Suudi Bakan’a ilk tepki kimden gelecek?

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Ortadoğu’da Katar dışında bütün ülkelere posta koyan Erdoğan yönetimi gideli hayli oldu. Saray kafası, Türkiye’yi bölge ülkelerinin şamar oğlanına dönüştürdü. Suudi Arabistan Maliye Bakanı Mohammed Al Jadaan’ın sözleri Erdoğan ve hempaları tarafından yutuldu. 

Tayyip Erdoğan, “Arap Baharı” denilen kaos günlerinde Mısır’da hesapsız bir şekilde Müslüman Kardeşleri destekleme uğruna neredeyse bütün Ortadoğu ülkeleriyle düşman oldu. Erdoğan’ın efelenen tavrı, taraftarlarına indikçe pespayeleşip aşağılamaya, hakarete, küfürlü sözlere dönüştü.

Mısır’la en tepeden başlayan bozuşma bölgenin en güçlü ekonomisi olan Suudi Arabistan’a, oradan Körfez ülkelerine uzandı. Bir dönem Türkiye’nin dış politikada prensip haline getirdiği “komşularla sıfır sorun” unutuldu, “komşularla sıfır dost” konumuna düşüldü. 

“Yeni Osmanlıcılık” hayaliyle Türkiye’yi herkesle kavgalı ve yalnız hale getirenler, bu kez utanmadan ülkenin içine itildiği konumu “değerli yalnızlık” diye tanımlamaya başladı. 

Türkiye’yi saldırgan bir konuma iten kafalar, düşmanlaştırdığı ülkelerden hızlıca karşılık buldu. Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, 2017 tarihinde Türkiye’de “Medine Müdafii” olarak tanınan Fahrettin Paşa’yı (Fahrettin Türkkan 1868-1948) , Kutsal Emanetleri İstanbul’a taşıdığı gerekçesiyle “hırsız” diye suçladı.

BAE’li bakanın bu sözleri üzerine iktidar cephesinden verilen cevapları buraya aktarmaktan utanırım. İktidar intikamını, Ankara’da BAE Büyükelçiliği’nin önündeki 609’uncu Cadde’nin ismini “Medine Müdafii”, 613’üncü Sokağın ismini de “Fahrettin Paşa” olarak değiştirerek almaya kalktı. 

Sonrasında, bu ülkelerle barışmak için geçtiğimiz yıl neler yapıldığını hep birlikte gördük. Dışişleri yetkilileri bir diyalog kapısı aralayabilmek için ne diller döktü, “Ne dedilerse yaptık” dense abartılı olmaz. 

İstanbul’daki Suudi Konsolosluğunda öldürülen Suudi asıllı gazeteci Cemal Kaşıkçı dosyasını Ankara Riyad yönetimine kendi elleriyle teslim etti. Bütün bunlar, “Yeter ki bizimle görüşün” diye yapıldı. 

Görüşmenin yapılmak istenmesinin tek nedeni de bu ülkelerden alınacak borç para idi. Sonunda bölge ülkelerine karşılıklı ziyaretler yapıldı, alınan borç paralar ülkeye can suyu olarak sunuldu.

SUUDİ MALİYE BAKANI AL-JADAAN’IN ‘SAVUNMASIZ ÜLKE’ SÖZLERİ

Hangi ülke ile nasıl barışıldığı üzerinde daha fazla durmadan İsviçre’nin Davos kentinde her yıl yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nda, Suudi Maliye Bakanı Mohammed Al-Jadaan’ın söylediği sözlere geçmek istiyorum.

Bakan Al-Jadaan, Davos’ta yaptığı konuşmada, ülkesinin Covid-19 krizi döneminde nasıl başarılı atılımlar yaptığını, bunun sonunda dünyada enflasyon ortalamasının yüzde 8 düzeyine çıktığı bir dönemde ülkesinin 2022 yılını yüzde 3 enflasyonla kapattığını hatırlattı. 

Değişen Küresel Bağlamda Suudi Arabistan’ın Dönüşümü başlıklı panelde konuşan Suudi Bakan, bundan sonra ülkesinin yaptığı “koşulsuz doğrudan hibe” vermeyi belli şartlara bağladıklarını anlattı. 

Yardım etmek istediklerini ancak başkalarının da üzerine düşeni yapmalarını beklediklerini ifade eden Al-Jadaan, daha sonra ülkesinin farklı para birimleriyle de ticaret yapmak istediklerini anlattı. 

Türkiye, Pakistan, Mısır gibi, “savunmasız” ülkeleri desteklemeye devam edeceklerini belirten Al-Jadaan, “Bu ülkelere ciddi yatırımlar yapıyoruz ve yatırımlara devam etmek için fırsat kolluyoruz” dedi. Suudi Bakan, “istikrar getirmek çok önemli” ifadesini kullandı

Hatırlanacağı gibi, Suudi Arabistan Maliye Bakanlığı, 22 Kasım’da Türkiye Merkez Bankası’na 5 milyar dolar yatırmak için görüşmelerde sona yaklaştıklarını açıklamıştı.  

Körfez ülkelerinin Merkez Bankası’na swap hesabı açmalarının hangi tavizler karşılığında sağlandığına ilişkin AK Parti hükümeti şimdiye kadar bir açıklama yapmadı. Bütün çalışmalar gizlilik içinde yürütülüyor. 

TÜRKİYE’NİN, DIŞARIDAN GÖRÜNEN MANZARASI

Erdoğan ve Saray çevreleri, yıllardan bu yana Türkiye’nin uçmakta olduğunu öne sürüp “küresel güç olduk” masallarıyla belli kesimleri uyutuyor. Halkı, dünyanın özellikle de Almanya’nın bizi kıskandığına inandırmak istiyorlar. 

Erdoğan, IMF’ye verilmeyen 5 milyar dolar/avro borcun havasını yıllarca attı. Bir inat uğruna ekonominin dibini kurutma yoluna gidenler, şimdilerde Türkiye’ye Suudi Arabistan’ın şamar oğlanına döndürdü.

İki günden bu yana muhalif kesim, Erdoğan’a vurmak amacıyla Suudi Maliye Bakanı’na denmedik söz bırakmadı. Al-Jadaan’a kızmanın bir anlamı yok. Türkiye, dışarıdan istikrarsız ve ayakta tutulması için destek verilmesi gereken bir ülke olarak görünüyor. 

Kimse Suudi Bakanın sözlerini küstahlık falan olarak nitelendirmesin. Türkiye, 1947’de kendisinin de kurucu üyesi olduğu IMF’den borç almak yerine ülkelerden para dilenmeyi seçti. Bunun Ankara’daki yönetim için son derece anlaşılabilir tarafı var. 

IMF, verdiği kredinin nereye harcandığını bilmek ister. Geri ödenebileceğinden emin olmak için yapar bunu da. Tıpkı bankanın verdiği ticari kredi ile gidip de keyif için kendinize ev-araba almanıza izin vermediği gibi… 

IMF’nin, devletin kasasına giren parayı, sonradan kendisine dönmesini sağlamak amacıyla yandaş müteahhitlere aktarmasına izin vermesi mümkün olmazdı elbetti. IMF’den kaçmalarının sebebi, parayı istedikleri gibi harcamak içindi. 

Erdoğan pembe tablolar çizip ülkeyi uyutmaya çalışıyor, Maliye Bakanı Nurettin Nebati de gözleri ışıldayarak masallara devam ederken Suudi Maliye Bakanı, Türkiye’nin geldiği noktayı maalesef acı bir şekilde göstermiş oldu. 

Bu Türkiye’ye yönelik son yıllardaki en büyük şok ya da aşağılamaydı. Ne var ki iktidara yakın çevrelerden en küçük bir tepki yok. 

Tepki olmamasının üç nedeni var. 

🔴 Birincisi, tepki vermek demek bu ülke ile ilişkilerin yeniden gerilmesi anlamına geliyor. Türkiye’yi yönetenlerin bunu yapmaya cesaretleri yok. 

🔴 İkinci sebep de duymazdan gelip konunun üzerini kapatmak istiyorlar. Tepkisiz kalarak, olayı duymayanların da duymasının önüne geçmeye çalışıyorlar. Para alanların tepki verecek hali kalmıyor. 

🔴 Üçüncüsü de aldıkları paranın nereye harcandığının kimse tarafından bilinmesini istemiyorlar.

Ayakların baş, başların ayak olduğunu anlatmak amacıyla söylenmiş en güzel sözlerden birisi Ziya Paşa’ya (1829-1880) ait. 

“Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkar,
Katır mühürdar oldu, eşek defterdar.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin