YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN
Ben tarihi yazamam. Ya siz? Peki ya yazabilecek olsaydınız, nasıl bir tarih yazardınız? Neyi değiştirirdiniz? Ben bu yazıda tarihi değiştirebilecek olsaydım neyi değiştirirdim Türkiye’de, onu anlatacağım. Bu tamamen benim hayal gücüm. Kiminize okuduklarınız ters gelirse bunu hatırlayın olmaz mı? Ve siz de kendi hayal gücünüzü kullanın, neler değişmeli, nasıl değişmeli, bir düşünün! Çünkü hayallerimiz kadar varızdır bizler. İnsanın en büyük silahıdır, kurduğu hayaller. Hayal kurabildiğimiz sürece insanızdır, o hayalleri paylaşabildiğimiz müddetçe özgürüzdür! Dedim ya, bunlar benim hayallerim. Biliyorum, bu tarih yaşandı. Ve yaşanan tarih, benim kurduğum hayallerden çok farklıydı! İyi de dürüst olun ve söyleyin yazıyı okuduktan sonra: böyle olsa daha iyi olmaz mıydı?
Haydi, başlayayım anlatmaya o halde.
“… 2019 yılında yapılan anayasa referandumundan sonra, Birleşik Anadolu Cephesi Bloğu (AKP-CHP-HDP) eş başkanlar Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Demirtaş ile beraber Brüksel’deki törene ilk kez AB üyesi temsilcisi olarak katılarak, resmi törenle AB gönderine Türkiye bayrağının çekilişini el ele izlemişlerdi. Erdoğan, Kürtçe “Bugün çok gururluyuz!” diyerek başladığı konuşmasını bitirdiğinde, töreni izleyen herkes gözyaşlarını tutamayacak, tüm Türkiye delegasyonu duygusal anlar yaşayacaktı. Türkiye, 2015’te gelir seviyesini 20,000 doların üzerine çıkardığında da, 2017’de Vestel-Arçelik konsorsiyumu Van sanayi bölgesini patenti alınan yeni hibrit araçlar için üretim üssü seçtiğinde ve üretime başladığında da, aynı yıl Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti ile ortak doğal gaz çıkartmaya başlanıldığında da bu tür anlar yaşanmıştı elbette; ama bu kez durum çok farklıydı. İki eyaletli Anadolu Kürdistanı ve Anadolu Türkiyesi’nin oluşturduğu Birleşik Anadolu Cumhuriyeti, 1299’da başlayan ve 1923’te devam eden canlı politik maceranın finaliydi. PKK’nın silah bırakması ve Birleşik Anadolu Cephesi’nin 2014’te imzalanan protokolü sonrasında, 2019’a kadar tam beş yıl aralıksız çalışan Meclis, sonunda Tanzimat’tan ve Cumhuriyet’in ilanından sonraki en önemli reform sürecini tamamlamış, bu arada Türkiye insani gelişmişlik endeksleri sıralamasında her yıl ortalama onar basamak yükselerek, üretimde, istihdamda, bütçe denetiminde, araştırma-geliştirme ve bilimde, sporda, altyapıda; aklınıza gelen her alanda dünyanın en geniş kapsamlı sosyoekonomik sıçramasını yapan ülkesi olmuştu!
Özellikle 2014’te, Cephe’nin kuruluşunun daha ilk aylarında Suriye’ye yapılan insani askeri yardım operasyonuna ABD, AB ve Japonya’nın da destek çıkmasıyla beraber, Suriye’de yapılan anayasa çalışması tamamlanmış, Suriye ile serbest ticaret anlaşması imzalanmıştı. Aynı yıl Yunanistan’la imzalanan Ege Barışı antlaşmasıyla beraber, Türkiye Yunanistan’ın Ege adalarındaki 12 millik deniz sınırını tanımış, antlaşma gereği Gökçeada’dan Rodos’a kadar en dar yeri 5 kilometreden daha dar olmayacak bir uluslararası sular statüsündeki geçiş rotası hattının sınırları belirlenmişti. Atina ve Ankara arasında tarih kitapları komisyonu üç aylık ortak çalışma kampı sonrasında müfredatlarındaki tüm aşırı uç ve ideolojik “bilgileri” çıkartmış, Türkiye ve Yunanistan öğrencileri için altı aylık öğrenci değişim programını hayata geçirecek altyapı ve bütçe çalışmalarını yapmışlardı. Ermenistan’la yapılan anlaşma sonrası, 1915 olaylarının soykırım olarak kabul edilmesinin ardından, Meclis aldığı bir kararla 1915 olaylarında hayatını kaybeden veya göçe zorlananların soyundan gelenlere istedikleri takdirde vatandaşlığa geçiş hakkını vermiş, dahası manevi tazminat ile kaybettikleri mülklerinin günümüz bedellerini almak üzere başvurmaları için gerekli yasal ve bürokratik düzenlemeleri yapmıştı. Bu olayların ardından tarihte ilk kez bir ülkeye Nobel Barış Ödülü verilmesi kararlaştırılmış, 2019 anayasa reformu sonrasında Birleşik Anadolu Cumhuriyeti veya kısa adıyla Birleşik Anadolu, bu onura sahip olmuştu.
Anadolulu kimliği, etnik vurgulu değil teritoryal (toprağa bağlı) bir kimlik olduğundan, Türk veya Kürt kimliğinden çok daha birleştirici olmuştu. Buna uygun olarak ülke tarihi etnik-nasyonalist bir anlatıdan, toprağa bağlı bir anlatı üzerinden yeniden yazılmış, Birleşik Anadolu, Anadolu’da gelmiş geçmiş tüm uygarlıkların tarihini kendi tarihi olarak kabul etmişti. Böylece savaşlar, fetihler ve farklılıkların tarihinden, Göbeklitepe’de MÖ 8,000’li yıllarda tarımın keşfinden 29 Ekim 2019’da ilan edilen Birleşik Anadolu’ya kadar tüm Anadolu tarihi bir oyma gibi işlenerek, ideolojik ve nasyonalist yaklaşımlardan uzak, esas var olan tarih vatandaşlarla, hepsinden önemlisi de çocuklar ve gençlerle paylaşılmıştı.
Akdeniz’de çıkartılmaya başlanılan doğal gaz Türkiye’yi bir anda doğal gaz ithal eden ülke konumundan doğal gaz ihraç eden ülke konumuna yükseltmiş, bu Rusya’ya olan bağımlılık ilişkisini sonlandırmıştı. Azerbaycan ve Gürcistan’la ilan edilen ortak Pazar anlaşmasından sonra, Anadolu-Kafkasya enerji piyasası anlaşması imzalanarak AB pazarına güvenilir doğalgaz ve petrol ihracatına başlanmıştı. Bunun karşılığında AB, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan ile ortaklık anlaşması imzalayarak, Ermenistan-Azerbaycan sınırını savaş öncesi konuma çekme karşılığında bu ülkelerle üyelik müzakerelerine başlama kararı almıştı. Her iki ülkenin de Türkiye’nin garantörlüğünde ısrarcı olmaları nedeniyle AB Ermenistan ve Azerbaycan’ın üyeliğini 2020’de, Türkiye (2019’dan itibaren Birleşik Anadolu!) 2019’da üye olduktan sonra gerçekleştirecekti.
Fakat bugün çok başka bir onur yaşanmaktaydı! 2019 yılının Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde patlayan korkunç bir salgın hastalık dünyayı kasıp kavurmaya başlamıştı. KOVID-19 adı verilen bu hastalık 2020 Eylül’üne dek dünya genelinde 38 milyon insanın ölümüne yol açmıştı. En ağır ölüm vakaları ABD’de 2,2 milyon ve AB ülkelerinde toplam 1,4 milyon olmak üzere dünyanın en gelişmiş bölgelerindeydi. Birleşik Anadolu 2015’lerden itibaren yapılan epidemiyle mücadele simülasyonlarının sonucu olarak bu krizi en hafif hasarla atlatan ülke olmuş, Türkiye’yi Güney Kore ve Singapur takip etmişti. TÜBİTAK ve Tıp Fakülteleri Konsorsiyumu arasındaki koordineli çalışmayla beraber Profesör Mustafa Ulaşlı ve ekibi, 2020 Ağustos’unda geliştirdikleri aşının deneysel sürecini başarıyla tamamlayarak seri üretime başlamış, Türkiye çok kısa süre içerisinde BM ve Dünya Sağlık Organizasyonu’na dünya geneline dağıtmak üzere 2,5 milyar doz aşıyı göndermişti. Bu sayede tüm ülkeler düzenli aşılama çalışmalarıyla KOVID-19’a karşı küresel bir başarı elde etmiş, Dr. Ulaşlı tıp alanında NOBEL ödülüne layık görülmüştü. …”
Haydi, var mısınız hayal kuralım, hayal kurmaya devam edelim? Sizin hayaliniz ne? Olanağınız olsaydı eğer, neyi değiştirmek isterdiniz yaşanmış tarihte? Ben hayal öykümde, liderlerin yaptıkları seçimlerin ve tercihlerin bir ülkenin kaderini nasıl değiştirdiğini veya değiştirebileceğini göstermek istedim. Bu nedenle Erdoğan’ı bu öyküden çıkartmadım. Fakat ona başka bir rol, bilge bir lider rolü verdim. 2006’da Almanya’dan ailece Türkiye’ye gitme kararı aldığımızda, ben doğduğum toprakların ve insanımın potansiyeline inanıyordum. Bu yazıyı yazarken, o günlerdeki duygularımı anımsamaya zorladım kendimi. Zor oldu. Ama dedim ya, bazen hayallere ihtiyacımız vardır. Çünkü gerçeklerden mutsuzuzdur. Çünkü kaçacak bir düş dünyasına susamıştır benliğimiz. Hayallerle gerçekler arasındaki tezatlar, toplumu iyileştirir, onarır ve geliştirir. Bir okyanus gibi, dizginlenemez hayaller! Ne dediniz? Duymadım! Var mısınız demiştim, hayal kurmaya ya. Ne duruyorsunuz? Bu yazının altına siz de yazın hayallerinizi, Türkiye’ye ve toplumumuza dair. Olmaz mı?