Ana Sayfa Dünya Suriyeli, Afgan ve şimdi İranlı göçü kapıda

Suriyeli, Afgan ve şimdi İranlı göçü kapıda

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Türkiye, son yıllarda bölgenin göç merkezi oldu. Suriyeli göçünün ardı arkası kesilmeden Afgan ve Pakistanlı göçü başladı. Yaşanan olaylardan sonra bu kez göç dalgası İran’dan gelecek. 

Türkiye’de resmi verilere bakılırsa 5,5 milyon yabancı yaşıyor. Yabancılar konusuyla ilgilenen çevrelerin verdiği rakamlar ise bunun iki katı dolayında. Türkiye Cumhuriyeti’nde 1927 yılında yapılan ilk sayımdaki nüfusun 13,4 milyon olduğu hatırlanırsa, o dönemki nüfusun yarısı kadar yabancı yaşıyor demektir.

Göç İdaresi Başkanlığı’nın Ağustos 2022 verilerine göre yabancıların 3 milyon 652 bini Suriyeli. Sonra sırasıyla Afgan, Iraklı, İran ve Pakistanlılar geliyor. 

İRAN’DA YAŞANANLAR ENDİŞE VERİCİ

Doğu komşumuz İran’da önemli gelişmeler yaşanıyor. 6 hafta önce Mahsa Amini‘nin başörtüsünü İslam’a aykırı taktığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından dövülerek öldürülmesi üzerine başlayan protestolar artarak sürüyor.

İran’da İslamcılar, yönetimi ele aldığı 1979 yılından bu yana, farklı zamanlarda protestolarla muhatap oldu. Hemen hepsinde eylemler sınırlı kaldı. 

Geçtiğimiz Eylül ayı ortalarında başlayan protestoları önce hafife alan yöneticiler, şimdi ulaştığı boyut karşısında çaresizlik içine düşme noktasında. 

 

Eylemler, protesto boyutunu aşalı epey oldu. Yapılan gösteriler artık bir devrim sürecine dönüşmüş durumda. Hangi tarafın kazanacağını kestirebilmek bugün için kolay değil. Temennim özgürlüğün, insan haklarının ve adaletin kazanması…

 

Bütün ideolojik kafalarda olduğu gibi İran’ı avucunun içinde tutan mollalar da gerçeği yalnızca kendilerinin temsil ettiği görüşünde. Hakim ideoloji bir de din sosuna batırılmışsa, o zaman ortada emri göklerden aldığına inanan bir güç grubu yönetimde demektir. 

Mollalar, Allah’ın kendileriyle beraber olduğuna inandıkları için, yöneltilen her eleştiriyi doğrudan dine yönelik bir saldırı olarak görüyor. Bundan dolayı da karşı tavır alanların Allah’a ve onun dinine baş kaldırdıklarını var sayıyorlar. 

İslam’da Allah’a karşı gelmenin hükmünün açık olduklarını bildikleri için protestoculara ölüm kusmada bir beis görmüyorlar. Nitekim, daha üç yıl önce İran rejimi, o dönem yaşanan protestoları susturmak için interneti kapattı ve iki gün içinde bin 500 dolayında insanı ortadan kaldırdı.

 

Ülkenin her köşesinden “Azadi! Azadi!” (özgürlük) diye sesler yükseliyor, göstericiler doğrudan rejimi hedef alarak “Diktatöre ölüm” diyorlar. Bu artık İran’ın önünde iki yol olduğunu gösteriyor.

Ya göstericiler 1979’dan bu yana ülkenin kaderini elinde tutan İslamcı molla rejimine son verecek, ya da mollalar yüzbinlerce belki milyonlarca insanın canı pahasına ipleri yeniden ellerine alacaklar. Üstelik daha sıkı bir şekilde. 

İran İslam Cumhuriyeti’nin yöneticileri, ülkedeki bütün yayın organlarını kullanarak dış güçlerin ülkeyi karıştırmak istediğini ve buna alet olunmaması gerektiğini topluma anlatmaya çalışıyor. Muhaliflerse yönetimin insanların özgürlüklerini ellerinden aldıklarını dillendiriyor.

Yönetim, zehirli ortamın kendi uygulamalarından kaynaklandığını kabullenmek yerine, sorumluyu “dış mihraklarda” aramayı tercih ediyor. 

İRANLILARIN SIĞINABİLECEKLERİ TEK ÜLKE

43 yıl önce birlikte Şah Rıza Pehlevi’yi deviren muhalif gruplar, devrim sonrası aralarında mücadeleye girişti. “İslam Cumhuriyeti” kuran İslamcılar, kısa zamanda öteki muhalif grupları tasfiye etti. 

O zaman molla rejiminden kaçışlar genellikle Batılı ülkelere oldu. Avrupa, sınırları büyük ölçüde sıkılaştırmaya başlayınca rejim kaçkınlarının adresi Türkiye oldu. 

Göç İdaresi Başkanlığından bu konuda sağlıklı bilgi almak mümkün değil. Akademisyenlerin yaptığı araştırmalarda ise rakamlar hayli farklı. Prof. Dr. Ali Nihat Özcan ve Özgür Özdamar’ın akademik çalışmasında bu rakam 600 bin ila 1 milyon arasında gösterilirken, Baskın Oran Türkiye’deki İranlı sayısının 1,5 milyona kadar çıktığına değinmekte.

İran’da başlayan kaos ortamının bir iç savaşa dönme ihtimali var. Bu kargaşa sonrasında, yüzbinlerce insan vatanlarından kaçıp, kendileri için daha güvenli olduğunu düşündükleri ülkelere gidecekler. Ülke haritasını göz önüne alıp baktığınızda İran’ın komşularını dikkatle inceleyin.

Doğuda Pakistan ve Afganistan var. Zaten İran’ın başı bu ülkelerden gelip batıya gitmek isteyen sığınmacılarla dertte. 

Kuzeyde Türkmenistan, Azerbaycan ve Ermenistan var. Zengin Türkmenistan’ın fakir halkı, kendini yurt dışına atma çabasında. Azerbaycan ile yaşanan sorunları birazdan paylaşacağım…

Batıda Irak ve Türkiye yer alıyor. Irak zaten 1990’lardan bu yana kargaşa içinde. Dahası iki ülke Saddam döneminde yüzbinlerce insanın can verdiği, yıllarca süren bir savaş yaşadı.

Bütün bunlara baktığımızda İranlıların kaçabileceği tek ülke olarak Türkiye neredeyse alternatifsiz gibi görünüyor. Bu tablo kaybetmeleri halinde hem mollalar için geçerli, hem de özgürlük savaşçıları için. Barış olmadığı sürece…

İRAN’IN ETNİK YAPISI

İran, bilinen 6 bin yıldan bu yana aynı topraklar üzerinde yaşayan dünyadaki sayılı birkaç ülkeden biri. Zaman içinde Medler, Makedonyalılar (Büyük İskender), Sasaniler, Emeviler, Abbasiler, Gazneliler, Selçuklular, Moğollar, Safeviler gibi hanedanlıkların hüküm sürdüğü bir ülke. 

Bu kadar çok hanedanlığın geçmiş olması, etnik yapıda köklü değişiklikler oluşturmuş durumda. 1 milyon 648 bin metrekare (Türkiye’nin 783 bin km² yüzölçümünün iki katından biraz fazla) yüzölçümünde 86,3 milyon insan yaşıyor. 

Ülkede yaşayan her 3 kişiden biri Türk kökenli. Azeri nüfusun yüzde 43 olduğunu öne sürenler de var. Resmi verilere göre 25 milyon, Azerilere göre ise 40 milyona yakın Türk yaşıyor. 

Azeriler, ağırlıklı olarak Hazar denizinin batı ve güney kesimlerinde toplanmış durumda. Eyaletler haritasına baktığımızda Doğu Azerbaycan ve Batı Azerbaycan bölgeleri var. Azeriler, bulundukları bölgeleri merkezi yönetimin adlandırmasıyla değil, kendilerini büyük Azerbaycan’ın bir parçası olarak görüp “Güney Azerbaycan” olarak adlandırıyorlar.

İnanç olarak Şii olan Azeriler, özgürlükler konusunda Tahran rejimiyle pek anlaşamıyor. Türkiye’de benzeri gösteriler yapılsa “başkaldırı” diye nitelendirilebilecek yaklaşımlar içindeler.

Güney Azerbaycan’ın başkenti kabul edilen Tebriz’in sembol bir futbol takımı var. Geçen yıl Ertuğrul Sağlam’ın çalıştırdığı Tractor FC takımının her maçı olay niteliğinde. Neredeyse her maç, futboldan çok siyasi amaçlar için kullanılan bir platforma dönüşüyor. 

Kimi zaman bozkurt işaretleri yapılıp kurt ulumalarının göğe yükseldiği anlar oluyor.

Kimi zamansa özgürlüklerin dile getirildiği bir platform.
“Türk dilinde medrese (okul) olmalıdır herkese”

 

İran’ın Türkiye’ye ve Irak’a bakan tarafında ise Kürt nüfus yaşıyor. Merkezi yönetimin başı yıllardan bu yana Kürtler ile dertte. 

Şimdi tekrar en başa dönecek olursak… İran’da ayak sesleri duyulan iç savaşın en ağır faturasını bu ülkenin toplumu ödeyecek. Ortaya çıkacak mülteci krizinin faturası ise Türkiye olarak bizlerin omuzlarına binecek.

Irak’ın istikrarsızlaştırılması, ardından Suriye’nin iç savaşa sürüklenmesi ve şimdi de İran. Sırada muhtemelen BOP Eşbaşkanı’nın ülkesi var. İran’da sorumlu ne kadar mollalarsa, Türkiye’de de sorumlular aynı kesim.

HENÜZ YORUM YOK