M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Sünnet olmadan tahta çıkan iki Osmanlı padişahından söz edeceğim bugün. Bunlar I. Ahmet ve av partilerine düşkünlüğünden dolayı ‘Avcı Mehmed’ diye anılan IV. Mehmed. İkisi de kendilerinden önceki padişahın ölümü üzerine çocuk yaşta tahta çıkarıldığından, ancak padişah olduktan sonra sünnet ettirildi.
Kronolojik sırayı takip ederek önce I. Ahmed’in (hüküm süresi 22 Aralık 1603-22 Kasım 1617) nasıl sünnet edildiğini, dolayısıyla tahta çıkış serüvenini anlatayım.
Adı I. Ahmed ise de aslında “14’lerin Padişahı” demek daha doğru. 14 yaşında tahta geçirildi, 14. Osmanlı padişahı idi. 14 yıl hükümdarlık yaptı. Vefat ettiğinde de 14×2=28 yaşında idi.
Babası, tahta geçtiğinde çoğu bebek yaştaki 19 kardeşini öldüren III. Mehmed idi. Padişah, öldürttüğü kardeşlerini Ayasofya’nın bahçesine defnetmişti. I. Ahmed, hükümdar olduktan sonra babasının türbesini, öldürülen amcalarının başına yaptırdı.
Şehzade Ahmed, III. Mehmed’in Manisa valiliği sırasında Handan Haseki’den doğan oğlu idi. Hükümdar olduğunda Anadolu’da Celali isyanlarının can güvenliğini ortadan kaldırdığı bir dönem olduğu için oğlu Ahmed’i sancağa göndermeyip sarayda eğitim verdirdi.
Saltanatının sonlarında da “Şeyhi ile dolap çevirerek beni tahttan indirecek” vehmi ile oğlu şehzade Mahmud’u boğdurttu. III. Mehmed böylece, I. Murad (Hüdavendigar), I. Süleyman’dan (Kanuni) sonra oğlunu öldüren üçüncü padişah oldu. Padişah bu olaydan yedi ay sonra 37 yaşında iken öldü.
Babası III. Murad kendisi için dillere destan sünnet düğünü yaptığından kendisi de oğluna benzerini yapmak istemiş ama oğlu Ahmed’e istediği sünnet merasimini bir türlü yapamamıştı.
PADİŞAHIN NASIL SÜNNET OLACAĞINA İLİŞKİN GELENEK YOKTU
Tanı konulmayan bir hastalıktan dolayı III. Mehmed öldükten sonra 22 Aralık 1603’te tahta I. Ahmed olarak çıktığında 14 yaşında idi. Kardeşi Mustafa ise 13’ünde… ı. Ahmed, bırakın çocuk sahibi olmayı henüz bir cariye ile yatağa bile girmemişti. Bu yüzden kendisinin başına bir şey gelirse, tahtın sahipsiz kalma ihtimalini de gözeterek kardeşi Mustafa’yı boğdurtmadı.
Böylece Osmanlı’nın üç asır süren saltanata geçme töresi, bundan sonra üç asır devam edecek olan “ekber ve erşed” denilen en büyük ve en donanımlı olanın tahta çıkacağı bir yapıya kavuşturuldu.
I. Ahmed, tahta geçtikten 33 gün sonra gösterişsiz bir merasimle sünnet oldu. Osmanlı’da şehzadelerin nasıl sünnet olacağına ilişkin bir gelenek vardı. Ama padişahların sünnet olmasına ilişkin önünde hiçbir tecrübe yoktu. Biraz utanmış olmalı ki sessizce yapmayı tercih etmişti.
I. Ahmed sünnet sonrasında saltanat işlerine hızlı girişti. Hocası ve danışmanı Mustafa Efendi’nin telkiniyle Bağdat Valiliği’ne atadığı eski sadaret kaymakamı olan Kasım Paşa’nın ve ardından da yeni sadaret kaymakamı yaptığı Sarıkçı Mustafa Paşa’nın kendi huzurunda boyunlarını vurdurttu.
1606’da Veziriazam Derviş Mehmed Paşa’yı huzurunda öldürtmesiyle ilgili Naima tarihinde, “Bir zamandan sonra merhumun ayağı seğrimekle, padişah hançer ile boğazını kesti” notu yer alır. I. Ahmed’in son üst düzey bürokrat kıyımı ise ölümünden 35 gün önce Paşakapısı’nda boğdurttuğu Veziriazam Nasuh Paşa olur.
Hayatının yarısı çocukluk yarısı da hükümdarlıkla geçen I. Ahmed, 11 asırdan bu yana ayakta duran Ayasofya’nın karşısına Sultan Ahmed Camii’nin temeline ilk harcı koyduğunda 19 yaşında idi.
Saltanatı döneminde İstanbul’da ve Mekke Medine’de bir dizi imar işleri yapıldı. Bu dönemde Anadolu’da yıllardır süren Celali adı verilen isyanlar, Sadrazam Kuyucu Murad Paşa tarafından bastırıldı. 28 yaşında iken 22 Kasım 1617’de ateşli hummadan hayatını kaybetti.
17. YÜZYILA DAMGASINI VURAN KÖSEM SULTAN
Türk tarihiyle ilgilenenler “Bizans entrikaları” kavramını çok duyarlar. Ancak Osmanlı saraylarında yaşananlar Bizans entrikalarına taş çıkartır. IV. Mehmed, 1648’de babası Sultan İbrahim’in, bir darbe ile tahttan indirilip öldürülmesi üzerine padişah olduğunda 7 yaşındaydı. Annesi Hatice Turhan Sultan, Anadolu Kazaskeri Hanefi Efendi’den aldığı, “Ulema, maslahat icabı, yani umumun menfaati için çocuğun hükümdarlığını sahih görmüştür. Bu halde çocuk hükümdar birisini nâib (vekil) seçer. Bulûğuna kadar böyle devam eder.” fetvasını alarak oğlunu tahta çıkarttığında tarihler 8 Ağustos 1648’i gösteriyordu
I. Ahmed’in eşi olduğundan dolayı “Büyük Valide” diye tanınan Kösem Sultan, 17. yüzyılın yarısına damga vuran biriydi. Oğlu IV. Murad’ın saltanatının ilk 10 yılı 1622-1632 arasında ülkeyi perde arkasından kendisi yönetti. Sonra IV. Murad ipleri eline alıp annesini yönetimden uzaklaştırdı ise de öteki oğlu İbrahim’in 1640’ta hükümdar olmasıyla yeniden devreye girmeye başladı.
Bir süre sonra İbrahim de annesi Kösem Sultan’ı işlerine müdahale ettirmeyince, 1648’de oğlunun tahttan indirilmesine sonra da öldürülmesine önayak oldu.
IV. Mehmed’in naibeliğini üstlenen Hatice Turhan Sultan, oğluna nazar değmesin diye iki kaşının arasına elif harfi çizdirdi. 26 yaşındaki valide sultan henüz tecrübesizdi. IV. Mehmed tahta çıktıktan sonra da kardeşleriyle birlikte sünnet edildi. Saray geleneğinde şehzadelerin kirveliğini haremağası yapardı. Çocuk padişahın kirveliğini de Haremağası İbrahim Ağa yaptı. Ancak, oğlunun tahttan indirilip öldürülmesinde rol oynayan büyükanne Kösem Sultan’ın başka planı vardı.
Kösem Sultan, IV. Mehmed’i indirip Şehzade Süleyman’ı getirmek istiyordu. Bütün işlerini yaptırdığı yeni padişahın kirvesi İbrahim Ağa, Kösem Sultan’ın sadık adamıydı. Sünnette zehirli ustura kullanıldığı sonradan anlaşılacaktı. Sünnetten sonra çocuk padişahın organındaki kanama bir türlü durmak bilmedi. Bu sırada cerrahlıktan anlayan bir içoğlanının hazırladığı ilaç sayesinde benzi iyice sararıp solan çocuk padişahın kanaması güçlükle durduruldu.
Tarihçi Naima, Kösem Sultan’ın haremağası İbrahim Ağa ile birlikte çocuk padişahı öldürmeye teşebbüs ettiğine ilişkin dedikodunun bütün sarayda kulaktan kulağa dolaştığını yazar.
Zaman içinde Turhan Sultan’ın tecrübe kazanmasıyla birlikte valide sultanların çekişmesi saray yönetimini derinden etkiledi. Kösem Sultan’ın planını iki tarafla da teması bulunan Melekî Kadın isimli bir saray görevlisi Turhan Sultan’a iletti. Plana göre, Kösem Sultan’a çalışan ağalar, adamlarıyla birlikte saraya girecek ve Turhan Sultan’ı bertaraf edecek, IV. Mehmed’e de zehirli şerbet içirilecekti.
Plan tersine işlemeye başladı. Turhan Sultan’ın görevlendirdiği Başlala Uzun Süleyman Ağa, 2 Eylül 1651’de Kösem Sultan’ın bölümünü bastı. Dolap üzerinde saklanmaya çalışan Kösem Sultan’ı bulup öldürdüler.
Sarayda kargaşa çıktığını haber alan Kösem Sultan taraftarı Sadrazam Siyavuş Paşa, gelip yaşananları gördükten sonra hiçbir şeye müdahale etmeden uzaklaştı. Cenazesi, gerekli dini işlemler yapıldıktan sonra Sultanahmet Camii haziresindeki kocası I. Ahmed’in yanına gömüldü.
Osmanlı sarayında yarım yüzyıla yakın en etkili isim olarak tanınan Kösem Sultan, Osmanlı döneminde öldürülen ilk ve tek valide sultan olarak tarihe geçti.
İki kez büyükannesi tarafından suikasta uğrayan IV. Mehmed, 39 yıl tahtta kaldı. I. Süleyman’dan sonra en uzun hükümdarlık yapan padişah oldu. İmparatorluğun, özellikle de İstanbul’un imarı için gayret gösterdi.
Padişahlığının son döneminde II. Viyana Kuşatması hezimeti, ardından Estergon, Peşte ve Budin’in kaybedilmesinin üzerine bir de Mohaç Savaşı’nda ordu ağır bir yenilgiye uğrayınca hükümdara karşı derin bir güvensizlik oluştu.
Yeniçeri ayaklandı ve padişahı 8 Kasım 1687’de tahttan indirip yerine Şehzade Süleyman’ı tahta çıkardı. IV. Mehmed iki oğluyla birlikte Edirne Sarayı’na kapatıldı. 5 yıl sonra da 10 Ocak 1693’te hayatını kaybetti. Yapımını tamamladığı Eminönü’nde Yeni Cami yanındaki annesi Turhan Valide Türbesine defnedildi.
Üstü şişhane altı darphane bir toplulukmuş osmanlı
Millet devleti cebren ve fedakarane ayakta tutmuş ama işte her zorlamanın bir sonu olurmuş
Üstü şişhane altı darphane olan bir şeyler varsa o da sizin gibi her şeyi yüzeysel bir şekilde eleştiren, kendisini muhteşem gören insanlardır.
Burda toplumu övmüşüm, idare edenleri yermişim. Tersinimi yapsaymışım? yani ne ahlaksız bir Osmanlı tebası varmış filanmı deseydim? Siz paşa torunumusunuz. Paşalar astığı astık kestiği kesitk hesap sorulamayan insanlar yani…
Nedir sizi rahatsız eden?
Kötüye Kötü İyiye iyi diyemiyeceksek neden yaşıyoruz. Ölelim gitsin.
insan muhteşem bir varlıktır zaten.
ne diyelim size; Hoşça Bak Zâtına Kim Zübde-i Âlemsin Sen
Kaynakçasız tarih yazısı oluyor mu? Ben yazdım oldu anlayışı mı? Yalan söyleyen tarih utansın!
Aklına her geleni yazmak gazetecilik olmuş, Google gazeteciliği…
Gazetecilik ve yazarlık maalesef yerlerde, Cemaat medyası deyince de kızıyorlar, ne zaman herkesin okumak isteyeceği bir site yapacaksınız. kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz.
istediğini yazan ve söyleyen istemediğini duymak ve okumak zorunda kalır.
SAYIN YAZAR..
SİZ GERÇEKTEN YAzdıklarınıza inanıyormusunuz?
Dehşet saçan bir anlatım, ve asla inanmıyorum..O dönem halk arasında yapılan ve yapılmayan dedikodulardan derlenen bir tarihi kaynaktan ölümlerin alıntılandığı bir yazı…
O kadar entrikanın döndüğü dönemden nasıl olurda Sultanahmet ve Yeni camiler gibi iki eser meydana getirilmiş ? Entrika olsa bu eserler de olmamalıydı… Yalan
“Entrika olsa bu eserler olmamalıydı”.
Neden?
Cami yapan veya yaptıranları hemen Allah korkusu olan, kul hakkı bilinci olan, hak dostu insanlar olarak görme alışkanlığından vazgeçmek lazım. Bir dönemde çok fazla ibadethanbe yapılması günahkar bir döneme de işaret edebilir.
Şu an kaynağını veremem, ama bir zamanlar duymuştum veya okumuştum. Malum, 90´larda Ukrayna´da, Rusya´dan hayat kadınları gelirmiş. O dönem Ukrayna´da kilise yapımı hız kazanmış. Açıklama olarak da günahlarına keffaret olsun diye hayat kadınları tarafından yaptırıldığı bilgisi vardı…
I. Ahmet Sultanahmet camiini yaptırmış. Peki neden? Sakın gösteriş olmasın? Ayasofya´nın hemen dibinde öyle bir camiye ihtiyaç var mıydı? Hem bu camiyi kendi cebinden mi yaptırdı?
İbadethanelerin sırf Allah rızası ile yapılmadığı meselesinde Roma´daki bugünkü Katolik dünyasının merkezi Aziz Petrus Bazilikasına bakılabilir. Bu kilise yapıldığı dönemde fakir Hıristiyan halkından cennet umudu ve cehennem korkusu ile alınan bağışlarla yapılmış. Protestan mezhebinin ortaya çıkışını tetikleyen olaylardan biri de bu kilisenin yapımındaki dini suistimaller.
Güzel ibadethaneler entrikaların, rüşvetin, haksızlığın olmadığı dönemlerde yapılır tezi konusunda şu örneğe de bakılabilir. Bugün dünyanın en büyük kilisesi Fildişi Sahilinde bulunuyor. Kilise 1985-88 yılları arasında yapılmış, 11.000 kişi yer alabiliyor içinde. Afrika´nın Batısındaki bu fakir ülkenin ilk Cumhurbaşkanı kendi doğum yerini 1983 yılında ülkenin yeni başkenti ilan etmiş ve orada adı geçen kiliseyi yaptırmış. Halbuki fakir bir ülke Fildişi Sahili…
Dolayısı ile: Her ibadethanenin arkasında iyi şeyler olmayabilir. Çürük dönemlerde de büyük ibadethabeler yapılabilir. Belki de özellikle çürük dönemlerde bu tür ibadethabeler yapılıyordur.
oha denir bu yazıya. ama siz de hak ettiniz sayın yazar