YORUM | BÜLENT KORUCU
Hiç kimse başka yerlere çekmeye kalkmasın! İki hafta önce uyarmış ve “Dili, edebiyatı bozmak da bir çeşit terördür; felaket habercisidir. Tedbir almalıyız” demiştik. Alınacak tedbirleri güncel tartışmalarla birleştirip farklı niyetler aramak beyhudedir. Bundan sonra güzel Türkçemizi korumak adına bazı önlemler hayata geçirilecektir. Kelimeleri ‘şöyle bir miks ederek’ kullanan, deforme edenlerin yaptıkları yanlarına kâr kalmayacaktır. Dilimize uzanan dilleri de koparmasını biliriz…
Bu kapsamda ilk olarak ‘geçmek’ fiilini tahrif etmek suretiyle üretildiği anlaşılan ‘geççek’ kelimesi ikinci bir yazıyla düzeltilene kadar Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaklanmıştır. Vatandaşlarımızın zorluk yaşamaması için kademeli tarife uygulayacağız. ‘Geççek’i kullananlara ‘gitçek’ diyenlerden yüzde 50 daha az elektrik verilecektir. Dilimizi koruma kararlılığımızın nişanesi olarak ‘gideyo, gideyazdı, gidekodu’ gibi varyantların kullanılması da aynı kapsamda değerlendirilecektir.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Söz konusu kelimeleri toplu ve organize biçimde kullananlar ‘gitçek’ terör örgütü olarak nitelenecek ve halkı isyana teşvikten haklarında işlem yapılacaktır. Ne demiştik 27 Ocak’taki konuşmamızda “Terör, sadece insanların canına, malına, özgürlüğüne, kastetmekle olmaz. Milletlerin varlığının ve devamlılığının teminatı olan dilini, edebiyatını, kültürünü bozmak da bir çeşit terördür.” Buradan ötesi derdinizi Marko Paşa’yla Sırma Saçlı Süleyman’a anlatırsınız.
Bay Kemal’in adamlarının bu entelektüel çabamızı, Midas’ın Kulakları, Yıldız Sarayındaki Büyük Burun ya da 12 Eylül Anayasası oylanırken yasaklanan ‘mavi’ kelimesiyle bir tutma girişimleri dikkatlerden kaçmıyor. En azından Fahrettin’in dikkatinden kaçmıyor. Bay Kemal’e elektrik vermemiz yakışık almayacağı için onun cereyanını keseceğiz. Hem zaten faturasını ödemeyerek kendisi kaşınmıştır. Böylece evinin mutfağında çektiği videolarla benim vatandaşımın huzurunu kaçırmasının önüne geçilmiş olacak. Yeri gelmişken Edirne’dekinin ketılını aldığımızı da belirtmek isterim. Gerçi o ketılı amacı dışında kullanmanın hesabını İmralı’dakine verecek ama olsun biz yine de tedbirimizi almış olduk.
Benim bir şarkıdan korkup onu yasaklatmaya çalışacağımı söyleyen cibilliyetsizlere gelince… Tam aksine böylesi girişimler benim oyumu artırmakta ve küskünlerin kapana, pardon yuvaya dönmesini sağlamaktadır. İnanmayan Nagehan’a sorabilir. Hem bugüne kadar biz kimin dilini koparmışız? Saray’da beslediğimiz sanatçılar bunun en yakın tanığıdır. Zaten mevzubahis çizgi roman kahramanı kişi de beni kastetmediğini, başka bir virüsle ilgili yazdığını açıklamıştır. Bunaldığı bir anda dilinden dökülen hezeyanlarını ciddiye alacak değiliz.
Kremlin’in önünde ‘Diktatöre ölüm’ diye bağırdığı için yakalanıp Stalin’in huzuruna çıkarılan adamın hikayesini sadece siz mi biliyorsunuz? Fahrettin, sosyal medyadan okuyup bana özetledi. (O kadar yoğunum ki artık sadece kitaplar değil tweet’lerin bile özetine ancak bakabiliyorum.) Tarkan denen şahıs da havanın günlük güneşlik olduğunu beyan etmiş, mesele kapanmıştır. Ben yine de sokakta güneş gözlüğü olmayan herkesi toplatayım. Hava bulutlu demediklerini ispat edene kadar Süleyman ya da Hakan misafir etsin. Bu işler ihmale gelmez. Her yangın bir kıvılcımla başlar. Müteyakkız olmak lazım. Uzun süredir uyku tutmuyor, Resmi Gazete’ye makale yazacağıma biraz bunlarla oyalanayım.
NOT: Bu yazı ironi içerebilir, alerjisi olanlar dikkatli okusun!