‘Texit’, ‘Calexit’ ve ‘ABD bölünüyor mu’ tartışması… 

ADEM YAVUZ ARSLAN | HABER ANALİZ

Haber kaynağı olarak ‘Havuz Medyası’nı ve iktidar uzantılı trolleri-hesapları takip ediyorsanız, ‘ABD’de iç savaş çıktığını, ülkenin parçalanmak üzere olduğunu’ düşünüyor olabilirsiniz. Hatta Nedim Şener gibi “beter olsunlar” diyebilir, Aktrollerle birlikte ‘hadi İnşallah’ temennesinde de bulunabilirsiniz.

Ancak gerçekler pek öyle değil.

Evet, ABD’de bir ‘sınır kırizi’ var ve bu durum eyaletlerle Beyaz Saray arasında gerginliğe neden oluyor. Fakat ne kriz yeni ne de eyaletlerin Federal Hükümete rest çekmesi. 

Son krizden başlayarak olayı ve tarihsel süreci anlatayım ki konu anlaşılabilsin…

ABD bir göçmen ülkesi ve göç bu ülkenin en temel gündemi. Ancak son yıllarda özellikle Meksika üzerinden gelen göçmen akını artık krize dönüştü. Bu hafta söz konusu tartışma yeni bir aşamaya evrildi.

Çoğunluğunu bir önceki başkan Donald Trump’ın atadığı hakimlerin oluşturduğu Anayasa Mahkemesi, Meksika sınırına Texas Valisi Gregg Abbot tarafından yasadışı göçü önlemek için çekilen tel örgünün, merkezi hükümete bağlı görevlilerce kaldırılabileceğine karar verdi.

Texas valisi Abbott ise dikenli ve jiletli telleri merkezi hükümet kaldırsa bile yeniden koyacağını söyledi. Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra toplam 25 eyalet, Meksika sınırındaki tel örgülerin kaldırılması kararına karşı çıktı. 

Valiler Texsas’a para ve ulusal muhafız gönderme vaadinde bulundular. Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olmaya çalışan Donald Trump da topa girip Texas’a asker gönderin çağrısı yaptı.

Trump, “Tüm Amerikalılar, halkın güvenliğini, bekasını ve egemenliğini korumaya yönelik sağduyulu tedbirlerini desteklemelidir. Tüm eyaletleri, yasadışı kişilerin sınırdan girişini önlemek ve sınırdan geri göndermek için Ulusal Muhafızlarını Texas’a yerleştirmeye ve teşvik ediyoruz.” dedi.

Başkan Biden’in Texas valisine Anayasa Mahkemesi kararını uygulaması için 24 saat süre tanıması da tansiyonu yükseltti.

Nitekim geçen ay ABD Adalet Bakanlığı Texas eyaletinin yetkililerini, “ülkeye yasadışı yollardan giren göçmenleri tutuklamasına, hapse atmasına ve sınır dışı etmesine izin veren yeni bir yasayı yürürlüğe koyması halinde dava etmekle” tehdit etmişti.

Gözler şimdi Texas Valisinin atacağı adımlarda. Türk medyası ulusal muhafızların görevlendirilmesini federal ve yerel güvenlik güçlerinin karşı karşıya gelmesi gibi sunuyor ama uygulama öyle değil. Ulusal muhafızlar ayaşin düzenlenmesi için sahaya çıkıyor.

Göç sorunu artık ciddi bir krize dönüştü 

Latin Amerika’dan ABD’ye göç yeni bir tartışma değil. Ancak son yıllarda kriz boyutuna ulaştı. Sadece 2023’te Meksika üzerinden ABD’ye göç etmek isteyenlerin sayısı 2 milyon 240 binden fazla.

Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) verilerine göre 2023’ün Ocak-Kasım aylarında 2 milyon 240 bin kişi ABD sınırını geçmeye çalıştı. Bu rakam 2022’de 2 milyon 324 bin, 2021’de ise 1 milyon 856 bindi. 

Öyle ki artık ABD’nin Texsas, New Mexico, Arizona ve California eyaletleri mülteci akını ile baş edemez hale geldi. Mesela sadece geçtiğimiz Ağustos ayında bu rakam yaklaşık 180 bin oldu.

Bu da günde ortalama 7 bin göçmenin ABD sınırından girdiği anlamına geliyor. Bir de kayıt dışı geçişler var ki onların ne kadar olduğuna dair ancak tahmin yapılabiliyor.

