“Anayasa Mahkememiz bir süredir derin bir OHAL uykusu içinde; ‘pilot dava’ saydığı basın dosyalarına bile bakmıyor” diyen yazar Taha Akyol, “Barışın, huzurun olması için hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetler zorunludur” dedi.
Taha Akyol’un, Hürriyet’de yer alan bugünkü yazısının bir bölümü şöyle:
Ama böyle “kritik” olmayan bir konuda da olsa, yeni yayınlanan “Ali Kıdık davası” kararında basın özgürlüğü için “Batı merkezli” tanımlar yaptı: “Siyasetçiler, kamuoyunda tanınan kişiler ve kamusal yetki kullanan görevliler gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumundadır, bunlara yönelik eleştirilerin sınırları çok daha geniştir.”
Şu da aynı karardan: “Sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü ‘haber’ ve ‘düşüncelerin’ değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden, incitici, şoke edici haber ve düşünceler de serbestçe ifade edilir.”
Hatta, Anayasa Mahkememiz “basın özgürlüğü belli dereceye kadar abartmaya hatta kışkırtmaya izin verir” diyor.Bu tanımların hepsinde Anayasa Mahkemesi çeşitli AİHM içtihatlarına referans yapıyor. AİHM 1976 yılındaki Handyside kararından bu yana, tam kırk yıldır, basın hürriyetini böyle tanımlıyor.
EN GÜVENLİ YOL
Benim üslubum ve tarzım bellidir. “Bir dereceye kadar” olsa bile “abartma ve kışkırtmayı” doğru bulmam. Ama politikacıların kendileri hem de hiçbir derece tanımadan “abartma hatta kışkırtma” dolu konuşmalar yapmıyor mu?!
Batılı iktidarlar aptal mı ki, özgürlükleri böyle geniş tanımlayan Avrupa Konseyi’ni ve AİHM’yi kurdular? Kendi tarihlerinin kanlı tecrübelerinden öğrendiler ki, barışın, huzurun olması için hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetler zorunludur.
“Ülke şartları” elbette önemli ama bunun özgürlüklere etkisini gelişmiş demokrasilerde hukuk belirler. Batılı daha doğrusu evrensel anlamda hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetler… Milletler için bundan başka güvenli bir yol yok