HASAN CÜCÜK
Dünya Kupası’nı bugüne kadar 8 farklı ülke kazandı. Sürpriz şampiyon olarak kayıtlara sadece Uruguay geçti. İlk Dünya Kupası’na ev sahipliği yapıp, şampiyonluğa ulaşan Uruguay 1950’de büyük bir sürprize imza attı. Brezilya’nın ev sahipliğini yaptığı organizasyonda ‘mutlak favori’ Sambacıları 200 bin taraftarı önünde hezimete uğrattı. Uruguay’ın bu başarısını tekrarlayan başka bir ülke çıkmadı. Çekoslovakya, Macaristan ve Hırvatistan finale gelme başarısını göstermesine karşılık kupaya uzanamadı.
Dünya Kupası’nın ardından en heyecanlı turnuvaya Avrupa sahip. Futbolun merkezi Avrupa’nın şampiyonasında bugüne kadar iki sürpriz şampiyon çıktı. Euro 92’de Danimarka, Euro 2004’te Yunanistan favori olarak gösterilmedikleri turnuvalarda şampiyonluğa ulaştılar. Dünya Kupası’nda ise benzer bir durum olmadı. Katar öncesi yine sıradışı şampiyon beklenmiyor. Asya ve Afrika ülkeleri için kupa bir hayalden ibaret. Kuzey Amerika ülkeleri için de aynı durum söz konusu. Latin Amerika ülkeleri Brezilya ve Arjantin kupaya yakın takımlar. Avrupa’nın favorileri de yine bildik ekipler, Almanya, Fransa, İspanya. Belki bu takımlara ilave İngiltere ve Belçika olabilir. Euro 2016’da kupaya uzanan Cristiano Ronaldo’lu Portekiz’e bile şans verilmiyor.
Son yıllarda yeniden yükseliş trendi yakalayan Macarlar, 1950’li yıllara damga vuran bir ekibe sahipti. Macaristan’ı 1950-56 arasında dünyanın en iyisi yapan oyuncular grubu, ‘Altın Takım’ olarak tanımlanıyordu. Efsane futbolcuları Ferenc Puskas, bu yıllarda kadrodaki en önemli isimdi. Milli forma ile 1948-56 arasında çıktığı 85 maçta 84 gol kaydederek kırılması güç bir rekora imza atmıştı. Puskas’la birlikte Zoltan Czibor, Sandor Kocsis, Jozsef Bozsik ve Nandor Hidegkuti, Altın Takım’ın çekirdek kadrosunu oluşturuyordu. 1954 Dünya Kupası’nın en büyük favorisi olan Macaristan, grup maçında 8-3 yendikleri Batı Almanya’ya finalde Adidas’ın sahibi Adi Dassler’in yardımıyla 3-2 yenilerek kupayı kaptırdı. Yağmur altında geçen maçın ilk yarısında Puskas ve Czibor’la 2-0 öne geçen Macarlar, Morlock ve Helmuth Rahn’ın gollerine engel olamayınca soyunma odasına 2-2’lik skorla gidildi. Adi Dassler, devre arasında Alman oyuncuların sahaya tarihte ilk kez vidalı kramponlarla çıkmasını sağlayarak, kupayı bir anlamda Almanya’ya götüren isim oldu. SSCB’nin 1956’da Macaristan’ı işgal etmesi ‘Altın Takım’ın da sonu oldu.
Brezilya ilk kez 1958’te kupaya uzanırken, finalde ev sahibi İsveç’i 5-2 yendi. Dünya futbolu Pele gerçeğiyle ilk kez bu turnuvada tanıştı. Brezilya Garrincha, Pele, Vava gibi yıldızlarıyla sonuca gitti. Şili’nin ev sahipliğini yaptığı 1962 Dünya Kupası’nda Brezilya yine mutlu sona ulaşırken, bu kez Çekoslovakya engelini 3-1’lik skorla aştı. 1950’li yıllarda Macaristan, SSCB, Çekoslovakya ve İsveç bireysel yıldızlarıyla Avrupa futbolunun denge ülkeleri olarak öne çıkıyordu. Macarlar, İsveçliler ve Çekler final görmelerine rağmen, kupaya uzanamadı. Finale kadar gelen son sürpriz ekip Hırvatlar oldu. 2018 Dünya Kupası’nda Luka Modric liderliğinde finali gören Hırvatların kupa hayaline Fransa engel oldu.
Dünya Kupası’nın en talihsiz ülkesi ise açık ara Hollanda. 1974, 1978 ve 2010’da finale kadar çıkan Portakallar, üç finalden de boynu bükük ayrıldı. Hollanda 1974’te Batı Almanya’ya, 1978’te Arjantin’e ve 2010’da İspanya’ya boyun eğdi. 1978 Dünya Kupası’na Arjantin ev sahipliği yaparken, Hollanda futbolunun tartışmasız bir numarası Johan Cruyff, Arjantin’deki siyasi durumu protesto ederek turnuvaya katılmadı. Cruyff gibi turnuvaya katılmayan bir başka yıldız Alman Paul Breitner oldu.
Brezilya 5 kez kupayı müzesine götürürken, Almanya ve İtalya 4, Fransa, Uruguay ve Arjantin 2, İspanya ve İngiltere birer kez mutlu sona ulaştı. Amerika kıtası 2, Avrupa ise 6 farklı şampiyon çıkardı. Futbolun anavatanı kabul edilen İngiltere ilk ve tek şampiyonluğuna ev sahipliğini yaptığı 1966 yılında ulaştı. Normal süresi 2-2 biten maçın uzatma devrelerinde bulduğu gollerle rakibine 4-2 üstünlük sağlayan İngilizler ilk ve tek şampiyonluğuna ulaştı. Arjantin 1978’te Ardiles ve Kempes gibi yıldızları, 1986’da Meksika’da ise süperstarı Maradona ile mutlu sona ulaştı.
Kupayı ilk kez 1998’te müzesine götüren Fransa’nın başrolünde Zinedine Zidane’nın olduğu yıldızlar topluluğu bir kadrosu vardı. Fransızlar, tıpkı Almanlar gibi komple takım oyunuyla kupaya uzandı. Aynı durum 2010 Dünya Kupası’nı kazanan İspanyollar için de geçerli. Barcelonalı oyuncuların oluşturduğu takım iskeletiyle İspanyollar 2008-2012 arasına iki Avrupa ve bir Dünya Kupası şampiyonluğu sığdırdı.