Sürgündeki bir gazeteciden Avrupalı liderlere mektup

Sayın Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani,

Sayın Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland,

Sayın Hollanda Başbakanı Mark Rutte,

Sayın Almanya Şansölyesi Angela Merkel,

Bu mektubu size 7 ayı aşkındır gurbette yaşamak zorunda kalan,  15 Temmuz’dan sonra gazetecilere yönelik baskı, gözaltı, tutuklama ve hedef göstermelerden kaçarak Avrupa topraklarına sığınan genç bir gazeteci olarak yazıyorum.  Siz değerli Avrupalı siyasilerin Türkiye ile ilgili gelişmeleri; özellikle ifade ve basın özgürlüklerine ilişkin kısıtlama ve yaşananları çok yakından takip ettiğinizi biliyorum. Size biz gazetecilerin yaşadıklarıyla ilgili son gelişmeleri yazıp, sizden bir kaç küçük ricada bulunmak istiyorum.

Ülkelerinizde, Türkiye  ve diğer Avrupa Birliği ülkelerinde gazetecilerin üye olduğu  RSF, PEN, EFJ, IFJ, WAN, Freedom House, Amnesty International gibi uluslararası mesleki ve insani kuruluşlar Türkiye’deki gazetecilere ilişkin neredeyse 3 seneye yakındır onlarca rapor ve yazı yayınladı. Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin gazetecilere karşı yürüttükleri  sistematik yok etme, hapsetme ve susturma politikalarını kaleme alıp sizlere çağrılar yaptı.

Bugün gelinen noktada 190’a yakın gazeteci tutuklu. Binlercesi susturulmuş durumda. Ahmet Altan’ı, Aslı Erdoğan’ı, Kadri Gürsel’i, Şahin Alpay’ı, Ali Bulaç’ı, Nazlı Ilıcak’ı, Büşra Erdal’ı, Ayşenur Parıldak’ı ve son olarak Deniz Yücel’i, Nur Ener’i tutuklayan savcı ve hakimlerin asıl irade ve gücünü nereden aldıklarını biliyorsunuz. 300’e yakın gazeteci denetim ve baskı altında, 900’e yakın gazeteci bir sene içinde soruşturma geçirdi. Halen sesi çıkan üç beş yayın organı sürekli iktidar sopasının tehdidi altında işlerini yapmaya çalışıyor. 14 Aralık 2014’te Zaman Gazetesi’nin basılmasıyla başlayan bu süreçte mağdur olmayan yayın kuruluşu kalmadı: Cumhuriyet, Zaza Tv, IMC, Yeniçağ, Evrensel, Yeni Asya…

15 Temmuz’dan önce 15 televizyon, 3 radyoyu, 3 gazete ve 3 dergiyi kapatıp el koyan AKP hükümeti, 7 ayda 178 yayın kuruluşunu kapattı. Bunların içinde 5 Haber Ajansı (Cihan, Muhabir, SEM, Dicle, Jinha), 62 gazete, 19 dergi, 34 radyo, 31 televizyon, 29 yayınevi ve dağıtım kurumu var. Türkiye devletinin resmi istatistik kurumunun 2015 yıl sonu verilerine göre basın iş kolunda işsiz kalan dağıtıcı, tasarımcı, editör, yazar, muhabirlerin sayısı 7500’dü. Darbe gerekçesiyle toplumun her kesimini susturmaya yönelik hamlenin büyüğünü medyaya karşı yaptı AKP ve Erdoğan. Son büyük sindirme operasyonunun ardından işsiz kalan binlerce gazeteci eklendiğinde, basın iş kolunda 12 binden fazla kişinin mesleklerinin yok edildiğini söyleyebiliriz.

Sayın Şansölye Merkel,

‘Seçilmiş’ bir Türk mahkemesi  (İstanbul 9. Sulh Ceza) Deniz Yücel’i 27 Şubat’ta tutukladı. Neredeyse bir ay olmak üzere. Erdoğan ve AKP her korktuğunda, rahatsız olduğunda gözünü gazetecilere dikti. Tutuklama furyası ve cüreti o kadar ileri noktaya geldi ki, Almanya’nın en çok satan ve saygın yayın kuruluşlarından Die Welt’in bir ülke muhabiri ve temsilcisi olmasına rağmen Deniz tutuklandı. Onun yazdığı haberlerin Erdoğan’ın ayağına bastığını ve yumuşak karnı olduğunu siz de biz gazeteciler de biliyoruz.

Sayın Başbakan Rutte,

İki Türk bakanın ülkenizde yapmak istedikleri siyasi propagandaya yerel yöneticilerin izin vermemesi nedeniyle başlayan tartışma ve diplomatik krizde çokça suçlandınız. Görevleri sadece habercilik ve toplumun sorunlarını kamuoyuna ulaştırmak olan ve Hollanda’da yaşayan iki Türk gazeteci günlerdir AKP hükümetinin medyası tarafından hedef gösteriliyor.

Zaman Vandaag Gazetesi muhabiri Hakan Büyük hem sosyal medyadan hem açık kaynaklardan ölümle tehdit edildi. Ülkenizde 25 yıldır gazetecilik yapan Basri Doğan, hükümet yanlısı Beyaz TV’de televizyonun genel koordinatörü Osman Gökçek ve sunucu Ferda Yıldırım tarafından açıkça hedef gösterildi. ‘Terörist’ olmakla suçlandı, Hollanda’da yaşayan diğer Türklerin bu gazeteciden hesap sorması (!) istendi. Açıkça ‘susturun, gazetecilik yapmalarına izin vermeyin’ diyorlar. Erdoğan’ın uzun kolu sistematik olarak Türk vatandaşlarını ve özellikle gazetecileri hedefe koydu.

Sayın Jagland,

Eylül 2016’de Reuters’a verdiğiniz röportajınızda Türkiye’nin, sırf Gülen Cemaati’ne ait iş yerlerinde çalıştıkları için öğretmen ve gazetecileri hedef almaması gerektiğini söylediniz. “Aksi halde Türkiye Strazburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne verilebilir” uyarısında bulundunuz. Halen onlarca gazetecinin haksız tutukluluk başvurusu dediğiniz gibi AİHM’e ulaştı.

Sayın Antonio Tajani,

Geçen hafta verdiğiniz bir röportajda “Bir gazetecinin sırf yazdıkları beğenilmiyor diye tutuklanması bizim için akıl alır gibi değil” dediniz. İnsan hakları ve basın özgürlüğü konusunda Türkiye’nin ters bir yola girdiğinin altını çizdiniz. Deniz Yücel’in yaşadıklarına bakıp, “Ben de geçmişte gazetecilik yapıyordum, ben de hapse girebilirdim” değerlendirmesi yaptınız. Endişelerinizi ve desteğinizin paylaştığınız için tüm meslektaşlarımız adına teşekkür ediyoruz.

Sayın Liderler,

gazeteci spot 1Ülkelerinize sığınmış, hayata tutunmaya çalışan gazeteciler var. Mesleğini Avrupa’da sürdürmeye çalışan Hollandalı Doğan gibi Büyük gibi gazeteciler de var. Sizlerden üç beş cümle ile özetleyeceğim çok kısa ricalarım olacak.

Öncelikle işini kaybetmiş, gazeteleri ve televizyonları kapatılmış biz gazetecileri hedef haline getiren AKP hükümetinin yandaş gazetecilerini yakından takip etmelisiniz. Örneğin Türkiye’nin başkenti Ankara’nın belediye başkanı Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek bir gazeteci değil, babasının parasıyla kurulmuş bir TV’yi yönetiyor. Yalan ve iftira makinesi olarak Türk halkının kafasını bulandırırken, bir kaç gün önce olduğu gibi gazetecileri de hedefe koyuyor. İnanın hedefe konan sadece gazeteciler değil.

