Tehlikede olan avukatlar mı, yoksa toplum mu?

AV. MEHMET REŞAT BOZKURT | YORUM *

Her sene 24 Ocak, mesleklerini icra ederken baskı ve tehditlerle karşı karşıya kalan avukatların sorunlarına dikkat çekmek için “Tehlikedeki Avukatlar Günü” olarak anılmaktadır. Bu özel gün, adaleti savunurken hayatını kaybeden veya mesleklerini icra etmeleri engellenen meslektaşlarımızın anısına, adaletin gerçek anlamıyla toplumda yer bulması için verilen mücadelenin önemine vurgu yapmaktadır.

Bu yıl, ‘Tehlikedeki Avukatlar Günü’ Belarus’taki avukatlara ithaf edilmiştir. 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından bu ülkede yaşanan baskılar, avukatların mesleki faaliyetlerini düzgün bir şekilde yürütmelerini neredeyse imkansız hale getirmiştir. Ancak avukatların mesleki faaliyetlerinden dolayı maruz kaldıkları baskı ve saldırılara baktığımızda, Türkiye’deki durum ne yazık ki Belarus’tan çok daha vahimdir. Eğer bugünün hangi ülkedeki avukatlara ithaf edileceğine avukatlara dönük baskı ve saldırıların yoğunluğuna ve sayısına göre karar verilseydi, her yıl Türkiye’deki avukatlara ithaf edilmesi gerekirdi.

Savunma yoksa, ‘adalet’ yoktur!

Tarih boyunca, birçok meslektaşımızın maruz kaldığı hukuksuzlukları bizzat deneyimlemiş veya tanıklık etmiş bir avukat olarak, bu baskıların yalnızca avukatları değil, toplumun tamamını etkilediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Benim gibi birçok avukat, Türkiye’de mesleki faaliyetlerinden dolayı ya tutuklanmış ya da yurtdışına kaçmak zorunda kalmıştır.
Tehlike altında olan sadece avukatlar değil, toplumun bizzat kendisidir.

Bir hukuk sisteminde adaletin tesis edilebilmesi, savunmanın bağımsızlığı ve güvencesiyle mümkün olabilir. Avukatlar, yargının vazgeçilmez sac ayaklarından biridir. Savunmanın yok sayıldığı veya zayıflatıldığı bir ortamda adil yargılamadan bahsetmek, ne yazık ki, mümkün değildir.

Avukatların ve baroların zayıflatıldığı toplumlarda adalet mekanizması, halkın hak arama yollarını tıkayan bir duvara dönüşür. Bu sadece avukatları değil, toplumun tümünü ilgilendiren bir sorundur. Adalet yoksa güven yoktur; güvenin yokluğu ise toplumsal çöküşün ilk habercisidir. Bugün Türkiye’de yaşanan pek çok sosyal ve ekonomik sorunun temelinde, adalet sisteminin çökmesi yatmaktadır.

Her ne kadar bugün sıkça avukatlara dönük ihlallere tanıklık etsek de, savunmanın bağımsızlığını korumak için verilen mücadeleler, geleceğin daha adil bir toplumu için bir temel oluşturacaktır. Türkiye uzun yıllardır hukuk devleti olma vasfını kaybetmiş ve bundan ötürü çok büyük bedeller ödemiştir ve ödemektedir. Ödenen bu bedellerden ders alınarak ülkemizde bir gün hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edileceğine olan inancımızı koruyoruz.


*Weltanwälte e.V. Başkanı, Münih Barosu Üyesi

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin