Tecavüzcü haklı, zira mağdur dekolteliydi!

YORUM | MAHMUT AKPINAR

Hizmet’i içerden eleştirenlerin linç edilmesini, “hain”, “ajan” ilan edilmesini problemli ve tehlikeli görüyorum. Çünkü 15 Temmuz açısından Cemaat’in aydınlatması gereken noktalar var. Hizmet kamusal işler yapıyordu. Sadece kamu yetkilileri değil, kamuyu ilgilendiren faaliyetler içindeyse özel sektör veya STK olarak iş yapanlar da eleştirilir ve bu özel alana girmez. Demokratik dünyada başbakan, cumhurbaşkanı, bakan gibi kamusal (public) figürlerin özel yaşamları da acımasızca eleştirilir, medyada tartışılır. Zira bu kimselerin özel yaşamları da kamu çıkarlarıyla yakından ilgilidir, başkalarının hayatını etkileyecek konumdadır. Kamusal Hizmetler gören vakıfların, derneklerin, cemaat ve tarikatların durumu da benzerdir. Bunlar da kamuoyunda konuşulur, tartışılır ki, kamuoyu denetimi olsun, işlerini şeffaf, hesap verebilir yapsınlar.

15 Temmuz’da Akıncı’daki siviller meselesi aydınlatılması gereken bir konu. Mantıklı bir izah getirilmedikçe insanlar bunu sorgulayacak, sorgulamalılar da. Uzun erimde yok saymak, üstünü örtmek çözüm değil. Üstü açık bu problemi dile getirenlerin ihanetle suçlanması doğru değil. Ama öte yandan her şeyi oradaki sivillere bağlayıp büyük resmi onunla izah etmek, genelleme yapmak yanlış olur. Ben ucu nereye ve kime varırsa varsın 15 Temmuz’un aydınlatılması gerektiğini düşünenlerdenim. Bunu yapması gerekenlerin en başında Cemaat geliyor. Zira olay karanlıkta kaldıkça “zanlı” olarak sunulacak. Bu sebeple Mavi Otobüs belgeselinde olduğu gibi muhatapların şahitliği, konuşmaları hayati.

Fakat mesele 15 Temmuz’u çoktan aşmış ve bir soykırıma dönüşmüş durumda. 15 Temmuz’dan 6 yıl sonra 10 bin insanın anayasal haklarından mahrum edilerek, yargılanmaksızın, idari kararla (KHK) işinden atılmasının 15 Temmuz’la bir ilgisi yok! 2009 yılında bomba imha ederken yüzde 98 özürlü hale gelen polis memuru Bilal Konakçı’nın “terör örgütü üyesi” ilan edilip hapse atılmasının 15 Temmuz’la bağı yok! Hayırsever, 83 yaşındaki Gürbüz Dönmez’e (Paşa) “terörist” deyip 10 yıla mahkum etmek 15 Temmuz’la izah edilemez. Bank Asya’nın bazı yöneticileri terfi alıp “muteber” hale gelirken, mevduatı olanların “terörist” ilan edilip hapse atılmasını, kermeste sarma satıp burs veren kadınların, bebekli annelerin hapse konmasını 15 Temmuz açıklayamaz. Önceden fişlenmiş 4 bin 500 yargıcın 16 Temmuz’da tutuklanması, olayla hiçbir illiyet bağı olmayan yüzbinlerce KHK’lının tasfiyesi 15 Temmuz’la ilgili değil. Vakadan çok önce Zaman, STV, İpek Medya’nın kapatılmasının, Hidayet Karaca’nın, Gültekin Avcı’nın hapse atılmasının, kurumlara, şirketlere kayyım atanmasının darbeyle değil, Hırsız’ın, tecavüzcünün kiniyle alakası var!

15 Temmuz elbette aydınlatılmalı ama soykırımın, lincin, çökmenin çok önce başladığını, 15 Temmuz’un birilerine “Allah’ın lütfu” olduğunu bilmemiz gerekiyor. Numan Kurtulmuş’un “15 Temmuz olmasaydı biz bunları hukukla 30-40 yılda temizleyemezdik!” ifadesinin hatırlanması gerekiyor. Velev ki Erdoğan rejiminin iddia ettiği gibi 15 Temmuz’u Cemaat icra etti. Yapılacak şey bellidir. Olaya karışanları tespit eder, yargılar ve cezasını verirsiniz. Zanlıların-sanıkların geniş ailesini, çoluk çocuğunu veya onlarla benzer duygu düşünceye sahip milyonları cezalandıramaz, açlığa-yokluğa mahkum edemezsiniz. Bunlar 15 Temmuz’dan bağımsız karşı çıkılması gereken noktalar. 15 Temmuz’u Cemaat’in yapması da, sivillerin Akıncı’da bulunması da bunları meşrulaştırmaz.