Bir başka örnek Erdoğan’ın damadının kardeşi Serhat Albayrak tarafından yönetilen Sabah, Takvim, Güneş gazeteleri, Atv ve A Haber kanalları. Gazeteciler (!), Adem Yavuz Arslan, Ekrem Dumanlı, Aydoğan Vatandaş, Emre Uslu gibi gazetecileri sığındıkları ülkelerde fişlediler. Gazetelerinde manşetler atarak terörist ilan ettiler. Abdurrahman Şimşek, Ferhat Ünlü, Nazif Karaman, Ersoy Dede, Rasim Ozan Kütahyalı, Fatih Tezcan, Cem Küçük….

Hayır, gazetecileri size şikayet etmiyorum. Sadece yaptıklarını sıralıyorum. Zehirlenmiş Türk demokrasinin, rayından çıkmış hukuk devletinin ve tabi ki her dediği emir gibi uygulanan ve istediği gazeteciyi, dilediği kişiyi hapse gönderen Erdoğan ve hükümetinin gücü bu yalan makinesinden geliyor.

Biz gazetecilerin ve gazetecilik kuruluşlarının son 7 aylık raporlarına ve yazdıklarına bakın lütfen. Evrensel bütün gazetecilik ilkelerini ve hukuk kurallarını tanımayan hükümet yandaşı bu gazetecilerin sizlerin ülkelerine geldiklerini, konferanslar verdiklerini, turistik geziler yaptıklarını da elçiliklerinizden soruşturun. Biz gerçek gazetecileri hedef haline getiren ‘kendisine gazeteci diyen bu kişilere’ Avrupa vizesi vermeyin mesela. Ayrımcılık, nefret söylemi, demokrasi dışı taleplerde bulunan gazetecileri ülkelerinizin büyükelçilerine, basın ateşelerine sormanız yeterli.

Ülkelerinizden vize talebinde bulunan yazar, akademisyen, gazeteciler  de var. Onları değerlendirirken, yukarıda ismini saydığımız basın ve insan hakları alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarına bir sorun.

Türkiye’de kimsenin; kalan ve görevine devam eden gazetecilerin de, medyanın yüzde 95’ini eline geçiren Erdoğan ve yandaşlarını durdurmaya gücü yetmez. Yetse, bir tartışma programı yapalım dense yayınları engellenir anında.

Başka bir çok konuda politik davranabilir, pragmatik olabilirsiniz. Ama hiç değilse kendi toplantılarınıza gazetecileri hedef gösteren bu sözde gazeteci ve kurumları davet etmeyin. Evet zor bir karar, ‘akreditasyon uygulayın’ diyorum. Ama Türkiye’de basın sustuğunda bütün ülkenin hatta şimdi Avrupa’da tutuklanan ve hedefe konan gazetecilerle bütün Avrupa’nın, Avrupalı değerlerin susturulmak istendiğini görmüyor musunuz?

Türkiye’ye gittiğinizde, kapatılmış yayın kuruluşlarının önüne gidip bir karanfil bırakın. Cezaevindeki gazetecilerle görüşmek için AP’den ülkenizden milletvekillerini, gazetecileri gönderin. Türk hükümetini ziyaretlere izin vermeye zorlayın. Ahmet Altan’a, Ahmet Turan Alkan’a, Şahin Alpay’a, Deniz Yücel’e kütüphanenizden bir kitap hediye edin. Silivri’ye, Sincan’a, Adana’ya, Antalya’ya; cezaevlerindeki tüm gazetecilere bir selamlama kartı, bir küçük mektup gönderin.

Bu kadarcığını da yapamaz mısınız?

Saygılarımla,

ERMAN YALAZ

gazeteciler tehdit gazeteciler tutuklu

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin