ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Malumunuz TikTok, İnstagram ve Facebook’ta Hakan Fidan rüzgarı esiyor. İsteseniz de istemeseniz de hamaset yüklü Fidan güzellemelerine maruz kalıyorsunuz. Ciddi bir emek ve efor harcandığı belli olan videolara bakılırsa Fidan dünyaya yön veren bir istihbarat ve devlet başkanı !
Hatta yapay zeka ile farklı dillerde konuşturuluyor, önüne gelene ayar veriyor. Yakın zamana kadar ‘kim yiyor bunları’ diyordum ama gördüm ki seküler mahallenin medarı iftiharı sayılan Prof.Celal Şengör ‘yiyenler’den birisiymiş.
Hakan Fidan’a hayranlığını ballandıra ballandıra anlatan Şengör hoca bakanın gerçekten Almanca konuştuğunu sanıyormuş.
Bu arada Fidan uzun yıllardır bürokraside olsa da kamuoyuna yeni çıktı. Celal Şengör, Fidan’ın entellektüel derinliğini nereden biliyor acaba? İnsan ister istemez merak ediyor!
Fidan’ın sunumu ve cevap ver(e)mediği sorulara geleceğim ama yeri gelmişken garipsediğim bir durumu daha dikkatinize sunayım. Hakan Fidan güzellemesi yapan Havuz yazarlarını, MİT çalışanlarını ve AKP trollerini anlayabilirim. Sonuçta dertleri ‘ekmek kavgası’- gelecek kaygısı.
Ancak kendini ‘bağımsız’ ya da ‘muhalif’ diye sunan, kimi gazeteciler, akademisyenler ve siyasilerin Fidan güzellemesi tam gaz devam ediyor. Mesela son TBMM sunumuna dair yorumlar yapan yılların gazetecileri, Fidan’ın ne kadar önemli işler yaptığını, geniş bir vizyona sahip olduğunu ve bakanlıkta büyük dönüşümler yapacağını anlattı.
Lütfen Fidan’ın konuşmasını kendiniz okuyun. Bahsedilen vizyon hakkında kendiniz karar verin. Tabi Fidan’a güzellemeler yapan ‘bağımsız-muhalif’ meslektaşlara şunu da sormak lazım; bahsettiğiniz kişi insan kaçırıp işkenceyle öldüren bir istihbarat başkanı.
Ayrıca AİHM kararlarına uymamayı maharet gibi anlatan bir bakan.
Hatta bahse konu oturumda AİHM kararlarına keyfi olarak uymadıklarını açıkça söyledi. Bunlara rağmen Fidan’a övgüler düzmek gazetecilikle hele de bağımsız gazetecilikle bağdaştırılabilecek bir durum değil.
Fidan’ın sunumuna ve sorulara cevaplarına gelirsek.
Herşeyden önce bu toplantı bir ilk. Zira çok uzun zamandır karar mercilerinde olan Hakan Fidan, ilk kez TBMM’de milletin temsilcilerinin huzuruna çıktı. İlk kez milletvekillerinin sorularına muhatap oldu. Fakat başta 15 Temmuz olmak üzere netameli konulara dair soruları cevapsız bıraktı. ABD ile ilişkiler ya da Uygurlara yönelik soykırım gibi konulara ise hiç girmedi.
Genel olarak bakıldığında Fidan’ın MİT Başkanlığı kimliğinden henüz sıyrılamadığını görebiliyorsunuz. Zira oturduğu koltuk diplomasinin inceliklerini gerektiriyor. Ancak Fidan daha çok ‘yaptık, ettik, yapacağız’ türü ifadeler kullanmayı tercih ediyor.
Buyurgan bir dil kullanıyor.
Öyle ki 15 Temmuz ile ilgili sorulara sanki sorulmamış gibi yaklaştı. Bir bakıma CHP milletvekili Veli Ağbaba’ya yokmuş gibi davrandı. Kısacası Fidan’ın konuşmasında Kürt sorunu başta olmak üzere can yakıcı konuların hiçbirine dair çözüm perspektifi görmek mümkün değildi.
Tutanakların geneline baktığınızda adet yerini bulsun diye o toplantıya gelmiş gibi. Ne elle tutulur bir perspektif var ne de vekillerin sorularına doyurucu bir cevap. Dediğim gibi, Fidan ya kendini hala istihbarat başkanı sanıyor ya da gerçek fikirleri böyle.
Mesela AİHM kararlarına uymamaya dair, “Siyasallaştırılan davaya verilecek cevap da siyasal olur…” ifadesi tam bir skandal. Düşünsenize, ülkenin Dışişleri Bakanı, “AİHM kararlarına keyfi olarak uymuyoruz, siyasi yargılama ve cezalandırmalar yapıyoruz!” demiş oldu.
Bu bölüm Fidan’ın demokrasiye bakışına dair fikirler veriyor. Onun şikayet ettiği, ‘batı başkentlerinde gündem olan konular’ demokratik işleyişin parçası. Demokratik toplumlarda insanların fikirleri olur, onu savunmak için demokratik kanalları işletirler, yürüyüşler, paneller yaparlar.
Tabi eski MİT Başkanı, yolsuz ve hukuksuz siyasileri rüşvetle satın alarak adam kaçırma işlerinde uzmanlaştığı için demokratik sistemin nasıl bir şey olduğunu anlayamıyor!
Bir başka ifadeyle şikayet ettiği şey demokrasinin kendisi.
Ayrıca unutmamak lazım ki AİHM gibi kurumlar medyada çıkan haberlerden ya da mahkeme binası önünde yapılan eylemlerden etkilenip karar almıyor. Önlerine gelen dosyaya göre hareket ediyorlar. Yani hukukun emrini/gereğini yerine getiriyorlar.
Dışişleri Bakanı’nın anlayamadığı şey de bu. Yani hukuk işlese mesele AİHM’e gitmeden daha yerel mahkemede çoktan çözülmüş olurdu.
Gelelin en can alıcı noktaya.
CHP’li Veli Ağbaba Fidan’a 15 Temmuz soruları yöneltti. Böylece Fidan, ilk kez TBMM çatısı altında 15 Temmuz’a dair sorularla yüzleşmiş oldu. Aslında Ağbaba’nın soruları rejim söyleminin çok dışında bile değildi ama o kadarı bile Fidan’ı rahatsız etmeye yetti. Sanki Ağbaba böyle sorular sormamış gibi davrandı.
Tek kelime etmedi.
Oysa ki hikayenizden eminseniz göğsünüzü gere gere anlatır, delillerini ortaya kordunuz.
Aslında 15 Temmuz’a dair hiçbir şey bilmeseniz bile; Hakan Fidan’ın, Hulusi Akar’ın, Yaşar Güler ve Sadık Üstün’ün TBMM ve mahkemelerden kaçırılması size failler hakkında fikir verebilir.
Düşünsenize, rejimin hikayesini kabul etmiş kişilerin sorularına bile cevap veremeyen Fidan’ın esaslı sorular karşısında ne yapar? Gerçek bir gazeteci ya da bağımsız bir savcının karşısında ne hale düşer!
Hatırlanacağı gibi mahkemeden ve TBMM’den kaçırılan dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar da Milli Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken sinirlerine hakim olamamış ve nahoş görüntülere imza atmıştı.
Kısacası Dışişleri Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü komisyon toplantıları Hakan Fidan’ın neden mahkemelerden, savcıdan ve Meclis’ten kaçırıldığı konusunda birinci elden fikir vermis oldu.
cok ucuza donushtu bu turk siyasetinde kahraman olmak.
Piyasada bashka delikanli olmayinca…