Aydınlatılması gereken noktalar var. Ancak insanlar zalimin çizmesi boğazında iken, hala her türlü işkence, zulüm devam ederken, propaganda mekanizmaları çalışırken, troller her veriyi manipüle edip zulme gerekçe yaparken malzeme verilmesine tepki gösteriyorlar. Bence iki şeyi ayırmak lazım. Olayı nasıl yorumlarsanız yorumlayın, 15 Temmuz 10 yıldır geniş bir kesime yapılan zulmü, baskıyı, tasfiyeyi izaha yetmez. Ortada çok ağır ve yaygın taciz, tecavüz, zulüm, baskı, linç var.

Hırsızlar (AKP) ve Katiller (Ergenekon) daha 2014 yılında bir koalisyon kurdular ve soymaya, çökmeye, öldürmeye başladılar. Evine, barkına, çoluk çocuğuna hırsızların dadandığı insanlar haklarını savunmak istedi, protestolar yaptı, seslerini duyurmaya çalıştılar. Ama mücadeleyi yaparken içerden birileri hırsızlara-katillere kapıyı aralık bırakmış. 15 Temmuz’da hırsızlar ve katiller bu kapıdan girdiler ve önceden planladıkları soygunu, katliamı kitlesel ve daha acımasız hale getirdiler. Şimdilerde Cemaat’e karın ağrısı olanlar ve propaganda etkisinde kalanlar, “Siz kapıyı aralık bıraktınız, o nedenle de bunca zulmü, katliamı hak ettiniz!” modundalar. 15 Temmuz’a dair bazı karanlık noktaları merceğin önüne koyup ölçüsüz ve adaletsiz zulmü, katliamı, “Ama siz de…” diyerek izah ve meşrulaştırma peşindeler.

15 Temmuz’la ilgili her ortaya çıkan gerçekten rahatsız olan, Erdoğan’ın söylemini satın alıp, bu konuda “Cemaat haklı çıkmasın!” diye adeta yakarış seansları düzenleyen, Erdoğan için defansa koşan seküler-laikçi kesimlerin çokça kullandığı bir metafor üzerinden de anlatalım konuyu:

Tecavüzcü bir katil bir kadına tecavüz edip öldürmeyi kafasına koyuyor, zira onun taleplerine boyun eğmiyor. Arsız tecavüzcü bütün mahallenin önünde kadını defalarca taciz ve tehdit ediyor. (“İninize gireceğiz!”, “Haşhaşiler!”, “Sülükler!” “Aç kalacaksınız, ağaç kökü yiyeceksiniz!” “Öldürün bizi diye yalvaracaksınız!” gibi lügat dolusu tehditler 15 Temmuz’dan önce yapıldı.) Ama kadın gaflete düşüp bir pencereyi açık unutuyor. Ayrıca tecavüze dekolte giyimli, gecelikle yakalanıyor. Açık pencereden eve giren tecavüzcü kadına tecavüz edip öldürmekle yetinmiyor, yaşadığı mahalleyi ateşe veriyor. Bütün akrabalarına zulmedip, adalet aramalarına müsaade etmiyor. Hepsinin malına mülküne çöküyor. Mağdura yakın herkese kan kusturup, selamı olana şiddet uyguluyor.

Velev ki laikçilerin, Kemalistlerin dediği gibi bu kadın daha önce tecavüzcü ile yakın olsun. Velev ki bu kadının birilerinin hoşuna gitmeyen yanları bulunsun. “Pencereyi açık unuttu”, “Tecavüzcüye dekolteyle yakalandı!” diye öldürülmeyi, yakılıp üzerine beton dökülmeyi hak ediyor mu? Hadi ideolojik gareziniz, hasediniz nedeniyle yapılanlara sevindiniz. Bu kadının 7 sülalesine, selam verdiklerine zulmedilmesini nasıl hazmediyorsunuz?

Dekolte giyinmek tecavüzü meşrulaştırmaz diye bağıran hak savunucuları! 15 Temmuz’a dair ispata muhtaç iddialar nedeniyle “başörtülü” “dindar”, “cemaatten” diye doğumu müteakip bebesiyle hapse atılan kadınlara, hayatı karartılan milyonlara, açlığa mahkum edilen öğretmenlere, yargıçlara, akademisyenlere yaşatılanları nasıl meşrulaştırıyorsunuz? Diyelim ki tecavüzcünün bütün iddiaları doğru, bu yaşatılanlar hak mıdır? Reva mıdır?

15 Temmuz, Zalim için gerekçe oldu, haneye tecavüze sebep yapıldı. Sorgulamalar olmalı, ama konu üzerinden sis perdesi kalkmamış iken, bazı konular yapılan geniş zulüm, baskı ve adaletsizliğe meşruiyet sağlamaz. Asgari hukuk, insaf ve vicdan bunu onaylamaz. Canı yananlar, mazlumlar doğal olarak Zalim’e yeni malzeme vermeye tepki gösteriyor, fazla reaksiyon veriyorlar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

7 YORUMLAR

  1. Değerli Hocam…

    Mutedil ve de isyan ahlakına uygun sorgulamalarınız inanın çoğu insana hem ümit veriyor hem de benim gibi insanların zihnen hizmet düşüncesi içinde kalınmasına katkı sağlıyor. Bizlerde olmayan hesap sorma, *halbuki Üstad sorulmadan üzerindeki sakonun ve yediğinin içtiğinin hesabını verirdi*, ahlakıyla isyan edememe kültürü ne yazıkki ne dini ne de insani olarak kabul edilebilir bir durum değil. Ama biz ne yazıkki böyle yetiştirildik ve yıllarca da öyle yaşayınca çoğumuzda karakter haline geldi. İsyan etmeyişi, hesap sormayı da çok yavaş öğreniyoruz. Sizin yazılarınız bu kültürün oluşmasında son derece müspet katkılar sağlıyor. Üzüm yeme yöntemini fevkalade güzel gösteriyorsunuz. Yazınızı hakkın hatırı alidir düsturuna masadak emek mahsulü olarak görüyorum. Allah emeklerinizi zayi etmesin. Kızı fatıma da olsa elini keseceğini söyleyen Efendiler efendisinin (sav) sünnetine ittiba etmeyi bizlere nasip etsin inşAllah. Zira tek hatır var o da hakkın hatırı ve bu hatır mahz-ı hatırdı izafi olanı da yoktur.

  2. Mahmut bey, birçoğumuzun duygularına tercüman olmuş, içinden geçenleri, hissettiklerini yazmış. Teşekkürler.
    Ben de aynı şeyi düşünüyorum. Darbeye cemaatten karışanlar olduysa suç ile irtibatı espit edilip cezalandırılabilirdi. Ama öyle yapmadılar, cemaatin yanından geçeni cezalandırmaya kalktılar.
    Kaldı ki, ben karşı tarafın öyle pek darbeye karşı olduğunu da düşünmüyorum. Mal gibi bir sürü psikolojisi içinde ve kaba kuvvet açısından güçlü görünenin yanında dayak yiyene bir tekme de ben atayım rezilliğinden başka bir şey değil karşı tarafın ve destekçilerinin sergilediği.
    Eğer darbeye karşı olsalardı, o zaman Tayyip´in yaptıklarına da karşı çıkarlardı. Oraya ses çıkarabiliyorlar mı? Ayrıca Türkiye darbe tecrübesi çok olan bir ülke. Bugüne kadar darbelerden dolayı kemalist kesimden insanlara da böyle çoluk çocuk demeden fatura çıkarıldı ve zulüm yapıldı mı?
    İkinci bir nokta: Mahmut bey, kadının dekolte giymesi söylemi üzerinden sanki kemalist-laik kesime söz söylüyor gibi. Tabii, onlar da birkaç sözü hak ediyor. Ama onlardan önce daha düne kadar kardeş bildiğimiz, aynı inanç ve duygular içinde olduğumuzu sandığımız kesimin şerefsizce tutumu daha fazla sözü hak ediyor bana göre.
    Maalesef ülkenin muhafazakar-dindar geçineni de, laik-modern geçineni de kabilecilik seviyesinden çıkamamış, insan haklarını özümseyememiş yaratıklar olarak kendilerini gösterdi. Masum insanlar acı çekmese bunların kendi pislikleri içinde debelenmesini seyretmek keyifli bile olabilirdi.

  3. “Hizmet’i içerden eleştirenlerin linç edilmesini, “hain”, “ajan” ilan edilmesini problemli ve tehlikeli görüyorum” diye başlamışsınız. Hizmeti içerde de dışardan da eleştirmeyen kaç kişi kaldı? Kim “hain”, “ajan” denilerek linç edildi?

    İfadenizle, “birilerinin aralık bıraktığı camdan girip… sonunda mahallenin yakıldığı” bir sosyal yapıda, insanların “acaba içeri giren ajan ve hainler kimler?” diye sorgulamasını, bazılarının “âli heyeti” ve hatta “sistem kurucusunu” doğrudan ya da dolaylı olarak bizzat hedef gösterenleri “acaba hain ve ajan bunlar olabilir mi?” diye sormasını mı yadırgıyorsunuz? Sütten ağızları yanmış insanlar bunları da sormasınlar mı?

    “Hizmet” dediğiniz ne? “Cemaat” dediğiniz kim?
    Sevgi Akarçeşme hanımla yenice yaptığınız: “Mahmut Akpınar: Cemaat darbenin planlayıcısı değildi, ama içine çekildi” başlığıyla verilen röportajın başlığı bile, “cemaat darbenin içine çekildi” anlamını taşımıyor mu? Birileri “Cemaatin darbenin içine çekildiğini artık kendileri bile itiraf ediyorlar” dediklerinde bunu da cevaplamak ve “kastedilen Cemaat değil, Cemaatten sadece birilerinin darbe tiyatrosuna katılma ihtimali” dememiz gerekmeyecek mi?

    Kaş yapalım derken göz çıkarmamalı.
    15 Temmuz darbe girişimi gerekçesiyle yaptığınız zulümleri yazarken bile, Cemaat çözmesi gereken bazı şeyleri çözmedi, “15 Temmuz açısından Cemaat’in aydınlatması gereken noktalar var”, “15 Temmuz’da Akıncı’daki siviller meselesinin aydınlatılması gerekli” diye Cemaate vurarak başlamanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Yükü Cemaatin üzerine yıkmamak lazım.

    İddiasını ispat ile mükellef müddei, konuyla ilgili Meclis Komisyonu raporunu bile yayınlamamış. Komisyon Başkanı bir yere, eski TMBB Başkanı bir yere, son TBMM Başkanı başka bir yere atıyor ama yıllardır yayınlanmamaya davam ediyor. Sadece bu bile fahiş/majör hata. Her ağızlarını açışta, sorulması gereken bir hata…

    15 Temmuz’un ertesi günü ilk açıklamalarda “uluslararası bir komisyon kurulsun, araştırsın, eğer suçlu bulurlarsa gidip teslim oluruz” denilecek kadar açık bir yapı; dünyanın onlarca gazete ve televizyon organında konuyu kendine bakan yönüyle, en tepeden açıklamış bir Cemaat.

    Siz tr724’de yazıyorsunuz. Şimdiye kadar bir tek yazınızın bir tek satırına dokunuldu “bunu böyle yazmayın” denildi mi?

    Yazının diğer kısımlarıyla %100 razıyım. Elinize, dimağınıza sağlık. Çok doğru ve yerinde değerlendirmeler. Teşekkürler…

  4. Cemaatin mağduriyeti yada yanlış anlamayı yada üzerine atılan suçu gidermeye çalışması, cemaatin çok yanlış bir yola girmesine neden olur. Çünkü çok yanlış mesajlar vermiş olur çevreye. Cemaat insanlara derin devlet olarak gösterilmektedir. Asıl derin devlet yani ergenekon kendi yerine cemaati koymaktadır. Ergenekon yargılarken aslında kendisini yargılamaktadır. Faili meçhul cinayetler ve darbeler tarihini gün yüzüne çıkarırken yani şu adamı cemaat öldürdü, şu suikasti cemaat yaptı, muhsini cemaat öldürdü derken aslında yaptıklarını deşifre etmekte ama adını ergenekon yerine cemaat koymaktadır. İnsanların kafasındaki derin devlet algısını cemaatmiş gibi göstermektedir. Bu yüzden insanlar cemaatten kurtulmayı derin devletten kurtulma olarak görmektedir. Ama ilginçtir bu sadece algı düzeyinde kalmaktadır. Yani aslında aydınlanan tek bir vaka bile yoktur. Yani yine ergenekon tezgahı olan 15 temmuz gibi diğer tezgahların hiç birinde faile ulaşılamamıştır. Çünkü ergenekon kendi konumunu korurken, kendisini cemaat olarak göstermekte ve bu sayede cemaati bitirmektedir. Hem yerini korumuş oluyor, rejim değişikliğiyle daha güçlendirmiş oluyor, hem de insanlara kötülüklerinden kurtulduklarına inandırılıyor.