Biden yönetimi yasadışı geçişleri azaltmak için geçtiğimiz mayıs ayında yasadışı göçmenlerin sınırdışı edilmesi ve bu kişilerin 5 yıl süreyle ABD’ye bir daha girememesini öngeren bir düzenleme yaptı. Ancak pratikte bu tedbirler işe yaramadı.

Trump döneminde duvar örülmeye başlanmıştı ama yüksek maliyeti nedeniyle Demokratlar tarafından çok eleştiriliyordu.

Bu arada; ABD’ye Güney sınırından göçün Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir boyutu var. Son üç yılda binlerce Türkiye vatandaşı akın akın Meksika sınırından Amerika’ya geçiyor. Özellikle Ağrılıların başını çektiği bu akın tam bir toplu göçe dönüştü. Resmi rakamlara göre son üç yılda Meksika üzerinden ABD’ye gelen Türkiyelilerin sayısı 50 bini geçti.

ABD Gümrük ve Sınır Koruma Dairesi’nin verilerine göre, 2020 yılında bin 944, 2021 yılında 4 bin 989 2022 yılında ise 24 bin 362 Türk Meksika sınırından ABD’ye sığınmacı olarak geldi.

2023 verileri henüz yayınlanmadı ama sadece toplam rakamın 50 bini geçtiği kesin. Nitekim sosyal medya platformları sırt çantaları ile Meksika sınırını geçen Türklerin paylaşımlarıyla dolu.

Seçim yılı, Trump faktörü 

Dediğim gibi ABD’ye göç yeni bir kriz değil. Ancak rakamlardan da açıkça görülebileceği gibi artık yönetilemeyecek boyutlara ulaştı. Özellikle Texas’ın bazı şehirleri olağanüstü hal uygulamasına geçmek zorunda kaldı.

Günde ortalama 7 bin kişinin sınırınızdan içeri girdiğini düşünün. Doğal olarak bu durum siyasetin en temel tartışma konusu. Milliyetçi akımları güçlendiren bir atmosfer var.

Trump’ın ilk dönem seçilmesindeki en önemli faktörlerden birisi bu göç dalgasıydı. Trump seçilince sınıra duvar öreceğini, vize kısıtlaması ve deportlar yapacağını vaad etmişti. Nitekim iktidarı döneminde bunların bir kısmını yapmayı başardı.

Bu tartışmalar yeniden alevlendi çünkü seçim yılındayız. Trump yeniden aday olmak üzere ve tabiri caizse ön seçimlerde gümbür gümbür geliyor. Seçim kampanyasının ana gündemini göç dalgası oluşturacak. Cumhuriyetçi eyaletler de bu konuda Trump’la aynı sayfadalar. 

Ayrılma efsanesi…

Son Anayasa Mahkemesi kararı sonrası özellikle Türkiye gibi ülkelerde ‘ABD bölünüyor, Texas ayrılıyor’ türü haberler yorumlar arttı. Söz konusu haberlerin, yorumların reel verilerden ziyade fikir sahiplerinin temennisi olduğunu not etmek gerek. Çünkü şu an yaşanan göç krizi ile California, Texas ya da Florida gibi bazı eyaletlerin ayrılma niyetleri başka konular.

Hatta söz ayrılmaya gelince başka eyaletler de bu kervana katılıyor. Mesela İngiltere’nin referandumla Avrupa Birliği’nden ayrılmasından sonra ABD’de ayrılma tartışmaları yeniden alevlenmişti.

Sözgelimi konu ne zaman ‘ayrılma’ olsa ilk akla gelen Texas’tır. Bu durum tüm ABD tarihi boyunca yaşanan bir tartışma. Nitekim 1836’dan 1845’e kadar bağımsız Texas Cumhuriyeti vardı. Texsas birliğe katıldıktan 16 yıl sonra iç savaşta on eyaletle birlikte ayrılıp Güneyli Konfederasyonu’nun parçası olmuştu. Texas 1865’te biten iç savaş sonrası yeniden ABD’nin parçası oldu.

Ancak tartışmalar hiç bitmedi. Hatta 2013’te Texas’ın ayrılması için açılan imza kampanyasına 125 binden fazla kişi imza attı. Brexit’ten hareketle ‘Texit’ kampanyaları yürütüldü. Texas hem büyük hem zengin hem de kültürel olarak California ve New York gibi eyaletlerden çok farklı. Dolayısıyla Texas’ın ABD’den ayrılma tartışması bitecek gibi görünmüyor. 

ABD’den ayrılma denince akla gelen diğer eyalet California. California eyaleti tek başına dünyanın en büyük ekonomilerinden. Eskiden Meksika’nın parçasıydı ve 1847’de ABD-Meksika savaşı sonrası ABD’nin 31.eyaleti oldu. Hali hazırda eyaletin bayrağında ‘Californiya Cumhuriyeti’ yazıyor. Bu tartışma zaman zaman depreşse de ‘Calexit’ popüler bir tartışma konusu olmanın ötesine geçmiyor.

Ayrılamazlar çünkü…

Texas ve California gibi olmasa da New Hampshire, Kuzey Karolina, Hawai ve Vermont gibi eyaletlerin de zaman zaman ayrılma söylemleri dolaşıma giriyor. Ancak bu ayrılıkçı söylemlerin başarılı olma ihtimalleri iki nedenle çok zayıf. Birincisi Kuzey-Güney iç savaşı tecrübesi var.

Ayrıca ABD Anayasa Mahkemesi’nin 1869 tarihli ‘Texas v. White’ kararı da eyaletlerin birleşik devletlerden hukuksal olarak ayrılmasını imkansız hale getirdi.

İkinci neden ise parayla ilgili. Çünkü ABD ekonomisi çok güçlü ve eyaletlerin bu karlı yapıdan ayrılması mantıklı değil. Mesela dünyanın en değerli on şirketinden dokuzu ABD’li.

ABD’nin en değerli ilk on teknoloji şirketinin piyasa değeri Kanada, Fransa, Almanya ve İngiltere borsalarının toplamından daha değerli. ABD’nin yıllık askeri bütçesi 750 milyar dolar. Dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi. Uluslararası finansal işlemlerin yüzde 90’ı ABD doları ile yapılıyor. 

Listeyi uzatmak sayısız örnek vermek mümkün. Ekonomik ve askeri açıdan bu kadar güçlü olan bir ülkenin iç savaş yaşaması ya da bölünmesi, dünya liderliğini bırakması pek olası değil. 

O yüzden iktidar ve uzantılarının “ABD iç savaşın eşiğinde, bölünüyor” söylemlerinin gerçekliği yok. Hem seçim yılındayız hem de göç kriz seviyesine ulaştı. Meselenin özü, özeti bu.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. 70 lerde 80 lerde Cemaatten SSCB nin yikilacagini duymustuk ve yikildi. Yine 90 larda Cemaatten 2020-2030 da ABD bölünecegini duymustuk. Her cikisin inisi var. Yikilmasada zayiflayacagi muhakkak.

  2. Özünde bu bir siyaset savaşı, gerçek bir savaş değil. Aslında gerçek bir sorun da değil.

    Ama özünde nitelendirme gerekirse, köylü-şehirli savaşı.

    Bakınız anlatayım.

    Amerika da en fazla göçmenin olduğu şehirlerin başında Newyork gelir. Bugünün ateşli Cumhuriyetçileri New York belediye başkanıdır. Rudy Guiliani. Halefi daha sonra Cumhuriyetçi de olan Michael Bloomberg dir.

    Guiliani, Bloomberg ikilisi, 2001-2002 döneminde “New York ekonomisi, kaçak öğrencilerin ve Meksikalı kaçakların ayakları üzerinde duruyor” demişti.

    Üstelik 11 eylül üzerinden 1 yıl geçmemişti bu sözler söylendiğinde, göçmen düşmanlığı, en azından Müslüman coğrafyadan gelenlere oldukça fazlaydı.

    New York da, Metro istasyonlarında elleri otomatik silahlı askerlerin nöbet tuttuğu dönemlerdi üstelik.

    Bir çeşit psikolojik olarak hava da buna müsaitti.

    İşte tam olarak bu dönemde, New York ekonomisini kaçakların ayakta tuttuğu söylenmişti.

    Gece kulüplerinden, benzinliklere, taksicilerden, manavlara, Mc donaldslardan, chicken cılara, gündüzündan akşamına, o ağır ve pis işleri yapanlar hep göçmenler büyük şehirlerde.

    Meksikalılar, 10 15 kişi aynı evde 10 yıl yaşayıp ülkelerine birhayatboyu para götürdükleri dönemde de Meksika bugünkü kadar ekonomik olarak kötü değildi üstelik.

    Amerika da göçmen sorunu, Türkiyedeki bakışla, Suriyelilere, Afganlılara bakışla bir değil, bunu en azından büyükşehirlerinde Amerikanın yaşamayanların anlamaması da pek mümkün değil.

    İç içe geçmişler gibi, Meksikalılar Amerika da kanıksanmış. Hatta, sınır bazen bilerek açılır, kaçak gençler girer Amerikaya, ucuz iş gücünü bunlar sağlar.

