YORUM | SEFER CAN
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Marmara Üniversitesinde vereceği konferans iptal edildi. Eski dediysem milattan önce filan değil, bir önceki başbakan. Bir buçuk yıl önce iki numaralı koltukla oturan kişiden bahsediyoruz. Onun konferansı bile ‘tadilat’ gibi sudan bahanelerle iptal ediliyorsa fikir ve ifade hürriyetiyle ilgili raporlar makaleler yazmak için uğraşmaya gerek yok. AKP’li başbakanın konuşturulmadığı ülke deyin, gerisini söylemeye gerek yok.
Olay kendi içinde müthiş ironiler barındırıyor, eğlenceli bir yanı da yok değil.
Konferans ‘Bilgiden bilince, ahlaktan davranışa’ başlığı taşıyormuş ve eski Başbakan, Duruş isimli yeni kitabını anlatacakmış. Üniversite rektörlüğü önce ‘salonda tadilat var’ gerekçesini fısıldamıştı. Tepkiler üzerine başımızın üstünde yeri var peşrevinden sonra “Söz konusu etkinliğin planlanması, gerekli izinlerin alınması ve ön hazırlıkların yapılması sürecinde yönergenin ilgili maddesine uygun bir şekilde hareket edilmemesinden dolayı Sayın Davutoğlu’nun katılımından Rektörlüğümüzün çok geç haberi olmuştur. Ayrıca, kulübün gecikmeli yaptığı başvuruda ise Rektörlük onayı bulunmamaktadır” denilmiş. Tadilattan daha makul bir açıklama değil. Bu prosedürler Allah’ın emri mi? İstense bir çözüm bulunurdu.
Rektörlük, “Ağustos 2012’de ‘Esed’in gidişi artık yıllarla değil, aylar ve haftalarla ifade etmek gerekir’ diyen bir öngörüsüzlüğün söyleyeceği ne olabilir? Soçi Zirvesi’nde, Esed’in kalıcılığının garanti altına alındığı günlerde Davutoğlu’nu konuşturup kendimize güldürmeyelim” dese daha doğru olurdu. Birçok kişi de desteklerdi.
“Seçilmiş Başbakan olarak koltuğunu koruyamayan bir adam gençlere ‘duruş’ edebiyatı yapmasın!” açıklaması da fena olmazdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak tarafından beslenen Pelikanların gagaladığı ve koltuktan aşağı attığı başbakan olarak hala ‘duruş’ temalı konuşmalara yeltenmesi ayrıca enteresan. Davutoğlu her başını çıkardıkça Pelikanlar, gagalamaya, onu aşağılamaya devam ediyor. İçinde ABD geçen kelime oyunlarıyla hain iması yapıyorlar. Ahmet Bey’in onlara en sert cevabı ‘vicdanlarıyla barışık olmayan insanlar’ şeklindeydi. Ha bir de, her başı sıkışanın yaptığı gibi ‘fetö metö’ gevelemeleri vardı. Onu zikretmeye gerek yok.
Davutoğlu, konferans iptali üzerine de yine muhteşem bir ‘duruş’ sergiledi: “Benimle öğrenciler ve gençler arasına kimse giremez, kimse bariyer koyamaz” dedi. Herkesin aklına ‘kimse kudretimizi test etmesin’ ve benzeri sloganları geldi. ‘Davutoğlu ve kimse’ anahtar kelimelerini internette aradığınızda karşınıza uzun bir liste çıkıyor. Hepsi boşa giden efelenmeler ve mizah konusu olarak kaldı.
Marmara Üniversitesi rektörlüğü ya da ona bu iptal kararını aldıranların Davutoğlu’nun konuşmasından çekindiklerini sanmıyorum. Başbakanken ne nutuklar attı, bir şey olmadı. Bence Davutoğlu ve müritlerinin TÜYAP kitap fuarındaki şovlarından rahatsız oldular. Kuyruğu dik göstermek için kalabalık selfie’ler çekip sosyal medyada sergilemeleri, patronu öfkelendirmiş; öyle anlaşılıyor. Erdoğan kendisi dışında kimsenin gölgesinin bile var olmasını istemiyor. Abdullah Gül’ün ölü taklidi yapıp bitkisel hayata razı olmasının sebebi de bu. O Erdoğan’ı daha iyi tanıyor ve ego yarışına girmiyor.
Reza Zarrap meselesinin geldiği nokta da Erdoğan’ın öfkesini tetiklemiş olabilir. Davutoğlu’nun “suçlanan bakanlar Yüce Divan’a gidip aklansın” formülü Erdoğan’a takılmıştı. Reza’nın itirafçı olması ile Türkiye’nin içine düştüğü kötü durum o günleri hatırlattı. Tam bu günlerde Davutoğlu’nun tekrar kalabalık önüne çıkması ister istemez ‘Reza konusunda haklıydı’ cümlesinin sıklaşmasına yol açabilir. Ha bir de başlıkta ‘ahlak’ ibaresi var. Erdoğan kızmakta haksız mı?