    Şimdi böyle bir ortamda cemaat kendini aklasın demek tam da onların istediği şekilde cemaat kendini bir devlet gibi göstermiş olacak. Ve ergenekonun istediği de bu zaten. “Bakın gördünüz mü derin devlet kendini aklamaya çalışıyor.” Halbuki doğru olanı bu işi gerçek bir devletin, yargının ele almasıdır. Cemaat ise aslında burada cemaat kullanmak yanlış oluyor, mağdur olan insanlar ise hukuka başvurarak haklarını talep ederler. Yani hukuk olacak ki mağdur hukuka başvursun ve kendini aklamaya çalışsın. Hukuk olmayınca hakkını nasıl savunsun ki? Hukuksuzluğa rağmen hakkını savunmaya kalkarsa ya paralel bir mahkeme kuracak, ya paralel yargı kuracak, paralel emniyet kuracak. Zaten ergenekonun istediği de bu. Yani bakın bunlar paralel devlet olarak sızmışlar. Peki gerçek ne?

    İnsanlar her bağımsız birey gibi nasıl diğer bireyler başvuruyorsa, hangi motivasyonla başvuruyorsa, aynı gerekçelerle başvurmuş ve kurumlara girmişlerdir. Bunların adına cemaat sözcülük yapsa bu tam ergenekonun istediği şeydir. “Bakın gördünüz mü bunlar sizin gibi birey değil, cemaatmiş” diyecekler.

    Ayrıca içeriden yada dışarıdan suçlamalara geleceksek; kesinlikle hiç bir şeyin üzeri örtülmemeli. Diyelim açık giyinen kadın suçlanmaktadır. Eğer o kadın bunu bir ayıp olarak görürse büyük hata yapar. O tuzağa düşmemelidir. Yani insanlar, devlet o kadını suçlayabilir ama kadın bunu kabullenmemeli, üzerini örtmeye çalışmamalıdır. Kadın bu suçlamanın üzerine gitmelidir. Evet ben açık kıyafet giydim. Hatta tecavüzcü bu kıyafetten kışkırtılmış olabilir diyecek. Burada son cümlede kadın tecavüzcüden bahsetmektedir. Yani kadın artık yalnız değildir. Olayın içine bir kişi daha girmiştir. İşte bu noktada hukuk devreye girmelidir.

    Sorun hukukun olmamasıdır. Herkes bunu biliyor ama türkler hukuksuzluğa alışık olmalılar ki sadece tecavüze uğrayan kadına ‘çağdaşlar’ oh olsun diyor, bunların sakallı versiyonu ise helaldir diyor. Yani birisi nefsani bir kavramla diğeri dini bir kavramla aynı şeyi mırıldanmaktadır. Kadın eğer hukukun yerini almaya çalışırsa kadını hukuku gaspetmekle suçlayacaklar. Kadın diyor ki “o zaman siz bunu araştırın.” Yani kadını hukuku gasp etmeyle suçlarken aslında olmayan hukuku gasp etmeye çalıştığı ile suçlayacaklar. Gerçekten konu çok karışıyor. Çünkü şeytan hile yapacağı için herşeyi ters yüz ediyor.

    Olmayan birşeyin paralelinin kurulduğunu iddia ediyorlar. Asıl ilginç olanı da cemaati tasfiye ettikten sonra hukuk gidiyor. Yani tasfiyeden sonra hukuksuzluklar başlıyor. Bu aslında hukukun sigortasının tasfiye edilen insanlar olduğunu gösteriyor ama bunu daha anlayacak düzeyde değiller. Belki 10 yıl belki 100 yıl sonra belki anlarlar. Siz hiç chp li savcıların yolsuzluk ortaya çıkardığını duydunuz mu? Neyse. Hukuk olduğunda yukarıdaki olaya başkaları da girmeye başlayacak. Mesela mahalle bekçisi. “Bağırma seslerini duymadı mı? O ispiyoncu komşular sesleri duymadı mı? Polise haber vermedi mi? Köprüye sabaha kadar neden polis gelmedi? Sabaha kadar köprüye neden vali, emniyet müdürü gelmedi? Bunlar devleti cemaate yıkmışlar, kendilerini rollerine o kadar kaptırmışlar ki devlet olduklarını unutmuşlar. Şimdi tecavüzcü istihbaratı alınmış ama kimseye bu gece herkes kapısını, camını kapatsın diye uyarı yapılmamış. Bak şimdi olayın içine kimler giriyor, kimler. O yüzden onlar kadına baskı yaparak sessiz kalmasını isterler. Bu sayede hem kadından kurtuluyorlar hem de pozisyonlarını koruyorlar. Cemaat binlerce insan adına bence konuşamaz. Çünkü bunu hiç bir birey kabul etmez. Devletin bağımsız mahkemelerinde kendi hakkını herkes koruyacak durumdadır. Cemaate bir makam, mevki vermek bence çok doğru değil. Ama algı cemaatin ısrarla bir devlet gibi olduğu yönünde. Bu da zaten yapılanları kendi kendine destekleyen bir mekanizmaya, yani kısır döngüye neden oluyor. Cemaat tepki verirse cemaatin bir makamı olacak ve kafada bir makam olan cemaati laik ve müslüman şeytanlar istedikleri şekle sokacaktır. Yani cemaat konuştukça istedikleri şekli vereceklerdir. Ama şu anda cemaatin direnmesi sayesinde bu algı yapma kozu şeytanın eline verilmemektedir. Bu yüzden şu anda kendileri çalıp kendileri oynuyor. Bilmiyorum fark ettiniz mi? Yani kendi işledikleri cinayetleri cemaat işlemiş gibi yapıyorlar, sonra bu cinayete karşı tutum alıyorlar, cemaati cezalandırıyorlar. Kimse de fark etmiyor ki hiç bir cinayet aydınlanmadı. Cemaatin bu sessizliği bunların zamanla kendi kendilerine konuşmalarına neden olacak. Çünkü kafasının içinde iki katil birbiriyle konuşup duracak. Necip hablemitoğlunu öldürüyorsun, sonra n. hablemitoğlunu cemaat öldürdü diye cemaati öldürüyorsun. Al sana iki katil, iki kişilik, aynı bedende. Bu tipler yakında delirecek ve kendi kendilerine sesli konuşmaya başlayacaklar.

    Cemaatin sanki yargı ayağı, emniyet ayağı varmış gibi yani organize gibi davranmak yani onun hukuk fonksiyonu göstermesini beklemek büyük haksızlıktır. Burada hukukun olması gereken yer türkiyedir. İnsanlar kendi şeyi ortada dururken cemaate şey atmasın. Bu biraz rolleri karıştıran ebeveyne benziyor. Anneden babalık rolü beklemek yada çocuktan annelik rolü beklemek gibi iş sapkınlığa gider.

  5. Mahmut Bey, Gecen gun youtube da bir comment yapildi. Ayni comment i ben size de yonelteyim.
    Siz bu dort sivil sahis hakkinda ne biliyorsunuz? Siz neden bildiklerinizi paylasmiyorsunuz? Siz soyleyin Kemal Batmaz, Hakan Cicek, Nurettin Oruc ve Harun Binis’in neden orda oldugunu.
    Siz de biliyorsunuz ki, bu sahislar kesinlikle Adil Oksuzle ve darbeyle bir baglarinin olmadigini soyluyorlar. Siz bu dort insanin aciklamalarina neden inanmiyorsunuz? Neden bu dort insan hakkinda baskalarindan aciklama bekliyorsunuz? Bu dort insan hakkinda kim, ne hakla aciklama yapacak? Nasil bir aciklama sizi tatmin eder? Eger bu kisilerin sucsuzlugu tebeyyun ederse, bu kisilere nasil haklarini odeyeceksiniz? Su andaki yargilamalara ve delillendirmeye guveniyor musunuz? Sucsuzluk karinesini bu dort insan icin de uyguladiniz mi?

    Eger bu insanlar sucsuz cikarsa, insanlarin yuzune nasil bakacaksiniz?

    Saygilarimla
    Cid

  6. kusura bakmayin ama cemaat aydinlatsin saçma bir dusunce. iddia eden kim ise o ispat etmek zorunda bu suclamayi. ayrica cemaat devlet mi bunlari aydinlatacak. bunlari devlet mahkemeleriyle kanitlamak zorunda. ki suanki soykirim mahkemeleri bile kanit bulamiyor ve akar in, fidan in ifadelerini alamiyorlar.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin