NECİP F. BAHADIR | YORUM
31 Mart’ın sonuçlarını değerlendirirken ağırlığı AKP’ye verdiğimin farkındayım. Her seçimde öncelikle ‘iktidarlar’ sınanır. Sadece kaybeden Erdoğan’ın AKP’si değil; doğru ama Erdoğan’ın kaybı da öyle böyle değil! Tarihin benzerini çok az kaydettiği bir ‘büyük hezimet…’ Ne kadar üzerinde durulsa yeridir. Onun için buradan yürümeye devam ediyorum.
Dikkatli okurlar hatırlayacaktır; sokağın nabzına özellikle de emeklilerin öfkesine, soğan-ekmekçi muhafazakar kitlelerin kopuşuna bakarak, ‘Titanik hızla buzdağına doğru ilerliyor’ tespiti yapmıştım. Eğilip bükülmez, kırılıp dökülmez sanılan ‘batmayacağına iman edilen Titanik’ 31 Mart buzdağına çarptı ve ölümcül yara aldı. Karanlık sulara gömülmesi kaçınılmaz.
O muhteşem filmi izleyenler hatırlayacaktır; geminin batacağı anlaşılınca, orkestra keman çalmaya devam etti. Erdoğan’ın 31 Mart üzerine gerek balkonda gerekse parti toplantısında verdiği mesajlar gemi batarken gelen nağmeler gibi… Yan yatan gemiyi kurtarmaktan çok uzak… Kaderine rıza göstermekten başka çare yok. Erdoğan’ın yaptığı da olabildiği kadar vaziyeti toparlamaya çalışmak. Halk tabiriyle kuyruğu dik tutmak…
Mazerete bakın; seçime katılım düşük(müş!)
O nağmelerde diyor ki Erdoğan; “Seçime katılım oranı çok düşük. Onun için yenildik.” Bu, hezimetin izahı olamaz. Züğürt tesellisi bile değil. Kendini kandırmaktan başka anlamı yok. Şimdi ben Erdoğan ve AKP’liler tarihten bir örnek hatırlatacağım. İstanbul’da 1992 yılında Bakırköy’ün bölünmesiyle 6 büyük ilçede ara seçime gidildi.
Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi’nin İstanbul İl Başkanı Erdoğan’dı. O ara seçimde Refah Partisi kamuoyunu şaşkına çeviren büyük sürprize imza attı. 6 ilçeden 4’ünü kazandı. Özellikle merkez sağ ve sol partiler Refah Partisi’nin başarısı karşısında paniğe kapıldı. Kanaat önderleri biraz da paniği yatıştırmak için Refah Partisi’nin zaferine nasıl izah getirdi biliyor musunuz? Şöyle; “Pazar günü hava güneşliydi, laikler pikniğe, denize gitti, muhazakarlar ise ibadet aşkıyla sandığa… Bu kalıcı değil geçici bir hal… Moralinizi bozmayın, enseyi karartmayın.”
1992 ara seçim, sandıkları patlatacak RP’nin ayak sesleriydi. Önce 1994’de yerelde, sonra 1995’de genelde iktidar kapılarını açtı. RP’nin başarısı kendinden ziyade merkez sağ partilerin halktan ve değerlerden kopmasıydı. Erbakan’ın milli görüş hareketi boşluğu iyi doldurdu. AKP’nin köklerini 1992’ye kadar götürmek gerekir.
Ne söylediğinin farkında değil!
Erdoğan’ın, “Bizim seçmen sandığa gitmedi o yüzden kaybettik!” mazeretinin yukarıdaki bahaneden ne farkı var. Tamam AKP seçmeni sandığa küstü, oylar o nedenle azaldı, peki CHP’nin milyonlarca artan oylarına ne diyeceksiniz? Erdoğan gibi siyaset kurduna bu kadar basit, anlamsız ve absürt izahı yakıştıramıyorum. Bunun tek açıklaması var; Erdoğan fena dağılmış durumda… Ne yaptığının ne söylediğinin farkında değil.
Erdoğan, bu sözleri kamuoyu önünde söylemedi. Salı akşamı topladığı MYK’daki seçimi değerlendirmesi medyaya sızdırıldı. İçeriden bir bilgi sızıntısı değil. Haberin tek kaynaktan aynı kelime ve aynı cümlelerle medyaya servis edildiği her halinden belli. O yüzden iddia veya rivayet değil, doğrudan Erdoğan’ın sözü olarak yorumlanması doğal.
Gerek balkon gerekse MYK toplantısındaki cümlelerin sakin ve mutedil bir üslupla söylendiğine bakmayın… Satır aralarının ne kadar öfke yüklü olduğunu Erdoğan’ı az çok tanıyanlar bilir. Taraftarı olduğu Fenerbahçe’nin mağlubiyetlerinde bile çevresinin, öfkesinden sakınmak için etrafında dolaşmadığını bilmeyen yok. 31 Mart hezimeti karşısında Fenerbahçe mağlubiyeti ne ki! Hezimetin esas acısı yaranın sıcaklığı kaybolduğu zaman ortaya çıkar. Yara daha çok sıcak. Ve bu yara kolay kolay kabul bağlamaz.
Erdoğan’ın, “Hiç kimse seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamaz!” diye bir cümlesi var. Buradan hareketle kabine ve partide ‘vitrinin yenileneceği’ iddiasına ne demeli?
Mümkün…
Liderler her başarısızlıkta kurban verir ki kendisi ayakta kalabilsin. Yenilginin tek sorumlusu Erdoğan ise ne olacak? Bunu söyleyecek, ima edecek kişi maalesef yok AKP’de. ‘Tam biat hali’ söz konusu.
Erdoğan, eleştiriye kendisinden başlamalı
Allah aşkına Efkan Ala’nın ne hükmü var ki fatura ona kesilsin? Ala, hangi şehrin seçimini AKP lehine çevirecekti? 31 Mart’a kurban vererek yola devam etme düşüncesi bir seçenek ama asla yaraya merhem olmaz. Erdoğan’ın yapması gereken aynaya bakması, yüzünde içinin aksini görmesi ve “Ben nerede hata yaptım?” diye sorması… Yerle yeksan olan bir binanın vitrininin yenilendiği nerede görülmüş.
Vaktiyle Ankara’da Melih Gökçek, İstanbul’da Kadir Topbaş, Balıkesir’de Edip Uğur koltuklarından derdest ederek uzaklaştırılmamış olsalardı 31 Mart faciası yaşanır mıydı? Sevin sevmeyin, Gökçek Ankara’da seçim kaybetmedi. Bir ‘sakin güç’ olan Kadir Topbaş hakeza… Erdoğan’ın ‘bırak’ fermanıyla koltuğunu yitirdiler. Merkez sağın kalesi Balıkesir’de CHP 75 yıl sonra seçim kazandı. Neden? Sadece seçime katılım veya emeklilere verilmeyen maaş artışı mı? Erdoğan gerçek anlamda 31 Mart felaketinin öz eleştirisini yapacaksa buradan başlamalı…
Yenilginin sorumlularını ararken satır arasında geçen, ‘Nerede ihanet varsa…’ diyerek somut birilerini mi kastediyor bilmiyorum. Oğul Erbakan’ı bu kapsamda yorumlayabileceği aklıma gelmiyor değil. Cumhur İttifakı’nın bir bileşeni iken AKP’nin en dişli muhalifi oldu ve 31 Mart’ta AKP’nin altını oydu. Erdoğan’dan oğul Erbakan’a bir fatura gider ama ne zaman kestiremiyorum. Erdoğan unutmaz ve affetmez.
Kaptan dağılmış durumda!
Evet, AKP’de bir ‘ihanet söz konusu’… Ama ‘aranan hain’ parti yöneticileri arasında değil. AKP kendine ihanet etti… Geçmişine, tarihine, misyonuna, davasına, kuruluş felsefesine, yol arkadaşlarına, köklerine, tarihe ihanet etti. Henüz parti tabanı bu ihanetin boyutlarının farkında değil. Bu ileride mutlaka ayrı bir ‘hesaplaşma konusu’ olur.
Aslında Titanik’in kaptan köşkünden yükselen nağmelerden farksız bu cümleleri fazla ciddiye almaya değmez. Erdoğan’ın bundan sonra ne yapacağı sorusunun cevabını bu nağmelerde bulamayız. Kemanın sesine kulak verelim ama bilelim ki kaptan dağılmış durumda, öfke, korku…
Erdoğan’a buradan bir çıkış görünmüyor. Van’da veya başka seçim bölgelerinde yaşandığı gibi bol bol kontrolsüz ve bilinçsizce sağa sola yalpalamalar izleyeceğiz. Hezimetin sorumlusu olarak gördüklerinin canını acıtmak isteyecek. Listenin birinci sırasında DEM’in olduğu Van’da görüldü.
Oysa yapılacak şey belli… Yeni bir genel başkan ve taze kanla AKP’yi yeni döneme hazırlamak. Ve siyasete veda edeceği güne kadar sebep olduğu yaraları sarmak…
Yapabilir mi?