HABER-ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN, WASHINGTON Tr724
İlk olarak değerli dostum Mustafa Ünal’dan dinlemiştim.
Erdoğan rejiminin kayyım atamak marifetiyle el koyduğu, ardından da yağmalayıp kapattığı Bugün Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi olarak başkente taşınmıştım.
Yılların Ankara Gazetecisi Mustafa Ünal burada nelere dikkat etmem gerektiğine dair tecrübelerini anlatırken “Sen İstanbul’dan geliyorsun. İstanbul’un ayak oyunları meşhurdur. Ancak unutma İstanbul Bizans ise Ankara ‘kahpe Bizans’tır” demişti.
Kastı başkentin ayak oyunlarının çok acımasız ve akla hayale gelmeyecek kadar girift olduğunu anlatmaktı.
Nitekim bunu Ankara’da geçirdiğim 7 yılda sayısız defa yaşayarak gördüm.
Ancak ‘en büyük kahpelik’ Mustafa Ünal’a yapıldı.
Zaman’ın Ankara Temsilcisi olarak tüm meslektaşlarının ‘abisi’, başta Erdoğan ve Gül olmak üzere AKP’lilerin de ‘karagün dostu’ydu. Muhalefet partili siyasilerin bile ‘emin’ olarak tanıyıp bildiği bir gazeteciydi Mustafa Ünal.
O da Erdoğan rejiminin cadı avına kurban oldu, 3 yılı aşkın süredir Silivri zindanlarında. Dün Mustafa Ünal’ın peşinde koşanları bugün ardından kuyusunu kazıyorlar.
Yazıya böyle girdim çünkü şu an Türkiye gündemini meşgul eden ‘Termik Santral yasası’nda da Mustafa Ünal’ın meşhur tabiriyle ‘kahpe Bizans’lık var.
Hemde öyle böyle değil.
Erdoğan’ın termik santral ilgisi yeni değil. Konu yıllardır takibinde, hatta yoğun uluslararası seyahatlerinde bile bu meseleyi özel olarak takip etti.
ERDOĞAN İÇİN TEK YEŞİL DOLAR YEŞİLİDİR
Bilindiği gibi Erdoğan Cumhurbaşkanlığı görevindeki ilk vetosunu Pazartesi günü termik santrallerle ilgili bir düzenleme için yaptı.
Bu iptal kamuoyunda şaşkınlık oluşturdu; çünkü AKP’de Saray’dan izinsiz kanun teklifi sunulamıyor. Hatta son dönemde yasa teklifleri Saray’da hazırlanıp TBMM’ye yollanıyor.
Yani Erdoğan’a rağmen hazırlanmış bir yasa değildi. Üstelik MHP ve AKP’li vekilerin büyük desteği ile geçmişti bu yasa.
Özetle yasa havayı kirleten 15 Termik santrale baca filtresi takma zorunluluğunun 2,5 yıl ötelenmesini öngörüyordu. Teklife kamuoyunda, özellikle sosyal medyada büyük tepki oldu.
AKP her zaman olduğu gibi tepkilere kulak tıkadı.
Havuz’un amiral gemiliğine yükselen Demirören Medya Grubu’ndan CNNTürk, Ahaber’i kıskandıran haberlere imza atıyordu ki Erdoğan hepsini şaşırtıp yasayı veto etti.
Ömer Çelik ‘sürenin uzatılması devletin insan sağlığını koruma ödeviyle bağdaşmıyor’ derken Saray’dan yapılan açıklamada vetonun ‘tamamen çevre duyarlılığından’ kaynaklandığı vurgusu yapıldı.
AKP grubu kıvraklık konusunda tecrübeli olduğu için ‘yeni durum’a hemen uyum sağladı.
Yiğit Bulut başta olmak üzere danışmanlar, yasaya TBMM’de evet oyu veren vekiller, yandaş kalemler hep birden Erdoğan’ın ne kadar çevreci olduğuna dem vurup teşekkürlerini sıraladılar.
Peki ne oluyor ?
Geride kalan 17 yılda ‘yeşil’ olarak sadece ‘Dolar yeşilini’ sevdiğini gördüğümüz Erdoğan birden bire çevreci mi kesildi?
ERDOĞAN’IN TERMİK İLGİSİ YENİ DEĞİL
Bu soruya cevap bulabilmek için biraz geriye; 17-25 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonuna gidelim.
Malum olduğu üzere Erdoğan ve yakın halkası rüşvet havuzunda yüzerken yakalanınca ülkeyi ateşe verdiği için operasyonlar yarım kalmıştı.
Türkiye tarihinin en büyük operasyonuna imza atan polisler ve savcılar 6 yıldır zindanda. Hatta eşleri ve çocukları da tutuklu.
Rüşvet çarkının aktörleri ve operasyonların üzerini kapatanlar ise ödüllendirilip terfi aldılar.
Ancak tüpten çıkan macun misali ortaya çıkan delillerin geriye çevrilmesi mümkün değil. Nitekim 17-25 Aralık’ın fezlekeleri, delilleri kamuoyuna mal oldu.
İşte bugün konuştuğumuz termik santraller meselesinin ucu 25 Aralık operasyonuna konu olan ilişki ağına kadar uzanıyor.
İsim, tarih ve rakamlara boğmadan basite indirgeyerek anlatmaya çalışacağım.
KAPATILAN DOSYADAKİ İPUCU
Önce kısaca 25 Aralık Operasyonu’nun ne olduğunu özetleyelim.
Fezlekeye göre Erdoğan’a çok yakın iki isim ve üst düzey bürokratlar ile ünlü işadamlarının olduğu bir ekip 28 ayrı ihalede büyük çapta yolsuzluk yaptı.
Etiler Polis Okulu arazisinin değerinin çok altında Bosphorus şirketine ihalesiz verilmesi, özelleştirme aşamasında olan 14 Termik santralin özelleştirme kapsamından çıkarılarak kendilere yakın işadamlarına verilmesi, Hızlı tren ve yol ihalelerinde yolsuzluk yapılması gibi çok sayıda başlıkta devasa boyutlara ulaşan yolsuzluk iddiaları vardı.
Ancak 17 Aralık operasyonunda olduğu gibi burada da Erdoğan yargı sürecine darbe yaparak operasyonu durdurdu. Polisler ve savcılar tutuklandı, 6 yıldır cezaevindeler. Rüşvet çarkına dahil olan siyasiler ve bürokratlar ise terfi etti. Başta Etiler Polis Okulu arazisi olmak üzere yolsuzluk operasyonuna konu olan başlıklar ise tam da fezlekede tarif edildiği şekliyle yandaş işadamlarına peşkeş çekildi.
Gelelim olayın bugüne bakan tarafına.
25 Aralık fezlekesinde yer alan iddialardan birisi de bugün konuştuğumuz termik santrallerle ilgiliydi. Fezleke de yer alan bilgilere, telefon tapelerine ve yazışmalara göre Bilal Erdoğan’ın da ortaklarından olduğu iddia edilen Bosphorus 360 şirketi Türkiye’de enerji yatırımları planladı.
Bu amaçla Çek Cumhuriyeti’nden Skoda Export Enerji AŞ ile görüşmeler yaptılar. Kayıtlara göre Skoda Türkiye’den 9 santralle ilgileniyordu.
Ancak konuyla ilgilenen sadece Skoda şirketi yönetimi değildi.
Türkiye’den de bizzat Erdoğan ve dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız konuyla yakından ilgileniyordu.
Nitekim Erdoğan Çek Cumhuriyeti’ne gidip kaldığı otelde Skoda firması yönetimiyle toplantı bile yaptı. Telefon kayıtlarına göre Erdoğan bu işi çok yakından takip etmiş, özel kalemi aracılığı ile gelişmeleri izlemiş ve tıkanan yerlere müdahale etmiş.
Fezlekeye göre Bosphorus 360 sadece aracılık işi için 500 bin dolar komisyon alacaktı.
Ancak beş ayrı termik santral özelleştirme kapsamından çıkartılıp kamu kaynakları kullanılarak yenilenmesi kararlaştırıldı.
Bir şartla; ihaleyi Saray’da örgütlü bu yapının belirlediği şirket kazanacaktı.
Türkiye’deki termik santrallerle ilgilenen bir kişi daha vardı; Yasin El Kadı.
Bir dönem Türkiye’ye girmesi dahi yasak olan, mal varlığına Bakanlar Kurulu kararı ile bir süre tedbir konan Yasin El Kadı bu süreçte Erdoğan ailesi ile çok yakından temastaydı.
Telefon tapelerine göre termik santrallerin renovasyonu ile yoğun bir ilgileri var. Hatta özelleştirme kapsamına alınan termik santrallerin ihalelerini durduruyorlar.
Bu santrallerin örgüt üyelerince belirlenen şirketlere renove ettirilmesi planlanıyor.
Telefon tapelerine göre ‘operasyon’ çok gizli yürütülmüş ve muhataplarına Erdoğan kast edilerek ‘devletin üst kademelerininde haberdar-destek olduğu’ imajı yayılmış.
İçinde Bilal Erdoğan, Abdülkerim Çay ve İlker Aycı’nın da olduğu grubun özelleştirme süreçlerini bloke ettiği de fezlekeye yansıyan bilgiler içinde.
Dahası telefon tapelerine göre süreç Enerji Bakanı Taner Yıldız tarafından yakından takip edilirken Yasin El Kadı ve oğlu Muaz Kadı’nın onayı olmadan adım bile atılmadığı anlaşıldı.
Konuyu merak edenler, termik santrallerin Erdoğan ve yakın halkasındaki işadamları arasında nasıl gündem olduğunu öğrenmek isteyenler 25 Aralık fezlekesine bakabilirler.
Ben daha fazla detaya boğmadan sadede geleceğim;
Erdoğan’ın termik santrallere yönelik yasayı veto etmesinin ardında yarım kalan, bugüne kadar gerçekleştiremedikleri projeler var.
Yani olay ne çevre hassasiyetinden ne de Ali Babacan’ı ekrana çıkartan Turgay Ciner’e tepkiden kaynaklanıyor. Erdoğan’ın Ciner’e tepkili olduğu doğru ama buradaki mesele daha büyük.
Çünkü ortada milyonlarca dolarlık bir rant var.
Peki şimdi ne olacak?
Erdoğan ustalıkla termik santrallerin yenilenmesi veya özelleştirilmesini gündeme getirecektir. Ardından ‘o kadar filtre filtre dediniz, hadi buyrun ihaleye çıkıyoruz bu filtreleri en kısa sürede taktırıyoruz’ diyerek daha önceden belirlenen şirketlere işi havale edecektir.
O şirketlerin kimler olduğunu tahmin etmek zor değil.
Hasılı bir kesimin ‘sosyal medyanın gücü, Erdoğan’ı geri adım attırdı’ diye kendini avuttuğu olay aslında bir ‘kahpe Bizans’ hikayesinden ibaret. Bütün yollar yine ranta; bütün rant kapıları da Erdoğan ve Saray etrafından çöreklenmiş işadamı ekibine çıkıyor.
Son olarak; 17 Aralık operasyonu sürecinde adı manşetlerden inmeyen, Reza Zarrab ile yapılan rüşvet pazarlıklarında boy gösteren Egemen Bağış’ın Çekya’ya büyükelçi yapılmasının bu projeyle ilgisi var mıdır dersiniz?
Tablo vahim ama neylersin.
Yiğin ağalar yiyin…..
Bakinca görenler
Gösterince görenler
Görmek istemeyenler!!!
Selam
‘Sıkıyönetim komutanları’ da fişlemelere göre atanmış yazınızın arkasına bir yorum göndermiştim.
Gözünüzden kaçmasın diye hatırlatayım dedim
Saygılar
Dr. Hasbi Memisoglu
dr.hasbimemsoglu@gmail.com