    Amerikan halkının MUTEBER KISMI sıcak yataklarında yatarken, gece işlerinde, vardiyalarda, ucuz iş gücü olarak ve düşük saat ücretleriyle bunlar çalışırlar.

    Meksikalılar amerika da kanıksanmıştır.

    Ayrıca 400 milyona yaklaşan Amerikan nüfusu için 2 3 milyon Meksikalı göçmen az da değil.

    Bunu sorun eden işte, artık işi gücü bırakmış, kaçak işlemleriyle uğraşmak zorunda kalan sadece Güney eyaletleri.

    Onlar durumdan bıkmış.

    Newyork un, Los Angles in, Kuzey in bundan pek bir rahatsız olduğu yok.

    Guilliani nin, Bloomberg in vaktiyle dediği gibi, aslında Cumhuriyetçi beynin bunu sorun ettiği de yok. Ancak, bu bir siyaset oyunu, siyaset savaşı.

    Rakibe vururken elime ne geçerse vurayım olayı.

    Seçimler yaklaşıyor, başka yerlerden bilinçaltı göndermeler yapılıyor.

    Şu bir olgu.

    Amerikadaki sosyal yaşam kaçakların sırtında. Ekonomik yaşam da.

    Sermaye, Emek ikilisinde aldıkları pay çok olsa idi, evet belki bu bir gerçek kavga denirdi ama reel olarak kaçak çalışanlar, göçmenler daha da eziliyor durumdu.

    Hayat heryerde olduğu gibi, BİR YÖNÜYLE, Amerika da da çok basittir.

    Hayat, bir telefon açtığında gecenin kaçı olursa olsun gelen pizza,
    elini kaldırdığında sabahın köründe hazır olan taksi,
    gece kulubünde eğlenirken barmen in sana sunduğu o ucuz bira,
    ucuz lokantalarda ve hatta hatırı sayılı lokantalarda yediğin bir pazar akşamı yemeği,
    pazar sabahı balık tutmaya giderken hazır bir şekilde seni bekleyen benzinlik,
    butik otellerden tut çoğuna değiştirilmiş tertemiz çarşaf, yorgan,
    lokantaların o güzel kokusu,
    United Colors of Benettonu görmek istediğinde günün her saatinde tıka basa dolu metro,
    evine gelen tamirci,
    fayansçı,
    ev temizleyici,i halı temizleyicisi, boyacı..

    ….

    saymakla bitmeyecek şeylerdir hayat…

    Ve tüm bunların özünde para biriktirme hayaliyle insanca yaşamayan göçmenler vardır.

    Bunu herkes görür bilir. Bu bir Amerika sözleşmesidir.

    Boğaziçililerin Amerikan lokantalarında garsonluk yaptığı, İTÜ lülerin limuzin şoförlüğü yaparak bir sonraaki aşamayı planladığı dönemler şimdi daha da fazla görülmektedir örneğin Amerika da.

    Yani, dünya da en yüksek standartlı insan kalitesi ile en niteliksiz işlerin sunulduğu bir konfor ülkesidir de Amerika.

    Kapınıza gelen pizzacının, ister Manhattan da, İster Los ANgles, ister Las vegas, ister göçmen karşıtlığının en fazla olduğu iç eyaletler olsun, değişmez, gelen hep bir göçmendir, ve teslim alandan bazen çok daha nitelikli bir eğitim geçmişine de sahiptir.

    Bu nedenle, bu işin içinde bir çeşit siyaset vardır, doğrular üzerinden araçsallaştırılan.

    E tabi şu da olacak, Türkiye de nasıl ki, göçmene en fazla karşı olanlar en az göçmenlerin gittiği yerler, benzeri de Amerika da.

    Biraz güney eyaletleri bunalmış durumda.

    Meksikalılar, Amerikaya bağımsızlık savaşı verdiği için pişman olmuş derler hatta, şaka olarak.

    Çünkü, kaçak olarak geri gelmek istiyorlardır.

    Sözü uzatmadan amma da dolu imişin diyen olabilir.

    Basitçe şu, bir yaşayan olarak söyleyim.
    Newyorkun, Californianın, Miami nin, Jersenin, fark etmez iç eyaletlerin merkez şehirlerine gidin,

    hem de afilli pahalı restoranlara gidin çalışanları vergiye tabi çalışan bulursanız şükredin.

    Fabrikaya girip de, sosyal güvenlik numarası ile iş yapanlara gelmedim bile, onlar bizim asgari ücretliler gibi.

    Özetle, Amerika bölünür mü bilmem, ama bu hikayeden dolayı değil.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin