“Sübliminal mesajla darbe’ davasından tahliye çıkmadı: Altan kardeşler dahil 6 kişinin tutukluluğuna devam

Gazeteci-Yazar Ahmet Altan ve Prof. Dr. Mehmet Altan ve Gazeteci-Yazar Nazlı Ilıcak ile Zaman Gazetesi eski Görsel Yönetmeni Fevzi Yazıcı’nın da aralarında bulunduğu 6’sı tutuklu toplam 17 kişi 2. kez hakim karşısına çıktı. Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesinde 26. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, Altan Kardeşler, Nazlı Ilıcak ve Zaman Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı hakkında 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor. Gazeteciler, yazılarıyla ‘sübliminal mesajla 15 Temmuz darbe girişimine iştirak’ etmekte yargılanıyor.

Gün içindeki tutukluların ifadelerinden sonra duruşma savcısı mütalasını verdi. Savcı, “Nurettin Veren ve gizli tanık Söğüt’ün dinlenmesinden vazgeçilsin. Tüm tutuklu sanıkların tutukluluğunun devamını suçun niteliği, kaçma şüphesi, ceza hâlinde yatılacak süre vb gereği talep ediyorum.” dedi.

Savcının açıklamalarından sonra mahkeme kararını açıkladı ve tüm tutukluların devamına karar verdi, duruşma 13 Kasım’a ertelendi. Mahkeme, haklarında yakalama kararı çıkarılan sanıkların bu dosyadan tefrikine katar verdi. Nurettin Veren ve gizli tanık Söğüt’ün dinlenmesinden vazgeçilmesine hükmetti.

Mahkeme ayrıca avukatların avukat görüş kısıtlamalarının kaldırılması taleplerini kabul etmedi. Mahkeme dosyanın esas hakkında mütalaasını sunması için Cumhuriyet Savcısına gönderilmesine hükmetti.

GÜN İÇİNDE YAŞANANLAR..

İstanbul Çağlayan 26. ACM’de yapılacak ikinci duruşması henüz başlamadı. Davanın ilk duruşmasından sonrası âdil yargılama uyarısı yapan İngiltere-Galler Barosu İnsan Hakları Komitesi de takip ediyor. Duruşmayı izlemek isteyen AB üyesi ülkelerin konsoloslarına “yer yok” gerekçesi ile salona giriş izni verilmiyor.

Dururşmaya Mehmet Altan Silivri’den getirildi. Ahmet Altan SEGBİS’le katılıyor. Ilıcak henüz salona getirilmedi. Av.  Ergin Cinmen ailelerin dışarıda kaldığı gerekçesiyle duruşmanın büyük salona alınmasını talep etti.  Ergin Cinmen’in “büyük salon” talebini yinelemesi üzerine 26. ACM Başkanı salonu boşalttırarak duruşmaya ara verdi. Milletvekilleri ailelerin salona alınması için güvenlikçileri ikna etmeye çalışıyorlar. Ailelerin alınmasıyla duruşma başlıyor. Ahmet Altan SEGBİS ile duruşmaya bağlandı.

SAVUNMALAR BAŞLADI

Mehmet Altan’ın evinde bulunan 6 adet 1 dolar da mahkemeye getirildi. Hakim F serisi doların sağ üst köşeden yırtık olduğunu kayda geçirdi.

Ilıcak: Yassıada’da Menderes ve arkadaşlarının başına gelenle bugün biz gazetecilerin başına gelen aynı şey

Yargıç Nazlı Ilıcak’a söz verdi: “3 ay önce sizi suçsuzluğuma ikna edebildiğimi sanmıştım. Ama somut delil var diyerek tahliye etmediniz. Ancak bu somut delilleri sunmadınız. Benim darbeye teşebbüs ettiğimin somut delilleri ne olabilir diye üç aydır düşünüyorum. Benim darbeyi önceden bildiğimi, darbeye nasıl zemin hazırladığımı, niçin darbe yapmak isteyebileceğimi de kanıtlamak zorundasınız. Ben Bank Asya’dan krediyle villa mı aldım? Menfaat peşindekiler hapiste değil. Ben hiçbir zaman menfaat peşinde olmadım. Zekeriya Öz’le kartopu fotoğrafı, Bugün gazetesinden aldığım 15 aylık maaş darbeye teşebbüsün somut delili midir? Darbe suçlarında cebir, şiddet aranması lazım. Ben 11 tweetle bir kartopu fotoğrafıyla “darbenin aslî unsuru” olmuşum. Yassıada’da “manevi cebir” diye bir yorum getirilmekle Menderes ve arkadaşları mahkum edildiler. Yassıada’da Menderes ve arkadaşlarının başına gelenle bugün biz gazetecilerin başına gelen aynı şey.”

“Yassıada’yla mukayeseyi tarihten örnek alınsın diye yaptım. Biz gazeteciler suç teşkil etmeyen yazılarımızla yargılanamayız. Savcının “darbeyi çağrıştırıcı” dediği cümle hangisi? Somut cümle göstermiyor. Hep toptan konuşuyor. Darbeyi ne zaman övmüşüm ben? İddianamede bazı doğrular da var. Mesela Bülent Keneş’in, Kerim Balcı’nın, Emre Uslu’nun darbe çağrışımlı tweetleri. Mesela Tuncay Opçin. Bunlar darbeyi biliyor, hepsi kaçmış. Ben Ahmet Altan, Mehmet Altan dışında birlikte yargılandığım kimseyi tanımıyorum. Ben niye öteki insanlarla birlikte yargılanıyorum? Ben önce “terör örgütü üyeliğinden” tutuklandım. Sonra bu örgütle alakam olmadığı ortaya kondu ama bu kez de darbecilik yamandı.”

Mahkeme başkanı savunmasını kısa tutması için Ilıcak’ı uyardı: “Esasa ilişkin savunmanızı şimdi yapmayın. Duruşma bir günlük. Siz bunu özet olarak anlatma kabiliyetine sahipsiniz. Kısa tutmanızı rica ediyorum.” dedi.

Duruşmaya saat 14:00’e kadar yemek arası verildi. Aradan sonra Ilıcak savunmasına devam edecek.

Nazlı Ilıcak duruşmanın ikinci bölümünde savunmasına devam ediyor. Ilıcak,  “F…’cülüğün sınırlarının hukuka uygun şekilde çizilmesi gerekiyor. F… denilen yapının bir dönem dinî cemaat olarak görüldüğünü unutmayın. Bu örgüt terör örgütünden çok daha tehlikeli. “F…’yü terör örgütünden çok daha tehlikeli görüyorum. Ben bu örgütün gerçek yüzünü geç anlamış olabilirim. F…’nün içyüzünü geç anlamış olmakla birlikte katiyen suç işleme kastıyla hareket etmedim. Bu örgütün parçası asla olmadım. Kaçma ihtimalim yok. Karartılacak delil yok. Digitürk’ü iptal etmedim. Onların kurumlarında çalışmadım. Derneklerine üye olmadım. Türkiye’nin halinden, çocuklarıma yük olmaktan yoruldum. Tahliyemi talep ediyorum” sözleriyle savunmasını bitirdi.

Duruşmada Nazlı Ilıcak’ın avukat da konuştu: “Müvekkilimin 1978 tarihli köşe yazısı bu iddianameye girmiş. Bu yazı suç isnadı için kullanılıyor. Delillerin gerçekçi olması, sağlam ve güvenilir olması gerekir. İddianamenin sunduğu deliller hukukî olmaktan çok uzak. 1978 tarihli bir yazıyla müvekkilimin suçlanması apaçık hukuksuzluktur. Suçun şahsiliği ilkesi çiğneniyor. Nazlı Ilıcak kendisinden sadır olmayan eylemler için yargılanıyor. 15 Temmuz darbesinde köprüye çıkanlar da Ahmet Altan okumuştur. Yurtdışı seyahatini iptal eden 73 yaşında bir gazetecinin tahliyesi için verdiğimiz 30’a yakın dilekçe reddedildi. 73 yaşında bir kadın gazeteci 14 aydır delil olmaksızın hapis yatıyor. İddianamede çok vahim iddialar var. Ancak bunları destekleyecek hiçbir somut delil yok. Müvekkilem işlediği bir suçla yargılansaydı benim işim daha kolay olurdu.”

Ahmet Altan: Tek bir kanıt gösterin, temyiz hakkımdan vazgeçeceğim. 

Ilıcak’tan sonra Ahmet Altan savunmasına başladı. Altan’ın 6 sayfalık savunması;

“İnsanların bir dinin çevresinde toplanmalarını sağlayan inanç, onların Tanrı’nın dürüstlüğüne olan güvenlerinden kaynaklanır. Tanrı yalan söyleyemez.
Yalan söylediğinde Tanrı, tanrılık vasfını kaybeder. Eski çağlarda bir armut ağacına tapan bir pagan kabile bile o ağacın dürüstlüğüne, söz verdiği vakitte, söz verdiği meyveyi doğuracağına inanırdı. İnsanlık yaratıldığından beri, insanlar dürüstlüğüne güvendikleri bir gücün etrafında toplanır, o güce tapar, kendilerini o güce emanet ederler.
Birbirlerine güvenmeyen, gruplara, kabilelere, aşiretlere ayrılan insanlar ancak mutlak dürüstlüğüne inandıkları bir gücün etrafında bir araya gelirler. Nasıl insanlar dindarlara dönüşmek için dürüst bir güce muhtaçsa, milyonlarca insanın bir millete dönüşüp bir devlet oluşturabilmesi için de bir başka dürüst güce ihtiyaç vardır. Milyonlarca insanın bir millete dönüşüp bir devlet kurmalarını sağlayan, güven kaynağı olan o dürüst güç siyasetçiler, askerler, yöneticiler, partiler değildir. O dürüst güç, o büyük güven kaynağı yargıçlardır. Milyonlarca dağınık inciyi, millet denen bir gerdanlığa çeviren sihirli bağ yargıçların mutlak dürüstlüğüdür.

Şimdi bu mahkemeye, bu ülkeye ve dünyanın bu davayla ilgilenen kesimlerine çok net biçimde şunu söylüyorum. Hakkımızdaki bu tuhaf iddialarla ilgili bir tek somut kanıt gösterin, ben bir daha savunma yapmayacağım ve hakkımda en ağır hüküm verilse bile temyize gitmeyeceğim. Çok net söylüyorum. Tek bir kanıt gösterin, temyiz hakkımdan vazgeçeceğim. Ömrümün geri kalanını bir hapishane hücresinde sessizce geçirmeye razı olacağım. Tutuklu olduğumuz bu bir yıl boyunca her ay bir yargıç “hakkımızda somut kanıtlar” olduğunu söyleyerek tutukluluğun devamına karar verdi.

Geçen celse, siz de hakkımızda “somut kanıtlar” olduğunu söylediniz. Şimdi sizin dürüstlüğünüzü ve yargıçlık vasfınızı koruyabilmeniz, devletin de devlet olma vasfını sürdürebilmesi için o “somut kanıtları” göstermeniz gerekir. O kadar rahatça “somut kanıtlar var” dediğinize göre o kanıtların dosyanın içinde bulunması gerekiyor. 15 Temmuz’da silahlı darbe yaptığımızın somut kanıtlarını bize ve dünyaya gösterin. Gösteremeyeceksiniz. Öyle bir kanıt olmadığını siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum. Çünkü bu iddialar baştan aşağı yalan. Hadi söylediklerimi çürütün ve çıkartıp gösterin o kanıtı. İnsanları akıl dışı suçlamalarla tutuklamanın bazı zorlukları var Sayın Yargıç, ve şimdi siz o zorluklarla karşı karşıyasınız. Ya “somut kanıt yok” deyip bu saçmalığa son vereceksiniz, ya “somut kanıtları” göstereceksiniz ya da somut kanıtlar olmamasına rağmen “somut kanıtlar var” demekte ısrar ederek dürüstlüğünüzü ve yargıçlık vasfınızı kaybedeceksiniz. Yargıçsız millet, yargıçsız devlet olmaz. Milleti millet, devleti devlet yapan yargıçlardır. Bir su molekülünün içinden oksijen atomunu çıkardığınızda hayat kaynağı olan su nasıl bir ölüm kaynağına dönerse, devletin içinden yargıcı çıkardığınızda da devlet silahlı bir çeteye dönüşür. Yargıç yoksa devlet yoktur. Su molekülünden oksijen atomunu çıkardığınızda suyun su olma vasfını kaybetmesi gibi, devletin içinden yargıcı çıkardığınızda da devlet, devlet olma vasfını kaybeder.

Devleti silahlı çeteden ayıran yargıçların varlığıdır. Bu kadar hayati bir öneme sahip olan yargıcı, yargıç yapan nedir peki? Diploması, cübbesi, kürsüsü değildir. Yargıcı yargıç yapan onun nerede ise tanrısal bir dürüstlüğe sahip olması ve insanların en küçük bir kuşku duymadan bu dürüstlüğe inanmasıdır. Yalancı bir tanrı olamayacağı gibi yalancı bir yargıç da olamaz. Bir yargıç mahkemede yalan söylediği anda yargıçlık vasfını kaybeder. Yargıçlık vasfını kaybeden bir yargıç görevine devam ederse, onu o görevde tutan devlet de devlet olma vasfını yitirir. Bir yargıç mahkemede yalan söylediğinde kendi yargıçlığıyla birlikte devleti de yok eder.

Bir yıl önce Mehmet Altan’la birlikte “darbecilere subliminal mesaj verme” suçlamasıyla gözaltına alındık. Sonra bu gülünç iddia ortadan kayboldu ve biz 15 Temmuz’da darbe yapmak ve hükümeti silahla devirmeye kalkışma suçundan tutuklandık. Biz silahlı darbe yapmışız. İsnat edilen suç bu. İddianın saçmalığının, isnat edilen suçun büyüklüğünü bile aştığı bir dava bu.

Sizinle birlikte devlet de devlet olma vasfını kaybedecek. Biz de sanık olmaktan çıkacağız. Yalan söyleyen, yargıçlık vasfını kaybetmiş yargıçlarla, devlet olma vasfını kaybetmiş silahlı bir çetenin elinde rehine olacağız. Çünkü gerçek yargıçların bulunduğu gerçek bir devlette kanıtsız suçlama, kanıtsız dava, kanıtsız tutuklama olmaz. Devlet, devletse bir insanı yargılamak için kanıtlara ihtiyaç vardır. Sadece silahlı zorbalar insanları kanıtsız bir şekilde bir yerlere kapatırlar. Eğer kanıtsız bir şekilde bizi yargılamayı ve hapsetmeyi sürdürürseniz, yargıyı ve devleti yok edeceksiniz. Çok ciddi bir suç işleyeceksiniz. Türkiye, suçluların suçsuzları yargıladığı bir haydutluk ve zorbalık cangılı olacak. Şimdi siz, dürüst bir yargıç mı yoksa bir suçlu mu olduğunuza karar vereceksiniz. Bu kadar saçma iddiaların olduğu bir iddianameyi kabul eder, ortada tek bir kanıt bile yokken “somut kanıtlar var” derseniz, hayatın alaycılığıyla karşılaşır, bizi yargıladığınızı zannederken kendinizi yargılarsınız. Vereceğiniz kararı bekliyorum. Sizden çok daha tecrübeli, yaşlı bir yazar olarak size tavsiyem kendinizi, mesleğinizi ve devletinizi kurtarmanızdır.”

Altan’dan sonra kardeşi Mehmet Altan’ın savunmnası başladı.

Mehmet Altan: İddianame “varsayıma” dayalı tek cümlelik bir iddia üzerine bina edilmiş bir utanç belgesi.

Mehmet Altan, Hukuk mu, Düşman Hukuku mu” başlıklı savunma metnini takip ederek mahkemede konuşuyor. “Savcılık tarafından Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmayan, yani suç olmayan bir “suçlamayla” gözaltına alındım. 8 aylık tutukluluk sonunda gelen iddianame “varsayıma” dayalı tek cümlelik bir iddia üzerine bina edilmiş bir utanç belgesi. İddianamede “bildikleri darbe girişimi” deniyor. Darbeyi nasıl biliyoruz, bunun hiçbir kanıtı yok. İspatı yok.”

MehmetAltan iddianamede yer alan 14 Temmuz tarihli TV programında tartışılan konuları anlatıyor. Altan Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararından alıntı yapıyor: “Manevi cebir kavramı me’haz kanun bakımından Faşizmin … eseridir.”

MehmetAltan evinde bulunan 1 dolarla ilgili konuşuyor: “Yırtık, eski seyahatlerden kalan 1 dolara beyhude bir anlam yükleme çabası var. Ben örgüt üyesi olmadığıma göre, F serisi 1 doları neden, niçin, hangi maksatla saklayacağım? Ben örgüt üyesi olmadığıma göre, F serisi 1 doları neden, niçin, hangi maksatla saklayacağım?”

Mehmet Altan evinde bulunan 1 dolar videosunun basına verilmesi nedeniyle suç duyurusunda bulunacağını söyledi.

Mehmet Altan savunmasına şöyle devam etti: “Bu 1 dolar medyaya, soruşturmanın gizliliği çiğnenerek, dolardaki yırtık memurun parmağıyla kapatılarak servis edilmiştir. Hayatımda gayri meşru hiçbir işin içinde bulunmadım. Kılım kıpırdamaz, ne kaçması? Benim gibi suçlanan birçok sanık tutuksuz olarak yargılanıyor. O hâlde, ortada keyfi bir tutum mu var?”

MehmetAltan savunmasını “mahkemelerin adil, yansız, bağımsız, objektif ve hukuktan yana olduklarına inanmak istiyorum” diyerek tamamladı.

Altan kardeşlerin avukatları tahliye istedi

Duruşmada Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın avukatı Veysel Ok konuşuyor. Ok, Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararını anlatıyor. “Yargıtay kararında kanunun aradığı cebirden maksadın fiziki/maddi cebir olduğu açıkça ortaya konmuştur. Yargıtay, manevi cebiri darbe suçunun unsuru sayan fikirleri Faşizm diye nitelemiştir. Yargıtay’ın bu son kararı sonrasında müvekkillerin 1 yıldır hukuksuzca tutulduğu daha açık bir şekilde anlaşılmıştır. Yargıtay kararı, darbe suçunun oluşabilmesi için “cebir veya şiddet kullanılması gerektiğini” açıkça vurgulamaktadır. Balyoz darbe planıdır demeyi suç kabul ediyorsunuz. Bu durumda Sayın Başbakan da mı suçlu oluyor?”

Av. Veysel Ok tanık Nurettin Veren ve gizli tanık Söğüt’ün ifadelerinin kabul edilmemesi talebinde bulundu.

Ok şöyle devam etti: “Dosyada söz ve yazıdan başka delil yoktur. Bunların da 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili olmadığını siz de biliyorsunuz. Kaçma şüphesinin değerlendirmeye alınması bile utanç vericidir. Kaçma şüphesinin kabulü somut bir takım olguların varlığına bağlıdır.”

Ok, Yargıtay kararının ve AİHM başvurusunda gelinen noktanın dikkate alınarak tahliye kararı verilmesini talep etti.

Altanlar’ın avukatı Ergin Cinmen konuştu: “Mehmet Altan aleyhine iddianamede altı delil sayılmış. Biri Nurettin Veren — şu anda semt-i meçhulde. Mehmet Altan’ın Akabe Vakfı konuşması zamanında niçin soruşturulmamış? Savcı bunu Altan’a değil, polislere sormalı.”

Cinmen,  Mehmet Altan aleyhindeki “bir dolarlar” iddiasına ise , “Bu ülkede TL’den sonra en yaygın paradır bu…” diyerek cevap verdi. Cinmen, Mehmet Altan’ın darbeyi eleştiren yazısından bir bölüm okudu ve Yassıada, 12 Mart, 12 Eylül’ün utanç kararlarını hatırlattı. ”

Şöyle devam etti: “AİHM ihlal kararı verebilir. Türkiye uymak zorundadır. Dünya bu davayı konuşuyor. Bu davanın etkisi bu salonu çok aştı. Dilerim tahliye olur, diğerine gerek kalmaz.”

Cinmen Altanlar için tahliye ve avukat kısıtının kaldırılması talebini mahkemeye sundu: “Dilerim tahliye olur, diğerine gerek kalmaz.”

Yakup Şimşek: Çocuğum okula gitmek istemiyor, babasına yapıştırılan bir yafta var.

Altan kardeşlerin avukatlarından sonra Yakup Şimşek savunma yapıyor. “Devletin dikkate aldığı tarihlerde benim Bank Asya hesabıma giren tek kuruş yoktur. Küçük çocuğum okula gitmek istemiyor, çünkü babasına yapıştırılan bir yafta var.”

Şimşek’in avukatı ise şunları söyledi: “Ekrem Dumanlı burada olsaydı müvekkilim bugün burada Zaman gazetesi reklamından dolayı yargılanmayor olacaktı. Savcı Can Tuncay tarafından müvekkilimin adlî kontrolle serbest bırakılması talebi var. Ama bu talep atlanmış.”

Fevzi Yazıcı savunma yapıyor

Duruşmada Şimşek’ten sonra FevziYazıcı konuştu: “Yıllarca devletin denetimindeki yasal bir gazetede görsel yönetmen olarak çalışan bir sanatçıyım.” 26. ACM Başkanı Fevzi Yazıcı’yı esasa ilişkin savunma yapmaması için uyardı. Yazıcı savunmasını tahliye talebiyle bitirdi.

Fevzi Yazıcı’nın avukatı devam etti: “Buradakiler masum, ne kadar yatacaklarını bilmiyorlar, acaba siyasi konjonktür değişir mi diye bekliyorlar. Suçlama kaynağı olarak gösterilen Zaman reklamı tek reklam değil, 5 reklamlık serinin parçası.

Şükrü Tuğrul Özşengül savunma yapıyor

Duruşmada Fevzi Yazıcı’dan sonra Şükrü Tuğrul Özşengül savunma yapıyor. Özşengül tahliyesini talep ederek savunmasını bitirdi. Özşengül’ün avukatı devam etti: “Fuat Avni çetesinin delili damak tadı ve müvekkilimin paylaştığı çiğköfte partisi fotosundan daha fazla olmalıydı.”

Tutuksuz sanık Tibet Sanlıman’ın avukatı Bahri Belen: “İsterseniz müvekkilimin defterlerini incelenmek üzere mahkemeye getirebiliriz.”

Savcı tutukluluğun devamını istedi 

Dava savcısı mütalaasını verdi: Nurettin Veren ve gizli tanık Söğüt’ün dinlenmesinden vazgeçilsin. Tüm tutuklu sanıkların tutukluluğunun devamını suçun niteliği, kaçma şüphesi, ceza hâlinde yatılacak süre vb gereği talep ediyorum.”

Savcının açıklamalarından sonra mahkeme kararını açıkladı ve tüm tutukluların devamına karar verdi, duruşma 13 Kasım’a ertelendi. Mahkeme, haklarında yakalama kararı çıkarılan sanıkların bu dosyadan tefrikine katar verdi. Nurettin Veren ve gizli tanık Söğüt’ün dinlenmesinden vazgeçilmesine hükmetti.

Mahkeme ayrıca avukatların avukat görüş kısıtlamalarının kaldırılması taleplerini kabul etmedi. Mahkeme dosyanın esas hakkında mütalaasını sunması için Cumhuriyet Savcısına gönderilmesine hükmetti.

GAZETECİLERE 3 MÜEBBET İSTENİYOR

Davada Ahmet Altan, Prof. Dr. Mehmet Altan, Ekrem Dumanlı ve Nazlı Ilıcak’ın da aralarında olduğu 17 gazeteci hakkında 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.  Ekrem Dumanlı, Emre Uslu, Tuncay Opçin için “Silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçundan ayrıca ceza isteyen savcı, Altan kardeşler ile Nazlı Ilıcak hakkında “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçundan cezalandırılmalarını talep ediyor.

DARBEYİ ÖNCEDEN BİLME SUÇU!

Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak, darbe girişimini önceden bildikleri ve darbeye zemin hazırlamak yönünde propaganda yapmakla suçlanırken, 3 isim hakkında, darbeye teşebbüs suçunu oluşturan, “Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” ve “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme” suçlarından 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.

GAZETECİLERE ÖRGÜT ÜYELİĞİ SUÇLAMASI

Gazeteciler Şemseddin Efe, Bülent Keneş, Osman Özsoy, Abdulkerim Balcı, Mehmet Kamış, Faruk Kardıç, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek, Ali Çolak  hakkında da “Darbeye teşebbüs” suçundan 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor. Bu gazeteciler ve medya çalışanları için ayrıca “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 7 buçuk yıldan 15’er yıla kadar hapis cezası isteniyor.

REKLAMCIYA DA CEZA İSTENDİ

İddianamede, kapatılan Zaman Gazetesinin 10 Ekim 2015’de yayınlanan rekalm filmini çektiği tespit edilen ajansın sahibi Tibet Murat Sanlıman hakkında ise “silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan 7 buçuk yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istendi.

 

 

 

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin