Tarihe geçtiler(!); kara propagandada zirve 

İDRİS GÜRSOY | YORUM

Hizmet Hareketi 2015’den bu yana ‘kara propagandanın’ hedefi. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin vefatı ile bu faaliyetler zirve yaptı.

Yabancı gazeteciler de cenaze töreni için perşembe günü Pensilvanya ve New Jersey’deydi. Fotoğraf makinaları ve kameralar, dini merasimi bütün detayları ile kaydettiler. Amerikan ulusal ve yerel basını ertesi gün ve takip eden günlerde Gülen’in uğurlanışını kamuoyuna aktardılar. Bütün haberlerde özenli bir dil kullanılmıştı ve obtektifti. Dünyaca ünlü AP haber ajansı, “Binlerce kişi Gülen için yas tutuyor” başlığı ile haberi abonelerine geçti. Amerikan’nın en etkili gazetelerinden Washington Post, Gülen’den “Türk ruhani lider, İslam alimi’ diye bahsetti. Örnekler çoğaltılabilir.

Türk kamuoyuna ‘haber’ diye yansıyan yazıların, görüntülerin hiçbiri Amerikan medyasında yer almadı. Yer de alamazdı. Çünkü bunlar ‘haber’ değildi. Çoğu masabaşında üretilmiş, hiçbir gerçekliği olmayan safsatalardı.

Fethullah Gülen’in vefatını hedef alan yalan haberler, 27 Mayıs darbecilerinin kara propaganda faaliyetlerini hatırlatıyor. Aynı merkez farklı aparatlarla işbaşında. Bir örnek vereyim…

Ankara’da Meclis kütüphanesinden temin ettiğim döneminin gazetelerini tararken en çok dikkatimi çeken manşetler, “Katledilen öğrenciler” ile ilgili olanlardı. Ulus, Akşam, Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet gibi gazeteler, Kim ve Akis gibi dergiler, benzer başlıklar ve aynı içerikle, ‘binlerce öğrencinin Demokratlar tarafından öldürüldüğünü’ yazıyordu. Ancak hiç bir haberde öğrencilerin sayısı, isimleri, fotoğrafları yoktu. Cesetlerin nerede olduğu da belli değildi. “Binlerce kişi öldürülecek ve bir tek kişi de çıkıp benim çocuğum öldürüldü!” demeyecekti!.

4 Haziran 1960 tarihli Akşam’ın manşeti ile sorunu çözmüşlerdi. 9 sutüna manşet aynen şöyleydi. “Cesetler yem makinalarında kıyılıp toz haline getirilmiş.”

Metinde önce soğuk hava depolarında tutulan sonra toz haline getirilen cesetlerin asfaltların altına serilerek yok edildiği bilgisi veriliyordu.

Gazetelerde bu yayınları okuyunca gözlerime inanamamıştım. Peki bu iddiaların kaynağı neydi? O günlerin şahidi gazeteci Orhan Birgit hayattaydı. Randevu alıp kapısını çaldım. Bu manşetleri önüne koyup sordum. “Öğrenciler kıyma makinalarından geçirildi mi?”

Tuhaf tuhaf baktı ve hiç lafı gevelemeden, “Bu haber tam bir dezenformasyondu!” dedi.

Yine sordum; “Kaynağınız neydi?”

“Milli Güvenlik konseyi imzası ile yapılan açıklamalar.” şeklinde cevap verdi.

Bir soru daha yönelttim: “Siz iyi bir gazetecisiniz. Böyle bir iddia önünüze gelince neden araştırmadınız?”

Orhan Birgit, “Devletin ajansı bu haberi geçiyor. Milli Birlik Komitesi böyle bir olay var, diyor. Neyi araştıracaksınız?” şeklinde cevap verdi.

Biraz daha araştırınca şu bilgiye de ulaşmıştım; Milli Birlik Komitesi’nde psikolojik savaş eğitimi almış subaylar vardı. Meşhur kıyma makinaları tebliğinin müellifi konsey üyesi iki albaydı.

O günkü bu yayınlar Türk basın tarihe kara birer sayfa olarak geçti. 27 Mayısçılar lanetle anıldı, kara propagandacıların adı sanı unutuldu. Menderes ve arkadaşları ise bugün bile hayırla yad ediliyor.

Düne göre daha şanslıyız. Dünyada önemli yayın organları ile birlikte Gülen’in muhteşem uğurlanışını kamuoyuna duyurmak için olağanüstü gayret gösteren sürgündeki gazeteciler, hem tarihe not düştüler hem de kara propagandaya cevap verdiler.

İleride araştırmacılar, kara propaganda merkezi ile medyadaki uzantılarını ortaya koyacaklardır.

Akıbetleri de tarihtekilerle aynı olacaktır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin