YORUM | ALPER ENDER FIRAT
ABD’nin Afganistan’da 20 yıl sonra her şeyi bırakıp çekilmesi ülkede büyük bir kaosun yaşanmasına neden oldu. Taliban’ın ülkenin tamamını kontrolü altına almasından sonra on binlerce kişi ülkeyi terk edebilmek için ölümü bile göze aldı. Bir ülke düşünün ki orada yaşayanlar yeni yönetimle baş başa kalmamak için imkansız olmasına rağmen uçağın tekerine asılı olarak uçmayı tercih ediyor.
Bundan sonrayla ilgili tahminler belli ve başka bir yaşanmışlıkla çok benzeşiyor. Zihninizde kurgulayın, Taliban, yönetimi ele geçirdikten sonra ülkede bütün muhalifleri ya da başı açık olanları “terörist” ilan edip tutuklamaya başlıyor, işkencelerden geçiriyor, işkencede öldürülenlere ise intihar etti diye açıklama yapıyor.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Hakimin, savcının, avukatın, kendisi olduğu yargılamalar yapıp muhalif diye gördüklerini sakalı yok, bıyığı yarım kesik, burka giymemiş gibi gerekçelerle hapsediyor. Mahkemede suçlu ilan ettiklerini kim savunmaya kalkarsa, onları da tutuklayıp hapse atıyor. Güya mahkemede yargılıyor ama, sanığın suçsuzum demesi bile suçlu ilan edilmesine delil sayılıyor.
Taliban yönetimi binlerce, on binlerce, yüz binlerce insanı ya idam ediyor ya hapsediyor. Hapishaneler yetmediği için büyük paralar harcayıp dev hapishaneler inşa ediyor.
Mağdur olanlar AİHM’e, BM’ye feryat figan şikayette bulunuyor ama onlar iç hukuk yolları tüketilmemiş diye bütün başvuruları reddediyor.
Dünya Taliban’ın yönetime gelmesini çok da umursamıyor. Onlar, dünya ile iyi geçinmeye dünya devletleri de Taliban ile iyi geçinmeye dikkat ediyor. Batı ligi, Taliban ile aramızı bozulursa ekonomik ve siyasi çıkarlarımız zarar görür kaygısındalar.
Dünya bize sorun getirme ama sen içeride ne yapıyorsan yap diyor, “suskunlukla”.
Bütün bunları bir yerlerden hatırlıyor musunuz?
Taliban sonrası Afganistan görüntülerini izleyince aklıma 15 Temmuz ve sonrasındaki Türkiye geldi. Tayyiban sonrası Türkiye ile Taliban sonrası Afganistan ne kadar da benziyor birbirine.
İranlı gazeteci ve insan hakları aktivisti Masih Alinejad’ın Twitter hesabından yayınladığı bir videodaki Afganlı kızın, buruk bir yüz ifadesi ve ağlamaklı gözlerle dediği gibi “Afganistan’da doğduğumuz için kimse bizi umursamıyor, tarihte yavaş yavaş yok olacağız, öleceğiz.”
Evet gerçekten de bazı yerlerde doğanlara, bazı aidiyetlere yapılanların umursanmaz bir tarafı var.
Türkiye’de bazı insan hakları aktivistleri, AKP muhalifleri Afgan kadınlarını Taliban rejimi ile yalnız bırakmama çağrıları yapıyorlar. Taliban karşıtı olan bütün kadınlara destek mesajları yayınlıyor olayı gündemde tutmaya çabalıyorlar. Doğrusu bu insani duyarlılık, bu çağrılar ve çabalar takdir ve alkışı hak ediyor.
Ancak Afganistan’da kadınları bekleyen tehlikeye karşı dünyaya çağrıda bulunurken, hemen yanı başında yaşananlara karşı bu denli umarsız, bu denli duyarsız kalmak, böylesine ‘bana ne’ci davranmak ise yaman bir çelişki olarak karşımızda duruyor.
Afganistan’da bu olaylar yaşanırken Konya’da yaşayan Huriye Acun isimli kadın 8,5 aylık hamile olmasına rağmen tutuklandı. Sınıf öğretmeni Huriye Acun, kelepçeyle doğum yapmamak için ettiği feryatları birkaç kişi haricinde kimse duymadı; duymazdan gelindi. Yine aynı şekilde 7 aylık hamile Arzunur Özkan da Huriye Acun gibi kanunlara aykırı olmasına rağmen tutuklu.
15 Temmuz’dan sonra tam olarak kurulan Tayyiban Rejiminin kadınlara yaptığı elbette bu iki kişiyle sınırlı değil. On binlerce öğretmen, öğrenci, doktor, akademisyen kadın tutuklandı. Bunların içinde binlercesi hamile ya da yeni doğum yapmıştı. Yüzlerce çocuk hapislerde büyüdü ama kimsenin hassasiyet alanına girmedi. Binlerce kız çocuğunun okuma hakkı, binlerce kadının mesleği, özgürlüğü, insani hakları elinden alındı. Kimsenin gıkı çıkmadı.
Taliban yapınca kötü Tayyiban yapınca iyi, öyle mi?
Mavi Marmara için tehlike uyarısında bulunanlara “vatan haini” deyip daha sonra “zamanın başbakanına mı sordunuz?” diyene ses çıkarmazsa yazıklar olsun!
Mısır’da başörtülü Rabia katledilince, “o zulmü yapanları Allah kahretsin” diye bağıranlar, daha sonra İhvan üyesi Muhammed’i darbecilere teslim edenlere ses çıkarmazsa yazıklar olsun!
Doğu Türkistan’da zulüm yapan Çin’e “o zulmü yapanları Allah kahretsin” diye bağıranlar, daha sonra Çin’den alınan krediye karşılık soydaşlarını satanlara ses çıkarmazsa yazıklar olsun!
Afganistan’da halka zulmeden Taliban’a “o zulmü yapanları Allah kahretsin” diye bağıranlar, daha sonra “Taliban ile inanç farkımız yok” diyenlere ses çıkarmazsa yazıklar olsun!
Avustralya’da ormanlar yansa, her yeri seller götürse, “kanguruları öldürdüler, Allah cezalarını verdi.” Bizde ormanlar yansa, seller götürse “dış güçler yaptı, feto yaptı.”
Tomruk deposuna izin vermek istemeyen kaymakam ”fetocu” “HES tehlikelidir” diyen “fetocu” ama ortalığı sel götürünce “nerede devlet” diye soran gene “fetocu”.
Eğitimsizlikten cahilliğin dibine vurduk, en basit mantığı bile yürütemiyoruz. Geleceğimiz, kendi çocuklarımıza aydınlık bir gelecek için gecesini gündüzüne katan o eğitim gönüllülerinin kıymetini bilemediniz, yazıklar olsun!
1-Dinimizde önce yakına iyiliği emretmesi boşuna değildir. Uzaktan davulun sesi hoş gelir. Önemli olan Afrika’ya ya da Filistin’e yardım göndermekten önce kendi komşunun sesini duyabilmektir. Yoksa dünyada yaşanan her olay için bir tweet atarsın da, hiçbirine faydası olmaz. Sadece şov yapmış, takdir toplamış olursun
2-Avrupa devletlerinin tarihine bakarsanız, halkın haklarını almak için ciddi savaşlar verdiklerini görebilirsiniz. İslam ülkelerinde ise insanlar kendi elleriyle bu yönetimleri getirmek için çırpındılar. Şimdi de Batı’dan yardım bekliyorlar. Elbette ki batının bu işlere parmak sokmasının etkisi var ama önce kendimize bakmak ve özeleştiri esas düstur olmazsa, başkalarına laf saydıra saydıra bir yere varamayız. Batı müdahale edip yardım ettiğinde de “siz bizi sömürge yaptınız” vs. yorumları olacaktır. Doğru olan halkların kendi mücadelelerini vermeleridir. Bir kurtarıcı tarafından tepeden gelen hakların kıymeti bilinmez, bilinmedi, bilinmeyecek te. Ancak kendi mücadelesini vererek haklarını kazananlar değerini bilip bu haklarını korurlar
BÜTÜN MAZLUMLAR İLE BERABER ÖZELLİKLEDE MÜSLÜMAN VE HASSETENDE KÜRT MÜSLÜMAN MAZLUMLARA YANARIM…
Ben hayatımın hiçbir döneminde Filistin için miting yapan müslümanlarla beraber yürüme arzusunda olmadım, olmak içimden gelmedi. Çünkü 90 lı yıllarda bu uğurda slogan atıp yürüyüş yapan, miting düzenleyen, konferans veren tüm Türkiye müslümanları bana ikiyüzlü gelmişler. Sahte delikanlı gibi görürdüm ve görüyorum onları… Neden mi?
Biz Güneydoğu Kürt şehirleri yaşayanları hepimiz beş vakit namazlıyken, namaz kılanlar yaşadığımız zülümleri asla görmüyorlardı. Yani Kürt olduğumuz için sanki, hayatın olağan durumunu yaşıyormuşuz gibi, bizi bırakıp Filistin ile ilgilenenleri iki yüzlü görürdüm.
Bugün kalbinde iman ve cesaret olan hiçbir Türk Müslüman cemaate uygulanan soykırımı bırakıp, başka ülkelerdeki müslümanlara acıma numaraları yapmasın.
Hüriye Acun a reva görülen zülme sessiz kalan Bütün Türkiye müslümanları KORKAK tırlar.
Vicdansızdırlar.
Yalancıdırlar
Dün Kürde yapılan zülme sessiz kalan, bugün de Türk kardeşine yapılan zülmede sessiz kalacak.
Bu böyledir.
Resullullah Hz Bilal’i zalim akrabasına tercih etmedi mi ey Türkiye müslümanları…