Hürriyet yazarı Taha Akyol, ‘anayasayı ihlal’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Gazeteci Nazlı Ilıcak’la ilgili AİHM’in önümüzdeki günlerde karar vereceğini yazdı. Akyol, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bizim Yargıtay’dan, hatta dosyaya “öncelikli”bakacak olan AYM’den de önce, hatta bu günlerde karar verecek… Nereden mi biliyorum? İşlemler tamamlandı çünkü…AİHM de bırakın ağırlaştırmış müebbet hapsi, tutuklamanın bile ağır insan hakları ihlali olduğuna karar verecektir!” ifadelerini kullandı.
Akyol’un “Meclis’i bombalamanın cezası nedir?” başlığıyla yayımlanan (19 Şubat 2018) yazısı şöyle:
Gazetecilere, yazdıkları ne olursa olsun, “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası verilirse, Meclis’i bombalayanlara, halka ateş açanlara ne ceza verilir?
Hukukun ‘ölçülülük, öngörülebilirlik, adalet, hakkaniyet’ ilkeleri açısından bu sorunun cevabı nedir?
15 Temmuz hain darbe teşebbüsünden sonra ülkemize gelen yabancı devlet adamlarını Meclis’e götürmüş, “İşte böyle bombaladılar” demiştik.
Bunlardan biri, daima Türkiye’nin dostu olmuş, 2010’a kadarki reformlarımıza fikren ve manen destek vermiş Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland’dı. Darbe faciasını anlamak için Avrupa’nın Türkiye’yi dinlemesi gerektiğini söylemişti. (Hürriyet, 4.8.2016)
Jagland hukukla da ilgilidir. Şimdi “Bakın, bizde adalet böyledir” diye o kararları Jagland’ın önüne koyalım mı, ne dersiniz?
Anayasa’dan döner
Fakat Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ı ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm eden o kararlar Yargıtay’a gidecek…
Yargıtay’dan önce Anayasa Mahkemesi var.
Malum, AYM Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın dosyalarında tutuklamayı gerektirecek deliller olmadığına, özgürlüklerinin “ihlal” edildiğine karar vermişti.
Binlerce hayrettir ki, ilgili Ağır Ceza Mahkemeleri AYM’nin kararına uymadılar ve bunun üzerine avukatlar tekrar AYM’ye başvurdu.
AYM “tedbiren tahliye” kararı vermeyi reddetti çünkü hayati tehlike gibi acil hâllerde tedbir kararı veriliyor. Fakat AYM, tutuklulukların devam ettirilmesinin anayasa aykırı olduğunu görerek, “esasından incelenmesine öncelik”kararı verdi. (2018/2620)
Demek ki kısa sürede AYM’den karar çıkacak ve yeni karar da yerleşik içtihatlara göre yine “ihlal” kararı olacaktır. Dahası…
AİHM’den döner
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bizim Yargıtay’dan, hatta dosyaya “öncelikli”bakacak olan AYM’den de önce, hatta bu günlerde karar verecek…
Nereden mi biliyorum? İşlemler tamamlandı çünkü…
AİHM de bırakın ağırlaştırmış müebbet hapsi, tutuklamanın bile ağır insan hakları ihlali olduğuna karar verecektir!
Nereden mi biliyorum? Yerleşik içtihatlarından biliyorum.
Bu defa da yine “Uymuyoruz, tutukluluk devam edecek” denilebilir mi?
Hayır, çünkü bu iktidar zamanında 2004 yılında, Anayasa’ya uluslararası normların yerli normlardan üstün olduğu hükmü konuldu. (Md. 90)
Ona göre de Ceza Muhakemeleri Kanunu’nu düzenledik, Türk mahkemesinin kararı AİHM kararına uymuyorsa, yargılanmanın yenilenmesi hükmünü getirdik. (CMK, md. 311)
Dünyamızı iyileştirmek
Diyelim ki Yargıtay süreci yıllarca sürerse, AYM’nin vereceği yeni karara ve AİHM’nin bugünlerde vereceği karara da uyulmazsa ne olur?
İşte o zaman Jagland’ın, yani Konsey’in önüne gider.
Bunun anlamı Tanzimat’la başladığımız Avrupa hukuk sisteminden, siyasi ve ekonomik olarak Batı entegrasyonundan kopmak ve dünyada kendimizi başka bir yere taşımak olur!
Hayır, Türkiye’nin yolu bu değildir.
Deniz Yücel’in tahliye edileceğinin işaretini Berlin’de verdik mi?
Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel “Yedi Alman devlet görevlisi Türkiye’de hapisten çıkarıldı ve Almanya’ya geldi. Fakat beş kişi hâlâ hapiste” diye konuşmadı mı?
Niye? Çünkü Türkiye Avrupa’dan kopmak gibi bir maceradan uzaktır.
Doğrusu, bütün bunlara gerek kalmadan daima evrensel hukuka uygun davranmaktır.
“Biz de hukuk devletiyiz” diyorsak başka yol yok zaten.