HASAN CÜCÜK | ANALİZ
EURO 2024’teki ikinci maçımızda Portekiz karşısında hiçbir varlık gösteremedik. Gürcistan maçının özgüveniyle Portekiz karşısına çıkarken, unuttuğumuz şey, zaaflarımızın varlığıydı. Unutmayan ise rakip olunca, ortaya 3-0’lık bir skor çıktı.
Gerçekçi olalım, Portekiz grupta rakibimiz değildi. Bizim için aşılması gereken Çekya ve Gürcistan’dı. İlk maçımızda Gürcistan engelini aşarak, çok iyi bir başlangıç yaptık. Kazanırken bile ölümcül hatalar yaptık. Defansımız evlere şenlikti. Umudumuz Portekiz karşısında aynı hatalara düşmemekti.
Portekiz karşısında Vincenzo Montella, Gürcistan maçından farklı olarak kalede Altay’a şans verirken, ilerde Kerem ve Yunus’u sahaya sürüp, defansın sağında Zeki Çelik’e forma verdi. Altay dışındaki değişiklikler hocanın tercihiydi. Mert Günok sakatlandığı için kaleyi Altay’a teslim etti. Bir nevi kumar oynadı Montella. ‘Ya tutarsa’ mantığına sahipti. Sonuç tam bir hüsran oldu.
Rakip hoca Roberto Martinez, Türkiye’nin şifrelerini iyi çözmüş. Defansımızın zaaflarını görmenin rahatlığındaydı. Rafa Leao’yu sol çizgiye, Bernardo Silva’yı ise sağ çizgiye atarak oyunu genişletti. Bu iki oyuncunun getirdiği toplarla pozisyon aradılar. Nitekim ilk golü Leao’nun getirdiği topu Mendes’in ortaya çıkarmasıyla buldular. İkinci gol amatör seviye de bile olmazdı. Üçüncü golde ise Abdulkerim’in ıskası golü hazırladı.
Hamasete gerek yok. İlk düdükten itibaren sahada hiçbir varlık gösteremedik. Geriden oyun kurmayı tercih edip, bol bol pas hatası yaptık. Fernandes, Palhinha ve Vitinha’dan oluşan hem hareketli hem de teknik kapasitesi yüksek bir orta sahaya karşı Hakan Çalhanoğlu, Kaan Ayhan ve Orkun Kökçü’yü sahaya sürmenin mantığını anlamak zordu. Zira, Orkun Gürcistan maçının en kötülerindendi. Portekiz karşısında sahada hiç yoktu. İkinci devre başında Orkun’u oyundan çıkararak Montella hatasını telafi yoluna gitti ama zaten skor 2-0 aleyhimize idi.
Bu yenilginin tek adresi Montella’dır. İtalyan hoca, taktik açıdan sınıfta kaldı. Hocaya oyuncular da ayak uydurdu. Ayakta kalan tek oyuncumuz yoktu. Basit hataları bile telafi etmekten uzaktık.
Portekiz maçı geride kaldı. Şimdi Çekya maçını düşünmek zorundayız. İyi başladığımız bir turnuvayı beklemediğimiz kötü bir sonla bitirebiliriz. Çekya maçında Abdulkerim sarı karttan dolayı olmayacak, Samet ise sakatlanıp çıktı. Durumu ne olur belli değil. Stoper hattında iki yeni isim görebiliriz.
Arda Güler’in neden ilk 11’de olmadığının cevabı ‘yorgunluk’ olarak gösterildi. Maç sonunda Montella, “Sakatlık riski vardı!” diyerek neden ilk 11’de sahaya sürmediğini söyledi. Risk varsa neden sonra oyuna aldı? Skor 3-0 olduktan sonra, 70. dakikada Arda’yı oyuna almanın mantığı nedir? Hepsini geçtim, ne yorgunluğu yahu! Rakip takımda Pepe 41, Ronaldo 39, bizim Arda ise 19 yaşında. Hem Pepe hem de Ronaldo sezon boyunca Arda’nın neredeyse 10 katı maça çıkmış. Arda için ‘yorgun’ mazereti, akla hakarettir.
Burada Pepe ve Ronaldo için bir parantez açalım. Yediğimiz 3. golde Ronaldo kendi atması yerine golü Bruno Fernandes’e attırdı. Bir golden çok ötesiydi yaptığı. Kendi atsa 6 Avrupa şampiyonasında oynayan ilk oyuncu olmasının yanına hepsinde gol atan oyuncu olacaktı. Dahası var? Bir gol Avrupa şampiyonası tarihinde en çok gol atan oyuncu yapacaktı. Ronaldo egosunu kenara bırakıp, takımını düşündü. Büyük futbolcu bu olsa gerek.
Ya Pepe? 41 yaşında olduğunu unutup forvet oyuncularımıza göz açtırmadı. Tüm hava toplarını ve araya atılan kritik topları karşıladı.
Portekiz, 3-0’lık skoru maç boyunca 3. vitese geçme gereği duymadan elde etti. Çoğu oyuncu için ter atma antrenmanı gibiydi.