: GERÇEKTEN YAZIK!
Avukat Gizay Dulkadir, konuyla ilgili paylaşımında şu ifadeleri kullanıyor: “Öncelikle kararda AYM bir kez daha, Yargıtay’ın tam bir hukuk garabeti olan ‘örgütsel saikle bankaya para yatırma’ kriterini hukuka uygun bulduğunu yinelemiş. Bu doğrultuda başvurucuların, Bank Asya hesap hareketlerinin Yargıtay kriterlerine uymadığı yönündeki savunmalarının araştırılmaması, bilirkişi raporu alınmaması hususları hak ihlali kararına gerekçe edilmiş. Gerçekten yazık! Bu ülkenin Anayasa Mahkemesi, BDDK tarafından denetlenen, açık bir bankaya para yatırmaktan ibaret bir eylemin “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasına delil olabilmesi için bulunan formülü onama makamına dönüşmüş! Bir bankaya para yatırmaktan ibaret bir eylemi, her ne şekilde olursa olsun, “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasına delil olarak gösteren bir hukuk düzeninde, hiçbirimizin gerçek manada aklanamaz.”
AVUKAT HATİCE YILDIZ: BANKAYA PARA YATIRMANIN NEYİNİ SORGULUYORSUNUZ DİYEMEMİŞ
Avukat Hatice Yıldız ise sosyal medya hesabından kararla ilgili şu değerlendirmede bulundu: “AYM (…) Bankasya kararında bilirkişi raporu alınmamış olmasını ve mahkemenin mutad bankacılık işlemi olmadığı yolundaki kabulünün gerekçelendirilmemiş olmasını hak ihlali kabul etmiş. 15 Temmuz’dan 7 yıl sonra hâlâ devletin açtığı, BDDK denetiminde bir bankaya para yatırmış olmanın neyini sorguluyoruz bu yasal bir eylem dememiş. Bir hukukçu olarak görüşüm; devletin açtığı ve BDDK denetiminde olan bir bankaya (hangi tarihte hesap açılmış ne miktarda para yatırılmış vb hiçbir önemi olmaksızın) para yatırmak silahlı terör örgütü üyeliğinin veya örgüte yardım suçunun delili/kanıtı olamaz. Yasal faaliyettir.”
İHRAÇ HAKİM ALİ KADIOĞLU: TÜRK YARGISI KENDİNCE BİR TİYATRO OYNUYOR
İhraç hakim Ali Kadıoğlu ise şunları yazdı: “Kararın özeti şudur: Dosyasında tek ya da sonuca etkili en önemli delil Bank Asya olanlar -özellikle yardımdan ceza alanlar- için AYM bilirkişi raporu alınmadan ve ayrıntılı gerekçe olmadan verilen kararın hak ihlali olduğuna hükmetmiştir. Burada Anayasa Mahkemesinin bir kişi için değil kitlesel karar vermesi de manidar. Birçok müvekkilin dosyasında da benzer sürece girmiştir AYM. Bank Asya’dan ceza alanların bu kararı eklemelerinde fayda vardır. Kendince bir tiyatro oynuyor Türk yargısı. Alemi aptal sanıyorlar. Muhtemel ‘AİHM Yalçınkaya’ kararı öncesi AYM ön almaya çalışmakta olup, kısa vadede Bankasyayla ilgili Türkiye’deki birçok kararın bozulması sonucu doğacaktır. Ama AYM yine topu taca atmakta, ‘eksikleri gider yine ceza ver’ demeye getirmektedir. Esas karar yine AİHM kararı olacaktır.”
AVUKAT EYYÜP AKINCA: BU KARAR HUKUKSUZDUR
İstanbul Barosu avukatlarından Eyyüp Akınca ise şu değerlendirmelerde bulunuyor:
- AYM ne zaman hukuka uygun bir karar verir bilinmez. Ama bu karar kesinlikle hukuktan nasiplenmemiş bir karar. Bir kararda mutat bankacılık, talimat dönemi gibi ifadeler geçiyorsa o karar hukuktan nasiplenmemiş demektir. Mutat bankacılık işlemi ve talimat dönemi ifadeleri soyut bir suçlamanın temelini oluşturuyor.
- Suçlamayı soyut bir iddiaya indirgemektedir. Bu ifadeler somut bir delile ihtiyaç olmadığının alt yapısını oluşturmaktadır. 25 Aralık’ta (Ocak 2014) verildiği iddia edilen talimatın Bankasya’ya bu tarihten sonra para yatıran herkese ulaştığı ve bu talimata göre bankacılık işlemi gerçekleştirdiği önyargısıyla/varsayımıyla hareket edilmesini doğru kabul eden bir noktaya götürmektedir. Bir talimatın varlığı ceza için yeterli değildir.
- Bu talimatın yargılanan her sanığa da ulaştığının ispatı gerekiyor. Ve her sanığın bu talimata göre ve talimata uyarak bankacılık işlemlerini gerçekleştirdiğinin de somut olarak ispatlanması gerekir. Ve sanığın da talimatın terör örgütünden gelen bir talimat olduğunun bilincinde olduğunun somut olarak ispatı gerekir. Sanığın para yatırdığı dönemde bu yatırdığı parayla terör örgütüne destek verdiğinin de farkında olduğunun somut olarak ispatı gerekir.
- Bu ispatları somut olarak aramayan her mahkeme kararı hukuksuzdur. Hangi derece kararı olursa olsun fark etmez. AYM kararı olması da bir şey değiştirmez.
- Eldeki AYM kararı ise sanığın kendi suçsuzluğunu ispat külfetinin bile sanığa tanınmadığı gerekçesine dayanmaktadır. Yargıtayın son içtihatlarına aykırı olup da bir şekilde yeterince incelenmeden verilen bir onama kararını Yargıtay’ın emsallerine aykırı olması başlı başına bir ihlal sebebiydi zaten.
GÖKHAN GÜNEŞ: AYM’DEN BİR YÜZ KARASI KARAR DAHA!
İnsan hakları hukukçusu Dr. Gökhan Güneş de konuyla ilgili önemli paylaşımlarda bulundu. “Yaşanan hukuksuz sürecin mimarı olan Anayasa Mahkemesi’nden yüz karası bir karar daha! Bank Asya ile ilgili bir çok başvuruyu birleştirerek ‘ihlal kararı’ veren AYM, hukuku hatırlamış gibi yaparak yine hukuksuz kararlarından birine daha imza atmıştır.” diyen Güneş, ardından şu soruları yöneltti:
📌Karara konu olayda, 2014 yılında gerçekleşen bankacılık faaliyetleri cezalandırılmaya gerekçe yapılmıştır. Eğer kabul edildiği gibi bu tarihten önce bir terör örgütü(!) varsa, bu örgütün üyeleriyle(!) ilgili soruşturmalar neden 15 Temmuz’dan sonra başlamıştır?
📌Bu husus, ‘suç ve cezaların geriye yürütülmesi’ ve ‘devletin vatandaşa kurduğu tuzağın’ itirafı değil midir? Eğer bu tarihte (15 Ocak 2014) verilen para yatırma talimatı suç ise devletin ilgili birimleri bu suçun işlenmesine neden seyirci kalmıştır?
📌Terörle Mücadele Kanunu gereğince, bir yapı ve oluşumun silahlı örgüt olarak kabulü için kesinleşmiş mahkeme kararı gerekirken ve Gülen Hareketi ile ilgili hukuka aykırı karar 26 Eylül 2017’de kesinleşmişken, acaba hangi hukuk bilgisi ve gerekçeyle bu karardan önce bir terör örgütünden bahsedilmektedir?
📌Bankaya para yatırma eylemenin suç olarak kabulü, bu paranın bir suçun işlenmesi suretiyle elde edilmesine bağlı olmasına rağmen, Bank Asya’ya para yatıran kişilere örgüt üyeliği/yardım suçlaması yöneltilse de, söz konusu paraların kaynağının meşruiyeti ve bir suç dolayısıyla elde edilip edilmediği neden hiç sorgulanmamıştır?
📌Bu eylemin, suç olabilmesi için meşru yollarla elde edilse bile bu parayla somut bir suçun finanse edilmesi, yani, bir suçun işlenmesine katkı sağlamak için bankacılık faaliyetinde bulunulması gerekirken; acaba, Bank Asya’ya para yatıranlarla ilgili neden bir suçun finansmanına yönelik iddia bulunmamaktadır. (Bankaya yatırılan bu parayla nasıl bir ‘terör suçu’ işlenmiştir?)
📌Bank Asya, devletin gözetiminde faaliyet gösteren bir banka olduğuna ve belli bir tarihten sonra (Ocak 2014) bankacılık işlemi yapmak suç kabul edildiğine göre, neden öncelikle bu suça engel olmayan ve hatta müsaade eden banka ve devlet yöneticileri soruşturulmamıştır?
📌Devlete güvendiği için faaliyeti durdurulmamış bir bankada bankacılık işlemi yapan ve bu işlemlerle somut bir suç işlemeyen kişilerin cezai sorumluluğu nasıl doğar? Böyle bir ifade devletin zafiyet içinde ve gözetimi altındaki bir bankadan habersiz olduğunu göstermez mi?
📌Bu tecrübeden sonra, geçmişte başka bankalarda yapılan bankacılık işlemlerinin sonradan suç olarak kişilerin karşılarına çıkarılmayacağının garantisi var mıdır? Bu durum, hukuki güvenlik ilkesiyle nasıl izah edilebilir?
📌Eğer bu paralar bir suçun işlenmesinde kullanılmış veya suçun işlenmesine tahsis edilmiş ise Bank Asya’ya yatırılan paralarla ilgili neden müsadere kararı verilmemiştir?
📌Bankacılık faaliyetleri neden “terörün finansmanı” suçuna değil de, “örgüt üyeliği ya da yardım” suçuna delil kabul edilmiştir? Bu husus bile tek başına bu soruşturmalardaki çelişkiyi ve bu soruşturmaları yapanların da ortada örgüt finansmanıyla ilgisi bir durumun olmadığını bildiklerini göstermez mi?
📌Gerçekleştirilen bankacılık işlemlerinin terör soruşturmasına gerekçe yapılması, sanki yatırılan paraların örgütün ayrı bir hesabına ya da yurt dışında bulunan bir hesabına örgütsel faaliyetlerin finansmanı için yatırıldığı anlamına gelmez mi?
📌Yatırılan paraların tamamı kişilerin hesabında ve devletin koruması altında olduğuna göre bu mantıksız uygulama neden devam ettirilmektedir?
📌Kara para aklama ya da kaçak yollardan finansal işlemleri gerçekleştirmek dururken, (sözde) silahlı bir örgütün(!) devletin denetimi altındaki bir banka aracılığıyla bu faaliyetlerini yapmasının bir mantığı ve dünyada bir örneği var mıdır?
📌Hesaptaki paralar kişilere ait olduğuna ve kâr elde etmek için bu hesaplara para yatırıldığına göre, bankaya para yatırılmasının suç kabul edilmesindeki en önemli kriter olan ‘hesap artışının rutin bankacılık hareketleri kapsamında olmadığı’ hususunun mantığı nedir? Bank Asya bir yardım kuruluşu ve paralar da bu kuruluşu güçlendirmek için mi yatırılmaktadır ki, kişilerin kendi hesaplarına yatırdıkları paraların rutinliği araştırılmaktadır?
📌Hesap artışındaki rutinliğin kriteri nedir? Kime ve neye göre rutin değildir? Herkes bankaya sürekli aynı miktarda mı para yatırmak zorundadır?
📌Başka hiç bir delil ve iddia olmamasına rağmen, bankacılık faaliyetinde bulunmanın tek başına örgüt üyeliği için yeterli kabul edildiği kararların varlığı karşısını da sormak gerekmez mi; örgütsel faaliyetlerdeki süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk nerededir?
Yukarıdaki soruları sormaya cesareti olmayan AYM, bu kararında sanki hukuku hatırlamış gibi yaparak;
📌Ceza verin ama bu kadar da gerekçesiz ve uyduruk vermeyin,
📌Bilirkişi raporu alın, hesap hareketlerinin uydurduğumuz talimat tarihiden öncesine mi yoksa sonrasına mı ait olduğuna bakın,
📌Gerekçesiz karar verdiğiniz için yaptığımız eleştiriler üzerine 3. Ceza Dairesinde heyet ve üye sayısını arttırdınız, hukuken ve nitelik olarak olmasa bile nicelik olarak kalabalık görünecek şekilde kararları yazın diyerek, yaşanan zulme odun taşımaya devam etmiştir.
Hukuka uymak ve demokrat olmak bir kültürdür. Kendisi demokrat olmayan hiç bir yapı bu kültürü veremez.