Önce, bütün vatandaşların 5 yaşından itibaren seyahatleri, fotoğrafları, mailleri, mesajları, telefonları ve mal varlıkları izlemeye alındı. Anayasal suç olmasına rağmen Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), MEB, THY, PTT ve Tapu Kadastro ile protokol yaptığı, herkesin özel hayat bilgilerini kontrol altına aldı. (Bu gerçekler, 10 Haziran 2013’te Taraf’ın manşetten yayınladığı belgelerle ortaya çıktı.)
Gezi Olayları’ndaki dinamik hükümet ve Erdoğan karşıtlığı; sosyal medya alerjisi oluşturdu. Fişleme geleneğini, önce isyancı, çapulcu (!) diye adlandırılan kişi ve gruplara yöneltti. Sonra dershane tartışmaları ve yolsuzluk operasyonlarıyla birlikte Cemaat ve Cemaatlere yöneldi. MİT, Genelkurmay istihbaratın merkezi konumundaki GES komutanlığını devraldı, yetmedi hukuku yerle bir eden muhaberat devleti kanunları çıkarıldı.
‘TWİTTER’IN KÖKÜNÜ KAZIYACAĞIZ!’
Fişlemenin sosyal medyaya topyekûn esir alması ise, 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarında Youtube ve Twitter’a sızan ses kayıtları ve soruşturma içerikleri üzerinden yaşanan çaplı tartışmalardan sonra oldu. Hatırlanacağı üzere Youtube, Twitter ardı ardına sansürlendi. Kitlesel erişim yasakları getirildi.
Hızlı şekilde seçim sürecine giren ülkede 22 Mart 2014’te dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın “Twitter mwitter hepsinin kökünü kazıyacağız” sözleri tam da durumu özetliyordu. Talimat nereden geldiğini de tabi. Devletin ilgili birimleri TİB, BTK, özelleştirilse de Türk Telekom buna ayak uydurdu, ve dijital fişleme havuzu ortaya çıktı.
KOCAKULAK TÜRK TELEKOM, 46 MİLYONU FİŞLEMİŞ
Bugüne gelecek olursak, önceki gün Forbes dergisi, Türkiye’de devletin, internet kullanıcılarının hangi siteleri ziyaret ettiğini takip edebildiği, kullanıcı adı ve şifrelerini elde edebildiği sistemi satın aldığını ortaya koyan bir haber yayınladı. ABD merkezli Procera şirketinden bir mühendisin “Hayatımın geri kalanını Erdoğan’ın çılgınlığı yüzünden pişmanlık duygusuyla geçirmek istemiyorum. O yüzden artık bu işte yokum” sözlerine yer verilen haber Türk Telekom’un 46 milyon internet kullanıcısını fişlediğini gösteriyor.
Bir ülkenin en büyük telekomünikasyon şirketi böyle bir işe bulaştığında orada yer yerinden oynar. İstifalar, sorular birbirini kovalar. Ancak gözüken haliyle sansürü de, yasakları da, fişlemeyi de sıradan kabul eden bir ülkeden iki gündür tık yok.
ÖZEL HAYATI BİTİRME HAMLESİ
AKP-Erdoğan rejiminin dijital fişleme ve engelleme hamlesi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zirve yaptı. Taraf’ın ‘Devlet her eve böcek koyuyor’ (21 Haziran 2014), ‘Özel hayat bitti’ (3 Temmuz 2014) manşetleriyle Türk Telekom’un İnternet Servis Sağlayıcılara (İSS-ISP) baskı kurduğu, gönderdiği e-mailler ile internet kullanıcılarının sanal dünyadaki her türlü hareketini izleme hatta mesajlarını engelleme talebinde bulunduğu deşifre olmuştu. Sosyal medya sitelerinde bulunan (HTTPS) sözleşmelerinin korsan yöntemlerle delinmesi isteniyordu.
KANUNLARI VE ULUSLARARASI KURALLARI DELİN BASKISI
O gün tarafa konuşan bir İSS yetkilisi, TİB’e, HTTPS güvenlik sertifikasının delinmesinin teknik olarak çok zor ve hukuki olarak da suç olduğunu defalarca anlattıkları halde ısrarın sürdüğünü dile getirmişti.
Diken.com.tr’den Tunca Öğreten’in haberine göre İSS temsilcisi işin vahametini şöyle anlatmıştı: “TİB yetkilileri bize ‘Dünyada HTTPS trafiğini kullanıcı fark etmeden çözen ülkeler var. Araştırın ve siz de aynısını yapın’ telkinlerinde bulundu. Bu uygulamanın insan hakları ihlali olacağını ve güvenlik zafiyetine sebep olabileceğine dikkat çektik ama ikna edemedik.”
CASUS YAZILIMLAR İÇİN NE ÖDENDİ?
Türk Telekom, İSS’lerden istediği sonucu alamamış olmalı ki, Procera Networks’ün geliştirdiği yazılımı da almaya karar vermişti. Hedef, Türk Telekom tarafından tam bir istihbarat ve engelleme sisteminin altyapısının kurulması, kullanıcı adı ve şifreleri ele geçirerek Twitter ve Facebook mesajlaşmaları dâhil tüm özel yazışmaları görüntüleyebilme, kullanıcıların adreslerini nokta atışı yaparak bulabilme, kullanıcıya fark ettirmeden DNS yönlendirme ve ‘DNS hijacking’ yapabilme, internet kullanıcılarının hangi siteleri ziyaret ettiğini tespit edebilme ve internetteki her türlü içeriği tek tuşla engelleyebilmekti.
Bu yazılımların maliyetleri çok yüksek. Türk Telekom bütçesi ya da örtülü ödenekten karşılandıysa bunun kaç milyonlara yapıldığının da sorgulanması gerekiyor. Faturası er geç ortaya çıkar.
SANSÜRDE DÜNYA REKORU: 114 BİN ERİŞİM ENGELİ
Gazete haberleri ve İSS açıklamalarıyla bunlar deşifre olunca Türk Telekom apar topar açıklama yaparak haberleri yalanlamakla iktifa etti. Ancak sonraki dönemde ortaya çıktı ki, AKP rejimi topyekûn sosyal medya yasaklarından, server ve kişi bazlı yasaklama yöntemlerine geçti.
Nokta atışı sansürler artık rutin haline geldi. Engelliweb.com sitesinin verilerine göre, 114 bin 582 erişime engelleme kararı alındı. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde izahı yapılamayan bu rakamların yüzde 93’ü hükümetin TİB eliyle aldığı sansür kararları. TİB ve BTK’nın re’sen yani dayatmayla erişimini engellediği site sayısı 2014-2015 yıllarında 30-35 binleri buluyor.
CEO’LAR İSTİFAYA MI ZORLANIYOR?
Türk Telekom üzerinden internet kullanıcılarının fişlenmesi, tekil bir olay değil. Daha önce Türk Hava Yolları gibi ‘yarı-devlet kontrolünde’ şirketlerin bilgilerinin de MİT’e açıldığına dair iddialar ortaya çıkmıştı. Devletin, mahkeme kararı olmadan vatandaşların bilgilerini ‘kurcalamak’ için şirketlere baskı kurduğu yönünde sinyaller de veriliyordu.
İnternet ve telekom şirketlerinin baskı altına alınmasıyla ilgili en önemli sinyaller bu alanda görev yapan CEO ve tepe yöneticilerindeki hızlı değişim olmuştu. Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv, Vodafone CEO’su Gökhan Öğüt, Türk Telekom CEO’su Rami Aslan gibi isimlerin istifaları bu alanda sınır tanımayan devlet baskısının yansımalarından ibaret. Sansür yapmayan ya da işini uluslararası standartlara göre yapmaya devam edenlerin hedef olduğunu söylemek hiç de yanıltıcı olmasa gerek.
BU İCRAATLAR ANAYASAL VE EVRENSEL SUÇ
Son olarak, devletin gücünü fütursuzca kullananlara, fişlemeyi olağanlaştırıp, internet gibi özgürlük alanında da bunu kalıcı haline getiren ve kendi vatandaşına casusluk yapanlara hukuk hatırlatması yapmak gerekiyor. Anayasanın 20. maddesine göre; “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” Özel hayatın gizliliği Ceza Kanunu’nda da fiili suç. Fişleme ise, 12 Eylül 2010 referandumunda anayasal suç olarak kabul edildi. Bunu dinlemeyenlerin cezai sorumlulukları hem tarih hem hukuk önünde sürüyor.