Sudan’da neler oluyor?

YORUM | CUMALİ ÖNAL

Afrika’nın stratejik ülkelerinden Sudan bu kez ordu içindeki mücadele ile gündemde. Çatışan taraflardan biri düzenli ordu, diğeri ise orduya monte edilmeye çalışılan ve Cancavidler adıyla nam salan, eşkıyalardan oluşan paramiliter güç. 

Şu ana kadar en az 56 kişinin hayatını kaybettiği çatışmalarda halk iki kötü senaryo ile karşı karşıya; ya çatışmalar daha da büyüyecek ve ülke yeni bir parçalanma ile karşı karşıya kalacak ya da düzenli ordu üstün gelecek ve yeni bir diktatörlük doğacak. Üçüncü alternatif; sivil bir yönetime geçiş ise mevcut ortamda kolay kolay gerçekleşmeyecek gibi görünüyor. 

Şimdiye kadar hangi tarafın üstün olduğu net değil. Sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyalarda her iki taraf da kontrolün kendilerinde olduğunu öne sürüyor. Düzenli ordudan yapılan açıklamalara göre darbe yapmakla suçlanan Cancavidlerin diğer adıyla Hızlı Destek Gücü’nün (HDG) komutanı Muhammed Hamdan Dagalo, halk arasındaki ismiyle Hemedti saklandığı yerden kaçtı. 

Çıkan çatışmaların sebebi olarak HDG’nin düzenli orduya monte edilmesinde yaşanan anlaşmazlıklar gösteriliyor. 

Uluslararası güçler tarafından sağlanan arabuluculukla Hızlı Destek Gücü’nün bir an önce orduya monte edilmesi ve akabinde de ülkenin sivil bir yönetime geçmesi öngörülüyordu. 

Fakat Cuma günü HDG’nin başkent Hartum’un kuzeyindeki Merowe Hava Üssü’nde Mısırlı bazı askerleri alıkoyduğunu gösteren görüntülerin yayılması ile çatışmalar fiilen başlamış oldu.

Şimdilik çatışmaların hangi yöne evrileceği hakkında kesin tahminlerde bulunmak çok zor. Ancak hem halkın Cancavidlere yönelik nefreti ve hem de Mısır gibi güçlü bir aktörün düzenli ordunun yanında yer alması Cancavidlerin uzun süre savaşı sürdüremeyeceğini gösteriyor. 

Peki kim bu Cancavidler? Nasıl ortaya çıktılar? Amaçları ne?

Halk arasında atlı süvariler olarak bilinen Cancavidler ilk olarak Darfur’da ortaya çıktılar ve yerel halka karşı yaptıkları katliamlarla ün saldılar. 

Dönemin dikta lideri Ömer Hasan el Beşir’in finanse ettiği bu paralı milisler katliam ve cinayetlerle Güney Sudan’dan sonra Darfur’un da bağımsızlığını ilan etmesinin önüne geçmeye çalıştılar. Bunun sonucu olarak 200 ila 400 bin arasında kişi hayatını kaybederken, iki milyondan fazla kişi de evlerini terk etmek zorunda kaldı. 

İsmini bölgenin en büyük kabilesi Fur’dan alan Darfur bölgesinde halkın ezici çoğunluğunu yerel kabileler oluşturuyor. Arap olarak adlandırılan kabileler de tıpkı yerel halk gibi siyahi. Tek farkları sadece Arapça konuşmaları. 

Güney Sudan’ın bağımsızlığıyla sonuçlanan Kuzey-Güney savaşında çok aktif olarak yer alan Darfurlu milis güçler, bağımsızlık hayalleri kurarken, Cancavidlerin halkı yıldırma operasyonları karşısında çözüm üretemediler. 

Hartum’un yanı sıra Libya ve Çad’daki rejimlerle gel gitli ilişkilere giren Darfurlu milislerin kendi aralarındaki mücadeleleri de bağımsızlığa giden yolu tıkadı. 

2011 yılında Güney Sudan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle önemli petrol kaynaklarından mahrum kalan Ömer Hasan el Beşir, hem gücünü korumak ve hem de Darfur’u kontrolü altında tutabilmek amacıyla 2013 yılından itibaren Cancavidleri istihbarat örgütü öncülüğünde Hızlı Müdahale Gücü olarak resmi bir oluşum haline getirdi. İlk kurulduğunda 4-5 bin arasında milisi olduğu tahmin edilen HDG’nin zamanla milis sayısı arttı. Kimi kaynaklara göre sadece Yemen’deki iç savaşta HDG’nin yaklaşık 40 bin milisi Husilere karşı paralı asker olarak savaştı. Aynı şekilde bu milislerin Libya’da da General Hafter saflarında savaştığı biliniyor. 

Bu savaşlardan oldukça iyi paralar kazanan HDG’nin ayrıca ülkenin başta altın olmak üzere önemli yer altı kaynaklarından da önemli gelirler elde ettiği biliniyor. 

HDG’nin şimdiki milis sayısının 100 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. 

Nisan 2019’da El Beşir rejiminin devrilmesi sırasında ordunun sahaya sürdüğü HDG’nin bu milisleri yüzlerce sivili katletti. Sonraki birkaç ay içinde sivillerle ordunun ülkeyi dönüşümlü olarak yönetmesi kararlaştırıldı, ve mekanizma da ağır aksak yürümeye başladı. Fakat bu da uzun sürmedi ve ordu 2021 yılında sivilleri görevden uzaklaştırarak kansız bir darbe gerçekleştirdi. 

Ancak HDG’nin varlığı sivillerin yanı sıra düzenli ordu saflarında da büyük bir rahatsızlık unsuru olmaya devam etti. 

Özellikle Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el Burhan’ın pasif ve karizmadan yoksun karakteri, düzenli ordunun HDG’ye karşı daha cesur adımlar atmasına engel oldu. 

Son çatışmalardan sonra ordunun HDG’yi pasifize etmesi durumunda pek çok soru varlığını sürdürmeye devam edecek.

Birincisi on binlerce HDG mensubu milis ne olacak? Bu kişiler tutuklanacak mı, yoksa sisteme entegre mi edilecek?

HDG’nin lider kadrosu ne olacak? Ki bu lider kadrolarının başta Rus paramiliter grubu Wagner olmak üzere pek çok uluslararası bağlantısı bulunuyor. 

Üçüncüsü General el Burhan liderliğindeki ordu, tıpkı el Beşir gibi diktatörleşme yoluna mı gidecek, yoksa yetkilerini sivil yönetime devredecek mi?

General el Burhan koltuğunu devretmek istemezse, halk el Beşir’e karşı gerçekleştirdiği gösterilerin benzerini tekrarlayabilir mi?

Ve en kötü senaryo ise merkezi otoritenin zayıflaması ve kabileler arası çatışmaların başlamasıyla başta Darfur olmak üzere pek çok bölge ülkeden ayrılma yoluna gider mi?

Arap Baharı sürecinde de gördüğümüz gibi dinsel, mezhepsel ya da kabilesel fay hatlarının bulunmadığı Mısır ve Tunus gibi ülkeler krizi daha az hasarla atlatırken, bu tür fay hatlarının bulunduğu Yemen, Libya ve Suriye gibi ülkeler derin bir kaosun içine yuvarlandı. Sudan da bu ülkeler grubunda yer alıyor. 

Sonuç olarak Sudan çok kritik bir dönemeçte bulunuyor. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Yazı için teşekkürler.
    Allah yardımcıları olsun.
    Yazmasanız haberimiz olmayacak…

    Sudan, Türkiye’nin iki katından büyük. (1.886.068 km2)
    Nüfusu yarısından az. 42 milyon kadar.
    2003 yılındaki yerel bir isyanın ardından, Darfur’daki kabileler “Toro Boro” ile Sudan hükûmeti tarafından kurulan ve desteklenen milis kuvvetleri (Canjavid) arasında başlayan çatışmalar, yaklaşık 2 milyon kişiyi zorla yerinden ederken, dediğiniz gibi 200 bin- 400 bin arasında insan öldürüldü. Halen 1,5 milyon kişi yerleştirildikleri mülteci kamplarında yaşamakta.

    Bu noktada, kendimize şunu soralım: son yirmi yılda yüzbinlerce Sudanlı’nın öldüğünü biliyor muyuz?
    Türkiye’deki sorunları onlar neden bilsin?
    Sudan ya da başka bir ülkenin insanları.
    Biz onların sorunları ile ilgilenmiyorsak, onlar bizimkilerle neden ilgilensinler ki!

    Allah yardımcıları olsun.
    Yazmasanız haberimiz olmayacak…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin