YORUM | MAHMUT AKPINAR
Tırnak vücudun parçasıdır, ama ayrılmaz bir uzvu değildir. Tırnaklar ele, parmaklara kavrama, tutma noktasında güç verir. Ama elinizi pis işlere bulaştırdığınızda bazen yıkamanız yetmez. Zira uğraştığınız işin kiri, mikrobu tırnaklarınıza da girer, zamanla tırnakları karartır.
Tırnaklar kriminal soruşturmalarda oldukça önemlidir, çünkü deliller sunar. Onun için cinayetlerde, kriminal işlerde kurbanın ve zanlının tırnaklarına da bakarlar. Yani tırnaklar meşgul olunan işlerle ilgili fikir verir, vücuda bulaşan harici unsurların tespitinde kanıtlar sunar.
Erdoğan suça bulaşmış siyasi liderlerden birisi. Yolsuzluk, usulsüzlük, illegal işler konusunda elinin uzanmadığı yer yok. Ama her kriminal kişilik gibi kirli işlerinde taşeronlar, eldivenler kullanıyor. Ülkeyi soyar ama, çaldıklarını bazı katırlara taşıtır, riski başkasına yükler. Ülkenin en büyük ihalelerini alan, sık sık vergi affına muhatap olan Beşli Çete’nin gerçekte Erdoğan için çalışan taşeronlar olduğu ifade edilir. Keza Erdoğan’ın bürokraside, yargıda, siyasette kullandığı, gerektiğinde de kenara koyduğu, bazen feda ettiği emanetçiler vardır. Binali Yıldırım, İstanbul belediyesinden bu tarafa Erdoğan’ın kirli işlerini yürüten ve risk üstlenen taşeronlardandır. Fazlaca kirlendiğini ve çok delil bıraktığını düşünmüş olacak ki 15 Temmuz’da onu feda edip hem delilleri yok edecek hem de 15 Temmuz tezini güçlendirecekti, ama kader Binali Yıldırım’ı “posa” olarak atılmaktan korudu. Otuz yıldır beraber yürütülen akçalı projeler nedeniyle Binali Yıldırım servetiyle dünyada sıralamaya girecek durumda. Sadece Hollanda’ya çıkardığı varlığı dudak uçuklatıyor. İşte tam da bu nedenle Erdoğan’ın Binali Yıldırım’dan servetinin bir kısmını devretmesini istediği rivayet ediliyor. Binali Yıldırım, Erdoğan için tırnaktan öte eldiven gibiydi. İstediği zaman kullandı, istediği zaman çıkardı.
Erdoğan’ın yargıda, iş dünyasında, siyasette, mafyada kullandığı pek çok insan var. Bunlardan birisi de Reza Zarrap’tı. Önce onu pervasızca korudu, bayrakla poz verdirip, “yılın işadamı” seçecek kadar savundu. Muhtemelen zamanı gelince bir tırnak gibi kesip atacaktı veya disposal eldivenler gibi çöpe yollayacaktı. Ama İranlı oğlan cingöz çıktı ve bileti kesilmeden ABD’ye kaçıp orayla anlaştı. Dolayısıyla Erdoğan o kirlerden, delillerden kurtulmayı başaramadı.
Bunlardan bir başkası Sedat Peker’di. Kendi ifadesiyle Erdoğan, Peker’i “ülkede korku atmosferi oluşturmak için kullandı”. Peker, insanları “bayrak direklerine asmakla, kanlarında banyo yapmakla” tehdit ettiği konuşmaların o dönem kendisine verilen misyon gereği olduğunu itiraf etti. Ayrıca 15 Temmuz projesinin daha kanlı ve başarılı hale gelmesinde, paramiliter gruplara silah dağıtılmasında, sivillerin öldürülmesinde, masum askerlerin linç edilmesinde Erdoğan’ın mafyatik yapıları kullandığı biliniyor. Sedat Peker’in de ipi çekildi, kenara atıldı. Ama Peker de tedbirini aldı, kesilip atılmasına fırsat vermedi. Erdoğan öldürtmek veya teslim almak için büyük uğraş verdi. Lakin o bileği bükemedi. Muhtemelen bir sessizlik ve dokunmama anlaşması yapıp karşılıklı geri adım attılar.
17/25 vakasından sonra kullandığı kişilerden birisi de Efkan Ala’ydı. İçişleri müsteşarı iken onu “kapıyı kırıp” polisleri almakta, yargıçları tehdit etmekte kullandı. Hizmetlerine diyet olarak İçişleri Bakanı yaptı, pek çok kanunsuzluğa, suça, kirli işe bulaştırdı. Kamuoyu nezdinde sevimsiz bulununca, tepkiler artınca kenara attı. Efkan Ala tırnak mı eldiven mi bilemiyoruz. Epeydir adı sanı duyulmuyor. Erdoğan siyasi yandaşlarını eldiven gibi görüyor. Kirlenince çıkarıp bir kenara koyuyor, konjonktür müsait olup, eski haltları unutulunca tekrar kullanabiliyor.
Erdoğan AKP’yi de araçsallaştırdı. “Yoksullukla, yolsuzlukla, yozlaşma ile mücadele” diye yola çıkan AKP’de kişisel gücüne ve ikbaline engel çıkaranları tasfiye etti. Güç devşirip tek adam olunca bazı kesimleri ve kişileri bir eldiven gibi kullanıp attı. Bunu görmek için AKP’yi kurarken yola çıktığı kadrodan kimler kaldı diye bakabilirsiniz.
Son günlerde Ayhan Bora Kaplan isimli, Ankara’yı haraca bağlamış, yargıyla, polisle birlikte çalışmış bir mafya liderine yapılan operasyon gündemi meşgul ediyor. “Devlet içindeki çeteler çökertiliyor!”, “Temizeller Operasyonu” yapılıyor havası veriliyor. Bu kişi Süleyman Soylu‘nun İçişleri Bakanlığı döneminde palazlanmış, polis müdürlerini satın almış, Ankara başsavcısıyla kanka olmuş, yargıçlara rüşvetler dağıtmış ve başkentte illegal bir düzeni kurmuş. Hamisi Süleyman Soylu gittikten sonra bu çeteye operasyon yapıldı, çünkü Soylu‘nun ekipleri emniyetten tasfiye edildiler. Görev yaptığı sürece güvensizlik üreten, çetelere, suç örgütlerine kalkan olan, Erdoğan’a da fatura çıkaran Soylu dönemine bir format atılması gerekiyordu. Soylu yeterince kirlenmiş bir eldivendi ve Erdoğan onu da çıkarıp attı. Ayhan Bora Kaplan ise kirli işlerde kullanılan bir elin tırnakları arasına girmiş kir, delil hükmündeydi. Şimdilerde onu kesip atıyorlar. AKP cenahında değişen bir şey yok, sadece delilleri yok ediyor, kirlenmiş eldivenleri çıkarıyor, kirli tırnakları kesiyorlar.
Süleyman Soylu, Erdoğan sonrası için alternatif olma iddiaları olan bir tehdit unsuruydu. Mafyatik dili, tehditkâr üslubu kamuoyunu yeterince rahatsız ediyordu. İnsanlarda İçişleri Bakanlığının bir mafya tarafından yönetildiği kanaati pekiştirmişti. Erdoğan, Süleyman Soylu’yu yargıyı teslim almakta, insanların malına mülküne çökmekte, Kürtleri sindirmekte, liberalleri tehdit etmekte, korku üretmekte çok efektif kullandı. Geçen zaman içinde Süleyman Soylu iktidarına zarar veren bir noktaya gelmişti. Erdoğan da hem “kendisinin bu tür insanlara geçit vermediğini!” göstermek için, hem de kullandığı kirli elde birikmiş delilleri yok etmek için Soylu’yu çıkarıp attı. Geride problem kalmasın diye Soylu’nun bürokrasideki ve mafyadaki uzantılarını temizliyor.
Türkiye’deki her pislikten mutlaka Erdoğan’a uzanan bir kanal vardır. Ama eleştiriler yoğunlaştığında, tartışmalar olduğunda bu tırnakları keser, onların aleyhinde konuşur. “Mafya ile mücadele ettiğini” de ifade ederek kanıtları yok etmiş, kendini aklamış olur.