MAHMUT AKPINAR | YORUM
Geçen hafta IŞİD uzantısı olan HTŞ (Heyet Tahrirüş Şam) adlı cihadist örgütün Halep’i kısa sürede ve beklenmedik şekilde ele geçirmesiyle dünya şok oldu. Önceleri sağlıklı veriler olmadığı için analistler yorum yapmakta zorlandı. Herkes neler olacağını beklemeye başladı. Şu sıralar tablo netleşiyor.
Batılı güçlerin 30 yılda Ortadoğu’da yaptığı her müdahale coğrafyayı daha istikrarsız ve yaşanmaz hale getirdi. BOP, İsrail’in güvenliğini gözeterek Ortadoğu’yu yeniden yapılandırmayı amaçlıyordu. İngilizlerin ve Fransızların eline cetvel alıp 1916 yılında Sykes-Picot ile şekillendirdikleri bölge bu defa İsrail hesabına tekrar dizayn edilmek, etnik ve mezhebi açıdan küçük parçalara bölünmek isteniyordu.
Etnik ayrılıklar kadar, Müslümanları tam ortadan ikiye bölecek Şii-Sünni eksenine ihtiyaç vardı. Sünni ekseni, Suudi Arabistan temsil etti uzun süre. Petrol paraları ile cihadist Selefi yapılar fonlandı. Afganistan’dan Irak’a, Suriye’ye, Libya’ya kadar cihadist gruplar İslam’ın adını lekelemekle kalmadı, global aktörlerin enstrümanı oldular. Son yıllarda Katar bu güçleri finanse edenlerin başında geliyor. AKP Türkiye’si de cihatçı gruplarla anılıyor.
Bölgenin şekillendirilmesinde başat rollerden birisi de İran’a biçildi. Zira İran, İslam dünyasını mezhebi ayrıştırma noktasında vazgeçilmez, tek Şii devletti. Şii yayılmacılığını ana misyon haline getiren İran İslam Cumhuriyeti batının müdahaleleri sonrası açılan alanlarda aktif rol aldı. “Şii eksen oluşturma ve mezhebi açıdan bölgeyi istikrarsızlaştırtma” misyonunu gönüllü benimsedi, hatta hırsla yaptı.
ABD’ye, “Saddam devrilirse bölgenin İran etkisine gireceği” ifade edilmesine rağmen koalisyon güçleri bunu duymazdan geldi. Belki de bunu istediler. Saddam’ın devrilmesinden sonra beklendiği üzere Kuzeydeki Kürt bölgeleri hariç Irak-İran etkisine girdi. İran askerleri Irak’ta savaşıyor, Kasım Süleymani komutasındaki Haşdi Şabi milisleri dilediğine ayar veriyor, operasyonlar yapıyordu. Son yıllarda İran’ın siyasete, olaylara müdahil olmasından tüm Iraklılar rahatsız.
2011 yılında Suriye’de başlayan olaylardan sonra bu defa Suriye’nin istikrarsızlaştırılıp bölünmesi gündeme alındı. Maalesef Suriye’deki felaketin en büyük sorumlularından birisi AKP hükümetleridir. Esed ve Erdoğan aileleri olması gerektiği gibi ziyaretleşirken, ortak bakanlar kurulu toplantıları yapılırken, sıcak rüzgarlar eserken iktidarın tavrı birden değişti. Aniden Esed’e düşman oldular ve “gitmesi gerektiğinden” bahsetmeye başladılar. Bu, bir devlet adamında beklenmeyecek, garipsenecek keskin bir dönüştü.
Meseleyi kendi kamuoylarına: “Şam’da Cuma namazı kılacağız! Halep’i 82. Vilayet yapacağız! Sultan Selahaddin’in mezarında fatiha okuyacağız!” diye izah etseler de, konu BOP’la ilgiliydi. Şimdilerde daha net anlaşılıyor ki BOP Eşbaşkanı Erdoğan’a, “Suriye parçalanacak, üzerine düşeni yap!” talimatı verilmiş.
Bu oyunun Türkiye ve Suriye halkı için felaket olacağına dair çok rapor yayınladı. Bunlardan birisi de 2012 yılında Turgut Özal Üniversitesi’nde yayınladığımız Ortadoğu Raporu’ydu. Uzmanlar Esed rejiminin İran’a yaslanmak zorunda kalacağı ve Suriye’nin de İran etkisine gireceği konusunda yine uyardı. Nitekim, Esed kendisini kurtarmak için İran’dan yardım istedi. İran, Suriye’ye asker ve milisler gönderdi. Hizbullah gibi yandaşlarını alanda savaşmaya teşvik etti.
Esed, Putin’i de yardıma çağırdı ve Rusya’ya deniz ve hava üsleri verdi. Rusya, Esed’in sıkışmışlığını kullanarak asırlar sonra Akdeniz’e indi. Türkiye’ye güneyden komşu oldu. Suriye hava savunmasını üstlendi. Suriye’de ABD ve Rusya da komşu haline geldiler.
Irak ve Suriye’de yaşanan iç savaşlara İran’ın müdahil olması bölgede mezhep odaklı rekabeti, ayrışmayı iyice artırdı, hatlar belirginleşti. Hizbullah, Husiler, Haşdi Şabi gibi silahlı gruplar mezhep taassubuyla çok kan döktüler. Buna mukabil “Sünnilik hesabına” IŞİD uzantılı Cihadist gruplar alana indi. Irak ve Suriye yönetimlerince dışlanıp aşağılanan Sünni Araplar radikal gruplara yaslandı. Bütün bunlar bölgede mezhebi ayrışmaya hizmet ediyordu. Ülkeler parçalanmış, etnik ve mezhebi yeni özerk alanlar oluşturulmuştu.
7 Ekim 2023 Hamas saldırısı sonrası İran’ın İsrail için tehdit oluşturacak kadar etkili hale geldiği anlaşıldı. İran, Şii nüfuz alanını, Hamas’ı, Hizbullah’ı, Husileri kullanıyor ve İsrail’e ciddi zarar veriyordu. İran, Batı operasyonlarını müteakip oluşan otorite boşluğunu Şiilik hesabına doldurmuş, derin bir mezhebi ayrışmaya sebep olmuştu. Lakin artık İsrail’e tehdit oluşturuyordu. Irak ve Suriye toprakları İran’ın İsrail’e ulaşması ve zarar vermesi için kullanılıyor, milislerin, silahların geçişi için transit ülke oluyordu. İran İsrail’e karşı her türlü askeri, lojistik desteği sağlayabiliyordu.
Son Suriye olaylarının, İsrail’in bunu görmesi ve Suriye’nin bölünmesinin hızlandırılmasını ABD’den istemesi ile ortaya çıktığını düşünüyorum. Rusya’nın kendi derdine düştüğü, İran ve müttefiklerinin (Hamas, Hizbullah) ciddi hasar aldığı bu dönemde, kimin kontrol ettiği meçhul HTŞ harekete geçti. Türkiye’nin bu senaryoda bazı kazanımlar mukabili ABD-İsrail cenahı ile anlaştığı görülüyor.
Eğer planlandıkları gibi giderse, parçalara ayrılarak İran’ın Suriye üzerindeki etkisi kırılacaktır. İran’ın Irak-Suriye üzerinden Hizbullah ve Hamas gibi müttefiklerine silah, mühimmat göndermesinin önü kesilecektir. YPG’nin de Türkiye gibi oyunun parçası olduğu anlaşılıyor. Türkiye’nin YPG için Fırat’ın doğusuna çekilme şartı koştuğu, YPG’ye ise devletleşmeye gidecek geniş özerklik sözü verildiği anlaşılıyor. Muhtemelen Suriye, Nusayri Arap, Sünni Arap ve Kürt bölgeleri olmak üzere üçe bölünecek.
11 Eylül Büyük Ortadoğu Projesinin başlangıç düdüğü idi. Gerekçe yapıldı, Ortadoğudaki statüko, dengeler bozuldu. 7 Ekim 2023 saldırısı Ortadoğu’da yeni haritalar için start oldu. IŞİD ve türevi örgütler Ortadoğu’da bizim sahillerde çıkarılan orman yangını mantığıyla kullanılıyor. Araziyi talan edecekler önce yangın çıkarıyor, sonra otel dikiyor. Bu örgütlerle yangın çıkarıyorlar, dünyayı ikna ediyorlar, sonra haritaları güncelliyorlar. HTŞ gider, haritalar kalır.
Türkiye bu oyundan kazanım mı elde eder, yeni problemler mi bilemiyoruz. Ama şimdiden, kimin kurup yönettiği meçhul bir ucube cihadist örgütün hamisi olarak kayıtlara geçti.