Nazlı Ilıcak, Mehmet Altan ve Ahmet Altan’ın da aralarında yer aldığı 6’sı tutuklu 17 gazetecinin ilk duruşmasında mahkeme, gazetecilerin tutukluluklarının devamına karar verdi.
Soruşturma savcısının yalan ve iftiraya dayalı uydurma suçlamalarına ilişkin, 11 aydır tutuklu gazeteciler Nazlı Ilıcak, Mehmet Altan, Ahmet Altan, Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek’in savunmaları, İddianame’yi adeta ‘çöp’ haline getirdi.
Gerçekler güneş gibi ortaya çıktığına göre hâkimin siyasi talimata değil hukuka uygun karar verebileceğini az da olsa ummuştum ama nafile…
***
Mehmet Altan savunmasında ‘Demokrasinin katledilişine alkış tutmadığım için burada olduğumun farkındayım… Dün askeri vesayet andıçlamıştı, bugün aynısını siyasi vesayet yapıyor…’ tespitinden bulunmuştu.
Yerden göğe kadar haklı çıktı.
***
Ahmet Altan da ‘Suçlu olduğum için değil, suçluların hukuku iktidarda olduğu için hapistedeyim… İnsanları nedensiz yere tutuklayan, yalan dolu iddianamelerle insanları yargılayan bugünkü adalet sistemine güvenim yok’ diyordu.
Ne kadar haklı olduğu, hâkimin hukuka aykırı kararı sonrası daha da net ortaya çıktı.
***
200’e yakın medya kuruluşunun kapatıldığı ve el konulduğu, 240 gazetecinin tutuklu olduğu, 100’ü aşkın gazeteci hakkında tutuklama kararı olan bir ülkede şaşılacak bir sonuç değil.
Hukukun mefluç olduğu, yargının siyasileştiği, ana muhalefet liderinin bile ‘adalet’ için 400 kilometre yürüdüğü bir ülkede belki aksi yönde karar çıksaydı şaşırmak lazımdı…
***
Adalet, maalesef artık uluslararası mahkemelerde aranacak…
Adil yargılanmayan, savunma hakları gasp edilen binlerce insan Türkiye’yi dava edip, büyük oranlarda tazminat kazanacaklar.
Türkiye’den AİHM’e başvurular 100 bine yaklaşıyor. Birçok ülkenin dava toplamından fazla… Tam bir utanç tablosu…
***
Yargı da durum böyle de medya mahallesinde farklı mı?
Onlar da kendi meslektaşlarının, hukuk kılıfına büründürülmüş bir zulme maruz kalmasına seyirci kaldılar.
Ahmet Altan’ın manifesto niteliğindeki savunmasını, Nazlı Ilıcak ve Mehmet Altan’ın tüm iddiaları çürütmesini görmezden geldiler.
Türkiye’nin en yetenekli tasarımcılarından, uluslararası birçok ödülün sahibi Fevzi Yazıcı’nın kendisi ile ilgisi dahi olmayan ‘subliminal’ bir suçlamayla hapiste tutulmasına sessiz kaldılar.
Uluslararası basın örgütleri duruşmayı izlerken, onlar iktidara yaranmak için ‘devekuşu’ misali başlarını kuma gömdüler…
***
İktidar da, zulmüne aracılık edenler veya destek verenler şunu bilmeli ki, zulm ile abad olunmaz…
Zamanı geldiğinde ‘zulmün saltanatı’ çöküp gidecektir.
Hukuk mutlaka geri dönecek ve hukuksuzluğu icra edenler hesap verecektir.
Bugün gazetecilere, yazarlara, aydınlara ve on binlerce masum vatandaşa yapılan zülümlerin ayıbı ve utancı ise maalesef baki kalacaktır…