PROF. M. EFE ÇAMAN | YORUM
Türkiye denen devletin – lafın gelişi – bir içişleri bakanı var. Sülüman’ın yerine atanan arkadaştan bahsediyorum. Adı Ali. Soyadı Yerlikaya. Daha önce İstanbul valiliği yaparken adından çok söz ettirirdi. Hatta iptal edilen yerel seçimlerden sonra iki seçim arası dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başına da bunu getirmişlerdi.
İstanbul Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunu; bunun gibilerin fabrikadan çıkar gibi üretildiği membadır; iyiler müstesna. Bunun hakkında Sülüman’ın sağlam bir “FETÖ” dosyası hazırlattığı biliniyor. Gerçi Sülüman bunu reddetti ama bunu metot olarak kendisine rakip addettiği ve hedefe aldığı isimlere yaptığı biliniyor. Dolayısıyla Yerlikaya, uzun süre bu dosyanın zararına uğradı, kariyerinde istediği hızla ilerleyemedi. Yoksa Erdoğan’ın bunu ta 15 Temmuz’dan beri ilgi alanına aldığı söyleniyor. Ama Sülüman suyu bulandırmış, işi karıştırmış.
Ali Yerlikaya Gülen Cemaati’yle bağlantılı mı yoksa böyle bir şey yok mu, bilemem. Olsa da normal şartlarda sorun teşkil etmemeli elbette. Fakat hâlihazırda normal şartlar mı mevcut? Bunu elbette okuyucu takdir edecek. Ortam gayet belli; her gün düzinelerce insanın ipi çekiliyor. Bu insanlar “FETÖ’cü” oldukları iddiasıyla alınıyorlar, sonra ailece kodese tıkılıyorlar. Rejimin “adalet sistemi” bunlara diyor ki, “Suçsuzsanız suçsuzluğunuzu ispatlar çıkarsınız, yok eğer suçluysanız çoluk çocuk maaile cezanızı çekersiniz.”
Sülüman’a çapsız falan diyoruz da, adam Türkiye’de siyasetin nasıl yapılması gerektiğini iyi kavramış. Bunlar gibilerle başka türlü siyaset yapamazsın. Sülüman dosya hazırlayan tek tilki değil elbet. Ortalık dosya kaynıyor. Herkes miadın dolmasını bekliyor.
Tik-tak! Tik-tak!
Görev dosya hazırlamak!
“Olur mu hiç çalışmamak!”
Şimdi diyeceksiniz ki bunun konumuzla ne alakası var? Neden böyle bir girizgâh yaptın?
Kendinizi Ali Yerlikaya efendinin yerine koyun, bir anlığına da olsa. Selefi olan kifayetsiz Sülüman kurşun gibi ağır kolilerce evrak toplamış, Ali’ciğimizin ayağını kaydır da kaydır! Sonra? Miadı dolmuş, çekmiş gitmiş.
Gitmiş de sevgili dostlar, çamur at, izi kalsın misali, Ali’cik diken üzerinde! İnsanların ağzı torba değil ki büzesin? Bank Asya’da hesabı vardı deniyor, çocuğu Cemaat okuluna gitmiş deniyor, oraya buraya yardım yapmış, fişi-dekontu var deniyor! Türkiye’nin dört yanında kamu yöneticiliği yapmış bir adamdan bahsediyoruz! Sağda solda filancayı ya da falancayı şuraya veya buraya aldırtmış, atamış, iş vermiş deniyor.
Kendi valiliği döneminde Gaziantep’te Cemaat hedefte değilken can ciğer kuzu sarmasıymış, Bekir Bozdağ misali veya ondan da öte yakınlıkları varmış falan deniyor. Şark hizmetinde Şırnak’ta, Ağrı’da da profil buymuş deniyor. Yani deniyor da deniyor.
Tabi bunlar denir de hukuksal açıdan hiçbir sorun oluşturmaz elbette! Fakat yine deniyor ki, “Mirim, birçokları çok daha azından on yıl, yirmi yıl, müebbet yedi ya da bilemedin en azından kamudan atıldı, bu ne iştir.”
Fesatlık, kötülük, ip çekicilik, itirafçılık (yani iftiracılık) gırla! Ortam bu, ne hukuku birader? Haksız mı bunları söyleyenler? Karısı, yakın akrabaları, çoluk çocuk, bir tedirginlik ki bir tedirginlik, sormayın gitsin!
Ah Ali, ah Ali’cik! Kime anlatacaksın ki sen, “Hak-Yol’cuyum be ben! Ulan ne alakam olur benim bunlarla!” falan diye! Ali biliyor, bu mahallede öyle ‘Tek yere demirliyim, neysem oyum ben’ modu yok. Kamufle olmadığın ne malum? Yok, yok! Biliyoruz biz seni Ali’ciğim yahu! Takma sen bunları kafana hiç! Sağ olsun Beyefendi Hazretleri de lütfetti, bırak rızkını kesmeyi, seni terfi ettirdi. Ama ah o dosya yok mu o dosya! Uyku uyutmaz adama.
Cicim dönemi neyse, dosya falan sıkıntı olmaz da, üzerinde durduğumuz buz ince, öyle değil mi Ali?
Neyse, uzatmayayım, bizimki sağda solda devamlı İskender Paşa grubundan olduğunu, her Konya çocuğu gibi az biraz Nakşibendî olduğunu falan söyleyip duruyor, konuştukça daha da bir garip oluyormuş. ‘Sorun soruşturun kardeşim, aha işte Hak-Yol, ne olduğumuz belli bizim’ falan diyormuş. Sülüman ve onun çevresi de tek yanak gülüş atıp birbirlerini dirsekliyorlarmış.
Baskı büyük. Ali Yerlikaya olmak kolay değil. Her ne kadar içişleri devletin tepesi sayılır, ne korkuyorsun dese de kendi kendisine, Ali bilir ki yüksekten düşmenin acısı daha pektir. Geliş şaşalı olur da gidiş?
Ah o dosya! Lan Sülüman, yaktın beni be, yaktın!
Ortam tam da buyken, seninki başlıyor o iftar senin, bu sahur benim, evden eve baskına. Menzilcilerin elinde olan Jandarma’daki astsubayı-çavuşu, emniyetteki polisi falan takıp peşine, “FETÖ’yle mücadele” (!) ediyor. Aklı sıra demek istiyor ki: “Bakın, ben ‘FETÖ’ olsam böyle canla başla mücadele eder miydim hiç”! Kurnaz!
Ne diyor Ali Yerlikaya? Bakın beraber okuyalım: “Su uyur FETÖ uyumaz. Kılıktan kılığa giren bu ihanet yapılanmasının kökünü kazıyoruz”. Diyor ki, göreve geldiğinden beri 4130 operasyon yapmış. 6260 kişiyi gözaltına aldırmış. Bunlardan 1312’si tutuklanmış. 1290’ı hakkındaysa adli kontrol kararı aldırtmış.
Ben en çok Ali kardeşimizin “su uyur, düşman uyumaz” lafına odaklandım. Su uyur, değil mi Ali? Kılıktan kılığa da mı giriyorlar Ali’ciğim yahu? Bak sen. Ali, merak ettim bak; senin dosyada da böyle şeyler yazıyor mu? Yani Sülüman ve adamları ne demişler senin hakkında? O aldırttığın garibanların dosyalarındaki “deliller” ve senin dosyadakiler acaba birbirleriyle ne ölçüde benzerlik gösteriyor? Bir de şu var, Ali kardeş: O garibanların çoğu ihraç öğretmen, ihraç memur. Gariban, çulsuz, yetkisiz, güçsüz kolay hedefler.
Peki ya senin durum? Yahu sen devletin içişlerinin başındaki bakansın! Bir sürü valilik yapmışsın! Sağlık Bakanlığı’na hukuk danışmanlığı vermişsin! Yakalattığın zavallılar tehlikeliyse eğer, sen nesin?
Bak, Ali, ‘camdan evi olan komşusuna taş atmaz’ diye bir Rus atasözü var. Sen bilmiyorsundur da, Avrasyacı Rusya muhipleri yol arkadaşlarınız yok mu? Onlara sor, sana söylerler. Arkadaş dediysem, sen onu menfaatkeş olarak oku!
Sen çırpınsan da, didinsen de, on takla da atsan, onların nezdinde şansın yaver giderse eğer, “FETÖ siyasi kanadı”, olmadı, yandı gülüm keten helva, “örgüt üyeliği”, “yardım-yataklık” gibi sağlam “delillerle” dünyaca meşhur “Türk adaletine” hesap verirsin. Dedim ya, tik, tak. Tik, tak. O gün geldiğinde sana, senin o zavallılar için dediklerini hatırlatırlar Aliş’cik: “Su uyur düşman uyumaz”.
Yahu adamlara bak, devletin en tepesine kadar sızmışlar, içişlerini bile ele geçirmişler. Derler mi, derler.
Biliyorum uyku tutmaz. Bir dizi falan izle. Olmadı kitap oku, gözlerini yor. Yok o da olmazsa uyku hapı dene. Ne? Ramazandan sonra mı? Olur yahu, olmaz mı! İmtihan der geçersin. Yalanda sorun yok, oruç tutar affolur, üzerine iftarda bir bardak da soğuk su içersin!
Müslümanların- bakın müminler demiyorum- ne kadar aşağılık varlıklar da olabileceklerini bu son on yılda binlerce defa gördük.
cok pisman olacak, cooook….
deger mi birkac senelik dunya hayati icin milyonlarca seneni mahvetmeye ahirette
Cok guzel bir psikolojik tahlil vé cildirmisligin fotografi. tesekkurler Efe Caman