Tehdide boyun eğeni tehdit ederler

YORUM |  ALPER ENDER FIRAT

AKP yöneticilerinin ve onun tetikçi yazarlarının daha üç beş ay önce Suriyeli mülteci meselesini nasıl ele aldığını hatırlıyor musunuz? Türkiye Müslüman kardeşlerine insanlık vazifesini yapıyor, savaş mağduru bir topluma kucak açıyordu ve onlarla sofrasını paylaşıyordu. Bol bol ensar muhacir hikayesi dillendiriyorlar, Müslüman kardeşliğinden bahsediyorlardı. Ancak Erdoğan dünkü konuşmasıyla bir kere daha teyit etti ki, Suriyeli mülteciler; Saray Rejimi için Batı’yı tehdit malzemesinden başka hiçbir şey değil.

Dün yaptığı konuşmada Eyyyy Avrupa Birliği diye parmağını sallayan Erdoğan ‘Kendinize gelin bak yine söylüyorum bizim şu andaki operasyonumuzu bir işgal harekatı diye nitelendirmeye çalışırsanız işimiz kolay, kapıları açarız 3,6 milyon mülteciyi sizlere göndeririz.’  diye yine açık açık tehdit etti. Erdoğan’ın şantajından sonra tahmin ediyorum Batı başkentlerinin dizlerinin bağı çözülmüştür. ‘Aman bize bulaşmasın da…’ oportünist anlayışını yürürlüğe koymakta bir beis görmeyeceklerdir.

Bu konuda Recep T. Erdoğan’ı da tebrik etmek gerekir, tehdidi yiyeni tehdit etmeyi çok iyi biliyor. Ve AB’yi bu tehditlerle hizaya soktuğu su götürmez bir gerçek. 15 Temmuz dahil Erdoğan’ın içinde bulunduğu uluslararası kriminal işlerin tamamına vakıf olmalarına rağmen onunla işbirliği içinde olmaya devam ediyorlar.

Hatırlayacaksınız, bir ara Avrupa başkentlerinde ya da önemli şehirlerinde bombalar patlıyordu. O patlamalardan önce Erdoğan parmağını sallayarak ‘Bombaların Brüksel’de veya AB’nin herhangi bir şehrinde patlamaması için hiçbir sebep yok’ demişti. Batı kentleri art arda adına Siyasal İslamcı terör olaylarıyla sarsılmıştı. AB ülkelerinin yöneticileri bir konuda ikna edilmiş olacaklar ki bu terör saldırıları bıçakla kesilir gibi kesildi.

Türkiye’de tutuklu bulunan Gazeteci Deniz Yücel’in de aralarında bulunduğu pek çok AB ve Alman vatandaşının da yetkililerin gizli görüşmelerinden sonra serbest kaldığını hatırlayalım. Şunu söylesek yanlış olmaz Erdoğan Rejimi özellikle ekonomik anlamda ne zaman zor durumda kalsa AB ülkeleri gizli ya da açık bir şekilde hayat öpücüğü konduruyor, Onu yeniden hayata döndürüyorlar. Bunda Erdoğan’ın tehdit dilinin çok etkili olduğu kanaatindeyim. Üzerime gelirseniz, beni dışlarsanız, beni zor durumda bırakırsanız, ambargo koymaya kalkarsanız o zaman günah benden gider.

‘Açarım kapıyı sizi 3,5 milyon mülteci ile baş başa bırakırım’ cümlesi de bu tehditlerden birisi. Kapıları açarım tehdidi tek kalemde bütün Batı’yı hizaya getiren bir cümle. Tehdidi yemek ve bunu hazmetmek doğrusunu isterseniz Batı devletleri için yüz karası bir tutum. Bu tehditlerden sonra Türkiye’deki insan hakları ihlallerini ‘endişeyle takip’ etmek dışında bir şey yapmaması da bu çelişkinin diğer yüzü.

Olayın bir de şu tarafı da var. Batı; Erdoğan rejimini desteklemek için bu tehditleri bahane de ediyor olabilir. Çünkü onlar da gönülsüz kabul ettikleri, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin önündeki Erdoğan engelinden memnun görünüyorlar.

Ne gerekçe ile olursa olsun, Avrupa’nın hemen yanı başında bir ülkenin böylesine çağ dışı, böylesine hukuk düşmanı bir anlayışla yönetilmesine yardım ve yataklık etmesinin izah edilir bir tarafı yok.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin