YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Cumhuriyet Gazetesi’nin Şule Yüksel Şenler haberini verme biçimine baktığınızda ‘evet’ diyorsunuz, yeni rejimin istediği kıvama gelmişler. Başlıkları şu şekilde: ‘Şulebaş başörtüsünün yaratıcısı öldü.’ Cumhuriyet Gazetesi’nin önceki yönetici ve yazarlarına niye operasyon yapıldığı şimdi çok daha iyi anlaşılıyor.
Karşı tarafı hiçbir şekilde anlamayan, ona empati yapmadan, aşağılayan, dışlayan, ortadan kaldırmaya çalışan yayın anlayışı Cumhuriyet’te yeniden iktidar olmuş. Bu Saray-Ergenekon ittifakıyla kurulan rejimin ısrarla istediği bir modeldi ve yeni yönetim, ‘Saray’ı rahatsız etmeyen yayıncılık’ vaadini böylece gerçekleştirmiş oldu.
Kendinden başkasını anlamayan, karşı tarafla sürekli mücadele eden, ötekini aşağılayan, kendi inandıklarından başka hiçbir şeye saygı göstermeyen anlayışın varlığını devam ettirmesi Ergenekon rejimi için hayat-memat meselesidir.
Gerginlikle ülkeyi yönetme modeli için sadece AKP ve Saray’ın politikaları yetmez, CHP’nin içindeki kliklerin ve İyi Parti’nin de buna uygun davranması gerekir. Bu kliklerin kendine düşen görevi ustaca yaptığını belirtmekte fayda var. Mesela bir kaç ay önce yapılan seçimlerde HDP’nin kazandığı üç ile kayyım atanmıştı. Tam o sırada İzmir’de bir orman yangını başladı, yangın söndürme uçakları bulunamadığı için günlerce söndürülmeyen yangını, günler sonra durup dururken PKK üstlendi. ‘PKK da nereden çıktı? Kayyım kararına tepki gösterilmesin diye muvazaalı bir üstlenmeden başka bir şey değil’ sesleri yükselirken Özgür Özel alelacele açıklamayla olayı PKK’ya mal etmeyi başardı. Özel ‘Ülkede orman yakan, çocukları dağa çıkaran bebek öldüren bir terör örgütü var lanet olsun.’ hükümeti eleştiriyor gibi yapıyor ama ormanı PKK dolayısıyla Kürtler yaktı algısını da yerleştiriyor.
Böylece Kürtlerin kafasından sopayı indirmeyen politikalar için psikolojik algı ve gerekçe üretilmiş oluyor. Oysa İzmirli, Kürtlerle ile empati yapmaya başlamış, Demirtaş gibi Kürt siyasetçiler de Türklerin kaygılarını anlar olmuştu. Kayyım kararından dolayı İzmirliler, Egeliler, Muğlalılar hükümeti şiddetle eleştiriyorlardı.
Tıpkı Cumhuriyet’in hapse atılan yöneticilerinin, bu taş kafa laikçilik yerine karşı tarafı anlayan bir anlayışla yayınlar yapmaya başlaması gibi.
Empati yapmak Saray ve Ergenekon rejimi için asla cezasız bırakılmayacak çok tehlikeli bir eylemdir. Ötekinin kaygılarını anlamak, onunda etten kemikten kendisi gibi bir insan olduğunun farkına varmak, ona isim takınca yok edilmesi gereken bir canavar olmadığını fark etmek, kurmak istedikleri rejim için çok tehlikeli bir gelişmedir.
Feto diyecek, Ermeni diyecek, Rum diyecek siz onu asla tartışmayacaksınız. Ermeni demek her türlü kötülüğün geldiği, Türkleri nasıl ortadan kaldırabilirim diye 7/24 plan yapan bir düşman anlayacaksın. FETÖ deyince 7 başlı ejderhadan daha tehlikeli her an her şey yapabilir bir şey anlayacaksın yoksa rejim ayakta kalamaz.
Mesela fotoğrafa bakıyorsunuz küçük çocuklarına sarılmış yanında eşi ile tam bir aile babası görüyorsunuz ama rejimin bütün davulcuları ‘FETÖ’nün Malezya sorumlusu operasyonla Türkiye’ye getirildi’ diye veriyor haberleri. Yani her türlü gayri insani muameleye müstehak bir canavardan başka bir şey değil.
Bu düşmanlığa su gibi ihtiyaçları var. Recep T. Erdoğan’ın değil asıl Ergenekon’un yani derin devletin buna ihtiyacı var.
AKP, Saray, CHP, PKK hep birlikte bu düşmanlığı canlı tutuyorlar. Bu pedalı çevirmeseler hep birlikte bu bisikletten aşağı düşecekler.