Taşları bağlayıp köpekleri salan yargı

Yorum | Alper Ender Fırat

Ülkede yediden yetmişe herkesin suç örgütü lideri olarak bildiği Sedat Peker bütün  muhalefeti alenen ölümle tehdit edip ‘Dışarıda yakaladıklarımızın hepsini ağaçlara, bayrak direklerine astıktan sonra o cezaevlerine de gireceğiz. Onları cezaevlerinde de asacağız. Boyunlarından asacağız bayrak direklerine’ dediği konuşmasında dolayı yargılandığı davadan beraat etti. Mahkeme heyeti bu tehditte hiçbir suç unsuru bulamamış olacak, Sedat Peker’i elini kolunu sallayarak geldiği adliye koridorlarından yine elini kolunu sallayarak gönderdiler.

Bu kararın verildiği gün, aynı adliyede Uluslararası Af Örgütü Türkiye Onursal Başkanı ve insan hakları savunucusu Av. Taner Kılıç; hakkındaki en salak suçlamaların bile yalan olduğu ortaya çıkmasına rağmen tahliye edilmedi.

Av. Taner Kılıç 6 Haziran 2017 tarihinde cep telefonunda Bylock yüklü olduğu gerekçesiyle evinde gözaltına alınmış ve 9 Haziran’da da tutuklanmıştı. Daha sonra yapılan bilirkişi incelemelerinde ve polis raporlarında Taner Kılıç’ın hiçbir zaman Bylock kullanmadığı ve telefonuna kesinlikle yüklemediği ispatlandı. Ama bu gerekçeyle gözaltına alınan Kılıç yine serbest bırakılmadı. Bu seferde akrabalık ilişkileri suçlanması için gerekçe olarak gösterildi.

Böyle bir hukuk, böyle bir yargılama, bu yargılamayı yapan böyle bir devlet olabilir mi? Yargılama makamı Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre suç sayılan hiç bir şey gösteremiyor, bylock gibi olağanüstü hal suçunu da işlemediği ortaya çıkıyor. Hiçbir suç isnat edememelerine rağmen tahliye etmiyorlar. Altı ay önce tahliye kararı verilmesine rağmen serbest bırakılmayan ve bir sonraki duruşması 7 Kasıma ertelenen Taner Kılıç hiçbir şeyle suçlanmamasına rağmen esaretten kurtulamıyor. Aynı gün alenen muhalif olan herkesi katletmekle tehdit eden Sedat Peker, yargılandığı davadan beraat ediyor.

Böylesine ahlaksız bir yargılama dönemi yaşanmadı

Katliam yapacağını alenen söyleyen suç örgütü lideri adliyeye salına salına gelip salına salına beraatin alıp çıkıyor, diğer yanda bir insan hakları savunucusu kendi hukuklarında bile hiçbir suçlama gösteremiyor olmalarına rağmen rehin tutuluyor. Bu durumu hiçbir

şart açıklayamaz, hiçbir mazeret böyle bir kepazeliği açıklamaya yetmez. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir olağanüstü döneminde böylesine ahlaksız bir yargılama örnekleri yaşanmadı. Hem devleti hem adaleti böylesine paçavraya çevirenleri tarih 1000 yıl geçse unutmaz.

Bu izansızlık, bu insafsızlık, bu ahlaksızlık en zalim yönetimler için bile çok fazla. Dünyanın neresinde, hangi ceberrut yönetimde, hangi zalim hukuk sisteminde hiçbir suç işlememiş bir kişi, akrabasından dolayı suçlu olarak kabul edilip, hapiste tutulabilir? Abdullah Öcalan gibi terörü alenen kabul eden, binlerce kişinin ölmesine neden olan tescilli bir teröristin bile herhangi bir akrabası, sırf akrabalık bağı yüzünden tutuklanmış mıdır?

Her tanıyan bilir ki Taner Kılıç öğrencilik yıllarından beri iflah olmaz bir hak savunucusudur. İnsan hakları ihlalleri ve mülteciler konusunda dünyanın saygı duyduğu bir hukukçudur. Ama derin bağlantıları olmadığı için Almanya Dışişleri Bakanı, İngiltere Başbakanı onun için devreye girmez ve hukuk işlemez.

Yargı hiçbir zaman bu kadar pespaye bir hal almamış, hiçbir zaman, zalim bir yönetimin böylesine kırbacı haline gelmemişti. Sarayı’ın kırbacı olmaktan başka hiçbir görev ifa etmeyen hakim ve savcılara soruyorum çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız ve onlara nasıl bir utanç miras bırakıyorsunuz farkında mısınız?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin